Kaset 196
22/12/1963 70dk. (Düzenlenmemiş Metin)
Kemik,kan,et torbasından ibaret gibi fakat
mânası itibariyle,hakikatı itibariyle nedir insan? Daha daha insan her mânasına
göre ebnâ i arz .Bu arzın bir cüzü yani tabiatın mühim varlıklarından biri.
Güzel amma ruh u menfuha ne diyeceğiz? İş burada. Onu da anlatması gayet zor,
güç. İnsan her mânasına göre tabiatın mühim varlıklarından biri olduğu
âşikar.Güzel fakat o ruh u menfuha ne diyeceksin ona ne denecek? Bir vechesi
âlem i hilkate bağlanmış bu yaşadığımız varlığa ,bir vechesi âlem i kudrete
rabtedilmiş. Âlem i hilkate bağlanan sahasına akıl denilen bir kuvve i nuraniye
bahşedilmiş. Meçhulden malumu çıkarır .. edildikden sonra kendisinde temyiz
başlar.Bizatihi hayrı şerri de müdrik değildir.O kadar da sahası yok medarı
teklifdir. Kendisine durak mahalline kadar yol vermişler, müsaade etmişler.
Âlem i kudrete geldi mi orda tıkanır. Beşer de niçinsiz yaşayamaz madamı ki
insanız. O niçini daima vardır onun.Zaten bir kimse evetle hayırın yerini
kaybederse, niçini kullanmazsa o yıkılır. Ahlakın tarifinde, yalnız şahıslar
için değildir camialar için de öyledir.Bir kavim, bir camia, bir varlık evet
denecek yerde hayır, hayır denecek yerde evet bir de niçinsiz yaşamaya başladı
mı o yıkılmışdır.İrade ve hürriyeti yokdur.Bişey anlatamıyoruz galiba?Bu
söylediğim yer gayet mühim yerdir en mühim yer.Bir daha tekrar edeyim, insanlar
evetlen hayırın kullanma tarzını kaybetdikleri zaman ve hayatda niçinsiz yaşadıkları
an yıkılmışlardır.Onun için ahlak adama, “evet” nerede kullanılır, “hayır”
nerede kullanılır ve ne zaman “niçin” konuşulur onu öğretir.Bir kimse de makam
ı insaniyete âdemiyete ayak bastı mı bunlarla muhakkak mücehhez olacak.İnsan
mısın? Evet. O halde evetin kullanma yerini bilir misin, hayırın kullanma
yerini bilir misin, niçinini yaşar mısın? Hayır ben yaşamam.Çökersin.İnsan,
hayvan gibi değil ki.Hayvan, yer içer tenasül eder.İnsan da yer içer tenasül
eder.Ayıran şeysi nedir onun?Bu sıfatın bir neticesi olacak göya biz de ruh u
menfuh var.Yalnız cismanı ihtiyacını gidermekle bir insan, insan olmuş olmaz
ki.Cismani ihtiyacı gidermiş. Ahlaka göre değil.İnsan şu kan ve kemik
torbasından ibaret olan şu maddi bedeninin yani kendisinin o bedeninin, kendisini,
zevahirini muhit olan o müessirat ı
tabiiyenin tesiratından kendisini kurtarabilmeklik için o arızalardan endişe
gördüğü vakitde barınacak bir yer arar.Nihayet şu kalıbı için değil mi
ya?Barınacak yer arar.Şu beden biraz arıza görse doktora gider ilaç alır
kuvvetli soğuk çıkmış olsa derhal elbisesini değiştirir ona göre giyinir. Sıcak
olduğu vakitde ona göre tarz ı telebbüs eder.Mevsimine göre yemeğini yer. Çok
sıcakdır bunu yersem rahatsız olurum,çok soğukdur bunun bu gün bu kadar bir
gıda almaklığım iktiza eder.Müessirat ı tabiiyenin hücumundan masun
kalabilmeklik için kendisini barındıracak bir yer arar iltica eder de vücud u
ruhiyesi için hiç barınacak bir yer aramaz mı insan?İşte mânasının
korunabilmesi için barınacak bir yer aramadığından dolayı bu gün beşeriyet
inliyor.İnleme sebebi bu.Yoksa müessirat ı tabiiyeden ,onun hücumundan kendini
muhafaza edebilmeklik için o kadar güzel barınacak şeyler ihdas etmiş o kadar
güzel barınabiliyor ki fakat o barınmak kafi gelmiyor inliyor.O halde bunun
çaresi nedir?Kendisinin asıl hüviyetinin barınacak sahasına iltica
edemiyor.Bişey anlatamıyo muyum yahu?Niyeti de yok.Bütün, mevzii konuşmuyorum
bütün dünya sahası öyle bir mazhariyet olmuş.Kudret, acayip bir hareket i
fikriye vermiş beşeriyete tuhaf.Halbuki insanın maddi tahassulü yanında o asıl
ebedi mânasına taalluk eden tahassulü o kadar basit bir şey değildir.İnsan, adi
maddi tahassulünde uykusuz kalır, ağlar, sıkılr, bin kapıyı çalar, yüz kişiye
yüz suyu döker.Fakat mânasına taalluk eden tahassulün farkında bile değil.Ne
vakit farkında olur o andan itibaren kendisinde saadet,felah , bol bol
konuşulan herkesin ağzında dolaşan “huzur” denilen şey moda haline gelmiş neyse
o gelir.Yoksa efendim iktisadi vaziyet şöyle olursa, bilmem şöyle şey olursa
falan onlar laf laf. Huzur, kisbi değildir.Huzur, beşerin elinde
değildir.Vehbidir vehbi. Buna bi defa kuvvetli şekilde inan ve i.. ne diyeyim
bilmem ki işte kelimesini sen bul bu gün o kadar sıhhatim iyi değil. Bol bol
herkes konuşur “şöyle olursa insanlar huzura ..” Huzur kisbi değil ki vehbi.
Görecek senin huzura layık olmaklık sıfatlarını Kudret senin haberin olmadan
sana verecek.Böyle bu.Huzur, umur u kalbiyyeden. Kalbinin tasarrufu senin
elinde değil.Bak elini kaldırdın bir tasarruf yaptın fakat kalbini öyle tasarruf
edemezsin.Beşer biri birine elektriklidir.Ferdi huzur olmaz.Kudret’in
sünnetinde âdetinde öyle bir şey yok yapmamış. Kül halinde gelir kül halinde
gider.Kül halinde gelir ve kül halinde gider.Ve bu gün masası olanın da, kasası
olanın da, rütbesi olanın da, hiçbir şeysi olmayanın da bütün dünya sekenesi
üzerinde hiç kimsede huzur yokdur.O kül halindedir o.Bir kaç konuşma evvel
söylemişdim öyle hafızam aldatmıyorsa şöhret âfak ı cihan büyük cihangir Yavuz o dünya haritasına bakıb
da “bir adama çok ama iki adama da az” diyen adam. E öyle demiş de ne olmuş ne
çıkar ondan? Yani o da bi iş mi? Böyle diyenler de vardır.Sen ağyar tarihini
oku kendi tarihine tenezzül etmezsen git ağyar bak ne diyor.Sonra o kadar
cihangir o kadar da zarif.Öyle katı kaba filan yok o kadar da zarafeti
var.Mesela bişey söyleyeyim anla zarafetini. “sevdiğime söyleyin cenaze namazım kılmasın” “sevdiğime
söyleyin cenaze namazım kılmasın .Ben
yatarken onun ayakta durmasına tahammül edemem.” Bişey anlatamıyo
muyum?Cenaze böyle konur ya onun arkasında namaz kılınır.Ben öldüğüm vakit
diyor ben böyle yatıcam musalla taşında benim sevdiğim de gelir benim namazımı
kılmaklık için o ayakta duracak o pek bi edebâne bişey olur ben tahammül edemem
diyor.“sevdiğime söyleyin cenaze namazım
kılmasın” Bir gün otururken demiş ki
“aahhh ramazan gelse de bir tatlı yesem” bir tahassürle bir aahh çekmiş. Aaah
demiş ramazan gelse de bir tatlı yesem.Demişler ki efendim irade buyrun kilar ı
hümayun da ne yok derhal hazırlansın.
--/-
-2-
Yook demiş sizin bildiğiniz gibi değil
ramazan gelir hamal iftar vaktine bir saat kala paydos eder, arkalığını bir
yerine bırakır,okçular başından çıkarken tatlıcıdan iki baklava alır, birisini
karısının ağzına birisini kendisinin ağzına sokar onların ağzı tatlandıkdan
sonra ben tatlı yersem tatlının zevkini alabilirim.Ya biraz deliymiş galiba o
da.Âlemin ağzı tatlandıkdan sonra tatlının.. ne biçim şey.Her halde varmış onda
da pir parça.Öyle diyor ramazan gelse bir tatlı yesem. Efendim
hazırlansın.Yook.İftar vaktine bir saat kala hamal işini bırakır, okçular
başından çıkarken oradaki tatlıcıdan iki tane baklava alır, birini kendi ağzına
sokar birini de karısının ağzına sokar, onların ağzı tatlandıkdan sonra ben
tatlı yersem o tatlının zevkini alabilirim.İnsan mefhumunu anlatmak zor
dedik.Zira bir vechesi âlem i kudrete merbut.Orasını anlatması güç.Kudret,
nasıl anlatılabilir?Duyulur yalnız.Hepimiz O’nu duyarız.Duymayan var mıdır? Her
halde hepimiz hayatta uyumuşuzdur değil mi? Bu, kâfi.Uyuruz. Bu gün hangi ilim
adamı uykuyu anlatabilir?Hangi fen adamı,hangi felsefe adamı? Hiç kimse
anlatamaz. Efendim onun hakkında konuşma varmış.Olmaz. Allah der ki ; Ben
tenezzülat ı sübhanimle tenezzül edeceğim.Yani sen ufacık cemiyet içersinde
sivrildin mi kimseyle konuşmaklığa tenezzül etmezsin “ben varım” diyerekden
şöyle bir gerinirsin.Edân değişir, adım atışın değişir, tavrın değişir.
Öyledir.İnsanın cebinde parası varken yürüyüşü ile yokken yürüyüşü arasında
fark vardır.Bir masaya sahibken konuşmasıyla yokken konuşması arasında çok
büyük farklar vardır.Büyük adam Molla Camî ne kadar güzel söylemişdir.”Hâcegan der zaman i ma’zuli heme Şiblî yü
bâ yeziş evend bâs çün ber ser amel arend heme ya Şimrî ya yezid evend.” Yani
masa sahibi, kasa sahibi, cah sahibi bunları kaybedib yuvarlandı mı git
bunlarla konuş ya Bayezid i Bestâmi gibi evliyaullahdan bir adamla konuşuyorum
zannedersin “aman ne mübarek” dersin şaşırırsın yahut Şiblî merhum gibi bir
ehlullahdan bir zât ı âli zannedersin. bâs
çün ber ser amel arend fırsat eline geçer tekrar o büyük varlığa sahib
olursa “heme ya Şimrî ya yezişevend” Ya
İmam ı Hüseyin’in başını kesen şimr yahut ona emir veren Yezid olur der. Onun
için bir insanın kıymeti, her şeysi varken, masası var, kasası var, güzelliği
var, ânı var, muhiti var, etrafı var değişmiyor.İşte hazreti insan.En büyük
adam.Bunlarda var ama pek ender.Ender alel ender.Öyle.Büyük
kıymetler.Züğürtlük, insanı maneviyata sevkeder o makbul değil. Kudret onun
ihtihzasını yapar .Ben der ebediyet âleminde konuşturtmaz mıyım der.İnsanların canını
yakmış, ah almış, insan haklarını ezmiş buraya gelmiş geldikden sonra ben onu
cayır cayır konuştururum.Der, ne olur bi an müsaade et istediğin gibi olayım.
“Devr i isti’bar kapandı.” der.İsti’bar örtüldü perde gitti o iş.Yoksa hiçbir
adam var mıdır ki hayatında zalim olsun da “gel” emrini verdikleri vakitde
mazlum olmasın. İmkan var mı ona?Hiç yok.Hiç bir kimse.Mevla ahsen i ilahilerin
karib bir an müsaade et derhal istediğin gibi olayım.Öyle bişey yok.Züğürtlük,
insanı maneviyata sevk eder.O her şeysi yerindeyken Kudret’le irtibatını yapmış
kendisini raha istikameti vermiş.Kudret onlara hususi bir muamele
yapıyor.Muamelesi büyükdür.Merhamet mesela en az bulunan bir sıfatdır ahlakın
çok aradığı şey merhamet.Rahim adam, hiç korkmasın. Merhametli misin her gün
kendini yokla her gün merhametin artıyo mu çok elini kolunu salla yürü.Efendim
canım sıkıldı da öyle yaptım işte hiddetlendim de vurdum.Yok. Asabım
bozuk,sinirlendim. Ne asabın bozuk? Asker olursun hizmet i mecburiye askeriye
kumandan hak edersin sana bir tokat vurur,bir daha vurur böyle durursun hiç
sinirin minirin bozulmuyor ya. Mazlumu görünce mi sinirin bozuluyor? Zayıfı
görünce, hafifi görünce evirir çevirir yine vurursun. Ona sinir bozukluğu
denmez edebsizlik denir.Karıştırmamalı biri birine.Tabi zabtı rabt için o işler
olur orda hiç ne sinirin bozulur ne bişey.Haa demek ki sen esas itibariyle
zayıf, zayıfa karşı zayıf, acizsin. “..vel kâzımînel
gayza vel âfîne anin nâs..” (Âli
İmrân,134) Kudret öyle diyor; Bütün
hiddetlendiği gadabı üzerindeyken Ben gözünün önüne gelib de birden bire
meydana çıkarmayan. Yoksa hıncını almış, seneler geçmiş ondan sonra ben o
insanı affetdim. Kıymeti yok.Dumanı üzerinde.Dumanı üzerindeyken Benimle olan
irtibatı göz önüne gelerek affetmek.Zordur ahlak mevzuu zor.İnsan oldukdan
sonra oluyor.İnsanın tarifi niye, niçin insana insan denmişdir? Bunları, hep şu
cümleyi söylemek için konuşduk.İnsana,neden insan denmiş? İnsana, insan
denmesindeki hikmet, kendini ibdâ eden Kudret i Mutlaka’yı düşünmek hassası
bulunduğundan dolayı.Bi daha yapayım bu tarifi;İnsana, insan denmesindeki
hikmet, illet, sebeb, kendisini ibdâ eden Kudret i Mutlaka’yı düşünmek iktidarı
ve o hassa kendisinde bulunduğundan dolayıdır.Şimdi bu tarifi sen kendi kendine
mütalaa et.Bunun izahı çok uzun sürer.Kendisini ibdâ eden kudreti gördüğü
vakitde artık zalim olmaz.Zalim olmayınca, insan olur.Değil mi ya? Bakar “püü
bende ne kadar çıkıklık var.” der.Derhal. “..vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs..” a girer. “Şu çıkıklığı yaptım Kudret bana tokat
vurmadı bu zavallı şu işi yapmış ben buna niye tokat vuruyorum” der.Hüner,
mâfevkına karşı köpek, mâdununa karşı kurt olarak yaşamak değildir adil olarak
yaşamakdır. Adlet de her şeyi yerli yerine kullanmak demekdir. Başa tac, ayağa
ayakkabı giydirmek demekdir.Başına ayakkabı, ayağına tac giydirirsen
adaletsizlik yapmış olursun.Her şeyin hakkını verene adil denir.Anlatamıyor
muyum?Başa tac, ayağa ayakkabı.Ayağa tacı, başa da ayakkabıyı giydirdin mi
olmaz o iş berbad olur gider.Adalet en mühim şey.Sonra daima tahakkuk eder.Ben
sizi inanmış bir varlık görerek söylüyorum.Bu konuşmalar kısım kısım olur.Yani
geliş ve gidişdeki gayeyi duymuş, “ben yok oluyorum” diye değil de “aslıma
kavuşuyorum” zevki ile yaşayan ve o yaşayışda da vicdanında bir istirahat bir
rahatlık hissetmiş bir varlık görerek konuşuyorum.Yoksa maddenin kesafetinde
kalan , kitabı parasının üzerindeki yazı olaraka kabul edilmiş bir varlık olsa
onun konuşma tarzı başka olur.Mesela bazı insanlar derler başka bişey tanımam
der.
--/-
-3-
Benim kitabım ilmim, bütün bütün tanıdığım şey,
paranın üzerinde yüz mü yazar beş yüz mü yazar bin mi yazar ben onu bilirim.Ha
onun konuşma tarzı ayrı.Fakat vicdanından “ebed ebed” sedasını duymuş ,bunu
arıyor yahut.Onun için orada hayat namütenahi olduğundan dolayı .Bunu niçin
söyledim? Şu beşeriyetin Fahri Ebedisi’nin bir emri vardır da onu söylemek için
söyledim.Buyururlar ki; En çok, en çok kime acırsınız? Herkes kendisince kabul
etdiği niyse söylüyor.Hayır. En çok ona acıyın ki bu alemde etmiş olduğu fenalığın
zahirde cezasını görmeden gitmiş. Çok acıyın ona.O, en ziyade acınacak
kimsedir.Bize göre muvakkat gelir.Fakat Kudret için kayıt yok muvakkat yok.Şu
yok, bu yok.Bir gün Musa Kelimullah .O çok celallı bir Zât ı Âli. Celalı galib.
Mesela nübüvvet vazifesinden istifa ediyor.Olur mu hiç öyle şey?Allah, istifa
kanunu ile seçmiş olduğu kimseye nübüvvet vazifesi verildi mi onun istifası
kabul olmaz.Fakat istifa ediyor. Diyor bana bir lâl kardeş vermişsin firavuna
diyor muazzam ordu,mutantan muhteşem varlık git bunu yola getir dersin.Ne söz
dinler, ne acımak dinler ben bunlan uğraşamam ben bu nübüvvet vazifesini
istemem al ben bu nübevveti ne yapayım.Yok diyor Allah. İstifası kabul
olmaz.Yapacan.Sen diyor eğer bu işin çaresini ararsan böyle istifa ile olmaz yine
Ben sana yolunu öğreteyim. Dua et diyor öyle dua et ki Yarabbi firavuna öyle
hırs ver, öyle hırs ver, öyle hırs ver ki kimsenin elinde bir şey
bırakmasın.Firavun çünkü vaktiyle çok cömertdi.Gayet cömert.Onun o huyu gitsin
,ona öyle bir hırs versin böyle dua et. Kimin elinde nesi varsa almaya kalksın
alsın ondan sonra yıkarım diyor.Ve öyle dua ettiriyor ondan sonra da
yıkıyor.Yıkılıb gitmesi de odur.Söyleyeceğim yer burası değil de
asıl.Kelimullah, Hakk ile isteme..istediği şekilde konuşma hakkını almış. O her
nebi, Allah’ıyla konuşmuşdur.Buna Kelimullah denmesindeki incelik,herkes
zanneder ki böyle konuştu da O’nla.. o değil.Hepsi konuşmuşdur.O, uluorta
konuşmuşdur.İlk söylediğim söz zabdet.Allah’ın hoşuna gidiyor imtiyaz
vermiş.Mesela ben söyleyebilir miyim? En iyi “..illa
fitnetuk..”(A’râf,155) diyor. Ben söylersem bir tokat yerim
Kudret’den.”Bu fitne sendendir Yarabbi” diyor.Diyebilir mi başka insan? Musa
diyor.Der.O nasıl der? E firavunun ateşinde dili yandı da o yanan dil istediği
şekilde konuşmak hakkını aldı vaktiyle.Ayrı bi iş neyse onun zevki böyle çok
çok saat sürer sizin dinlemeye vaktiniz yok benim de hâlim yok. Asıl Kelimullah
denmesindeki illet o. Yoksa her nebî konuşur.Beşeriyetin Fahri Ebedi’si
konuşmadı mı? Hem tercemansız icapsız. “Vasl oldu yare yari hazf oldu mim i
Ahmed.” Öyle konuştu.Hadi biraz da
zevke gireyim ister misiniz?Burayı unutmayalım da şurayı.Aralarında fark var
mıdır? “..lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih..” (Bakara,285) nübüvvet
ve risalet vazifesi dolayısıyle hiçbir nebinin diğeriyle farkı yokdur fakat
mâna ve fazilet dolayısıyle ve “Tilker rusulu faddalnâ..”(Bakara,253) fermaniyle tabiatiyle fazilet itibariyle
farklıdır.Anlatabildim mi acaba? Bu da ayrı bir, işin inceliği.E umur u
hariciyede bir misal?Birinde bir işin..nasıl anlatayım bilmem ki. Biraz da
zor.Bu sahada çalışanlarınız varsa içinizde dikkatle dinlesin çok lazım olan
yerdir.O ayrı bir sahadır. Musa, Cenab ı hakk’a müracaat ediyor.Bakın şimdi
mesela “Yarabbi benim sadrımı aç, lisanımı çöz” ufak misaller vereyim de çok
vakit almasın. Tîh de kavmi susuz kalıyor.Bunlar susuz kaldı şikayet ediyor
nâçar vaziyettetiz.”Âsanı taşa vur” gel şimdi şeye Fahri Âlem’e orda Musa Cenab
ı Hakk’a müracaat ediyor oraya gelince Cenab ı Hakk, Hazreti Muhammed’e
müracaat ediyor. “E lem neşrah leke sadrek”(İnşirâh,1) Nasıl
ferahladın mı sadrını açmadık mı?Biri sadrımı aç diye yalvarıyor öbür tarafda
tenezzülat vâki oluyor. “Nasıl Habibim sadrını açmadık mı ferahlamadın mı?”
Bişey anlatamıyorum galiba ki nazarlarda zevk yok. Söyleyenle dinleyenin zevki
bir araya gelmezse olmaz.Bu bahis de biraz zevke taalluk eder. Bir mevkiide
Fahri Âlemin de etrafındaki dostları susuz kaldı harican “susuz kaldılar” dedi
Hüda’ya “Akıt kendinden” dedi Allah .Mübarek parmaklarından aktı.Olur mu olmaz mı?
Atom çıktı,o kelimeler bozuldu artık olur mu olmaz mı diyerek sen
konuşamazsın.Öyle şey olmaz diyemezsin. Bana, bunun hakikatı camdır diye
söyleyemedikce ben sana onu konuşturtmam. “Benim görüşüme göre camdır”
diyebilirsin sen bana bunu. Bu, benim görüşüme göre şu tahtadır dersin
hakikaten bu tahtadır diye dava edemezsin ilmen,fennen. Bitti o iş. Görüşüme
göre camdır. İki gazın bir araya gelmesinden su olur der okursun üçüncü
istihaleyi nasıl yap desem cevab veremezsin? Tıkanır kalır orda o vermez fen durur.Neyse..bize
şimdi lazım gelen yer adalet bahsi idi adil olmaklık.Ahlakda ilk ders, adl ile
başlar.Adl. Dedi ki Musa , Yarabbi çok kuvvetli imanım var adli sübhanin
muhakkak fakat şu anda göreyim isterim umur u hariciyede. Git gizlen şöyle bir
yere dedi fakat ne olursa olsun ses çıkarma. Böyle bir su kenarı, suyun üst
tarafında bir mevkii. Bir atlı geldi. Öyle bir yer ki her uzak seyahatdan gelen
orada bir dinlenmek ister.Atından indi, elini yüzünü yıkadı,biraz yemek yedi,
tekrar yıkadı.Heybesini boşaltdı. Bir torba içersinde bir .. bir rivayetde
beşeriyetini giderdi kemerindeydi o para unutdu. Şunu haber versem mi dedi emr
i ilahi aklına geldi ses çıkarmıycaz ya. Adam bindi atına gitti.Öyle bi işe
gönderilmiş bir çocuk geçerken onu buldu açtı baktı sevinç ile ters işine döndü
o işden vazgeçti.A bu adam parayı bıraktı bu çocuk parayı aldı.O geçti bir âma
elinde bir değnek suyun şıkırtısına gitti o da orda yıkandı dinlenirken ter
içinde paranın sahibi dört nala atıyla döndü.Buralarda bişey gördün mü dedi. E
ben dedi gözlerim yok ne görücem.Olabilir dedi geçiyorsun filan bişey
gizliyebilirsin. Çünkü vakit geçmedi, zaman kaybetmedik, in yok cin yok senden
başka kimsenin buraya uğramak ihtimali yok.Âma adam, küfürbaz adam bu sözlere
canı sıkıldı gayet galiz bir küfretti. Bu sefer para şekli başka bir hâle
inkılab etdi o küfüre tahammül edemedi çekti herif vurdu.Öldü. Musa da
“tahammül edemiycem Yarabbi” parayı bulan kim, onu alan kim ,bu adam burda
öldü. İş yerli yerindedir dedi yerli yerinde. Bu parayı bulan çocuğun babasıyla
parayı unutan adam gayet iyi arkadaştılar suret itibariyle. O parayı bulan
çocuğun babasından o bulduğu para kadar karz ı hasen almıştı.
--/-
-4-
Öldü kimse bilmiyor ya bu bizim oldu dedi kıymet
bile vermiyor bunu kimse bilmiyor ne senedimiz var ne şahidimiz var. Paranın
üzerine yattı herifin hayalini bozdum buradan yürütdüm, parayı unutturtdum
paranın varisi çocukdur sevketdim babasının parasını buldurtdum.E o âma masum.
O ne masum dedi nasıl masum bir odun meselesinden dolayı kırkbeş sene evveli
bunun babasını dağda kesmişdir baltayla. Oğluna kısas yaptırtdım. Bazısı
dünyada tahakkuk eder bazısı da ukbada tahakkuk eder.Ah alma. Birikmiş ahların
vebalinden manevi vücudun bükülmüş olmasın hülasa.Bazı bakarsın ki milyonlar
olur böyle evladına kalır filan yarım saat içersinde kül olur.O temel
bozuk.Temel, temelde iş var temel bozuk.Kim bilir hangi yetimin nesi var kim
bilir içinde kimin gözü yaşı yaşlanmış. Ama sen zanneder misin ki ben gittikden
sonra.Yook. Bak kıyas ı nefs yap mini mini bir yavrun var hastalansın derdini
de söyleyemeyecek vaziyetde olsun lisanından anlamıyosun masum masum boynunu
büküp ağlıyor kendi kendine dersin ki şunun derdi bana geçse de şu iyi olsa.
Eğer hakiki baba isen ana isen. bİr de taş gibi vardır başka tabi o. Onunla
şeyimiz yok alakamız yok fakat hakikaten bir insan babası isen yani insan
olarak babaysan. İnsan babasından maksadım hayvana acımaz değil.Öyle der şu
yavru inlemesin de tahammül edemiyorum bana verse şu inlemese de. Hah madamı ki
mâna bir yere kaybolmaz o çocuk bu âlemde felakete maruz kaldığı vakitde bunun
sebebi benim diyerekden ikinci ebediyet âleminden seyredib dövünüyosun. Seni
bırakmaz ki o. Ben sebeb oldum diyosun. Şu iş ne kadar güzel bi işti ben
kanaatle elzemi birleştirmiş olsaydım neden ben bu işi bozdum gayet güzel
tertemiz sağılmış bir kazan inek sütünün içersine tamah etdim de attım
diyerekden bir fincan gaz döktüm içilmez bir hâle geldi berbad oldu. Öyledir o.
Deden aptal mıydı? Asırlarca, medeniyetini taklid etdiğin âlemi hakimiyeti
altında tutmuş. Gitmiş olduğu yerde sahibi, korkusundan kaçmış e beşeriyet,
lazım olmuş bişey sahibi yok ne eder bu?
Beş kuruş eder. On kuruş vereyim belki şey olur. Bağlamış oraya.aptal değildi
o. Kökümde bozukluk olmasın diyor. Mâna evvel gelir, madde sonra gelir
kardeşim. Bunu hiç unutma. Sonra madde, mânanın tekasüf etmiş demekdir. Sana
ben maddeyi de tarif edeyim. Madde nedir? Mânanın mütekasif kısmına madde
denir. Daima mânadır hülasa bu. Sen mânayı inkara kalkma. Madde, mânanın
mütekasifi demek. Nasıl inkar edersin sen onu? Bu vücudumuz varmı idi? Yok.
Kırk yaşındasın kırkbir sene evveli bilir misin kendini? Kimse bilir mi? Kırk
yaşındaki bir adama soralım “kırkbir sene evveli biliyor mu idin kendini?”
İsmin, resmin, cismin, vesmin, haberin var mı? Kimse bilir mi idi, bir defterde
kayıtlı mıydın? İsmin yok, resmin yok, cismin yok, vesmin yok şimdi hali
hazırda böyle tekerrür etmiş olduğun bir vaziyyetin var e o halde? Bu var
oldukdan sonra isim, resim almazken oldu mu , isim, resim aldıkdan sonra tekrar
olmaz diyebilir misin ilmen? Var mı ilimde bunun yeri? Madden, modelin, ismin,
resmin, cismin, vesmin otuz yaşındasın otuzbeş sene evveli biliyor musun? Yok.
bİr yerde var mı resmi kaydı filan? Yok. Pekâla şimdi var mı? Var. Hiç yok iken
bilinmez iken, bilindikden sonra ikinci bilinmekliğini nasıl inkar edebilirsin?
Kapanmış kapı. Sorarlar efendim kim gitmiş gelmiş? Zatı âliniz. Kim gitmiş
gelmiş? Siz. Sonra Kudret de o kadar aşikardır ki aşikar olduğunu bişey
okuyayım daha iyi anlaşılsın. Arifin bir sohbeti, bin halvete minnet değil.
Alagör bir can ile, bin can ona kıymet değil. Alagör bir can ile, bin can ona
kıymet değil. Halvet edib mâsivâdan kalmayan tâlib Bulmaya rıdvân mülk-i ahiret
cennet değil. Burada bulacan hepsini burada burada. Burada yetecek kemâle
orada erecek visâle. Burda, her iş burda bitecek. Hepsi burda. Halvet edib
kendiyi halkiden cüdâ tutan kişi Günde bin kez halvet etse kâbil-i kurbet
değil. Hani bazı insanlar vardır oof der hep bozuk, her şey bozuk çirkin
şöyle böyle. Nabıcan? Ben bi kenara çekileceğim halvet edeceğim kimseyi
görmiycam. Ona cevab veriyor. Halvet edib kendiyi halkden cüdâ tutan. Halkden
uzak tutan,cüdâ tutan Günde bin kez bin defa halvet etse kâbil-i
kurbet değil. İmkanı yok Hakk’a kurbet yapamazsın sen o halvetle. Neden
acaba? Halvet etdüm deyi sofi gayra hor bakma sakın Hakk’dan ayrı yer mi
vardır kangı yer halvet değil. Şah beyit burası. Öyle ya , Hakk’dan ayrı
yer mi vardır hangi yer halvet değil. Halvet etmenin meali akıbet vuslat ise
Ayn-ı eşyayım dedi Hak kangı yer vuslat değil. Bu kadar yeter bu kadar.
Dedik ki konuşmanın başlangıcında huzur kisbi değil vehbi dir. Evet Kudret
bizde Ben sizi diyor “E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin
fe iza huve hasîmun mubîn”(Yâsîn,77) Yahu üç zulmetden meydana getirdim diyor .Üç
zulmet mahallinden sizi meydana getirdim . Ne devreler geçirtdim. Tesrih
etdikden sonra hakkınızda meleklerle istişare etdim. Onlara izin verdim. Ben
bunlara esrar ı zâtiyemi vericem dedim. İnsan yapdım bana hasım oldunuz. Bana hasım
olunca neniz artdı? Bana hasım oldunuz. Biraz evveli söylediğim gibi şu uyku
mevzuunu pek sık sık söylerim. Gayet kuvvetlidir de onun için sık sık
söylerim.Öyle ya tenezzül ediyorum ben diyor. Buraya kadarını söyledim de
geçtim siz farkında değilsiniz veyahut farkındasınız. Değil mi? Nerde kaldığımı
da size söyleyeyim. Biz şöyle dedim bir parça sevildik mi Allah tenezzül eder
bizimle konuşur fakat bir parça sivrildik mi şöyle oluruz böyle oluruz dedik
Allah’ın konuşmasını bıraktık. Değil mi? Oradayız. O hâli verdiğim vakit diyor
Allah , sizin canınızı alırım ben diyor.Ya. “Allâhu yeteveffel enfuse
hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ..” (Zumer,42) ölümü yapmaklığımla uyutmaklığım arasında bir
fark vardır. İkisi de birdir fakat son uyuttuğum vakitde biraz dokunurum. Acaba
anlatabiliyo muyum? Biraz dokunurum diyor. İkisinde de canınızı alırım, uyku
halinde şuaını bırakırım.Şuaını bırakırım. İlminizi alırım, aklınızı alırım,
karınızı, kocanızı, çocuklarınızı, rütbenizi, hissinizi. Hissi alındığından dolayı
farketmiyoruz uykunun ne olduğunu.Hissi alıyor nasıl bileceksin? İstersen zorla
bak bulabilir miyim diye. Sonra bir yakaza hâli veririm. O ne korkunç bir iştir
uyku biz farkında değiliz her gün âdet olmuş da.
--/-
-5-
O ne bir hastanede ameliyat masasına yatmaya
benzer, ne şuna buna benzer. Kolay bi iş değil o. Onun bi inceliğini düşünsen
sen hüüüüp gidiyorsun akibet ne? O, kolay bişey mi zannedersin. Fakat Hüda onu
gizlemiş insanlar böyle “aman şöyle bi yatayım dinleneyim” der. İşte seni
senden alacaklar. Bunu her vakit alıyorum, vermezsem. Yahu bunu her vakit
aldığımın niye farkında olmuyorsunuz o halde niçin biri birinizi yiyorsunuz
neden benimle azamet yarışına kalkıyorsunuz? Ne var da hak ve hakikat hususunda
gönüller birleşmiyor? Her milletin mevcudiyeti
nasibi, vahdetde olan nasibiyle ölçülür. Belle bunu. Her milletin ,her
kavmin mevcudiyeti nasibi, milletinin birleşmesi hususundaki nasibine bağlıdır.
Bir millet bin kişi, ne kadar birleşmişse o kadar nasibi var. Anlatamıyo muyum acaba?
Peki siz ne istiyosunuz siz? Size ben hangi şekilde tecrübe yapayım ne
anlatayım size bak tenezzül etdim Allahlığımlan nihayet en büyük bir mevzuu
koydum diyor. Hatırlatıyorum size “likavmi yetefekkerun” der. Söyler söyler de “tefekkür eden bir millet
için bunu anlatdım” der Allah. Aşağısında “Allâhu yeteveffel enfuse hîne
mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ fe yumsikulletî kadâ aleyhel mevte ve
yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin
yetefekkerûn” Ben tenezzülat ı
Sübhanimle tenezzül etdim.Yani Allah olduğum halde sizin huzurunuza çıkdım. Sen
yapmazsın diyor sen bir parça büyüdün mü en ufak bir adamı kapıdan savarsın. ..
dersin. O incelikleri de anlatdım.Fakat bu getirdiğim ibretler, düşünen
milletlere aitdir der.Niçin düşünmezsiniz der. Her milletin mevcudiyetden
nasibi, vahdetde birlikte olan nasibiyle şevket i azametinden olan hissesi de
hakimiyetine olan meyli iledir. Bu Kudret’in kurduğu düstur. Sen bunu
değiştiremezsin. Bir milletin kendi hakimiyetine olan meylinde şevket var
oradan kıl kadar fedakarlık etmezse ben tutarım onu diyor. Yukarıdaki vahdete
birleştiriyor. Bunu göreyim o meyli de göreyim çıkma imkanı olmaz onun diyor.
Sonra Beşeriyetin Fahri Ebedisi de diyor ki “….” Mânası; bir milletin üzerinde
Allah’ın merhamet eli namütenahi gider ne vakit ki ilim adamları, emir
adamlarına uşak olursa ,ne vakit ki hayırlıları, kötülerine bir menfaat
mukabilinde medhe başlarsa, ne vakit ki şerirleri, hayırlılarını tazyik
etmekliğe kalkarsa derhal Hüda o eli o kavmin üzerinden kaldırır.Kalkar derhal.
Ya. Hüda bizim üzerimizden eli kaldırmaz inşallah.Nasıl yoruldunuz mu?
Yoruldunuz. Bunlar hep nur u imanın ve irfanın irfan. İlim başka da irfan
başkadır.Bir adam âlim olur arif olur mu? Çok sonra o. Arif. Bunun maddi kısmı da
vardır irfanın manevi kısmı da vardır.Manevisinde bir işi, olmadan gören adama
arif derler.Arif. Maddisinde, görülecek şeyi görülmesi gibi göremeyene
arif..ee.. söyleyemedim onu dur bakayım. İlmi vardı da o bilgisini görüleceği
gibi göremezse ona irfanı yok denir. Şöyle bir misal vereyim de daha iyi
anlaşılsın. Vaktiyle cifr denilen bir ilim var bir ilim. Hükümdarın birisi
oğlunun öğrenmesi için çok arzu etmiş. O işin mütehassısını çağırmış oğluma
öğret bunu demiş. Pekâla. Çocuk da gayet .. işte kırk günde öğreteceksin diyor.
Kırk geçmiş ,seksen gün.Ne olacak?Bakmış ki bizim bunlan başımız belaya girecek
diyerekden. Artık demiş ezberleteyim bari.düsturları ezberletmiş. Yaptırıyor
yap bakayım diyor. Ezberden yapıyor. Oldu mu demiş. Oldu demiş. Hükümdar eline
bir bir şey almış. Bir boncuk taşı almış gizlemiş bul bakalım ilmi cifrle bu
elimde ne var demiş. Çocuk bulmuş. Hocası da yanında duruyor öğreten duruyor
böyle. Neticeler iyi çıkıyor. O çıkardıkca yanında öğreten hocası da hımm hımm
diyor o da ondan zevk alıyor yani yapabiliyorum gibilerden hmm hımm kuvvet
geliyor. Artık en son neticeyi de alınca da hımm demiş. Buldum demiş .Ne?
Değirmen taşı demiş. Şimdi hükümdar hiddetlenmiş böyle mi öğrettin demiş. Neyse
efendim hiddet buyurmayın ilim buraya kadarını söyler demiş burdn öbür tarafını
irfan söyler. Ne gördün orda demiş ortası delik bir taş gördüm. Heh ilim buraya
kadar söyler artık ortası delik bir taş değirmen taşı oluk taşı bu avcunun
içersine sığmaz ki nihayet buna bir boncuk sığar.Bunun irfan ile onun öyle
söylemesi lazım gelirdi. İlim buraya kadar söyler, irfan öbür tarafını
halleder.Acaba anlatabildim mi ilimle irfan mevzuunu.Bu maddi kısmında bunun
bir de manevi kısmı vardır da yine ayrı. İşte o manevi irfan ile o nur u iman
bir kalbe dahil olursa o kalb, münşarih olur o vakit vehbi olan huzur o vakit
gelir.O vakit gelir. Âlameti nedir? Taklidden kurtulur. Biz şimdi hepimiz
mukallidiz yahut ben kendime söyleyeyim. Huzur u kalbe mazhar olanar taklidden
kurtulan insanlardır. Anlatabildim mi acaba? Zor. Hulasa yalnız ehli suret
yanında kalmamalı biraz da ehli dil yanında bulunmalı. Yine hulasa insanın
müşterisi toprak olmamalı Allah olmalı Allah. Bu kadar konuşma yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder