Birine vazifeden doğan ahlak diğerine aşkdan
doğan ahlak tesmiye etmişdik. Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl, aşkdan doğan
ahlakın da menbaı kalb olduğunu her konuşmada tekrar etmekteyiz. Bittabi
ahlakın tarifine göre aşk, romanda okunan aşk mânasına değil. Hepimizin bu
âleme bir gelişi bir de gidişi var. Bu geliş ve gidişin inceliğini aramaya
kalkan her insan evvela kendisi üzerinde bir taharriyât bir araştırma yapıyor.
Kendi hüviyetine doğru yaptığı incelemede kendi hakikatını araştırdığı vakitde
aslına olan irtibatından dolayı lisan ile sesle, harfle, cümle ile kelime ile
tarif edilemeyecek bir hâlet i ruhiyeye sahib oluyor. İşte o hâlin adına aşk
deniyor. Ruhunda hasıl olan muhabbet. Ufak bir kelime ile bir cümle ile ifade
etmek istersek. Vazifeye gelince, ara sıra tekrar ederim, bu kelime insanlar
arasında çok konuşulur bilmem ki hakikatı bulunub mu konuşulur yoksa bir
ihtiyat halinde mi konuşulur bunu pek tahlil edemedim. Ahlakın tarifinde
vazife. Mesela hepimiz söyleriz mukaddesdir deriz. Mukaddes olan şey
kudsiyatdan doğar. Kudsiyat, ahlakiyatdan doğar. Ahlak, mânaya, ebediyete iman
ile hâsıl olur. Ebediyete iman edilmedikce ahlakdan bahsetmek, boş lafdan
ibaretdir. İnsan, kendisinin ebedi olduğunu ve kendisinin fevkında bir kudretin
bulunduğunu o kudretin hiçbir şeye muhtac olmayıb, her şeyin ona muhtac olduğunu
duymadıkca hakkıyla ahlak sahibi olamaz. Mesuliyet gelmez. İnsana mesuliyet,
ebediyet fikrinden gelir. Hani mesuliyet var mesuliyet o mesuliyet ca’li
mesuliyet. Hakiki mesuliyet, insan ebediyete inanacak ki o mesuliyetden
titreyebilsin. Onsuz mesuliyet olmaz. Ebediyet, o da Allah’dan gelir. Demek ki
bu bir silsileye tâbi. Vazife, mukaddes. Mukaddes, kudsiyatdan doğar. Kudsiyat,
ahlakdan doğar. Ahlak, mânaya iman ile olur. Mânaya iman, Allah ile olur,
Allah’a bağlanmak ile olur. Yoksa kıymet hükümleri ile vazife, vazife olmaz
emre mutavaat olur. O ayrı iş, vazife yine ayrı iş. Bir zalimin yanında uşak
olursun sana şu işi verir “efendim vazifemi yapacağım” dedin mi o kelimeyi
suiistimal etmiş olursun.Olmaz. Şimdi şu ufak tarifi yapdıkdan sonra gerek vazife
gerek akıl, aşk bunların hepsi mânayı insaninin birer vasıfları olması
dolayısıyle mevzuumuzun esas rüknünü insan mefhumu teşkil ediyor. Nedir insan?
İnsan, fıtratını düşünse kendi .. düşünse fıtratın bir harikası. İcabında
âlemin en büyük kuvvetlerini Kudret, kendisinin emrine müsahhar kılmış. Onun
kuvve i tedbiriyesi karşısında zebun bırakmış. Acaba ne var da insan böyle şeye
malik olmuş? Başlı başına hayretengiz bir varlık. Kuvve i akliyenin namütenahi
tekamülünden nasibedar olan bu mahluk, tabiat kanunlarının esiri olduğundan
dolayı, ezeli kanunları tabiat kanunlarıyla ölçmeye kalkıyor o ölçüsünde
tenkide başlıyor. Ne vakit bu tenkide başlıyor? Biraz evveli yapmış olduğum
tarifde kendi hakikatını aramadan böyle ulu orta yanlış bir şekilde yani ebediyet
mefhumuna delil vermeden elbette tabiat kanunlarının esiridir. O tabiat
kanunlarını müstakil bir varlık zannediyor. Tabiat, lisan ı ahlakda
ziynetullahdır. İsmini değiştiriyor zavallı bir halde kalıyor. Bu sefer o
kanunlarla ezeli kanunları ölçmeye kalkıyor tenkide başlıyor o vakit zulmet
çıkıyor. İşte insanı bu zulmetden çıkaran şeyin adına iman ve aşk derler. Yeni
yaptığım bir tarifdir dikkatle dinle. Fakat uçacak sen burdan çıkıncaya kadar
bu tarif hüüüp gidecek onu da biliyorum. Belki zevki kalacak. Tekrar tarif et
dersen bugün hâlim yok. Açarım sağ kalırsam önümüzdeki derslerde konuşmalarda.
Bu ölçüde ilim, fen, fikir, felsefe durur. Sen ilmim var yaparım.. kendini bana
tanıtamazsın hangi ilminlen yapacaksın? Bana kendini göster desem yarın çürüyecek,
kokacak, almış olduğun sarayında konağında kulubende yarım saatden fazla
tutması caiz görülmeyecek bir hâle gelen sahanı gösterebileceksin. Sen o musun?
Onu dahi gösteremezsin kendin göremedin ki bana göstereceksin.Öyledir ilim de,
fen de, fikir de, felsefe de durur ve hayrete düşer. Hakikat kapıları oraya
kadar açık değildir. Bu zulmeti izale edecek bir nur vardır o nurun adına da
nur u nübüvvet derler. Anlatabiliyo muyum acaba? Açıkca konuşması bunun bu.
Başka bişeyle sökülmez bu. Hiçbir şekilde sökemezsin. Karanlıkdır orada ilim de
kararır fikir de kararır fen büsbütün kararır felsefe simsiyah olur. Orayı
aydınlatacak olan nurun adına nur u nübüvvet derler. O kapı iman ve aşkla
açılır. İstediğin kadar doya doya hem kendi hakikatını hem kainatın hakikatını
seyredebilirsin. Deden bu hakikatları o nurun sayesinde seyretdi hem mânaya
sahib oldu hem maddeyi elinde oyuncak olarak oynatdı. Tarih meydanda artık onu
uzun boylu tarihi okutacak değiliz ya o sahalara bakarsın. Sonra uzun boylu
konuşmaya da lüzum yok. Mânaya inanmayanlar, kendilerinden başkasına
tapmadıklarını görmüyor musun kainatda? Ebediyeti kabul etmeyib mânaya iman
etmeyen, yalnız kendisine tapar ve kendisine taptırtmak ister. Bütün kavgalar
da burdan çıkar “ben varım” der. Benden başka bunu bilen yoktur der ben yaparım
der ben yaratırım der ve sen bana tapacaksın der. Mânaya inanmayanlar
kendilerinden başkasına tapamazlar. Her insanı bir haletin mahluku bilen
vicdan, bütün hukuku o menbada birleştirir zira insan hakları, marifet i hak ve
ahlak ile kaimdir. Ahlak da ebediyetle kaimdir biraz evveli söylediğim gibi.
İnsan hakları. İnsan hakları, ebediyeti kabul etmeyen sahada insan hakları neyi
müdafa edecek ne olacak dırıltıdan ibaretdir o boş feza kadar boş. İnsan
ebediyete neşet i saniyeye yani ikinci hayata ben ismim yokken, cismim yokken,
vesmim yokken şimdi kırk yaşındayım kırkbir sene evveli kendimden haberim
yokken ben, beni bilmezken var oldum tekrar var olmamamın ilmen, fikren,
felsefeten imkanı yokdur diye bir kanaat ı vicdaniyeti hasıl olmazsa anlatamıyo
muyum yahu? Kaç yaşındasın otuz. Otuzbir sene evvel bilir miydin kendini? Hangi
doktorda ismin vardı? Nerede vesmin vardı? Eşbahın nerdeydi? O eşbah ki senin
cesedindir maddiyatındır ona taalluk eden mânan nerdeydi? Bunların hiç birisinden
haberdar değilsin.
--/-
-2-
E şimdi ben hiç ismim yokken var olmuşum bu
varlığım bir tebeddül bir tegayürle bir elbise değiştirmesiyle diğer ebedi bir
hayatda bir huzura kavuşacağım kanaatı gelmeden imkanı var mıdır insan
haklarıyla samimi olarakdan çalışabilsin? Olur mu? Olmaz. İman etmedikçe de
neşet i saniyeye yani ikinci hayata iman etmedikçe de huzura kavuşmanın imkanı
yokdur. Efendim huzur meydana gelecek işte huzura.. ne huzura? Huzuru insana
yalnız Allah verir. Ne servet verir, ne masa verir ,ne kasa verir. Bunların hiç
birirsi vermez. Servet bizatihi nimet değildir vasıta i nimetdir. “Git filan
yerde nimet ol” derse olur. Senin çok huzur içinde gördüğün insanların ne kadar
istirab içinde yaşadıklarını iç tarafını seyredebiliyor musun? O bir ayrı bi
iş. Beşerin ekserisi o iman ve hakikatde olmadığından nefslerine mağlub
olarakdan yaşıyorlar binaenaleyh kendi arzularına hevalarını o hevayı
nefsanilerine beşeriyeti uyduracağız uydurtacağız diyerekden insanlık âlemi
inim inim inliyor ve inleyecek ta ki rücu edinceye kadar. Nereye rücu edinceye
kadar? Aslını bulmak aşkına gelinceye kadar. Bu hastalık kendisine gelecek “ben
kimim, nerden geldim, ne olacağım” kendi hakikatını arayacak onu aramaklık
zevki gelmedikce huzura kavuşmaklık imkanı yokdur. Hiç kimse kavuşamaz ona
imkan yok. Sonra insan hiç olmazsa o sinesinde çarpan kalbinin ihtisasları
önünde dursun bir an kendi hesabından sorsun. bİz şimdi hiç kendimiz üzerinde
durduğumuz yokdur.Yok. Şöyle düşün kendin için ne yaptın şimdiye kadar? O
yaptıklarının hiç birisi kendin için değildir. “Şu binayı yaptım” kendin için
değil. Neden? Âriyet. Hiç birisi kendin için değil.Kendi hesabına sor şöyle o
ihtisasat seni nerelere kadar götürüyor? Senin o kalbi hazininde o heyecan bu
unsur u hakimin yani toprak unsurun hangi noktasında sükun bulduracak? Bir gün
düşündün mü acaba ben bu toprağın bir gün hangi noktasında sükun bulacağım diye
aklına geldi mi? Ondan sonra haber ver bu küre bu arz üzerindeki seması
hakkında ne hüküm veriyorsun? O mansıblar, cahlar, servetler, kasalar,
debdebeleri nasıl buluyorsun? Hepsi nazarında mahv ı inhidama neticede mahkum
değil mi? Bugün böyle olduğu gibi yarın da öyle değil mi? O halde neden
çırpınıyorsun? Neden biri birimizi yiyoruz? Her hangi bir şey ki zevâle mahkum
neden biri birimizi yiyoruz? Beşeriyet niye biri birini yiyor? Bundan daha
acısı olur mu tasavvur edilebilir mi? Bu gün nasılsa yarın da öyle. O halde bir
müşahade yap bir kaide bul. Bu müşahadeden sonra gördükden sonra bana senet
getir denmez. Şimdi sen benim bu konuştuklarıma “bana bir burhan getirir misin”
diye soramazsın neden? Bunların hepsini görüyorsun. Müşahadeden sonra burhan
olmaz. Tecrübeden sonra da irfan olmaz. Tecrübe ediyorsun ne irfanı arıyorsun?
Kudret bunların hepsini her insanın gözünü açmış fakat ki faide ki gaflet
şarabıyla hepimiz mest i müstağrak. Öyle geldik ve öyle gidiyoruz. Şu kıymetli
hayatın bir anını kendimize hasledib de düşünmüyoruz. Bir an düşün muazzam bir
hayat verilmiş kıymetli bişey bu. Bu israf edilir mi? Bir ânı üzerinde dur. Bak
koca Fatih. Devre açmış adam. Sarhoş olmamış. Baktığın her yerde bir vechi
hakikat seyreder. Ricahım o kadar mah imanlıdır diyor. Bunu söyleyen Fatih.
Nereye bakarsam diyor bir hakikat yüzü görüyorum onu seyrediyorum diyor. Benim
diyor beni sen diyor kör mü zannediyorsun diyor. Her nereye bakarsam benim
baktığım diyor benim nazarım imanlıdır böyle iman. Rikkatle bakarım basarla
basiretimi birleştirir bakarım. Yirmiüç yaşındayken bunu söylemiş bu adam.
Islık çalmamış, sahte benlik yapmamış. Laf
ı davayı enaniyet ne lazım âkile .
Laf ı davayı enaniyet benlik yani ya ne lazım âkile. Herkesin âlemde bin
mafevki bin madunu vardır. Biz ufacık bir şeyde kabardık mı huu bizden
başka yok diyoruz. Öyle demiyor erbab ı dil. Laf ı davayı enaniyet benlik davası
benlik sözü âkil olan insana ne lazım diyor.Neden? Herkesin âlemde bin mafevki,
bin üstü, bin tane de madunu vardır. Bunu öğreten ilimin adına ahlak derler. O
vakit muhal, mümkün olur. Fatih de ben yaratırım davasında olaydı zor alırdı
zor açardı böyle bir karn açabilirdi bir devre kapayabilirdi. Yook açmaz.
Kudret yapar işi. Senin istidadını görür seni bu şekilde çevirir. Beşeriyet
biraz tenekecilikde ilerledi oldum sevdası geldi zavallı bunalıyor bunalıyor
yürüyemiyor. O zulmeti ancak bir şey açabilir. Ne ilim, ne fikir, ne felsefe,
ne fen. Onlar hepsi bu sahnede geçer. Biz bu sahnenin yalnız bu sahnenin adamı
değiliz ki. Burda yaşarız amma yalnız bu sahnenin malı değiliz. Bir yüzümüz
âlem i hilkate, bir yüzümüz de âlem i kudrete bağlıdır oraya rabtedilmişdir.
Bizim en büyük sermayemiz bu idi nasıl çaldırdık bunu bilmem. Değil mi? Bizim
en büyük sermayemiz buydu. Bu sermaye kaybolmasa bizde sıkıntı olmaz. Bugün
herkes elemli yaşar üzüntülü yaşar vakıa burası mihnethanedir amma mihneti
imana yükletmediğinden dolayı kendi taşıyacağım diye inim inim inler. O
ebediyete, neşet i sâniyeye gönül verenler kendileri taşımazlar yüklerini.
Taşımaz. Verir onu imana. Öyle diyor Kudret Ben seni naib i Hakk yaptım diyor.
Bir çok sıfatlarımı sana verdim. Gayet hür yaşayacaksın diyor hür. Onur,
kainatın bütün kuvvetlerinin bie hâlıka bağlı olduğunu gösterir. Sen bunu
duydukdan sonra artık satılır mısın, zulme divan durur musun, ihtirasat ı
nefsaniye ile kendini yıpratır mısın, o birliğin etrafında toplanın diyor
dağılır mısın, nifaka şikaka meydan verir misin? Kim olursa olsun mevkileri ne
olursa olsun nazar ı Hakk’da müsâvidir diyor hiç şu ayrı bu ayrı diyerekden
tefrika meydana getirebilir misin? Vazifelerinin zulüm değil adalet olduğunu
emrediyor hiç zulüm yapabilir misin? Dağılmayın toplanın diyor. Nerde? Beş
nüfuslu aile dağılır. Beş nüfuslu aile, yüzde sekseni dağınıkdır. Karısı başka
bi fikirde, oğlu başka bi fikirde, kızı başka bi fikirde, kocası başka bi
fikirde. E bu zaten bu kadarcık bi ömür bunun içersinde. Bunda yete kemale anda
vara visale. Bitiyo bu. Bu iflas, dünyadaki mağazanın iflasına benzemez ki
telafisi yok. İflas. Kolay şey midir ikinci hayatda sen bir saadet i ebediyeye
mazhar olmuşun. Yavrun, buraya kadar denmiş. O ne ağırdır adama ne acı şeydir
o. O ne muazzam bir iştir o. Bir günlük, bi senelik, beş senelik, elli senelik,
yüz senelik bi iş değil ki. Ebedi bir mahrumiyet. Bağrına basmışın, ciğerim
diyerekden kızamış bütün her hâlin.
--/-
-3-
Yahu ne var bunda? Bunda ah var diyor
Kudret. Bu, şakavet i ezeliye ile yaşamış, ah ile gelmiş buraya, insanlık
âlemini inletmiş Benimle hiç alakası yok
daha ne soruyorsun diyor. Bitti. İsminiz ayrılmış. Buraya kadar mı baba
dediğinde senin için ne olmaz? Yahut sen ona buraya kadar mı oğlum dediği vakitde
onun içi ne olmaz, senin için ne olmaz? Bunların her birisini biz o sahnede
seyredeceğiz. Feragatlı bir birlik olmadıkca huzur olmaz. Feragatlı bir birlik
de.. biz istiyoruz feragatsiz bir birlik yapalım olur mu öyle şey, görülmüş mü
dünyanın bir yerinde? Feragat edeceksin ki birlik olsun. Beş kişiyi bir araya
getiremezsin meğer ki nefsani düşünceler olsun da o ihtirasat ı bâtın üzerinde
birlik olabiliyor fakat hak üzerinde birlik imkanı yok. Olmuyor feragatlı
birlik olmadıkca beşeriyet huzura kavuşamaz. O birlik, iman mertebesinin
fevkındedir.O birlik, iman mertebesinin de fevkındedir. Zira orada ruhlar,
kalbler bir mâna altında toplanır. Biz, bire on dövüşen dedenin çocuklarıyız
değil mi? Nasıl dövüşürdük biz bire on? İşte bizde öyle bir birlik vardı. Öyle
bir feragat var. Başka türlü olur mu? Cebir kuvvetiyle değil kardeşim gönülle
gönül. O mânayı çarptırdık. Hulasa ebediyete iman edilmedikce mâna ve ahlak
tahakkuk etmez. Oradaki söz, dedi kodudan ibaret olur. Kaç defa misal
getirmişimdir yine getireyim misali kaba misal ama anlaşılsın diye getiriyorum.
Misal kaba. İki tane er tasavvur edin bunun bi tanesi yaradılışındaki gayeyi
duymuş her gün takvim i insanisinden bir yaprak koparılırken eserden müessire
istibdal. Basit tarafını konuşuyorum makbul olan müessirden eseredir amma umum
üzerinde konuşuyoruz. O kümmelinin istidadında var o müessirden istibdale
gidiyor. Belki kelimeler yabancı geliyor müessir nedir eser nedir? Şöyle bir
misal vereyim bu bir eser ,şu bina bir eser, bu binayı görüyor bunun yapanı var
diyor binadan yapanına geçiyor. Bir kısmı da yapanı görüyor yapandan sonra da
binaya geliyor. Mimarı gördükden sonra bu mimar bunu yapmış diyor. Onlar
birinci sınıf insanlar. Bir kısmı da mimarı görmüyor binayı gördükden sonra ne
güzel mimarmış diyor ne güzel yapmış diyor bundan oraya gidiyor. Eserden
müessir, müessirden eser. O ayrı. İki tane er, biri eserden müessire giderek
istibdal yolu ile. Ötekisi istibdal yolu ile değil. Her gün takvim i
insanisinden bir yaprak kopararak istibdal yolu ile Hakk’a vasıl olduğuna kâni.
Nur u aklın, kuvve i müfekkirenin hatta ilimden olan aklın medar ı teklif
olduğunu kabul ediyor insandan bir cüzdür diyor fakat medar ı hususiyet i
insaniye değildir diyor. Akıl her yerde hakimdir diyene hayır diyor. O,
insandan bir cüz fakat hakikat ı insaniye değildir diyor. biraz mevzu
inceleşti. İnsandan daha akil bir mahluk bulunmuş olsa, kendisine insan namı
ithaf olunmadıkca mükellef olmaz. İnsanın kıymeti insanlığında. Ondan naib i
Hakk o. Çünkü insan, mensub u kudret i Fatır’a olan candır. Bu uzun. Elli
konferans sürer. Bunu niye söyledim biliyor musunuz? Bazı sözler gezer mâna
filan dendi mi onu bırak der o esatir i evvelindir eskilerin masalıdır. Bizim
için asır kâfidir. Ne asır kâfi, hangi asır? Kaç sefer misal getirmişimdir; bir
sene evvel bişey yaparız bu sene düşünürken deriz ki bu günkü aklım olsaydı ben
onu yapar mıydım deriz. Yarın bu aklına ne malum dövünmiyeceksin. Yarın da bu
aklına belki dövüneceksin ne malum. Ha o halde insan insandan daha akil bir
mahluk bulunmuş olsa, kendisi insan olmasa mükellef değildir. Mükellef
olmayınca Allah’a muhatab değildir. Kıymet almamışdır. Anlatamıyo muyum acaba?
Mesele, Allah’a muhatab olmak, kıymet almaktadır. Kıymet almalı. Bizim şeyimiz
nedir mevcudat içersinde kıymetimiz? Allah bizi mükellef tutmuş, kıymet vermiş
bize sizinle konuşacağım muhatabımsınız diyor. Mevcudatı sizin için yaptım yahu
diyor. Ve gaye de likadır yani ona mülâki olmaklıkdır. Bütün çekilen
inlemeklikler, seflar, saadetler her ne ise bu likayı meydana getirebilmek.
Bunu duymuş her gün o takvim i insanisinin yaprağını koparırken ben aslıma
kavuşuyorum diyor. Öbürkü de diyor ki kainat kör bir tesadüfün neticesidir,
insan da tekamül etmiş bir hayvandır ne ebediyet var, ne şu var, ne bu var.
Fırsat bulup ihtirasat ı nefsaniyem de kabardığı vakitde vur, kır, yak, ye ,
iç, yat. Başka bişey bilmem diyor. Şimdi bu iki adam hüdanegerde memlekete bir
düşman saldırsa bunun hangisi can vergisi vermekte zevk gösterebilir? Biri der
ki ben yirmibir yaşındayım ya der sen kimin masasına, kimin masasına, kimin
cahına girib de can vereceğim? Öteki, ben Hakk’a vasıl olacağım bir cam ı
şehadet nuş edeceğim der ve böyleydi bizde. Bire on dövüşürdü ama bu şevk ile
dövüşürdü. Arkamdan vurulursam imansız giderim derdi. Ve de hapiniz de şehit
çocuğusunuzdur. Şecerenizi tetkik edin ya üçüncü deden şehitdir, ya dedenin
kardeşi şehitdir, ya amcanın oğlu şehitdir. Böyledir bu. Kudret bu şeyi
vermişdir bu camiaya. Minnetsiz yaşamayı öğrenmişdir. Ne karşısındakine minnet
verir ne kendisi minnet altında kalır onların hiç bişeysine şey etmez. Kin yok,
husumet yok çünkü biliyordu ki kin, cehennemden bir güldür. Kin, cehennemden
bir gül. Her şey aslına rücu edeceğinden kin sahibi de cehenneme
gidecekdir.Acı, acılara .. olur. Habis, habise .. eder. Sen düşün eğer gülsen,
endişen güldür. Dikensen külhana mensubsun yanacan. Kişinin fikri, kıymetidir.
Bak, düşüncene bak. Düşüncen hangi şekildeyse kıymetin de Kudret’in yanında o
dur. Onun için kendini bilmek ilmini öğren.O öbür ilimleri öğren zararı yok
fakat en büyük ilim, kendini bilmek ilmidir onu öğren. Öğrendim. Neden kinin
var, niye hasedin var, neden buğz ediyosun, niçin yalan söylüyorsun? Kendini
bilen bunların hiç birisini yapmaz. Henüz daha kendini bilmekliğin baş harfini
öğrenmedi. Kendini bilmekliği öğrenen adam katiyyen yalan söylemez. Hased
olmaz, buğz olmaz, adavet olmaz, riya olmaz bunların hiç biri olmaz. Kendini
bilmek ilmi o kadar zordur ki püüü. Öyle adamı döndürürler ki orda hem nasıl
döndürürler bilir misin? Her dersden on on alırsın da tam bir yere gelir hepsi
birden sıfıra iner. Orda zordur o. Kendini bilmek ilmi gayet zordur. Hasedden
geçersin, buğzdan geçersin, adavetden geçersin bir riyada takılırsın hepsi
sıfıra indi der. Baştan başlarsın. Hasedden geçersin, buğzdan geçersin, adavetden
geçersin, riyadan geçersin bir imtihan sahasında bir yalan irtikab edersin bir
sıfır alırsın ötekiler de sıfıra iner. Bunlar dursun da ondan sonra tekrardan..
öyle yook. Hepsi birden sıfıra iner başdan başlıcak der. Kendini bilmek ilmi,
her ibadetin başı.
--/-
-4-
Abidddir, zahiddir kendini bilmek ilmi
yokdur. Yandı. Faydası yok. Kendini bilmek ilmini bilseydik böyle düşer miydik?
Kendini bilmek ilmini öğren, aslını bulmak ilmine agâh ol. Ahlakın verdiği
emrin başlıcası budur. Onun için der ki yalnız toprakdan çıkanı değil gönülden
çıkanı dinle der. Biz yalnız toprakdan çıkanı dinliyoruz bir de gönülden çıkanı
dinlemek var. Sadra mahal olmayan, kaçmaya imkan bulunmayan , tövbeye ümid
kesilen , inada mecal kalmayan bir gün var ondan evvel kendini bilmek ilmini
öğrenmek lazım. Hepsi geçiyor sonra hiç bişey yok orta yerde. Hiç bişey yok.
Dün, bugün için rüya, bu gün de yarın için rüya. İnsanlar bildim gibi der ama
bilinmez.Zordur. Bildim gibi gelir. Kendini bilmek ilmi müşterisizdir. Onun
için insanlar oraya rağbet etmez. Kendini bilmek ilminin müşterisi bir zatdır.
Kimdir o? Kim alır onu? Ancak Allah alır. Başkasının kudreti yetmez. O, o
diploma orda geçer onun kıymetini O bilir. Yetmez mi sana o? Yeter değil mi?
Kendini bilmek ilmi. O vakit kendini bilmek ilmine insan agâh olursa tam
hürriyete sahib oluyomuş. Eh insanda da hürriyet i vicdanı ilk tanıyan Allah
olduğu için müşterisi de O oluyormuş. İnsanın hürriyetini Allah’dan başka
hakkıyla tanıyan hiçbir medeniyet yokdur. Hepsi sahtedir onların. Yalnız
Allah’dadır. Ondan mâda o değişir o. Bunlardan insan uzaklaşdıkca, öyle bir
hâle gelir ki diyor ahlak. Bunlardan insan uzaklaşa uzaklaşa öyle bir hâl
kesbederler ki hemcinsinin felaket ve mihnetini seyredib müşahade etmekde insan
kadar hiçbir hayvan yokdur diyor. Hakikaten de bu günkü ansaniyet öyle
olmuşdur. Basıyo düğmeye milyonla adamın birden canını alıyor. Canavar var mı
böyle milyonla adamın canını alan? Sen istediğin kadar medeniyet de vahşetin en
büyüğü. Vahşet i müsanna. Hilkatindeki varlığın her bir şeysinin bir izzet ve
lezzeti vardır bunları arayıb bulma zevki gelir adama. Mesela insanın kalbinin
izzet ve lezzeti, kalb ne vakit izzetini ve lezzetini bulmuşdur? Ne vakit
kendisinde marifet i hak olursa. Şimdi bizim kalbimiz var mı yok mu biz
farkında değiliz ki. Onun için Allah der ki ;”limen kâne lehu kalb” Ben bunu kalbi olana söyledim der. Demek ki
herkesde kalb olsa böyle demezdi. Bizzat Cenab ı Hakk, söyler söyler
söyledikden sonra da ”limen kâne lehu kalb” kimin kalbi varsa onun için söyledim der. E
bizde iddia ediyoruz hepimizde kalb var diyerekden. Öyle olsa öyle demezdi. ”limen
kâne lehu kalb” kimin kalbi
varsa onun için konuşdum der. Orada ahlak cevab verir. Kalbi insanın izzet ve
lezzeti, “marifet i hak”dır der. Devlet ve saadeti “muhabbet i hak”dır der. Var
mı bizde Hakk muhabbeti? Var efendim o kadar çok severim ki. Sevmek demek,
sevdiğinden mâdasından soyunmak demekdir. Biz daha Allah’ı sevmiyoruz. Allah
bizi seviyor da böyle duruyoruz. Allah bizi seviyor. Birkaç konuşma evveli
söylediğim gibi şu kadar süsümüzden vazgeçemeyiz. Şu kadar bir menfaatdan onun
namına vazgeçemeyiz. Kolay mıdır o? Kolay mıdır o? Sonra her şeyin zevk i
sururu, lezzeti ve huzuru tabiatı muktezası üzerine olmuşdur yaradılışı
üzerine. Mesela semi, kulak, semin işitmenin lezzeti .. o güzel sesi işitmek…
Onun hilkatindeki tabiatındaki mukteza o. Onların güzel sesi iyi nâmeleri elan
ı tayyibeyi işittiği vakitde o tabiatının iktizasını buldu. Gözünkü, güzel
şeyleri seyretmekle , dimağın ki iyi kokuları dimağ almakla, hevai i tayyibeyi
istişmamı ile muattar olursa alıyor. Akıl, hakaik i eşyayı idrak etmekle, ya
gönül? Allah’a vasıl olmakla. Anlatabildim mi acaba? Her varlığımızın kendisine
mahsus bir zevk i sururu bir lezzet i huzuru var ya misal getirdik,
işitmekliğin güzel şeyi işitmesi, kulağın güzel şeyi görmesi, aklın hakaik i
eşyayı müşahade etmesi, efendim ne bileyim dimağın muattal rayihayı istişmam
etmesi. Gönül, gönül en büyük esas merkez i hükümet i insani Hakk’ı
müşahadesidir. E bunların hiç birisi olmayınca huzur olur mu canım ne huzuru.
Aldatmaktır o geçici şeyler huzur olmaz. Geçici şeyler huzur olmaz. Yoruldunuz
mu? Biz yalnız anasır âleminde dolaşıyoruz. Halbuki insan, zübde i kainatdır
kainatın ulası. İnsan cismi itibariyle .. fakat ruhu itibariyle .. dır. Öyle
bir nokta i kübradır ki kardeşim, mevcudat ne kadar varlık varsa senin
harfindir kıymetini bil derhal derlen toplan. Ağla sıcak gözyaşıyla bana çok
kıymet versin de verdin de istediğin gibi olayım de. Az bi zamanda olur adam.
Zira neden biliyor musunuz Hakk’ın iki sıfatı var, Cemal Celal.İnsanda Hakk’ın
isimlerinin hangisi galip gelirse onun nihayeti serencamı nihayeti o ismin
mahkumudur. Korkulu taraf burasıdır. Biz ne ise en son anda hangi ismin mazharı
olarak gideceğiz? Cemal ve Celal insanda Hakk’ın isimlerinin hangisi galib
olursa serencam onda vardır. Mesela hased sıfatı bulunurken gidersen muhakkak
ikinci hayatda .. olursun. Kolay şey mi bu? Bunlar böyle hepsi
temizlenecek…hükmünde olursa muhakkak ebediyet aleminde .. olarak huzura
çıkarsın. Hakiki insan olursan Hakk’a mülaki olmaklık sıfatında seni ne şekilde
donatmış insan yapmışsa o şekilde donanır çıkarsın. Sonra insanın kalbi
havatırdan bir an ayrı değildir. Havatır ise ya şerri mahdır ya hayrı mahdır.
Biri ruhanidir biri şeytanidir.Ya biz böyle daimi ruhani aletden ayrı ayrı ayrı
gidersek akıbet neye .. olur? İşte gözünü kapa orta yerde bişey yok.Bunu on
misli büyüt yine yok. Makam ı nefsde kaldığın müddetce tehlike daima
durur…Kudret yardımına yetişsin. Ah almadan yaşamanın çaresine bak. Her
çirkinliğin altında bir güzelliğin gizlendiğini bil. Her çirkinliğin altında
bir güzelliğin gizlendiğini bil. Yeise kattiyen kapılma değmez. “Nem varki laf edem özümden mahveyle beni
benim gözümden.” Öyle değil mi? İnsanlar kızarlar Kudret’e çatarlar. “Böyle
mi olacaktı” derler şöyle. Yok. Ne hakkın var kardeşim ne hakkın var? Bi hakkın
mı var ki çatıyosun. Bazısı biraz daha ileri gider şunu da yapmıycam bunu da
yapmıycam dinler mi? Annesine isyan edib memedeki çocuk annesinin memesini ısırırsa
sütünü kan yapar. Isırdığıynan sütünü kan yapar. Kudret’in öyle şeylen pervası
yokdur.Teslimiyet teslimiyet o da imanın kuvvetiyle olur. Öyle inanacaksın ki
“beni benden fazla sever bunda bişey gizlenmiştir” diycen. Sen onu akıl
ölçüsüyle ölçüyosun. Dedik ya işte tabiat ölçüsü ile ezel kanunu ölçüyo isyan
ordan çıkıyor dedik. Orda akıl, fikir, ilim, fen işlemez. Orda nur u nübüvvet
işler.Ona iştiyakdan .. yok kendinde bir tecelli olarakdan tecelli
ettirebilirsen zulmetden kurtulursun.
--/-
-5-
Ve illa karanlıkdan karanlığa dövüş de
dövüş. O çukurdan o çukura. O çukurdan o çukura geçer gidersin. Vardır öyle
insanlar. Şu iyiliği de yapmışdım bu iyiliği de yapmışdım, şunu da yapmışdım
bunu da yapmışdım bu da bana layık mıydı? Layık ki yapmış. Layık mıyım diye ne
sual soruyosun sen? Sen, senin elinde değilsin belki de .. yine bir gün. O
ilacı verdi sana. O ilacı verdi sana. Bazı hastalara çok acı ilaç verir bazı
hastalara çok tatlı ilaç verilir. Hekimi bunu bilir. Kulunun mizacını da Allah
bilir. Hastalığına göre ilaç verir. Anlatamıyoruz galiba? Bazı hastalara öyle
ilaç verir ki doktor ağzına götürürken
nasıl yapacağım dersin kafanı çevire çevire dişini sıka sıka alırsın. Bazısına
böyle gayet rayihalı tatlı bişey verir. Ne ona düşman ne ona dost ikisi de onun
için birdir. Onun mizacı ona ait, onun mizacı ona ait. Kudret de öyledir.
Hülasa hayat, burda başlamamışdır kestirmesini söyleyeyim size. Burası
çilehanedir. Sen burada kendi kendine mesud olacağım dersen olamazsın. Tabi
benim bu konuşmalarım inananlar için. Bir de inanmayan var onlan başka türlü
konuşuruz o ayrı. Ben sizi hep inanmış diyerekden konuşuyorum. İnanmasanız da
ne faydası var ya onun için. İnanmadın güneş aynı şekilde yine feyzini verir.
Buraya.. bir perde takarız güneşe bi ziyanı olmaz biz karanlıkda kalırız.
Kalbinin perdesini çeken kendi karanlıkda kalır güneşe hiçbir zararı olmaz.
Lazım olan, teslimiyetdir. Teslim oldukdan sonra çok rahat eder insan.
Kudret’in verdiği nimetleri her yerde kullan. Tedbir budur. Tedbiri yanlış
anlıyorlar. Tedbir edene de tedbir yok. Tedbir bu. Kudret sana bir nimet vermiş
o nimetleri sen onun gösterdiği yolda kullan neticede çıktıkdan sonra suratını
asma. Ama hep yapıyoruz mukteza i beşeriyet ayrı bi iş. Bi de onun isyana giden
kısmı vardır hiç olmazsa oraya girme. Tedbir nedir ondan ibaretdir. Akıl vermiş
nereye kadar gidiyor oraya kadar kullan. El vermiş neyi tutmak lazım onları tut
tedbir bu. Ondan sonra bunların hepsini, dediği gibi kullandıkdan sonra sana
göre çok aksi bir şekil tecelli etti hiç suratını asma. Bak nasıl .. vermiş
daima menfi bişey geldiği vakit.. hiç
oldu mu? Ekseriyetle olmadı demez de hayır der. Yani o olmamaklıkda bir hayır
görür anlatabiliyor muyum? “Kudret bunu bir hayır için yapmadı” der. Çünkü
bizim dedemizin kullandığı kelimeler gayet zarif gayet nazik kelimeler. Kaç
defa izah ettim ya. Düşersin demiyor. Düşmüyosun diyor. Koşuyorsun düşeceksin
demiyor. Koşuyosun düşmüyorsun diyor. O çirkin kelimeyi oraya kullanmıyor.
Lambayı yak demez. Yakmak kelimesi meş’umdur der. Işığı uyandır der. Kapıyı
kitle demez. Kitlemek, içinde insan kalmamak mânasına gelir. “Kapın kitlensin”
inkisardır eski insanlar arasında. Kapıyı sırla der. Hani beğenmezsin ya
dedeni. Geri kafalı filan dersin ama ne kadar geri kafalı olduğunu al sen geri
kafa. Geriyi Allah’a izafe ediyorsan oraya bağlıdır. Kaba kaba “filanca öldü bu
gün gömdük” demez. Kedi mi gömüyosun köpek mi gömüyosun. “Adem efendiyi bu gün
gizledik” der yahut “sırladık” der. Bir yere kaybolmadı çünkü gizlendi. Benden
gizlendi, senden gizlendi. O kadar da nazikdir deden. Herkese nazik herkese.
Medeniyetini taklid etdiğin alemde daha hiçbir zaman sofraya buyrun demezler.
Evladı bir tarafda yer ne bileyim onlar e biz şimdi ne kadar adama lokma
veriyor ondan sonra kazan ye diyor. Hissi şefkat, hissi merhamet, hissi..
getiremiyorum kelimelerini halimden anla ne demek istediğimi. Bizde de en büyük
ahlakcı Beşeriyetin Fahri Ebedisi, neden en büyük ahlakcı? Allah, ismi vermiş. “Ve inneke le alâ
hulukın azîm” (Kalem,4) “Habibim senin ahlakına bayılırım ben çünkü azim
sahibisin sen ne büyük ahlaka sahibsin” Allah demiş. “Ve inneke le alâ
hulukın azîm” Bir sofrada yemek yiyorsunuz diyor dertlerden
öyle dert vardır ki , hastalıklardan öyle hastalık vardır ki . ha yanlış
söyledim. Her derdin devası vardır halketmişdir diyor Allah. Her derdin. Bir
şey yiyorsun, karşında birisi gördü , gören adamda nasıl der imrenir de insanda
şöyle bir ağzında nuab kamaşır ağzı sulanır. Anlaşılmıyor mu? Böyle ağzında bir
nüab olur ağzı sulanır da çıktığı sulanmış olduğu tükürüğünü geriye yutarsa
sende bir dert olur kainatın doktoru bir araya gelse, bütün mevcudat eczane
olsa ilacı yokdur diyor tedavi olmaz.Ya? Çağır sen sofraya otuttur o kadar ..
yoksa bir lokma tattır. Sonra daha fen oralarına gitmemişdir belki ilerde
gider. Öyle ya bundan iki asır evvel bir asır evvel benim konuştuğumu şuradan
alacak da bir hafta sonra oradan söyleyecek bu da zanaat o da zanaat söylese
birisine alay ederdi. Bunu yapanda bilmez ha. Bilir mi? Yook. Bilmez. Yapan
bilir mi? Bilmez. Ya? Kudret onu yaptırır kim bilir ne hikmetleri vardır
insanın kafasına vurmak için. Nerelerden işittirtdim ben sana der. Ben
Kudretim, nerelerden temaaşa ettirttim hindistan cevizi kadar muhafazanın
içersinde o cevher i akıl denilen şey babanın evinden gelmemişti. Umumun
nazarına vaz edilen bir şey o nazar bütün herkesin nazarından geçtikden sonra
insan yer de o yemiş olduğu şey kana inkılab eder, o kanda cevher i insani olur
yine ondan tekevvür eder çocuk olursa o
çocuk çok afif olmaz diyor. Ahlakı o kadar mazbut olmaz. Onun için yediğimiz
içtiğimiz şeyler mestur olsun.Anlatabiliyor muyum? Buralara kadar incelenmişdir
bizde. Buraya kadar incelemişdir. Neler neler püüü.. Dedenin kabul etmiş olduğu
mânada en ufak bir şeyin mânası vardır. En ufak. Ufacık kıpırdanmanın bile. O
mânadan bir misal getireyim yeter sana. Çocuk doğar kulağına ezanı okunur isim
konurken. Bir kulağına kamet bir kulağına ezan. Cenaze namazında ezan yokdur. O
namazın ezanı kulağına vaktiyle okunmuşdur. Nedir o ezan? Eyy fıtrat ı
selametle gelen yavru, ezanını kulağına okuduk, kametini getirdik yarın bu
ezanın namazı kılınacak, geçireceğin ömür bu ezanla o namaz arasındaki vakitde
sakın gafil olma…telkin ettik sana anlatdık. Geçireceğin ömür bu ezanla o
kılınacak namaz arasındaki vakitdir.Satılma, aldanma, seciye i insanini ayak
altına salma, gafil olma. Bu incelikler senin dedenin kabul etdiği mânada
vardır başka yerde bulamazsın. İlk dersi o vakit verir. O çocuk duyar mı duymaz
mı? Onun mânası duyar. Senin de medar ı teklif olan varlığın duyar. Aklını
başına al .. Anlatamıyo muyum acaba? İlk dersi o vakit verir. Geçireceğin ömür
işte bu ezanla o namaz arasındaki vakitdir. Değmez sakın ah alma. Müezzin
minarede ezanını okurken sağa döner “hayyallel felah” da. Felaha koşun diyor.
Günde beş defa felaha davet eden bir mânayı kabul etmiş…
--/-
-6-
Sen koşmamışsan ne yapsın yahu. Nerde var bu şey günde beş defa felaha
koşun diyor. Yeter. Öğle ile ikindi arasında isyanda idin hadi yine felah bulun
diyor. Beş defa felah bul. Sağına döner felaha davet eder, miraca davet eder,
soluna döner felaha. Âlem i ervahı hatırlatıyor… sağda. Ordan mahrum olanlar
solda. O âlemi o kıyamı hatırlatıyor. Öbürkünü huzura davet ediyor “sizden de
vazgeçtik hiç olmazsa Allah deyin,
diyenlere kızmayın” diyor. Felaha koşun diyor. Bundan daha müsmahalı mâna olur
mu? Bulunabilir mi? Ama anlamadın o kelimelerinde hatlarındaki inceliği nerde
ne oluyor onları anlamadın.Anladım diyen de anlamadı.Abidi de kendine bir
enaniyet verdi onunki de çürüdü gitti. Onunki oldu mu? Hayır. Çürüdü gitti. Bir
misal vereyim de konuşmayı keseyim. Nasıl çürüdü bakın şimdi. O kendi kendine
bir mabedden giriyorum çıkıyorum diyerek şeytana .. görüyor musun sen nasıl bir
abid adamsın der… onun putu o. Evvela o yoldan yakar. O kendinden mâdasına
nazar ı hakaretle bakar.Onu ordan yıkar. Hasaneyn efendilerimiz. İmam ı Hasan
ile İmam ı Hüseyn.Bir şadrevanda bir zatı görmüşler abdest alıyor. Yanlış
alıyor. .. riayet edemiyor. İhtiyar bir zat. İmam ı Hüseyin Aleyhisselam
biraderi âli ihsanına demiş ki birader nasıl onu ikaz edelim senden büyük.E
yanlıştır desek, hatalıdır desek ya gönlü kırılırsa, incinirse. Kudret’in
emrine taatına muallik olan yerde bir hata düzeltecek orda düşünüyor. Naapalım
birader diyor? Bu, buna alışmış bunu nasıl düzeltebiliriz? Şöyle düzeltelim
demiş; Ben gideyim o ihtiyarın yanına abdest alırken deyim ki efendi baba bir
dakkanızı bize feda eder misiniz?O müsaadeyi aldıkdan sonra diyeyim ki ona “ben
bir abdest alacağım hatam varsa tashih edin şüpheleniyorum nezaret buyrun. Biz
birer abdest alacağız ikimiz de alalım diyor bizim hatamız varsa tashih
buyrun.” Gitmişler kemal i hürmetle demişler efendim merhamet edin bir parça
bakın biz de heves ediyoruz Hakk’ın emrine acaba hata var mı yok mu nezaret
buyurur musunuz bir dakika. Peki oğlum demiş. Tanımıyor onları. Muhammedzade
Aleyhisselatü vesselam. O ilahi gözleri ile ilahi nazarları ile . Adam da arif
bir adammış. Teşekkür ederim efendim demiş beni ikaz ettiniz. Kimsiniz hayran
oldum demiş.Hata böyle tashih edilmez ama siz kimsiniz? Anlatmışlar. Sarılmış,
öpmüş, koklamış. Biz böyle mi tashih ederiz hatayı? Bir defa dürteriz şöyle.
Fatih Camiinde bundan onbeş sene yirmi sene evveli mi idi bir genç. Teravih
namazında imamın arkasında heves etmiş genç. Tam arkasında ben namaz kılıyorum
işte imamı olacak efendi mihraba geçerken “senin sıran buraya düşer mi” diye
kolundan tutmuş şöyle bir itmiş.Tabi o kadar dolu bir cami. Çocuk gözü yaş
içinde kıpkırmızı ne bileyim ne denebilir? Ey azizim imam efendi Hakk’ın bir
ismi de Mübin dir. Sen öyle yaparsan bir gün o camiin içersini dans salonu,
müezzin mahfilini de caz yeri yapar.Yaa hepsi Allah’ın. Sen onu öyle yaptın mı
orayı öyle yapar O. Ondan sonra “neden bu böyle oldu?” Neden bu böyle oldu sen
yaptın da oldu. Nedeni O’nun. O zelil zelil. Onyedi onsekiz yaşındaki çocuk o
günün zahiri alayişinden kendisine hak olmuş orada bir aşk bir muhabbetle senin
arkana düşmüş ve tam arkanda kalbi heyecanla vuran adam mihrab arkasından
itilir mi? İkindi de Hüda seni nerden nereye itti ama gözü olan görür. Gözü
olacak ki görsün. “İltifat eyler ilahiyyune cahi gözlerin. Ben dahi
onlardanım görsün ilahi gözlerin.” Hadi son söz bu Allahaısmarladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder