Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

196. Kaset


Kaset 196  22/12/1963    70dk.  (Düzenlenmemiş Metin)


Kemik,kan,et torbasından ibaret gibi fakat mânası itibariyle,hakikatı itibariyle nedir insan? Daha daha insan her mânasına göre ebnâ i arz .Bu arzın bir cüzü yani tabiatın mühim varlıklarından biri. Güzel amma ruh u menfuha ne diyeceğiz? İş burada. Onu da anlatması gayet zor, güç. İnsan her mânasına göre tabiatın mühim varlıklarından biri olduğu âşikar.Güzel fakat o ruh u menfuha ne diyeceksin ona ne denecek? Bir vechesi âlem i hilkate bağlanmış bu yaşadığımız varlığa ,bir vechesi âlem i kudrete rabtedilmiş. Âlem i hilkate bağlanan sahasına akıl denilen bir kuvve i nuraniye bahşedilmiş. Meçhulden malumu çıkarır .. edildikden sonra kendisinde temyiz başlar.Bizatihi hayrı şerri de müdrik değildir.O kadar da sahası yok medarı teklifdir. Kendisine durak mahalline kadar yol vermişler, müsaade etmişler. Âlem i kudrete geldi mi orda tıkanır. Beşer de niçinsiz yaşayamaz madamı ki insanız. O niçini daima vardır onun.Zaten bir kimse evetle hayırın yerini kaybederse, niçini kullanmazsa o yıkılır. Ahlakın tarifinde, yalnız şahıslar için değildir camialar için de öyledir.Bir kavim, bir camia, bir varlık evet denecek yerde hayır, hayır denecek yerde evet bir de niçinsiz yaşamaya başladı mı o yıkılmışdır.İrade ve hürriyeti yokdur.Bişey anlatamıyoruz galiba?Bu söylediğim yer gayet mühim yerdir en mühim yer.Bir daha tekrar edeyim, insanlar evetlen hayırın kullanma tarzını kaybetdikleri zaman ve hayatda niçinsiz yaşadıkları an yıkılmışlardır.Onun için ahlak adama, “evet” nerede kullanılır, “hayır” nerede kullanılır ve ne zaman “niçin” konuşulur onu öğretir.Bir kimse de makam ı insaniyete âdemiyete ayak bastı mı bunlarla muhakkak mücehhez olacak.İnsan mısın? Evet. O halde evetin kullanma yerini bilir misin, hayırın kullanma yerini bilir misin, niçinini yaşar mısın? Hayır ben yaşamam.Çökersin.İnsan, hayvan gibi değil ki.Hayvan, yer içer tenasül eder.İnsan da yer içer tenasül eder.Ayıran şeysi nedir onun?Bu sıfatın bir neticesi olacak göya biz de ruh u menfuh var.Yalnız cismanı ihtiyacını gidermekle bir insan, insan olmuş olmaz ki.Cismani ihtiyacı gidermiş. Ahlaka göre değil.İnsan şu kan ve kemik torbasından ibaret olan şu maddi bedeninin yani kendisinin o bedeninin, kendisini, zevahirini muhit olan o  müessirat ı tabiiyenin tesiratından kendisini kurtarabilmeklik için o arızalardan endişe gördüğü vakitde barınacak bir yer arar.Nihayet şu kalıbı için değil mi ya?Barınacak yer arar.Şu beden biraz arıza görse doktora gider ilaç alır kuvvetli soğuk çıkmış olsa derhal elbisesini değiştirir ona göre giyinir. Sıcak olduğu vakitde ona göre tarz ı telebbüs eder.Mevsimine göre yemeğini yer. Çok sıcakdır bunu yersem rahatsız olurum,çok soğukdur bunun bu gün bu kadar bir gıda almaklığım iktiza eder.Müessirat ı tabiiyenin hücumundan masun kalabilmeklik için kendisini barındıracak bir yer arar iltica eder de vücud u ruhiyesi için hiç barınacak bir yer aramaz mı insan?İşte mânasının korunabilmesi için barınacak bir yer aramadığından dolayı bu gün beşeriyet inliyor.İnleme sebebi bu.Yoksa müessirat ı tabiiyeden ,onun hücumundan kendini muhafaza edebilmeklik için o kadar güzel barınacak şeyler ihdas etmiş o kadar güzel barınabiliyor ki fakat o barınmak kafi gelmiyor inliyor.O halde bunun çaresi nedir?Kendisinin asıl hüviyetinin barınacak sahasına iltica edemiyor.Bişey anlatamıyo muyum yahu?Niyeti de yok.Bütün, mevzii konuşmuyorum bütün dünya sahası öyle bir mazhariyet olmuş.Kudret, acayip bir hareket i fikriye vermiş beşeriyete tuhaf.Halbuki insanın maddi tahassulü yanında o asıl ebedi mânasına taalluk eden tahassulü o kadar basit bir şey değildir.İnsan, adi maddi tahassulünde uykusuz kalır, ağlar, sıkılr, bin kapıyı çalar, yüz kişiye yüz suyu döker.Fakat mânasına taalluk eden tahassulün farkında bile değil.Ne vakit farkında olur o andan itibaren kendisinde saadet,felah , bol bol konuşulan herkesin ağzında dolaşan “huzur” denilen şey moda haline gelmiş neyse o gelir.Yoksa efendim iktisadi vaziyet şöyle olursa, bilmem şöyle şey olursa falan onlar laf laf. Huzur, kisbi değildir.Huzur, beşerin elinde değildir.Vehbidir vehbi. Buna bi defa kuvvetli şekilde inan ve i.. ne diyeyim bilmem ki işte kelimesini sen bul bu gün o kadar sıhhatim iyi değil. Bol bol herkes konuşur “şöyle olursa insanlar huzura ..” Huzur kisbi değil ki vehbi. Görecek senin huzura layık olmaklık sıfatlarını Kudret senin haberin olmadan sana verecek.Böyle bu.Huzur, umur u kalbiyyeden. Kalbinin tasarrufu senin elinde değil.Bak elini kaldırdın bir tasarruf yaptın fakat kalbini öyle tasarruf edemezsin.Beşer biri birine elektriklidir.Ferdi huzur olmaz.Kudret’in sünnetinde âdetinde öyle bir şey yok yapmamış. Kül halinde gelir kül halinde gider.Kül halinde gelir ve kül halinde gider.Ve bu gün masası olanın da, kasası olanın da, rütbesi olanın da, hiçbir şeysi olmayanın da bütün dünya sekenesi üzerinde hiç kimsede huzur yokdur.O kül halindedir o.Bir kaç konuşma evvel söylemişdim öyle hafızam aldatmıyorsa şöhret âfak ı cihan  büyük cihangir Yavuz o dünya haritasına bakıb da “bir adama çok ama iki adama da az” diyen adam. E öyle demiş de ne olmuş ne çıkar ondan? Yani o da bi iş mi? Böyle diyenler de vardır.Sen ağyar tarihini oku kendi tarihine tenezzül etmezsen git ağyar bak ne diyor.Sonra o kadar cihangir o kadar da zarif.Öyle katı kaba filan yok o kadar da zarafeti var.Mesela bişey söyleyeyim anla zarafetini. “sevdiğime söyleyin cenaze namazım kılmasın”  “sevdiğime söyleyin cenaze namazım kılmasın .Ben yatarken onun ayakta durmasına tahammül edemem.” Bişey anlatamıyo muyum?Cenaze böyle konur ya onun arkasında namaz kılınır.Ben öldüğüm vakit diyor ben böyle yatıcam musalla taşında benim sevdiğim de gelir benim namazımı kılmaklık için o ayakta duracak o pek bi edebâne bişey olur ben tahammül edemem diyor.“sevdiğime söyleyin cenaze namazım kılmasın”  Bir gün otururken demiş ki “aahhh ramazan gelse de bir tatlı yesem” bir tahassürle bir aahh çekmiş. Aaah demiş ramazan gelse de bir tatlı yesem.Demişler ki efendim irade buyrun kilar ı hümayun da ne yok derhal hazırlansın.

                                                                                              --/-


                                                                                              -2-

Yook demiş sizin bildiğiniz gibi değil ramazan gelir hamal iftar vaktine bir saat kala paydos eder, arkalığını bir yerine bırakır,okçular başından çıkarken tatlıcıdan iki baklava alır, birisini karısının ağzına birisini kendisinin ağzına sokar onların ağzı tatlandıkdan sonra ben tatlı yersem tatlının zevkini alabilirim.Ya biraz deliymiş galiba o da.Âlemin ağzı tatlandıkdan sonra tatlının.. ne biçim şey.Her halde varmış onda da pir parça.Öyle diyor ramazan gelse bir tatlı yesem. Efendim hazırlansın.Yook.İftar vaktine bir saat kala hamal işini bırakır, okçular başından çıkarken oradaki tatlıcıdan iki tane baklava alır, birini kendi ağzına sokar birini de karısının ağzına sokar, onların ağzı tatlandıkdan sonra ben tatlı yersem o tatlının zevkini alabilirim.İnsan mefhumunu anlatmak zor dedik.Zira bir vechesi âlem i kudrete merbut.Orasını anlatması güç.Kudret, nasıl anlatılabilir?Duyulur yalnız.Hepimiz O’nu duyarız.Duymayan var mıdır? Her halde hepimiz hayatta uyumuşuzdur değil mi? Bu, kâfi.Uyuruz. Bu gün hangi ilim adamı uykuyu anlatabilir?Hangi fen adamı,hangi felsefe adamı? Hiç kimse anlatamaz. Efendim onun hakkında konuşma varmış.Olmaz. Allah der ki ; Ben tenezzülat ı sübhanimle tenezzül edeceğim.Yani sen ufacık cemiyet içersinde sivrildin mi kimseyle konuşmaklığa tenezzül etmezsin “ben varım” diyerekden şöyle bir gerinirsin.Edân değişir, adım atışın değişir, tavrın değişir. Öyledir.İnsanın cebinde parası varken yürüyüşü ile yokken yürüyüşü arasında fark vardır.Bir masaya sahibken konuşmasıyla yokken konuşması arasında çok büyük farklar vardır.Büyük adam Molla Camî ne kadar güzel söylemişdir.”Hâcegan der zaman i ma’zuli heme Şiblî yü bâ yeziş evend bâs çün ber ser amel arend heme ya Şimrî ya yezid evend.” Yani masa sahibi, kasa sahibi, cah sahibi bunları kaybedib yuvarlandı mı git bunlarla konuş ya Bayezid i Bestâmi gibi evliyaullahdan bir adamla konuşuyorum zannedersin “aman ne mübarek” dersin şaşırırsın yahut Şiblî merhum gibi bir ehlullahdan bir zât ı âli zannedersin. bâs çün ber ser amel arend fırsat eline geçer tekrar o büyük varlığa sahib olursa “heme ya Şimrî ya yezişevend” Ya İmam ı Hüseyin’in başını kesen şimr yahut ona emir veren Yezid olur der. Onun için bir insanın kıymeti, her şeysi varken, masası var, kasası var, güzelliği var, ânı var, muhiti var, etrafı var değişmiyor.İşte hazreti insan.En büyük adam.Bunlarda var ama pek ender.Ender alel ender.Öyle.Büyük kıymetler.Züğürtlük, insanı maneviyata sevkeder o makbul değil. Kudret onun ihtihzasını yapar .Ben der ebediyet âleminde konuşturtmaz mıyım der.İnsanların canını yakmış, ah almış, insan haklarını ezmiş buraya gelmiş geldikden sonra ben onu cayır cayır konuştururum.Der, ne olur bi an müsaade et istediğin gibi olayım. “Devr i isti’bar kapandı.” der.İsti’bar örtüldü perde gitti o iş.Yoksa hiçbir adam var mıdır ki hayatında zalim olsun da “gel” emrini verdikleri vakitde mazlum olmasın. İmkan var mı ona?Hiç yok.Hiç bir kimse.Mevla ahsen i ilahilerin karib bir an müsaade et derhal istediğin gibi olayım.Öyle bişey yok.Züğürtlük, insanı maneviyata sevk eder.O her şeysi yerindeyken Kudret’le irtibatını yapmış kendisini raha istikameti vermiş.Kudret onlara hususi bir muamele yapıyor.Muamelesi büyükdür.Merhamet mesela en az bulunan bir sıfatdır ahlakın çok aradığı şey merhamet.Rahim adam, hiç korkmasın. Merhametli misin her gün kendini yokla her gün merhametin artıyo mu çok elini kolunu salla yürü.Efendim canım sıkıldı da öyle yaptım işte hiddetlendim de vurdum.Yok. Asabım bozuk,sinirlendim. Ne asabın bozuk? Asker olursun hizmet i mecburiye askeriye kumandan hak edersin sana bir tokat vurur,bir daha vurur böyle durursun hiç sinirin minirin bozulmuyor ya. Mazlumu görünce mi sinirin bozuluyor? Zayıfı görünce, hafifi görünce evirir çevirir yine vurursun. Ona sinir bozukluğu denmez edebsizlik denir.Karıştırmamalı biri birine.Tabi zabtı rabt için o işler olur orda hiç ne sinirin bozulur ne bişey.Haa demek ki sen esas itibariyle zayıf, zayıfa karşı zayıf, acizsin. “..vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs..” (Âli İmrân,134) Kudret öyle diyor; Bütün hiddetlendiği gadabı üzerindeyken Ben gözünün önüne gelib de birden bire meydana çıkarmayan. Yoksa hıncını almış, seneler geçmiş ondan sonra ben o insanı affetdim. Kıymeti yok.Dumanı üzerinde.Dumanı üzerindeyken Benimle olan irtibatı göz önüne gelerek affetmek.Zordur ahlak mevzuu zor.İnsan oldukdan sonra oluyor.İnsanın tarifi niye, niçin insana insan denmişdir? Bunları, hep şu cümleyi söylemek için konuşduk.İnsana,neden insan denmiş? İnsana, insan denmesindeki hikmet, kendini ibdâ eden Kudret i Mutlaka’yı düşünmek hassası bulunduğundan dolayı.Bi daha yapayım bu tarifi;İnsana, insan denmesindeki hikmet, illet, sebeb, kendisini ibdâ eden Kudret i Mutlaka’yı düşünmek iktidarı ve o hassa kendisinde bulunduğundan dolayıdır.Şimdi bu tarifi sen kendi kendine mütalaa et.Bunun izahı çok uzun sürer.Kendisini ibdâ eden kudreti gördüğü vakitde artık zalim olmaz.Zalim olmayınca, insan olur.Değil mi ya? Bakar “püü bende ne kadar çıkıklık var.” der.Derhal. “..vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs..”  a girer. “Şu çıkıklığı yaptım Kudret bana tokat vurmadı bu zavallı şu işi yapmış ben buna niye tokat vuruyorum” der.Hüner, mâfevkına karşı köpek, mâdununa karşı kurt olarak yaşamak değildir adil olarak yaşamakdır. Adlet de her şeyi yerli yerine kullanmak demekdir. Başa tac, ayağa ayakkabı giydirmek demekdir.Başına ayakkabı, ayağına tac giydirirsen adaletsizlik yapmış olursun.Her şeyin hakkını verene adil denir.Anlatamıyor muyum?Başa tac, ayağa ayakkabı.Ayağa tacı, başa da ayakkabıyı giydirdin mi olmaz o iş berbad olur gider.Adalet en mühim şey.Sonra daima tahakkuk eder.Ben sizi inanmış bir varlık görerek söylüyorum.Bu konuşmalar kısım kısım olur.Yani geliş ve gidişdeki gayeyi duymuş, “ben yok oluyorum” diye değil de “aslıma kavuşuyorum” zevki ile yaşayan ve o yaşayışda da vicdanında bir istirahat bir rahatlık hissetmiş bir varlık görerek konuşuyorum.Yoksa maddenin kesafetinde kalan , kitabı parasının üzerindeki yazı olaraka kabul edilmiş bir varlık olsa onun konuşma tarzı başka olur.Mesela bazı insanlar derler başka bişey tanımam der.
                                                                                              --/-

                                                                                              -3-

Benim kitabım ilmim, bütün bütün tanıdığım şey, paranın üzerinde yüz mü yazar beş yüz mü yazar bin mi yazar ben onu bilirim.Ha onun konuşma tarzı ayrı.Fakat vicdanından “ebed ebed” sedasını duymuş ,bunu arıyor yahut.Onun için orada hayat namütenahi olduğundan dolayı .Bunu niçin söyledim? Şu beşeriyetin Fahri Ebedisi’nin bir emri vardır da onu söylemek için söyledim.Buyururlar ki; En çok, en çok kime acırsınız? Herkes kendisince kabul etdiği niyse söylüyor.Hayır. En çok ona acıyın ki bu alemde etmiş olduğu fenalığın zahirde cezasını görmeden gitmiş. Çok acıyın ona.O, en ziyade acınacak kimsedir.Bize göre muvakkat gelir.Fakat Kudret için kayıt yok muvakkat yok.Şu yok, bu yok.Bir gün Musa Kelimullah .O çok celallı bir Zât ı Âli. Celalı galib. Mesela nübüvvet vazifesinden istifa ediyor.Olur mu hiç öyle şey?Allah, istifa kanunu ile seçmiş olduğu kimseye nübüvvet vazifesi verildi mi onun istifası kabul olmaz.Fakat istifa ediyor. Diyor bana bir lâl kardeş vermişsin firavuna diyor muazzam ordu,mutantan muhteşem varlık git bunu yola getir dersin.Ne söz dinler, ne acımak dinler ben bunlan uğraşamam ben bu nübüvvet vazifesini istemem al ben bu nübevveti ne yapayım.Yok diyor Allah. İstifası kabul olmaz.Yapacan.Sen diyor eğer bu işin çaresini ararsan böyle istifa ile olmaz yine Ben sana yolunu öğreteyim. Dua et diyor öyle dua et ki Yarabbi firavuna öyle hırs ver, öyle hırs ver, öyle hırs ver ki kimsenin elinde bir şey bırakmasın.Firavun çünkü vaktiyle çok cömertdi.Gayet cömert.Onun o huyu gitsin ,ona öyle bir hırs versin böyle dua et. Kimin elinde nesi varsa almaya kalksın alsın ondan sonra yıkarım diyor.Ve öyle dua ettiriyor ondan sonra da yıkıyor.Yıkılıb gitmesi de odur.Söyleyeceğim yer burası değil de asıl.Kelimullah, Hakk ile isteme..istediği şekilde konuşma hakkını almış. O her nebi, Allah’ıyla konuşmuşdur.Buna Kelimullah denmesindeki incelik,herkes zanneder ki böyle konuştu da O’nla.. o değil.Hepsi konuşmuşdur.O, uluorta konuşmuşdur.İlk söylediğim söz zabdet.Allah’ın hoşuna gidiyor imtiyaz vermiş.Mesela ben söyleyebilir miyim? En iyi “..illa fitnetuk..”(A’râf,155) diyor. Ben söylersem bir tokat yerim Kudret’den.”Bu fitne sendendir Yarabbi” diyor.Diyebilir mi başka insan? Musa diyor.Der.O nasıl der? E firavunun ateşinde dili yandı da o yanan dil istediği şekilde konuşmak hakkını aldı vaktiyle.Ayrı bi iş neyse onun zevki böyle çok çok saat sürer sizin dinlemeye vaktiniz yok benim de hâlim yok. Asıl Kelimullah denmesindeki illet o. Yoksa her nebî konuşur.Beşeriyetin Fahri Ebedi’si konuşmadı mı? Hem tercemansız icapsız. “Vasl oldu yare yari hazf oldu mim i Ahmed.”  Öyle konuştu.Hadi biraz da zevke gireyim ister misiniz?Burayı unutmayalım da şurayı.Aralarında fark var mıdır? “..lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih..” (Bakara,285) nübüvvet ve risalet vazifesi dolayısıyle hiçbir nebinin diğeriyle farkı yokdur fakat mâna ve fazilet dolayısıyle ve “Tilker rusulu faddalnâ..”(Bakara,253)  fermaniyle tabiatiyle fazilet itibariyle farklıdır.Anlatabildim mi acaba? Bu da ayrı bir, işin inceliği.E umur u hariciyede bir misal?Birinde bir işin..nasıl anlatayım bilmem ki. Biraz da zor.Bu sahada çalışanlarınız varsa içinizde dikkatle dinlesin çok lazım olan yerdir.O ayrı bir sahadır. Musa, Cenab ı hakk’a müracaat ediyor.Bakın şimdi mesela “Yarabbi benim sadrımı aç, lisanımı çöz” ufak misaller vereyim de çok vakit almasın. Tîh de kavmi susuz kalıyor.Bunlar susuz kaldı şikayet ediyor nâçar vaziyettetiz.”Âsanı taşa vur” gel şimdi şeye Fahri Âlem’e orda Musa Cenab ı Hakk’a müracaat ediyor oraya gelince Cenab ı Hakk, Hazreti Muhammed’e müracaat ediyor. “E lem neşrah leke sadrek”(İnşirâh,1) Nasıl ferahladın mı sadrını açmadık mı?Biri sadrımı aç diye yalvarıyor öbür tarafda tenezzülat vâki oluyor. “Nasıl Habibim sadrını açmadık mı ferahlamadın mı?” Bişey anlatamıyorum galiba ki nazarlarda zevk yok. Söyleyenle dinleyenin zevki bir araya gelmezse olmaz.Bu bahis de biraz zevke taalluk eder. Bir mevkiide Fahri Âlemin de etrafındaki dostları susuz kaldı harican “susuz kaldılar” dedi Hüda’ya “Akıt kendinden” dedi Allah .Mübarek parmaklarından aktı.Olur mu olmaz mı? Atom çıktı,o kelimeler bozuldu artık olur mu olmaz mı diyerek sen konuşamazsın.Öyle şey olmaz diyemezsin. Bana, bunun hakikatı camdır diye söyleyemedikce ben sana onu konuşturtmam. “Benim görüşüme göre camdır” diyebilirsin sen bana bunu. Bu, benim görüşüme göre şu tahtadır dersin hakikaten bu tahtadır diye dava edemezsin ilmen,fennen. Bitti o iş. Görüşüme göre camdır. İki gazın bir araya gelmesinden su olur der okursun üçüncü istihaleyi nasıl yap desem cevab veremezsin? Tıkanır kalır orda o vermez fen durur.Neyse..bize şimdi lazım gelen yer adalet bahsi idi adil olmaklık.Ahlakda ilk ders, adl ile başlar.Adl. Dedi ki Musa , Yarabbi çok kuvvetli imanım var adli sübhanin muhakkak fakat şu anda göreyim isterim umur u hariciyede. Git gizlen şöyle bir yere dedi fakat ne olursa olsun ses çıkarma. Böyle bir su kenarı, suyun üst tarafında bir mevkii. Bir atlı geldi. Öyle bir yer ki her uzak seyahatdan gelen orada bir dinlenmek ister.Atından indi, elini yüzünü yıkadı,biraz yemek yedi, tekrar yıkadı.Heybesini boşaltdı. Bir torba içersinde bir .. bir rivayetde beşeriyetini giderdi kemerindeydi o para unutdu. Şunu haber versem mi dedi emr i ilahi aklına geldi ses çıkarmıycaz ya. Adam bindi atına gitti.Öyle bi işe gönderilmiş bir çocuk geçerken onu buldu açtı baktı sevinç ile ters işine döndü o işden vazgeçti.A bu adam parayı bıraktı bu çocuk parayı aldı.O geçti bir âma elinde bir değnek suyun şıkırtısına gitti o da orda yıkandı dinlenirken ter içinde paranın sahibi dört nala atıyla döndü.Buralarda bişey gördün mü dedi. E ben dedi gözlerim yok ne görücem.Olabilir dedi geçiyorsun filan bişey gizliyebilirsin. Çünkü vakit geçmedi, zaman kaybetmedik, in yok cin yok senden başka kimsenin buraya uğramak ihtimali yok.Âma adam, küfürbaz adam bu sözlere canı sıkıldı gayet galiz bir küfretti. Bu sefer para şekli başka bir hâle inkılab etdi o küfüre tahammül edemedi çekti herif vurdu.Öldü. Musa da “tahammül edemiycem Yarabbi” parayı bulan kim, onu alan kim ,bu adam burda öldü. İş yerli yerindedir dedi yerli yerinde. Bu parayı bulan çocuğun babasıyla parayı unutan adam gayet iyi arkadaştılar suret itibariyle. O parayı bulan çocuğun babasından o bulduğu para kadar karz ı hasen almıştı.
                                                                                              --/-

                                                                                              -4-

Öldü kimse bilmiyor ya bu bizim oldu dedi kıymet bile vermiyor bunu kimse bilmiyor ne senedimiz var ne şahidimiz var. Paranın üzerine yattı herifin hayalini bozdum buradan yürütdüm, parayı unutturtdum paranın varisi çocukdur sevketdim babasının parasını buldurtdum.E o âma masum. O ne masum dedi nasıl masum bir odun meselesinden dolayı kırkbeş sene evveli bunun babasını dağda kesmişdir baltayla. Oğluna kısas yaptırtdım. Bazısı dünyada tahakkuk eder bazısı da ukbada tahakkuk eder.Ah alma. Birikmiş ahların vebalinden manevi vücudun bükülmüş olmasın hülasa.Bazı bakarsın ki milyonlar olur böyle evladına kalır filan yarım saat içersinde kül olur.O temel bozuk.Temel, temelde iş var temel bozuk.Kim bilir hangi yetimin nesi var kim bilir içinde kimin gözü yaşı yaşlanmış. Ama sen zanneder misin ki ben gittikden sonra.Yook. Bak kıyas ı nefs yap mini mini bir yavrun var hastalansın derdini de söyleyemeyecek vaziyetde olsun lisanından anlamıyosun masum masum boynunu büküp ağlıyor kendi kendine dersin ki şunun derdi bana geçse de şu iyi olsa. Eğer hakiki baba isen ana isen. bİr de taş gibi vardır başka tabi o. Onunla şeyimiz yok alakamız yok fakat hakikaten bir insan babası isen yani insan olarak babaysan. İnsan babasından maksadım hayvana acımaz değil.Öyle der şu yavru inlemesin de tahammül edemiyorum bana verse şu inlemese de. Hah madamı ki mâna bir yere kaybolmaz o çocuk bu âlemde felakete maruz kaldığı vakitde bunun sebebi benim diyerekden ikinci ebediyet âleminden seyredib dövünüyosun. Seni bırakmaz ki o. Ben sebeb oldum diyosun. Şu iş ne kadar güzel bi işti ben kanaatle elzemi birleştirmiş olsaydım neden ben bu işi bozdum gayet güzel tertemiz sağılmış bir kazan inek sütünün içersine tamah etdim de attım diyerekden bir fincan gaz döktüm içilmez bir hâle geldi berbad oldu. Öyledir o. Deden aptal mıydı? Asırlarca, medeniyetini taklid etdiğin âlemi hakimiyeti altında tutmuş. Gitmiş olduğu yerde sahibi, korkusundan kaçmış e beşeriyet, lazım  olmuş bişey sahibi yok ne eder bu? Beş kuruş eder. On kuruş vereyim belki şey olur. Bağlamış oraya.aptal değildi o. Kökümde bozukluk olmasın diyor. Mâna evvel gelir, madde sonra gelir kardeşim. Bunu hiç unutma. Sonra madde, mânanın tekasüf etmiş demekdir. Sana ben maddeyi de tarif edeyim. Madde nedir? Mânanın mütekasif kısmına madde denir. Daima mânadır hülasa bu. Sen mânayı inkara kalkma. Madde, mânanın mütekasifi demek. Nasıl inkar edersin sen onu? Bu vücudumuz varmı idi? Yok. Kırk yaşındasın kırkbir sene evveli bilir misin kendini? Kimse bilir mi? Kırk yaşındaki bir adama soralım “kırkbir sene evveli biliyor mu idin kendini?” İsmin, resmin, cismin, vesmin, haberin var mı? Kimse bilir mi idi, bir defterde kayıtlı mıydın? İsmin yok, resmin yok, cismin yok, vesmin yok şimdi hali hazırda böyle tekerrür etmiş olduğun bir vaziyyetin var e o halde? Bu var oldukdan sonra isim, resim almazken oldu mu , isim, resim aldıkdan sonra tekrar olmaz diyebilir misin ilmen? Var mı ilimde bunun yeri? Madden, modelin, ismin, resmin, cismin, vesmin otuz yaşındasın otuzbeş sene evveli biliyor musun? Yok. bİr yerde var mı resmi kaydı filan? Yok. Pekâla şimdi var mı? Var. Hiç yok iken bilinmez iken, bilindikden sonra ikinci bilinmekliğini nasıl inkar edebilirsin? Kapanmış kapı. Sorarlar efendim kim gitmiş gelmiş? Zatı âliniz. Kim gitmiş gelmiş? Siz. Sonra Kudret de o kadar aşikardır ki aşikar olduğunu bişey okuyayım daha iyi anlaşılsın. Arifin bir sohbeti, bin halvete minnet değil. Alagör bir can ile, bin can ona kıymet değil. Alagör bir can ile, bin can ona kıymet değil. Halvet edib mâsivâdan kalmayan tâlib Bulmaya rıdvân mülk-i ahiret cennet değil. Burada bulacan hepsini burada burada. Burada yetecek kemâle orada erecek visâle. Burda, her iş burda bitecek. Hepsi burda. Halvet edib kendiyi halkiden cüdâ tutan kişi Günde bin kez halvet etse kâbil-i kurbet değil. Hani bazı insanlar vardır oof der hep bozuk, her şey bozuk çirkin şöyle böyle. Nabıcan? Ben bi kenara çekileceğim halvet edeceğim kimseyi görmiycam. Ona cevab veriyor. Halvet edib kendiyi halkden cüdâ tutan. Halkden uzak tutan,cüdâ tutan Günde bin kez bin defa halvet etse kâbil-i kurbet değil. İmkanı yok Hakk’a kurbet yapamazsın sen o halvetle. Neden acaba? Halvet etdüm deyi sofi gayra hor bakma sakın Hakk’dan ayrı yer mi vardır kangı yer halvet değil. Şah beyit burası. Öyle ya , Hakk’dan ayrı yer mi vardır hangi yer halvet değil. Halvet etmenin meali akıbet vuslat ise Ayn-ı eşyayım dedi Hak kangı yer vuslat değil. Bu kadar yeter bu kadar. Dedik ki konuşmanın başlangıcında huzur kisbi değil vehbi dir. Evet Kudret bizde Ben sizi diyor “E ve lem yerel insânu ennâ halaknâhu min nutfetin fe iza huve hasîmun mubîn”(Yâsîn,77)  Yahu üç zulmetden meydana getirdim diyor .Üç zulmet mahallinden sizi meydana getirdim . Ne devreler geçirtdim. Tesrih etdikden sonra hakkınızda meleklerle istişare etdim. Onlara izin verdim. Ben bunlara esrar ı zâtiyemi vericem dedim. İnsan yapdım bana hasım oldunuz. Bana hasım olunca neniz artdı? Bana hasım oldunuz. Biraz evveli söylediğim gibi şu uyku mevzuunu pek sık sık söylerim. Gayet kuvvetlidir de onun için sık sık söylerim.Öyle ya tenezzül ediyorum ben diyor. Buraya kadarını söyledim de geçtim siz farkında değilsiniz veyahut farkındasınız. Değil mi? Nerde kaldığımı da size söyleyeyim. Biz şöyle dedim bir parça sevildik mi Allah tenezzül eder bizimle konuşur fakat bir parça sivrildik mi şöyle oluruz böyle oluruz dedik Allah’ın konuşmasını bıraktık. Değil mi? Oradayız. O hâli verdiğim vakit diyor Allah , sizin canınızı alırım ben diyor.Ya. “Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ..” (Zumer,42)  ölümü yapmaklığımla uyutmaklığım arasında bir fark vardır. İkisi de birdir fakat son uyuttuğum vakitde biraz dokunurum. Acaba anlatabiliyo muyum? Biraz dokunurum diyor. İkisinde de canınızı alırım, uyku halinde şuaını bırakırım.Şuaını bırakırım. İlminizi alırım, aklınızı alırım, karınızı, kocanızı, çocuklarınızı, rütbenizi, hissinizi. Hissi alındığından dolayı farketmiyoruz uykunun ne olduğunu.Hissi alıyor nasıl bileceksin? İstersen zorla bak bulabilir miyim diye. Sonra bir yakaza hâli veririm. O ne korkunç bir iştir uyku biz farkında değiliz her gün âdet olmuş da.
                                                                                              --/-

                                                                                              -5-

O ne bir hastanede ameliyat masasına yatmaya benzer, ne şuna buna benzer. Kolay bi iş değil o. Onun bi inceliğini düşünsen sen hüüüüp gidiyorsun akibet ne? O, kolay bişey mi zannedersin. Fakat Hüda onu gizlemiş insanlar böyle “aman şöyle bi yatayım dinleneyim” der. İşte seni senden alacaklar. Bunu her vakit alıyorum, vermezsem. Yahu bunu her vakit aldığımın niye farkında olmuyorsunuz o halde niçin biri birinizi yiyorsunuz neden benimle azamet yarışına kalkıyorsunuz? Ne var da hak ve hakikat hususunda gönüller birleşmiyor? Her milletin mevcudiyeti  nasibi, vahdetde olan nasibiyle ölçülür. Belle bunu. Her milletin ,her kavmin mevcudiyeti nasibi, milletinin birleşmesi hususundaki nasibine bağlıdır. Bir millet bin kişi, ne kadar birleşmişse o kadar nasibi var. Anlatamıyo muyum acaba? Peki siz ne istiyosunuz siz? Size ben hangi şekilde tecrübe yapayım ne anlatayım size bak tenezzül etdim Allahlığımlan nihayet en büyük bir mevzuu koydum diyor. Hatırlatıyorum size “likavmi yetefekkerun”  der. Söyler söyler de “tefekkür eden bir millet için bunu anlatdım” der Allah. Aşağısında “Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ fe yumsikulletî kadâ aleyhel mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn”  Ben tenezzülat ı Sübhanimle tenezzül etdim.Yani Allah olduğum halde sizin huzurunuza çıkdım. Sen yapmazsın diyor sen bir parça büyüdün mü en ufak bir adamı kapıdan savarsın. .. dersin. O incelikleri de anlatdım.Fakat bu getirdiğim ibretler, düşünen milletlere aitdir der.Niçin düşünmezsiniz der. Her milletin mevcudiyetden nasibi, vahdetde birlikte olan nasibiyle şevket i azametinden olan hissesi de hakimiyetine olan meyli iledir. Bu Kudret’in kurduğu düstur. Sen bunu değiştiremezsin. Bir milletin kendi hakimiyetine olan meylinde şevket var oradan kıl kadar fedakarlık etmezse ben tutarım onu diyor. Yukarıdaki vahdete birleştiriyor. Bunu göreyim o meyli de göreyim çıkma imkanı olmaz onun diyor. Sonra Beşeriyetin Fahri Ebedisi de diyor ki “….” Mânası; bir milletin üzerinde Allah’ın merhamet eli namütenahi gider ne vakit ki ilim adamları, emir adamlarına uşak olursa ,ne vakit ki hayırlıları, kötülerine bir menfaat mukabilinde medhe başlarsa, ne vakit ki şerirleri, hayırlılarını tazyik etmekliğe kalkarsa derhal Hüda o eli o kavmin üzerinden kaldırır.Kalkar derhal. Ya. Hüda bizim üzerimizden eli kaldırmaz inşallah.Nasıl yoruldunuz mu? Yoruldunuz. Bunlar hep nur u imanın ve irfanın irfan. İlim başka da irfan başkadır.Bir adam âlim olur arif olur mu? Çok sonra o. Arif. Bunun maddi kısmı da vardır irfanın manevi kısmı da vardır.Manevisinde bir işi, olmadan gören adama arif derler.Arif. Maddisinde, görülecek şeyi görülmesi gibi göremeyene arif..ee.. söyleyemedim onu dur bakayım. İlmi vardı da o bilgisini görüleceği gibi göremezse ona irfanı yok denir. Şöyle bir misal vereyim de daha iyi anlaşılsın. Vaktiyle cifr denilen bir ilim var bir ilim. Hükümdarın birisi oğlunun öğrenmesi için çok arzu etmiş. O işin mütehassısını çağırmış oğluma öğret bunu demiş. Pekâla. Çocuk da gayet .. işte kırk günde öğreteceksin diyor. Kırk geçmiş ,seksen gün.Ne olacak?Bakmış ki bizim bunlan başımız belaya girecek diyerekden. Artık demiş ezberleteyim bari.düsturları ezberletmiş. Yaptırıyor yap bakayım diyor. Ezberden yapıyor. Oldu mu demiş. Oldu demiş. Hükümdar eline bir bir şey almış. Bir boncuk taşı almış gizlemiş bul bakalım ilmi cifrle bu elimde ne var demiş. Çocuk bulmuş. Hocası da yanında duruyor öğreten duruyor böyle. Neticeler iyi çıkıyor. O çıkardıkca yanında öğreten hocası da hımm hımm diyor o da ondan zevk alıyor yani yapabiliyorum gibilerden hmm hımm kuvvet geliyor. Artık en son neticeyi de alınca da hımm demiş. Buldum demiş .Ne? Değirmen taşı demiş. Şimdi hükümdar hiddetlenmiş böyle mi öğrettin demiş. Neyse efendim hiddet buyurmayın ilim buraya kadarını söyler demiş burdn öbür tarafını irfan söyler. Ne gördün orda demiş ortası delik bir taş gördüm. Heh ilim buraya kadar söyler artık ortası delik bir taş değirmen taşı oluk taşı bu avcunun içersine sığmaz ki nihayet buna bir boncuk sığar.Bunun irfan ile onun öyle söylemesi lazım gelirdi. İlim buraya kadar söyler, irfan öbür tarafını halleder.Acaba anlatabildim mi ilimle irfan mevzuunu.Bu maddi kısmında bunun bir de manevi kısmı vardır da yine ayrı. İşte o manevi irfan ile o nur u iman bir kalbe dahil olursa o kalb, münşarih olur o vakit vehbi olan huzur o vakit gelir.O vakit gelir. Âlameti nedir? Taklidden kurtulur. Biz şimdi hepimiz mukallidiz yahut ben kendime söyleyeyim. Huzur u kalbe mazhar olanar taklidden kurtulan insanlardır. Anlatabildim mi acaba? Zor. Hulasa yalnız ehli suret yanında kalmamalı biraz da ehli dil yanında bulunmalı. Yine hulasa insanın müşterisi toprak olmamalı Allah olmalı Allah. Bu kadar konuşma yeter.










0 yorum:

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017