187. Kaset


Kaset 187  13/01/1963    75dk.  (Düzenlenmemiş Metin)


Mevzu başlıca iki esasa ayrılmışdı.Birine vazifeden doğan ahlak,diğerine aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişdi.Vazifeden doğan ahlak için menşe ,menba akıl,aşkdan doğan da ahlakın annesi kalb olduğunu söylemişdik.Hemen her konuşmada tekrar ettiğim gibi ,gerek vazife,aşk,ahlak ,kalb bunların hepsi mânayı insaninin birer vasıfları olması hasebiyle mevzuun en büyük rüknü insan mefhumu teşkil ediyor.E anlatılması zor olan kısım da burası.Zira insan,iki âlemle alakalı bir varlık.Kendi kendisini henüz layıkıyla ihata edemiyor.Bir yüzü âlem i kudrete bağlı,bir yüzü âlemi hilkate rabtedilmiş.Âlem i hilkat vechesinde rehber olmak üzere Kudret kendisine bir nur u rabbani bahşetmiş adına akıl denmiş. O kendinde mevcud olduğu halde bunun mahiyetini insan layıkıyle göremiyor âsârından anlıyor.Kabil i vezin midir,rengi nedir,nerde bulunur,nerde satılır?Efendim işte dimağın şurasında..Sayfa numarasını aç da göster .Evet doğru amma sahrayı bayâbanda büyümüş bir adamın şu alektrik ampuluna bakıb da ilahi bizatihi burdan tecelli ettiğini sırf bundan ibaret olduğunu söylemesine benzer.Evet o ampul vasıtasıyle oluyor amma onun mahiyeti ne?Maalesaf onu ihtira eden de mahiyetini bilmiyor.Kudret mahsus bazı yerleri kapalı bırakmışdır.Beşer aczini bilsin de Kudret’le azamet yarışına kalkmasın diye.Şimdi hepimiz aklımız var diye iddia ederiz.Birisi dese göster bakayım aklını onu gösteremeyiz de onun vâridatı,onun tecellisi,onun aksi olan âsârı gösteririz.İşte bu,bu aklın neticesinden tecelli etmişdir deriz.Demek ki kendimizde bulunan bir çok varlıkları dahi layıkıyle ihata edemiyoruz.Halbuki bu âlemi hilkate taalluk eden bir varlık bir de bunun âlem i kudrete taalluk eden kısmı var ki orda bütün bütün aciziz.Tamamıyle acz içersindeyizdir.Âlem i kudrete taalluk eden kısmında akıl işe yaramaz.Bir yere kadar gelir evet der tahlilinde durur.E bizim varlığımızın kısm ı âzamı alem i kudretle bağlı.Ne yapacağız?Âlem i kudretde de bize rehberlik yapacak bizi makam ı kurbiyete isal edebilecek,sahte benliğimizden soyub aslımıza kavuşturacak iki şey var; iman ve aşk.Tabi bunların tarifini yapıyorum ben fakat bir bu tarifde bulunmayan arkadaşın teşrif ettiğini gördüğüm vakit mecburum yeniden tarif etmeye onun için tarifler tekerrür ediyor ki kuracağımız binanın temeli bunlar.Onun için tekrar ediyorum ki buradaki aşk romanda okunan aşk mânasına değil.Ahlakın tarif ettiği aşk başka, ahlakın tarif ettiği vazife başka ,ahlakın tarif ettiği kalb başka ,ahlakın tarif ettiği insan yine başka.İnsan keduratdan, hadisatdan bir an için, tamamıyle değil de bir an için âsude kalıb iç âleminde sessiz sözsüz,bizsiz sizsiz konuşmaya başlarsa evvela kendi hakikatiyle konuşmak ister kendisini aramak ister.Ve ahlak der ki, bu kendi hakitai ile meşgul olmayan ve bunu aramak sevdasını kendisinde bulmayan henüz makam ı âdemiyete kadem basmamışdır der.Merak eder ben bir varlığım ,benim bu varlığım nerden geldi,kimim ben,neyim,niçin getirildim.Gelmede gitmede ihtiyarım yok.Sormadılar bize “beyefendi bir âlem i şuhud vardır,dünya denilen bir darr ı ibtila vardır “ malum ya burası ne bileyim Kudret herkesi burada bir yerinden yakalamışdır.Yakalanmamış hiç bir şahıs yokdur.Âdeti öyle.Ama insan iki yüküyle yaşar henüz üns kokusu almamış ise…rahman koklamamış ise.Şemle i mânayı iştişmam etmemiş ise Geceleyin hilkat uykusu ile sair vakitler gaflet uykusu ile.”gel” dedikleri vakit uyanır fakat o uyandıkdan sonra da bir şey yapmanın imkanı kalmaz.Ahlak,insanı gaflet uykusundan uyandıran şeye derler.Anlatabildim mi acaba? Geceleyin hilkat uykusuyla uyur,sair vakitlerde gaflet uykusuyla.Herkese bir “gel” kumandası verilir.O kumandadan hiç kimse kurtulamaz.O vakit uyanır.en büyük ahlakcı Beşeriyetin Fahri Ebedisi öyle demiştir. “En nasu niyamün fizâ mâtu entebehu” nas uykudadır ,ölünce uyanır.Nas dendi mi bir kısmı nisyandadır gafletdedir.Nerden gafletde?Kendisinden gafil.Marifet i nefs olmadıkca marifet i Hak olmaz.Kendi hüviyetini bilmedikce hiçbir hüviyeti bir insan bilemez.Hep böyle ayrılıyor bu iş.Hepsi ,her şeyi tatbik eder..kendinden utanmadıkça kimseden utanmaz.O kendinden utanmayıb da başkasından utanan nefsanidir o makbul değildir o.Yine utanmamışdır.Evvela insan kendisinden yüzü kızaracak.Kendisi,kendini daha iyi bildiği için,kendinden hayâ edecek.O gaflet perdesi o hicab insanı avutur.Mesela mektebe mi geldi bi çocuk “ben bu sene şu sınıfımı bi geçebilsem “zanneder ki onun yaradılışındaki gaye o.O temenni olunur başka fakat himmet i gaye o değil.Geçer.Tabiat ı beşeriye ittizası bir sürur bir felah bir sevinç hasıl olur fakat birkaç gün sonra kendi haberi yokken o tekrar siner.Hani dalga böyle vurur sonra bakarsınız ki dalganın vücudu yok orta yerde.O sevincin de vücudu yok.Lisan ı hal ile Kudret diyor ki ona “aradığın bu değil” devam etmedi.Anlatamadık mı acaba?Aradığın bu değil…Talebe olur özgün tabirini kullanalım hayata atılıyor deriz.Hayata ne vakit atılacaksın? Onu da bi gün Kudret müsaade ederse söyleyeyim.Hayata atılmak ahlakda mânası bambaşka bişeydir.Eh bizde hayata atılmak;para kazanmak ,bir meslek sahibi olmak.Neyse biz olanı konuşuyoruz şimdi.Atılır.Dediği olur olmaz o da ayrı.Oldu.yine şöyle bir sevinç hisseder bir gurur hisseder.Beşeri hasletdir,hakkıdır.Fakat o da üç gün beş gün yine bakarsınız ki o da geçer.Yine Kudret ona hitab etmişdir sırına “aradığın bu değil”devam etmedi bu değil aradığın.Masam olsun der,kasam olsun der,rütbem olsun der,şöhretim olsun der.Olur olmaz fakat işte evleneyim der,şu kadar maddiyatım olsun der bu kadar vâridatım olsun der olur olmaz bunların hiç birisi değil.Vakıa ki hazreti mevt karşısına çıkar .Aahh seni arıyormuşum amma ismini koyamadım der.Anlatamadım mı acaba?Seni arıyormuşum ben amma ismini koyamadım.Niye öyle müşahhas bir vaziyete sokdun diye bir sual çıkar böyle bir  “hazreti mevt” dedim yani böyle evet öyledir o.Müşahhasdır iki gözüm.
                                                                                              --/-
                                                                                              -2-
Nasıl ki uykunun ne olduğunu idrak edemiyorsun uyuduğun halde.Onu da idrak edemezsin.Bir şey üç türlü bilinir;İlmel yakin bilinir,aynel yakin bilinir,hakkel yakin bilinir.Bilgi üç türlüdür.Bir şeyi bir insan ya ilmel yakin bilir,ya aynel yakin bilir ,ya hakkel yakin bilir.Şimdi benim bu tariflerim hep ilmel yakin bilinen bir şeydir.Bunun zevki,hakkel yakin bilindiği vakitde olacakdır.Ben bişey anlamadım.Sana anlatayım, misal vereyim daha iyi anlarsın.Bu vücudunun varlığına şimdi ne kadar inanmışsan “ben varım” diye yaşıyorsan dünyada Amerika denilen bir kıtanın varlığına da inanmışsındır.Eğer Amerika’ya gitmemişsen görmemişsen habere binaen,haberin sadık olduğuna ,haberin mütevatir olduğuna binaen ,kendi vücudun gibi bu gün dünya denilen mahalde bir Amerika kıtası var diyorsun.Bu bilgin senin nasıl bilgidir?İlmel yakin bilgidir.Bir gün binersin bir vasıtaya yaklaşırsın Amerika kıtasına ,görürsün kıtayı ,yine “Amerika var” dersin. Burda otururken de Amerika var dedin ,gördüğün vakitde de o varken …de değişiklik yok.Fakat mânalarında var.Ordaki var demekliğindeki bilgi nasıl bilgidir?Aynel yakin bilgidir.Gördün de var dedin.Anlatabildim mi acaba?Bir gün de ordan çıkarsın içersine şehrinde gezersin,yemeğini yersin,otelinde yatarsın,suyunu içersin,gezersin yine “Amerika var” dersin.Birinci var,ikinci var,üçüncü var kelimelerinin var demelerinde hiç değişiklik yok.Fakat mânalarında var.Şimdi nasıl biliyorsun Amerikayı? Hakkel yakin biliyorsun.Şimdi biz bu ikinci hayata gidiş tarifini ilmel yakin tarif eddik.Bunun bir gün hakkel yakini olduğu vakitde o gün bambaşka bir ricatdır.Anlatabildim mi acaba?Kendi aslını aramak zevki gelir.Bu fıtridir.Beşerin doğumuyla başlamışdır sonradan gelme değil.Anlatabildim mi?fıtratın ilk tecellisinde beşer daha sade olduğundan dolayı o günkü imanı daha temizdir.Tuhaf geldi bu cümle.Ben anlatamadım.Anlatmak da istesem çok uzun sürecek.Burası bu kadar kalsın.Bazı konuşmalarda misal veririm o misali vereyim yalnız.Sizinle şöyle binlerce sene evvel fikren bir seyahate çıkalım tarihin .. olmayan bir devresinde gezinti yapalım.Göreceğiz ki geniş bir ağacın gölgesini kendisine bir saray yapmış öyle zannediyor.Beşer,hayalinin kölesi ya zahirde.Avladığı hayvanın etini yemiş,derisini de önüne örtmüş,taşdan yaptığı baltasını da fırlatmış atmış,ağacın dibine geçmiş düşünüyor.Mesele düşünmekde.düşünen bilir,bilen konuşur.Neyi düşünüyor acaba?Ne düşünüyor bu adam?Akşamın çocukların ekmeğinin parasını kazanalım daha aile teşkilatı yok.Vergi zamanı gelmiş parayı kazan.. daha köy teşkilatı yok.Ne düşünüyor?Aslını düşünüyor ve ismini bulamıyor “var var” diyor nihayet.Kendi kendine düşüncesinden içinden çıkan deruni bir sesine kararı veriyor “var” diyor. İşte o “var” dediği O dur.Anlatabildim mi?Demek bu fıtri olarakdan insanla beraber.O mâna doğmuş.O “var” ın zevkınden hâsıl olan tecellinin adına aşk derler.Takvim i insanisinden bir yaprağı koparırken yok oluyorum diye yaşayan vardır.O takvim i insanisinden bir yaprağı koparırken aslıma kavuşuyorum zevkıyle yaşayan insan vardır aralarındaki fark bu.Kudret,insan sınıfına hususi bir ikramda bulunmuş ,Naib i Hak yapmış.Yani “yer üzerinde sana salahiyet verdim,bir çok sıfatlarımı sana giydirdim,eşyayı emrine musahhar kıldım,tasarruf etmek hakkını verdim. Sen malik bizatihi değilsin,malik bil araz memluk bizatihisin bunu bil gel faniyi bâkide boşalt kâm al” demiş.Değil mi bir çok kuvvetli vâridatı biz kullanıyoruz.Mesela beşer bu gün bir atom yapmış.Atom çıktı,atom çıkdıkdan sonra Hazreti Muhammed’in ondört asır evvel Hak’ka yalvarmış olduğu bir cümlenin mânası çıktı.Mesela Hazreti Muhammed der ki “Allahümme erinel eşya kemahi”  Yarabbi bana eşyanın hakikatını göster.Biz,meratib i eşyayı görüyoruz hakaik i eşyayı görmüyoruz.Ancak insana hakaik i eşyayı ahlak gösterir.Anlatabildim mi acaba?Biz meratib i eşyayı.. bu bir ufak cümledir amma kocaman bir büyük cilt doldurur bunun izahına geçecek olursak.Biz eşyanın mertebelerini biliyoruz hakaikini bilmiyoruz.Bu gün ilmen şuna “camdır” diyemezsin “cam şeklinde bana gözüküyor” diyebilirsin.Buna “cam” diyemezsin şuna ilmen “tahtadır” diyemezsin “bana tahta şeklinde gözüküyor” dersin daha ne olduğunu bilmiyoruz.Bu kadar meçhuller içersinde yüzerken artık “ben yaratırım” sevdası ile beşeriyeti inletmekde mâna var mı ya?Ne kaldırıyorsun kafanı yukarıya?Hindistan cevizi kadar muhafazanın içersinde cevher i akıl denilen nerde satıldığı ,nerde bulunduğu,rengi ,mahiyeti henüz kabil i vezin midir değil midir bilinemediği bir kuvve ile senin elinle sana ihtira etmiş olduğu ufacıcık bir nokta ile bir kainatı yok edebilecek kadar bir tasarruf yaptıran kuvvetin karşısında neden azamet yarışına kalkışıyorsun?Şunu yapana hürmetle eğiliyorsun da kulağını yapana niçin eğilmiyorsun?Değil mi? Onu biliyorsun aman diyorsun ne ihtiradır diyorsun hürmetle eğiliyorsun saygı gösteriyorsun e kulağını yapanı? Binlerce .. gözünün önüne getiren bilgini yapana hürmetini gösteriyorsun ,gözünü yapana? Sonra o intizamı,elbette bir ahenk var değil mi ya?Gözün şurda olsa idi,burnun burda olsaydı,ağzın şurda olsaydı bir lokmayı ne kadar zamanda yerdin?Göstereceksin göze bak bakalım rengi nasıldır,götüreceksin buruna kokla bakalım nasıldır,götüreceksin .. tat bakalım nasıldır?Hepsi bir araya gelir.Bu bizim elimizde böyle bedava da onun için farkında değiliz.Bilir misin o kalb şöyle bir ne bileyim zamansız bir şöyle bir saniyenin bir saniyesini bul da şöyle.. bir hal gelsin o dimdik dikilen kafa öyle düşer ki böyle.Hiç bişey bizim değil.Bizim gibi gözükür ama bizim değil.Güzel söylenmiş ; İlahi ,emrinin avare bir mahkumudur âlem .Meşiyyet sende ,her şey sende hiçbir şey değil âdem.Fakat hala vücud isbat eder kendince eyy sersem .Bu gün üç beş karış toprakdan varlıkdan vururken dem ,Yarın toprak kesilmiş varlığından fışkırır mâtem. İşte bu.Bu,suret i zahiresine göre söylenmişdir.Bu zahirinde kendine tapana göre söylenmişdir.Kendisini hak da ..  verene göre değil.Bu, zahirde vardır ya bu ona göre söylenmişdir.Şimdi mühim esas,bu gün zevkım de var da gayet de iyi dinlerseniz mühim esas şeyler söyleyeceğim.         Demek oluyor ki hulasa edelim buraya kadar konuştuğumuzu; İnsanın bu âleme gelmede gitmede ihtiyarı yok giderken de yok gelirken de yok.O halde az bir zaman içersinde çok bir şeye sahib olmaklık fırsatı var.
                                                                                              --/-
                                                                                              -3-
Şimdi kardeşim açık konuşalım.Bu gün ömrü tabii kaç sene diyorlar? Bilmiyorum yetmiş,seksen,yüz koy bir şey koy bir rakam koy.Bunun yarısı uykuyla geçer değil mi?Bir kısmı da henüz sinn i rüşd gelmemişdir şadavetle sadavetle geçer geriye kalır, uzun yaşayan bir insan için konuşuyoruz.Bu gün kü günde yirmi yirmibeş sene .Onun dakkalarını hesab et,saati önüne koy.O vakit çok heyecan geçirirsin bakarsın saat böyle  tıkır tıkır döndükçe eyvaah dakkalara bak ne çabuk gidiyor dersin.Şimdi bu kadar kısa bir zaman için bir çocuğumuz olur .aman buna bir istikbal deriz.Ve demektede hem mânen, hem örfen ,hem ahlaken hem vicdanen mecburuz vazifeliyiz.Çocuğun istidadı etrafında çırpınırız.Bir istikbal.Kâh kendi arzumuza uygun bir mekteb buluruz kâh çocuğun arzusuna uymak mecburiyetinde kalır bir mekteb buluruz.Bir sanat buluruz,bir ticaret buluruz.Vakıa pederin dediği olmaz kaderin dediği olur.. anlatamadım mı?Pederin dediği olmaz,kaderin dediği olur.Çırpınırız.Bir iki lisan bilsin deriz bilirse hoşumuza gider .Her lisan ayrı bir insandır deriz bir kıymet veririz.Hep bunlar şu kadarcık .Orda bir istikbal. Oturduğumuz yer evine  mektebine uzak olur mecbur oluruz evi yaklaştırmaya külfet yaparız.Ne bileyim daha daha yevmi olursa onu muhabbetle görmek,her an temaşaa etmek malum ya ömür zaten kısa haftada bir gelecek.O muhabbeti tedarik ederiz.İstikbal yapacağız diyoruz.Bir insanın elad ıyaline nazar ı muhabbetle bakması en büyük ibadetdir mânada .Öyle mi?Evet.Feda ederiz burda.İkmale kalır hoca tutarız dersine yirmi lira veririz, yirmibeş lira veririz, on lira veririz, onbeş lira veririz.Her neyse bir çok külfete gireriz.Bunlar hepsi yerinde yapılması elzem.Fakaat bunun müebbet istikbali için hayatının müfredat cetvelinde  ne kadar bir külfete tahammülümüz vardır acaba?Kudret bizden bir sual açsa dese ki ; Bana inandın mı idi,Bana göre Canana inandın mı idi ve senesi, ayı bitmeyen namütenahiye ait olan bir itikadın var mı idi?” Vardı.Peki sen üç günlük hayatta bu kadar bir bunu tahkir ediyorum bu kadarlık bir sarfiyatın var demek ki sen bana veresiye inanmışsın.Anlatamıyo muyum acaba?dur bakalım demişsin olur mu olmaz mı?Binaenaleyh ebediyet istikbaline beşeriyet suri istikbale çalıştığı kadar çalışmazsa hadi ne olursa hiç olmazsa yarısı kadar çalışmazsa Kudret’le arası olmaz.Olmadıkca insanlık alemi huzur bulmaz.Buna imkan yokdur.Ve görüyorsunuz ki ,mevzii konuşmuyorum bütün dünya sekenesi huzur içersinde değil.Nasıl ki maddi rahatsızlıklar bir yerde bir sâri hastalık çıktı aman derler derhal tedbir alınır ne giren çıkar, ne çıkan girer emrinin tedbiri de budur.Manevi rahatsızlıkların sirayeti maddi hastalıkların sirayeti gibi değildir.bir anda kalb kararır.anlatabildim mi?Bir anda.dün görmüş olduğun en temiz bir adam sabahleyin bakarsın diyor Beşeriyetin Fahri Ebedisi en şaki bir adam olur diyor.Onun için beşer o mâna etrafında yekvücud olarakdan lazım gelen sahasını takviye etmesi ve ne yapmak lazımsa çalışması esasdır der.Maddi hastalıklar gibi de değildir.Maddi hastalıklar geldi tifo,kolera bilmem ne bileyim işte şu bu filan hemen derler sarı kağıdı yapıştırır kapıya sâridir diyor.Öbürkü öyle değil.O daha kuvvetli sirayet ediyor ,süratle.Akşamleyin görürsün tertemiz bir adam,sabahleyin görürsün gayet şaki bir adam.Derhal sirayet ediyor.O bir kalb vardır kalb.Burdaki bu vücud u hayvanimizin kalbi her vakit söylüyorum ya sadrın orta yerinde hani okuduğun ilm i teşrifdeki kalb o vücud u hayvaninin .O vücud u hayvaniye taalluk eden bir vücud u insani var.O vücud u insaninin kalbine böyle bir nokta halinde gelir diyor.Derhal birden bire büyür diyor.Ani büyüyüverir kaplar.Onun için mâna, mâna yok mu mâna ahlak ,Kudret’in insanlara bahşettiği en büyük bir nimetdir.”le in şekertum le ezîdennekum” (İbrahim,7) Büyük Kitab böyle beyan eder.Verdiğim nimete teşekkür ederseniz,nimet artar.Nimet ne?Yemek ,içmek,sıhhat mı?Hani olmaya cihanda devlet.. e biliyorsunuz hepiniz benim hafızamdan çıktı şimdi.Meali şöyle,sıhhat kadar cihanda büyük bir nimet yok.Yavuz’un söylediği sözdür o.Kanuni’ye izafe ederler Kanuninin değildir Yavuz’undur.Arkasındaki şir ipençeyi görünce ölümünün .. olduğunu anlamış bakmış şöhret afak ı cihan bir hükümdar her yerde kılıcı her tarafda işliyor.Onun üzerine diyor ki aaahh olmaya cihanda devlet işte bir nefes sıhhat gibi.Demiş.O da ikinci üçüncü derecede kalır.en büyük nimet nedir bilir misiniz? Emni eman dır.Şeyden de daha üstün o ,daha büyük bir nimet.O emni eman,ona nimet i adalet derler.O akide i ilahiye olan hürriyet onunla kaimdir.Her türlü esaretden,istibdatdan,mezalimden,ezalardan, işkencelerden halas olmaklık Allah’ın en büyük nimetidir.Eğer siz benim verdiğim nimetin kıymetini bilmezseniz siz hürriyetinizi kaybedersiniz,istibdata layık olursunuz ,mezalim görürsünüz,ezalarla inletilirim ,işkenceler içersinde kıvrım kıvrım kıvrandırırım.Anlatabildim mi acaba?Öyle diyor.Verdiğim nimete küfran ederseniz,intikam alırım sizinle bu şekilde diyor.Sizinle böyle alırım.İntikamımı böyle alırım.istemediğini yapmaya mecbur olursa bir kimse ona insan denir mi?E burdan çıkıyor nimetin alındığını .Bir kimseyi istemediğini yapmaya bir kimse mecbur olursa onda insanlık kalır mı? İnsanlık kalmayınca nimet de kalktı demekdir.Şimdi dedim ki bak bu gün mühim bir esas tarif yaptım.Belki onun siz farkına varmadınız.Dedim ahlak,insana hakaik i eşyayı gösterir ,meratib i eşyayı değil.Biz şimdi eşyanın meratibini biliyoruz.Niçin ahlak hakaik i eşyayı gösterir?Ahlak, insanı Hak’da boşaltır.Bir insan Hak da boşalırsa Hak onda dolar Hak onda dolunca neyi görürse onun hakikatını görür.Anlatamadık mı acaba?Biraz ağırdır mevzuu.Ama ne yapalım öyle geldi.Biz şimdi meratib i eşyayı görüyoruz.Çifte gayeyle yol alınamaz.Çifte gayeyle yürüyoruz.Daha gaye birleşmedi gaye.Ne çifte kaç gaye var.Çifte gaye ile yol alınmaz.İnsanlık yolu aşk yoludur.Aşk da kabil i tecezzi değildir ,kabil i inkısam değildir.Aşkda parçalanma yokdur.Bir parça bu kadar,bir parça bu kadar yok kabil i tecezzi  kabil i inkısam değildir aşk.Onun içün çifte gaye ile şey alınmaz yol alınmaz.Biz çok düşnüyoruz çok ağlıyoruz amma Hak yolunda ağlamıyoruz.Mevlana öyle demiştir, ne olur bir kere seni görsem kendin için ağladığını hep âlem için ağlarsın dedi.bir gün Hak içün sende bir gözyaşı görsem ne olur diyor.
                                                                                              --/-
                                                                                              -4-
Ağlarsın,şu iş rast gitmedi der ağlarsın ,bu iş böyle oldu der ağlarsın ,terzi kumaşı yanlış kesmiş der kadın evde ağlar.Şu şöyle olmuş der ağlar.Hak için gözyaşı döküldü mü Hak uğrunda ağlayan gözün ecri, Hak’kı görmek olur.Belle bunu.Hak uğrunda ağlayan gözün karşılığı Hak’kı görmekdir.Yağmur görmeyen arz,mahsul vermediği gibi gözyaşıyla sulanmayan kalbden de tevhid gemisi çıkmaz.Kestirme bu.Bir arazi yağmur görmezse mahsul verir mi vermez.Bir kalb de Hak uğrunda gözyaşıyla ıslanmazsa o adam bir semere i .. hâsıl olmaz.(saat kaç,yoruldunuz mu?daha biz başlamadık)Bir cemiyetin devam ı bakâsı için iki şart vardır tekrar tekrar söyleyeyim lazım olan yerler bunlar,ahlakın ana düsturları.Bir cemiyetin devam ı bakâsı için iki şart vardır ;biri, her şahsın kendi hissesine isabet eden hak,diğeri de vatandaşlarına karşı borçlu olduğu vazife.Gayet kolay geldi ama o kadar zor ki bu şimdi toplayacağım ben size misal vereceğim.Bir daha söylüyorum bir cemiyetin devam ı bakâsı için iki şart vardır.Biri,her şahsın kendi hissesine isabet eden hak,diğeri de …. Boşluk tetkik edildiği vakitde her bir hakkın karşısında vazife her bir vazifenin karşısında.. anlatabildik mi acaba?Bunun şuuru olacak bilecek herkes .Teali terakki böyle,başka türlü yok .İyi ama açık anlaşılıyor ki hak ile vazife, bütün eshab ı beşer için sırat ı müstakim teşkil ediyor.Başka doğru yolu yok.Çıkmanın imkanı yok.O ordan zerre kadar inhirat edildi mi yıkım başlar.Fakat insanda kuvve i şeheviye ,kuvve i gadabiye denilen iki mühim bir kuvve var ki insan da bunun içersinde mahsur.Anlatamıyo muyum acaba?Şimdi kuvve i şeheviye ile kuvve i gadabiyenin bu iki kuvvet insanı sürükleyib götürüyor.Öyle kuvvetli sürükler ki bu iki kuvvenin arasından hele o kuvvei gadabiyenin teklif ettikleri o kuvve i şeheviyenin cicili bicili müştehiyatı ortaya dökdükden sonra o intikam hislerini o tecavüz hislerini kaldırabilmeklik ne mümkün? Neylen kaldırtabileceksin ki hak gelsin neylen kaldırtabileceksin ki vazife gelsin?Anlatamıyo muyum acaba?İnsan,bu iki kuvvetin elinde esir.Bu iki kuvvetten kim adamı kurtarabilir?Mesele burda.Buraya kadar konuştuğumu zabt edebildim..ettirebildim mi acaba bilmem ki?İstiyorum ki burası ,hele bu konuşmam herkesin iklim i vücudunde yer etsin.Ana söz bu.Hak,vazife bunun tecelli edebilmesi için beşerin kuvve i şeheviye ve kuvve i gadabiyesinin esaretinden kurtulabilmesi şart.Bu da o kadar kuvvetli bir şeye almıştır ki muhasaraya almıştır ki böyle sülük gibi o.Kim kurtarabilir? Vehle i ulâda dört şey akla gelir hatıra gelir.Kuvve i cebire denir evvela,o kuvve i şeheviye ,kuvvei gadabiyenin teklifatı karşısında insan kaldığı vakitde bahusus kendisini o müştehiyatın huzurunda gördü mü artık akıl,isyana inkılab eder vicdan tevahhuş eder kaçar.O hayır şunlan halledelim bunların onların hepsi kaçar .Burada bir kaid lazım inhirat ettirmemesi için bir muhafız lazım .Bunu kime terketmeli kimin eline bırakmalı ki bu iş düzelebilsin? Bu muhafızlık vazifesini kim yapacak?Hatıra bir şey geliyor.Kuvve i cebriye geliyor ,hükümet i muntazama geliyor,hükümet i muntazam muhkem kanunları geliyor.Şeref i nefs geliyor.Örfün namus dediği bir de mâna geliyor.Bu vazifeleri bunlardan birine verelim ,muhafızlık vazifesini.Beşeri kurtarsın.Kuvve i cebriye.Onu mütalaa edelim.Alalım.Cebri ,intizamı yapayım diye kullanırken asayişi ihlal eder.O kadar işe yaramaz yaramadığı gibi ekseriyetde o kuvveti kullananda kuvvet kalır zayıflar hakkını alamaz.Anlatamıyoruz galiba.Kuvve i cebriyeye verdin mi kullanacak cebrini, kullanırken ben onu muhafaza edeceğim derken asayiş ihlal olur.Vazife yine hakkıyla olmaz.Vazife hakkıyla olmadığı gibi bazan da kuvveti kullananda o kuvvet tamamıyle kalır kaldığı vakitde bu sefer zayıflar inlemeye başlar hiç hakkını alamaz.Demek ki burdan iyi bir kaidlik iyi bir muhafızlık meydana gelmiyor.E bu vazifeyi hükümet i muntazama yapamaz mı?Hayır. Allah Allah.Hükümet ne kadar muntazam ne kadar muhkem kanun yapsa insanın âmak ı kalbine kadar giremez.Hatta insanın evinin içine dahi giremez.İnsanın ahvali efalinin yüzde doksandokuzu gizlidir.Bu ahvali kalbiyesi efali haziyesinde ne tedbir kullanabilir?Anlatamıyo muyum acaba?.. tedbir kullanır.Sonra onu da yapan insan değil mi?Masum mu o?Onu kim intizama sokacak?E kime vermeli bu muhafızlık vazifesini? Bu insanı kuvve i şeheviye ve kuvve i gadabiyenin esaretinden kurtarsın da birisinde hak, birisinde vazife ,birisinde vazife,birisinde hak olarakdan bir sırat ı müstakim yapsın da bir intizam ı ahenk bütün vücudlarda müteaddit vücudlarda beşeriyet bir ruh olarakdan yaşasın da kâm alsın.Nasıl bir muhafız lazım buna?Umumun ekseriyetin telakkisine göre şeref i nefse verelim derler namus bu işi görür .Görmez.Haa örfün tanıdığı bir bu tabi mânayı biz mâna üzerinde konuşmuyoruz.Bir mânanın tarifinde namus var bir de cemiyetin tarifinde namus var.Mânanın tarifindeki namus oldu mu o vakit zaten mânaya tevdi edersin iş olur.O onun sıfatıdır dersin geçer fakat mânayı kabul etmeden. “Bırak mânayı “ diyor.Onla alâkan yok .Onla alakan olmayınca, örfün tarifindeki namus olunca ki yani şimdi onun tam mukabili şeref i nefs.Anlatamıyo muyum yahu?O halledemez mi? Edemez.Çünkü neden? Herkesde ayrılır,her sınıfda ayrılır o.Nasıl ayrılır?Evet ayrılır ya.Misal vereceğim sana şimdi o ayrılır.Beşer,her mesleğini bir saadet için yapar.O mesleğinin neticesinde yani illeti gayesi saadetdir.İnsanlar saadetlerine bağlıdır.Saadetlerine.İnsan kendi saadeti için düşünür.Düşündüğünden saadet,illeti gaye olur.Bu saadetin devamı için şeref i nefs şartdır. Anlatabildim mi acaba?Orda şart. Orda yarıyor.O saadetin neticesi için o namus yarıyor.Yani şerefi nefs maddi o. O saadeti elde etmek için orda yarıyor.Fakat ya umumileştir.Yaramaz neden mütefaikdir .Bu gün o saadet reçberde başka türlüdür ,esnafda başka türlüdür.Mesela bir esnafda hakiki bir esnafda yalan söylemek,eksik vermek ,insanı kandırmak namussuzlukdur.Fakat bir diplomatda?En namuslu adam olur fakat diplomatın vermiş olduğu meslek itibariyle yalan da söyler,öbür türlü de söyler ,böyle de söyler orda namussuzluk olmaz.Anlatamıyor muyum acaba?Değişik o.Demek bu da bir muhafız olamıyor.Reçberde değişir,tüccarda değişir ,diplomatda değişir.Bismark dünyanın en namuslu bir adamı idi fakat öyle bir diplomatdı ki bir anındaki bir anı bir anına uymazdı.Acaba kim burda bu muhafızlığı yapabilir?İman iman.İman ve aşk.                                                --/-
                                                                                              -5-
Ebediyet aşkı.Anlatamadım mı acaba?Ben abes gelmedim bu kainata bir küllün cüzüyüm.Yarın ben bir divânda bütün mahiyetimle, bütün evlad ıyalimle, bütün dostlarımla,bütün muhabbet ettiklerimle beraber bir huzurda aşk ile bulunacağım ve bu hesabı alın akı ile vereceğim .Bana verdiğin kudreti bozmadım,zulme divân durmadım,zülfe el sundurmadım,ruhsare toz kondurmadım,belvaya girdim çıktım hiç kimsenin karşısında divân durmadım diyebileceğim diye aşk ile yaşayan yaşatan şeyin adına iman derler.Anlatamadık mı acaba? O halde fikri mâna fikri ahlak ,fikri iman,ihlas ve aşk beşeri o sırat ı müstakime sevk edebiliyor.Ondan madası olmuyor.Ama siz dediniz ki dersiniz şimdi.”Sen burda namusu birkaç kısma ayırdın ben de şaşırdım bi yer.” Sor bana .Senin soracağını ben soruyorum sakın bana ordan sual sorma ha.Senin aklından geçeni ben söylüyorum.Fikri imanda,fikri aşkda,fikri mânada ki namus başka türlüdür o.O tarif. Orda her sınıfta birdir.Öyle mi?Evet.O nasıldır o? Allah’ın bir ismi “Gayur” dur.Pek sevip,pek seçerek,pek benimseyerek ,batahsis i sübhani ,ayırmış olduğu insanlardan ,insanlara,kimlerse,o sıfatından,o sıfatına mazhar kılmış olduğu o Gayret, o Gayur sıfatına ki o vakit Hak dan ayrılmıyor o sıfat .O sıfata mazhar kılınıyor o orda ayrı.Beriki ayrı o ayrı.O mânanın bütünlüğünden bir varlık.Orada yine Hak kâim.Sevdiği bir insana kendi sıfatından o “Gayur” sıfatını onun kalbine bahşedişidir o.O kalb Onun namına o  gayreti muhafaza edeceğim namına çırpınır.O ayrı o. Bir misal vereyim size bak daha iyi anlayacaksınız.Yorulmadınız değil mi? (hayır hayır) O bir hayâ, ona yüz suyu derler altın suyuna benzemez.Altın suyu,sayarifi,levhaları,tabloları tezyin eder.O namus Kudret’in kendi eliyle insanın yüzünü tezyin eden bir mânadır.Onu bozdu mu bir adam onun nakkaşı yok ki yeniden yapsın.Gitti o. Onun için Cenâb ı Ali öyle demişdir;El haya u katretün iza kutire kutile .O bir damladır düştü mü ölür.Misalini vereceğim daha iyi anlaşılacak.Hepimizin bildiği bir Yusuf,bir Zeliha mevzuu vardır kıssası vardır.O semavi kitablarda beyan edilir bahusus.Halife i Kutsiye i İlahiye olan Büyük Kitabda da açık tafsilatı vardır.Ama biz onu böyle bir hikaye gibi okur geçeriz.Allah, Allah’lığı ile tenezzül eder de der ki; Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ” (Yusuf,3)  Azimüşşan ,kendi Zâtını beyan etti. Ben, Allah’lık azametimle sana beyan etmiş olduğum bu kıssa, hadisat ı kevniyede âlem i mevcudatda olan kıssaların en güzelidir.Burda öyle beyan etti.E insan bunu böyle roman okur gibi mi okur?Üzerinde durmak lazım.Kudret kendi tenezzül ediyor “Ahsenel kasas” diyor.”En güzelidir.” Bakın şimdi kuvve i gadabiye dedim bir de kuvve i şeheviye dedim.Beşer onun mahmulların mahsurudur.Seneler geçiyor da insanlar intikam almakdan vazgeçmiyor.Esir,hür değil zavallı.Esir esir ,nefsinin esiri.Bu kıssada aşk nedir,gadab nedir ,sabır nedir,iffet namus nedir bunu beyan ediyor.Bunun inceliklerini beyan ediyor.Tarihi okuyanlar,işitenler bütün bunları bildiği için hepimizin bilmezi lazım olan bir mevzuu.Biliyorsunuz fakat temas ederekden yürümek lazım.Hazreti Yusuf,bir peygamber oğlu bir peygamber.Hazreti Yakub’un oğlu.Kendisi küçüklüğünde hususi bir fıtratı olduğundan dolayı mahbub ul kulub.Kardeşleri hasım olmuşlar.Biliyorsunuz kuyuya attılar.Ve her gün de bir tanesi bir kısmı öldürelim dedi içinden bir tanesi dedi ki yaptığımız zaten fenalıkdır ben buna taraftar değilim ama siz artık buna karar verdiniz hiç olmazsa öldü diyelim bir kuyuya atalım.Biri gelir çıkarır filan bizden uzaklaşır.Fikrini kabul ettirtdi kuyuya attılar.O yokluyordu kuyuyu nihayet bir gün geldi “Yusuf yok” dedi.Dediler ki zengin bir kafile geçti herhalde kuyuya müracaat ettiler onu çıkardılar önleyelim kölemiz kaçmıştır diyelim vermek istemezler para alırız.Satarız para alırız.Önlediler.Dediler ki bu bizim kölemizdir bizden kaçmıştı nerde buldunuz biz bunu arıyorduk bu kuyudan çıkardık kölemizdir bu bizim.Eee? Kafilenin reisi dedi ki ,Biz bedelini vereceğiz dedi külliyetli bir para aldılar.Aldıkdan sonra da ilerde birisi daha çıkmasın diyerekden bir senet yaptı imzalayın bunu dedi.Yaptılar hepsi imzaladılar senetleri.Şimdi aldılar götürüyorlar bir an .. etti Yusuf.Kendisini satın alan o kafilenin reisine dedi ki bir recam var dedi.Beni satın aldınız.Eski efendilerimle bir istihlal i hukuk yapayım müsaade edinde dedi.İstihlali hukuk yapmadık.Pekala dedi.Onlar geride kalmışlar koşarak geldi dedi ki; esrar ı kader dedi ne yapalım haikmet i mefkuduna hikmeti bizim beşeri takatına gizlenmiş Kudret’in bir cilvesi var.Bana bunu layık görmüş.Fakat ayrılıyorum sizden ne de olsa bir pederin zahrında bulunduk o hak vardır elinizi öpeyim de öyle ayrılayım büyüğümsünüz dedi.Yapabilir misiniz? Kudret burada Hazreti insanın tarifini yapıyor.Anlatamıyo muyum acaba? Gittiler.Âlem, âlem i ibretdir.Akıl işlemez dedim ya.Mesela mâna ilmi ile şöyle konuşalım sizinle.Büyük Kitab  der ki yuminune bil gaybi” (Bakara,3)der. Onu ekseriyet mâna verirken idare tasları acayip olur Allah gayb da ona iman.Allah, ne gayb ne bişey.Neyse parça parça hatırıma gelecek.Sanma zahid savmu salatı Haccı zekat ile biter işin İnsan ı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş.Mısri der ki, Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş.İşit Niyazi’nin sözün hiçbir nesne örtmez Hak yüzün,Hak’dan âyan bir nesne yok gözsüzlere pünhan imiş.Buradaki gayb,Hak’kın saltanatını idaredir.İnsan, Allah geçen konuşmamda dediğim gibi .. muhtac ı isbat değil sen varsın O var.Yalnız saltanatı idare edilmez saltanatı gaybdır.Bakarsın ki öbür tarafta ilmi var fazileti var ,ahlakı var her şeysi var.Bu gün ekmek parasına muhtaç.Orda şaki,zalim,rezil,edepsiz nân içinde müstağrak.Aklan hallet bakayım.Akıl durdu işte.Efendim çalıştı da oldu.Çalışmak,ibadetdir .Çalışmak muhakkak o şeyin karşılığı olarakdan değildir.Yalnız mâna içindir o. “Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ” (Necm,39) Herkes çalıştığının karşılığını görecek ebediyet âleminde .Burada ekseriyetle çalışmayanlar nân içinde müstağrakdır çalışan değil.Sadi’nin dediği gibi ; … başka bir şey okuyacaktım. … Devlet verildi köpeklere nimet verildi eşeklere Yarabbi beni bu kainata bel bel baksın diye mi getirdin diyor.O makam ı raz dan konuşmuş ben söyleyemem ya onun ağzından konuştum.O salahiyetli o.Herkesin Allah yanında bir rütbesi var.Sen de söylerken onun ağzından söyledim de.Belki onun makamındaysan ona bişey demem söyle.                                                                                              --/-
                                                                                              -6-
O nedim olmuş söyler o. Devlet beçe-gân dağda i nimet beharan besma betamaşai cihan   devlet verildi köpeklere nimet verildi eşeklere besma betamaşai cihan   ben de hoş bu kainata böyle bel bel bakayım diye mi getirdin beni diyor.Sadi o.O söyler o.Mevzuu dağıtayım da gireyim bari Sadi deyince.Yoruldunuz mu? (hayır hayır) Hafız Şirazi vardır meşhur.Bütün garb edibleri feylesofları ,şairleri meftun olur.Söylenmemiş şeyler ,ilhami şeyler.Divanını yapmış hocasına götürmüş.Hocası.. demiş efendim Sadi’ninki gibi oldu mu,güzel mi filan.Maşaallah demiş tabi büyük adamlar insanı kırmaz.Müphem konuşur evet de demez hayır da demez .O gece hafız rüyasında görüyor.Rüya alemi menamda cennettde .Cennetin o âleme ait memureleri raks yapıyorlar. Keşefed dücâ bi cemalihi ,beleğal ulâ bi kemalihi,hasunet cemii hısalihi ,salli aleyhi ve âlihi diye yer yerinden oynuyor orda.O seda başka o an başka filan.Zevk içinde uyanmış .Sabahleyin gitmiş yine hocası ya girmiş içeriye daha kendi bişey söylemiyor gülerek karşılamış demiş hafız bu akşamda cennetten faslı Sadi den yaptılar demiş.Öyle adam bu Sadi de böyle işte.Böyle olursa öyle şeyler söyler.Hani söyler dedim de O söyler ben niye söyleyemem diye belki birinin gönlünden geçerse işte böyle biri bişey şeyederde sen de gelince sen burdan yaptılar şurdan yaptılar diye bir halin varsa sen de söyle, söyleyebilirsin.İnsan her şeyi yapar,insan olunca.Çıkarmışlar.O vakitde Mısır,İran’ın bir eyaleti.Mısır,İran’ın bir eyaleti.İran kisrası,o günkü kisranın bir tek evladı var bir kızı var.Ruyasında Mısır azizini görüyor ve ona mübtela oluyor .Tedrici surette vücudunde mailiyet başlıyor.Doktorlar filan bir türlü çare bulamıyorlar.Bir gün canı sıkılmış,eski zalim adamlar hükümdar,çağırmış bütün doktorları sertabibi filan ,tabib i hususisine demiş bir tane kızım var ,siz doktorum diye gezersiniz bak iyi edemezseniz hepinizi imha edeceğim demiş ve bunu bilin demiş.Hiç birinize hakk ı hayat yoktur.Doktorun biri demiş ki bu adam bunu yapar yahu bunu söyleyelim bu bizim mevzuatımıza dahil değil bunun ruhani bir rahatsızlığı var.Önceden söyleyelim de biz yakamızı kurtaralım.Söylemişler bunun demişler yakini kimse bunun herhalde bir derdi vardır bundan öğrensin.Dadısını çağırmış.Bak demiş kızımın bişeysi mi var anla.Ben demiş Mısır Azizine alem i menamda taaşşuk ettim demiş.O günün kisrası hükümdarı sevinmiş işte ne olacak demiş bunu niye söylemiyor benim kızım ki Mısır Azizi de kim demiş.Şimdi demiş irade ederim burda nikahını kıyarım karşılasın demiş.O günün saltanatının iktizası neyse o saltanat icabı yapılacaklar yapılıyor.Mısır Azizi de seviniyor bana rağbet edildi diyerekden.Biraz da çekiniyor.Neyse dadısınlan beraber gönderiyorlar bir çok maiyet filan.Şimdi Aziz karşılıyor yarı yoldan kız bakıyor ki ruyada gördüğü değil gayet de abus ul vecih bir adammış.Dadı demiş kader sürükledi böyle değildi amma artık dönmek filan olmaz hiç ses çıkarmayacağız,kabul edeceğiz.Neyse gitmişler saraya.Muazzam bir saray.Yalnız dadısı biliyor serairini .O günlerde Cenab ı Yusuf’u da köle diye satılığa çıkarmışlar.Orda insan satılan bir sahne var haber vermişler.Saraya da haber vermişler,Zelihaya da haber vermişler.Hatta tuhaf,bir ihtiyare kadının bir ihtiyar kadının bir vecizesi var.Elinde bir yumak iplen süratle gidiyor “anne nereye gidiyorsun” demişler.”Kudret buraya bir afitab göndermiş” “e ne olacak?” Pey sürmeye gidiyorum. Gülmüşler.Biliyorum bizim yumağa da olmaz ama Allah adamın başına kakar “böyle bişey yarattım da bir bahane bulamadın mı” der demiş.Sahne açılmış,Zeliha görünce fe arre mahşiyyen aleyha der derhal düştü bayıldı.Rüyada gördüğüm bu.Sahne kapansın diyor ayıpdır diyor böyle insan satılmaz.Gelin ne isterseniz saraydan alın saraya götüreyim.Saraya götürmüş.Yusuf, rağbet etmiyor.Öyle yapmış ki bir bilmece gibidir.Kimin sarayının her tarafı ayna idi?Zeliha’nın .Tavan,taban,duvarlar hep.Nereye baksam onu göreyim diye öyle yaptırmış.Bir gün yine ağlıyormuş dadısı demiş ki nedir demiş bu sen O nihayet senin elinde bir köle .Bu kadar olmaz demiş ben gideceğim kendisine söyleyeceğim senin arzuna ram ettireceğim.Sultanım ama sana hizmetçi olurum dadı demiş.Ben gidiyorum demiş.Yusuf’un odasına girmiş .Diyor ki ey gulam oğlu gulam ,ey köle oğlu köle.Nedir senin ettiklerin?Uzun boylu söylüyor söyledikden sonra.O güne kadar gizlemiş Yusuf diyor ki yook dadı diyor ben gulam oğlu gulam değilim ben bir peygamberzadeyim.Belki de istikbalin o rütbesinin namzediyim.Esrar ı kader beni bu hâle kadar getirdi bu böyle ağlayarak söylerken Zeliha bunu işitmiş gelmiş ayaklarına kapanmış demiş ki ne ağlarsın cihanın sahibi ağlamak lazımsa beni bir ruya taalukuyla buralara kadar gelmişim.Ondan sonra bir gün diyor ki kimse yok neden çekinirsin diyor dünya babamın hakikatda öyle.Bizansı yıkmış ,her yeri yakmış her tarafta bi tane o herif kalmış öyle.Aziz de uşağı babamın hepsi.Neden çekinirsin?Seninle benim aramda kim var,niye çekinirsin?İyi ama demiş sana senden yakın,bana benden yakın birisi şimdi burda bulunuyor.Binaenaleyh ben yine kaçacağım senden. Kim O dediği vakitde o biraz evveli hani dedim ya ne o muhafızlık yapabildi,ne o yapabildi ,ne o yapabildi anlatabildim mi .. deki misali? Misal geldi mi acaba? Kurduğum mevzuun misalini getiremedik mi? Bu uzun bahis ben de yoruldum bu kadar yeter bize lazım olan kısmı burası idi .Yani hiçbir kuvvetin giremediği bir yerde bir şeyin girmesi o da ne idi? İman. İman ne idi? Ebediyet.Ebediyet ne ile olurdu? Allah ile. Emni aman da onunla gelirdi .Arazi i kalbiye ne ile sulanacaktı?Birinde hak diğerinde vazife nasıl teşekkül ediyordu?Sırat ı müstakim üzerine yürümek ne biçim oluyordu? Konuştuğumun da hulasalarını, nirengi noktalarını söylüyorum.Sağ kalırsak haftaya yine konuşuruz.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder