08/05/2012
Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine, vazifeden doğan ahlak,
diğerine de aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişti.Vazifeden doğan ahlakın annesi
akıl,aşkdan doğan ahlakın da membaı kalp olduğunu söylemiştik. Gerek akıl,gerek
kalp, aşk, bunların hepsi manayı insaniyeye ait birer vasıf olması
hasebiyle,insan mevzuu konuşmamızın esasını teşkil ediyor. İnsan. Buradaki
aşk,her hafta söylediğim gibi romanda okunan aşk manasına değil,geliş ve
gidişteki gayeyi duymak,aslını bulmak.Mahlukat denilen bu kainat varlığında
görülen bir takım fani suretlerin, hakkın tecellisinin aksi olduğunu gönül
gözüyle görmek ve onu gördükten sonra her zerrenin hukukuna riayet edeceğim
diye bir muhabbet meydana getirmek.O muhabbet meydana gelirse, Hak’ka alim olmaklık tecellisi meydana
gelir.Demek oluyor ki ahlakın tarifinde, kısaca bugün yeni yapacağım tarifte,
ahlaka göre aşk, Hak’ka alim olmak demek ve Hak’kın evsafiyle, ahlakıyle
ahlaklanıp, sayılı nefesini o şekilde tüketmeklik zevkine malik olmaklık
tecellisi demektir.Bişey anlatamadık galiba?Yani tekrar edeyim cümleyi.Ahlaka
göre aşk,insan şöyle asude kalırsa, … ibret al,çeşmi basiretindeki gaflet
perdesini kaldır,uyan bakalım,sedayı enfüsisini içersinde sessiz sözsüz, bizsiz
sizsiz,konuşan vücudune geldiğini tadarsa evvela aslına arif olur.Ona arif
olunca,o aslının evsafına ve ahlakına vakıf olur.işte o evsafa o ahlaka vakıf
olmanın adına aşk denir. O vakit kendi kendine sual sorar. Der ki bu varlık
bana kendimden mi geldi? Kendinden gelmediğini idrak eder,çünkü bütün hadise
ona kendisinden bişey gelmediğini gösterir.o vakit aslına vakıf olmak tecellisi
başlar.Her hadise kendisine, kendisinden gelmediğini anlatır ona.Bugün en zeki
bir adam, en fatin bir adam her şeyiyle kendi kendisine güvenen bir kimse,istediği
şekilde bir kadınla evlensin istediği şekilde bir çocuk yapabilir mi? Rengi
böyle olacak,gözü böyle olacak,bu kadar müktesebatı ilmiyesi olacak,şunu
belliyecek,şu olacak,bu olacak,şu kadar boyda olacak,bu kadar sene yaşayacak.
Haddine mi düşmüş? O yaratırım maratırım der ama en ufak hadisenin karşısında
ne kabrin kapısını kapayabilir,ne de serden aczi giderebilir,ne istediği
şekilde bir insanla evlenir, istediği şekilde bir çocuk yapabilir,e o halde ne
diye sen can yakmaya kalkarsın, sen acizsin,zavallısın, kafanı yere vur aman
de.Mahlukat denilen bu kainat,Hak’kın varlığından görülen bir takım fani
suretler.Bunu çok eskiden, hem yazmışız hem söylemişiz. Bugün de aklıma geldi
tekrar ediyorum. Bugünkü konuşmamın esas noktası bu cümle. Bu mazahir
nedir,bildiğin bilmediğin varlık nedir,şu kainat nedir, sorulacak olursa, bunun
cevabı, bu kainat,bu varlık, Hak’kın varlığından görülen bi takım fani
suretlerden ibarettir.Bi zatihi vücudu yok,kendi kendine durmaya ait bir
kabiliyeti yok.Öyle bir varlık değil. Kendi kendisini yapabilen bir varlık
değil.Kabil, fail değil.mıhtar, mastar değil.mazbaa, tabi değil,matbuat, fani
değil. Anlatamıyor muyum. Öyle gidiyor. Bunu zevk edinmenin neticesine de ahlak
da aşk deniyor.Bundan da insanda bir zevk hasıl oluyor,o zevkin adına da ahlak
deniyor.O ahlak adama ne yapıyor, işte o kudretin varlığından görülen fani
boşluklara, kudret tarafından tarif edilmiş olan bir ahkam var sen aslını inkar
etme,o ahkamı da inkar etme,aslını inkar edecek olursan kendini de inkar etmiş
olursun, zavallı olursun,ahkamı da inkar edecek olursan acze düşer,çalışırsın
çalışırsın çalışırsın musluk kısılır bir türlü huzura kavuşamazsın.Mesele
burda.Hemen hemen her hafta tekrar ettiğimiz gibi, bugünkü beşerin irfan yükü,
bilgi yükü,fen ağırlığı,san’at kesafeti,gözleri kamaştıracak kadar
kabarmıştır.Bu büyük varlığın karşısında beşer,şöyle bir geniş bir oooh
demeklik hakkı vardır değil mi ya?bilakis nefes alamıyor,nezihe
konuşmayalım.Bütün dünyada genede, belli bugün küre üç milyar insan besliyor,
belki üçbuçuk milyar besliyor, fakat ekseriyet itibariyle bu milyarların heyeti
umumisi yarın ne yapacağız diyerekten tir tir titriyor.Huzur bu mudur?Bu kadar
ilim bu şeyi mi verecekti?Bu kadar fen, bu ağırlığı mı verecekti? Yoksa beşerin
kalbinde bir rahatlık mı verecekti?Niye bunun raporu verilmiyor?Niçün beşer,
gözüne batan, o gaflet gözüne batan çörü çöpü atmıyor. Nedir o tefrikalar,
Nedir o perişanlıklar? Niçin kalpler insanlarla birleşmiyor? Birleşmedikçe
Allah huzuru vermez,rahatlık olmaz ….
-2-
Rahatlık denilen şey bir madde değil ki sen onu elinle yapabilesin de, bir fabrikada
dökesin de yahut bir çok eçhizeyi bir araya getiresin de ihtira edesin şunu
birleştireyim bunu bunla yapayım bir halita yapayım da meydana çıksın öyle bir
şey yok.O yalnız kudrette o. O nu ortaya koymamış.”Ben vereceğim” demiş.
Nasılda istediğin şekilde bir çocuk meydana getiremiyorsan, istediğin şekilde
de bir rahatlık insanlığa veremezsin.Ona imkan yoktur. İstediğin şekilde bir
çocuk meydana getirebiliyor musun?Hadi bakalım en zeki bir adam çıksın. En
fatin,en güzel, en şöyle kendisine güvenen bir adam,en istediği şekilde bir
hanımla evlensin, istediği şekilde bir çocuk yapsın. Boyu böyle olacak,eni
şöyle olacak,gözü şöyle olacak, bu kadar muktesebatı ilmiyesi olacak,şu kadar
fenne sahip olacak.Hayır hayır. Huvellezî yusavvirukum fîl
erhâmi keyfe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).(Ali imran,
6) “Ben kendi özelimle o
boyayı boyacağım” azizim diyor. Seni suni ilahi fabrikama tezgah yaptımsa,
kendi zatıma da şey yapmadım ya.Onu ben boyayıp çıkaracağım.Rahatlığı da
beşeriyete ben vereceğim. Sendeki gördüğüm istidatlar nispetinde. Sen gaflet
gözüne batan çöpü atmadıkça, ben senin gönlüne rahatlık vermem.Beşeriyetin
fahri ebedisi, “mekarimi ahlaki itmama gönderildim” diye kendisini takdim eden
mürebbi-i ukul olan zatı ali öyle buyurmuş.Ey insanlar diyor,Ey fikri iz’an
sahibi bulunanlar,uyanınız,ibret alınız,açınız diyor,gönül gözünüzü açınız.
Mahlukat içinde mevkinizi seçiniz.Kudret sizi kendisine muhatab yapmış siz
cemali sübhaniyi temaşaaya gelmişsiniz. Ne vakite kadar böyle acayip şeyler
görüp de göçüp gideceksiniz.Ne vakit siz bir Hak ve hakikatı temaşaa
edeceksiniz?Edemeden mi gideceksiniz? Yazık günah değil mi?Size en adii ikramı
akıldır diyor. Akıl kudretin büyük bir ikramıdır amma diğer ikramı yanında en
ufak bir ikramıdır.Aklın tarifi nedir?Nefsi mağlub eden kuvvenin adına akıl
derler.Yeni tarif yapıyorum.Eski konuşmalarımızda hissin galatlarını tashih
eden kuvvenin adı akıl, meçhulden malumu çıkaran kuvvenin adı akıl, Bugün yeni
koyduğumuz tarifte de Nefsi mağlub eden kuvvenin adı akıl. Sende eğer nefsini
mağlub edecek kuvvet yoksa , henüz , ahlaka göre o kudretin en büyük bahşayişi
olan nimeti akıl tam değildir. Nefse mağlub oldun mu akıl noksanlığı vardır.
Akıl noksanlığı, beden noksanlığına benzemez.Sonra bu akılda bir yere kadar
gidiyor. Malum ya eski konuşmalarda dedik ki insanın iki yüzü var,bir yüzü
alem-i hilkata çevrilmiş,bu gördüğümüz, bu işte bu mazahir, bu şuhut alemi,
dünya filan,bir yüzü de alem-i hilkatte.. şey kudrette.alem-i hilkatteki olan
yüzüne akıl verilmiş.orada işe yarar. Alem-i kudrete gelince orada akıl tıkanır
kalır.Orada ne lazım? Orada işte biraz evveli tarif ettiğim aşk ile iman
lazım.Yoksa her insan bu aleme yüklü olarak gelmiştir.Ve her insan bir saadete
kavuşayım niyyetiyle çırpınır. İnsan ise. Ve onun içün o yükü taşır. Yükü
kendin taşıma.Yükü ver iman taşısın sen niye taşıyorsun? Yükü kendin
taşıma,güzel arkadaş tedarik et hayatta.Nedir o güzel arkadaş bilir misin?efalin,iyiliklerin,insanlığa
yapmış olduğun hizmetlerin.En birinci dostun dahi seni kabre kadar götürür.
Naapalım buraya kadar gelebildim der ondan sonra döner.Seninle beraber gidecek
olan yalnız hayrındır.O girer kabrin içersine.Kabirden sonra arkadaşlık yardaşlık
yalnız ahlakınla gidersin. O dur o. Kaç tane dostun var, kaç iyilik ettin,kaç
insana karşı lazım gelen muhabbeti, lazım gelen insanlığı meydana getirdin, var mı hesabında.
Yoksa bugünden itibaren başla.Yoksa, kudretin öyle tecellileri vardır ki adama
yoku var suretinde gösterirler.Güya insan var mı zannediyorsun. Varsa, deden
nerde , yoktur ama var suretine hepimiz çarpışırız.Öyle muhteşem öyle muazzam
gözükür ki azizim kudret öyle makirdir ki, fatır o kadar büyük bir makirdir ki
konuşmanın, birinci konuşmasını geçen konuşmada yapmıştım, şimdi devam
ediyorum. O mekri anlatıyorum sana.Baki, hiç yok olan birşeyi o kadar muazzam
bir varlık şeklinde bizim gözümüzün önüne getirmiştir ki nece kalpler yıkılır,
nece evler söner,nece canlar yanar,necee hayvanları utandıracak kadar
cinayetler itikaf edir,zannedersin ki bir varlık vardır.Var mıdır sanki senin
muhteşem tanıdığın varlık?Varsa nerde deden? Nerde dedenin babası, nerde daha
maziye doğru dön. Hiçbirisi yok ve sen de yoksun.Dün bugün içün rüya olmuştur.Bugün
de Yarın içün rüya olur.
--/-
-3-
O halde dünya,hakikatte helaktedir.Seni onun üzerine oturtmuş,gel
sen helake beraber gitme,sen kendini ver Hak’ka da senin suretin ne olacaksa olsun,siretin Baki ile baki
kalsın. Ama o bir muhteşem varlık gibi geliyor.Hayali hakikat zannedip
de,nafile ömrünü beyhude harcetme. Sayılı nefes öyle kolay bir şey değildir,bir
tekini verip de ikincisi gelmezse ne kadar çırpınır bir insan bilir misin?O
bize bedava verildiği için farkında değiliz.O sayılı nefes var ya hani onun
bi.. nasıl anlatayım.anlarsın halimden anlatış tarzımdan.O gayet sert edalı
mevcudata nazarı hakaretle bakan bir insan tasavvur et.Nefesin birisi gelmediği
dakikada o dik kafa birdenbire düşer.En tecavüz edici bir insan dahi yanında
olmuş olsa,aman diye elini açar o dakkada.Ya.. kudret bunların dersini
kaçırmıştır.Binaenaleyh bu kadar kıymetli olan bir şeyi,bedava harcetmek doğru
değildir.Hayali hakikat zannedip te nafile ömrü beyhude harcetmek aklın karı
değildir.Onun için ne diyorlar aklı tarif ederken. Akıl, nefsi mağlub eden
kuvvedir.Kim ki nefsini mağlub edememiştir,taammüm akıl değildir ahlaka
göre.Hangi dili , Allah çene kemiklerinin içersinde un ufak
yapmamıştır.Gösterebilir misin ki bana bir dil çene kemiklerinin arasında un
ufak olmamıştır.neden mahmur olursun?Gafil,dalgayı köprüyü görür de deryayı
görmez.Tozu toprağı görür de o tozu toprağı kaldıran rüzgarı görmez.Bunların
hepsi,kudret tarafından insanlara,yarın büyük huzurda toplanacağını,en büyük
burhanlar ve netice itibarı ile gelin perdei gaflet açılmadan, kudret elden
gitmeden,zamanı fırsat bilin,serda-i muazınız için zatı zaire toplayın.Eli boş
gelmeyin.İyi bir arkadaşla gelin.En dostun seni nihayet kabrin başına kadar
getirebilir.Öbür tarafta ayrı gider.Ha bir hazreti insana mülaki olursan,o sana
gönlünü verir o gönülle beraber gidersin o ayrı. Fakat biz şimdi suret
konuşuyoruz.Masalar,kasalar,cahlar,debdebeler,tantanalar,bunlar nihayet oraya
kadar gelir,ondan sonra,Allah’a ısmarladık der naapalım buraya kadar
derler.unutur geçer giderler.Öyledir o.Öyle olmuyor mu?Oraya kadar
getiriyorlar,orda bırakıyorlar.Dönüyorlar sonra.O bağırır filan içindesin filan
amma,asıl içinde işte dünyada yapmış olduğun kim, niyse o içinde o,o sağlam.O
içerde,beraber, e ne malum vücut bulurmu
ki o gün.tabii ne malum var mı ya, kudret bunun dersini kaçırmış artık.Bu
asırda bunların inkar kapısı kapanmış.Burda konuşuyorsun,Amerikada
dinleniyor.Dünyanın her bir ucunda tamamen demek vücut buluyor.Vücudu olmasa,
Amerikada yahut dünyanın herhangi bir bucağında konuşulan bişey sen burada
dinleyebilir misin?onun vücudu var ki sana geliyor.Nasıl sesin, sedanın vücudu
varsa efali harekatının da vücudu var. Kudret her an filimini alıyor.Yirminci
asır, kudret kapısını böyle açmıştır,inkar kapısını kapamıştır.Hiç mazeret
kabul etmez.İnsanlık yolu tamamen açıktır.Buyrun diyor.”Acaba” kalkmıştır
zihinlerden.Öyle değil mi ya?Kendi, hindistan cevizi kadar muhafazanın
içersinde cevheri akin diyerekten tavsif etmiş olduğun varlık,acaba eczanede mi
satılır,bakkal dükkanında mı bulunur,nerededir, kabili vezin midir, rengi
nedir, efendim dimağı, müzesi … sayfa numarasını göster bana. Köylüye karşı
ampulden konuşmaya benzer o.Orayı bırak,Nedir o bana gösterebilir misin cevheri
akini, neylen gösterebiliyorsun, afarını gösteriyorsun….yapmış olduğun icraat
ile ha,bu bir aklın bu bir zekanın,bu bir varlığın neticesidir diyerekten hüküm
veriyoruz. Ha kendi hindistan cevizi kadar muhafazanın içersinde ne efendi
malın olmaksızın ,Kudret tarafından,Fatır tarafından sana ikram edilen bir
varlıkla,ihtira ettiğin şu şerit parçasının içersinde,bir hafta evvel
söylediğini,bir sene evvel,bir sene on sene evvel söylediğini,şu anda sana
tekrar iade ettiriyorda,Kudret bu fezada seni filmine almıyor mu?Bunu bedava mı
yaptırtmıştır.Yarın kafana vurmak için, senin elinle de sana yaptırtmıştım.Sen
aciz kafanla yaptın da, bunu tuttun da, Ben Allah’lığımla tutamadım mı? İnkar kapısı kapalı.Yalnız Keremi
büyük de,rücu ederse, kendisini kabul ettirebilirse,bir kırık kalp tamir
edebilirse,Hak öyle diyor, “Benim adresim semalarda göklerde değil,kırık
kalplerdedir.” Olabilir de bir insanın gönlünde yer alabilirse, kendisinin
yapmış olduğu çirkinliklerini onun hatrı içün silerim, ona da
unuttururum.Güvenilen nokta budur. Yoksa o çekilmiş olan film tamamı ile
verildi mi zaten insan kendi kendine başlar, “ben mahvoldum” demeye.Kendi
numarasını kendi bildirir.
--/-
-4-
Hulasa, insan bu suretini değiştiremez ama,siretini değiştirmeklik
imkanını kudret kendi eline vermiştir.Siyah gelmiş zenci,kendisini beyaz
yapamaz.Mavi gözlü adam,kara gözlü yapamaz.Siyah gözlü adam,ela gözlü yapamaz
kendisini.Suret öyle verilmiş,fakat siretini değiştirebilir mi, ona
karışmıyorum diyor.Onu bıraktım ona. İsterse çok güzel gelir,isterse çok çirkin
gelir. Şu üç beş günlük hayatın içersinde bunların hepsi .azcık,üç beş günlük
şeyin içersinde.Evvela yalanı at,sonra ne yapayım. Hasedi at. Mevlana öyle
demiş,ne güzel misal getirir O, “Oku dedenin kitabını oku” ne muazzam.Hased,der
ki O , “Sen hiçbir şey yapmadım hayatta” dersin, der,”en büyük kötülükleri
yaparsın” der,mesela der, hiçbir şey yapmasan dersin ki der , birisini
ayıplarken “şundan da mı aşağıyım” bana bu layık görüldü, filancadan da mı ben
daha aşağıdaym. Bunu hepimiz deriz.Bu bir hased değil de ya nedir der.İşte iki
alemin de azabı sendedir.Talihsizim
benim niye rızığım bozuk gitmiş,Ben şundan da mı aşağıyım dedin
der,iblis de böyle demişti der,iblis olmasındaki sebep “ben ondan da aşağı
mıyım” dedi, iblis oldu der, sen her gün iblis oluyorsun der. Tabi zor,ahlak
mefhumu üzerinde. Ya kimseyle meşgul olma.Hayyy…Hased,bütün ayıpların üstünde
bir ayıp diyor.Öyle tarif ediyor.”Ben şundan da mı aşağıyım” dedin diyor,sen
daha ne ayıp arıyorsun kendine diyor.”Daha başka ayıp mı arıyorsun sen”
diyor.İblisin sıfatıyla sıfatlanmışsın diyor.daha ne ararsın.”İblis, Hak’kı
tanımıyor değil di ki” diyor.Öyle. Bi secdesi var iblisin, kırkbin sene
sürmüştür.Kırkbin sene secdede durmuş azizim,kırkbin sene, fakat bir sözüyle
kovulmuş geçmiş gitmiştir.Kolay iş mi o kırkbin sene.”Ben ondan aşağı mıyım”
dedi,kovuldu. Hz. Ömer onu, insanlar acayiptir,belki sizin tuhafınıza gider
fakat ben sizi,şöyle manaya gönül vermiş.Maddenin kesafetinde kalmış
tanımıyorum da...Maddenin kesafetinde kalan insan, benim bu söylediğim sözden
bişey anlamaz.Onunla da konuşma şekilleri var ya.. Manaya gönül vermiş,yetişmiş
insan nazarıyla konuşuyorum.Öyle,öyle konuşuyorum.İblisi yakalamış,İbliste,
temessül etmek kudreti var.O kudretini onun elinden almış.Ömer bu, alır.Ömer
alır.Neden alır, e insan gönlünü bir yere bağlar,kendisinde kendisine ait vücut
kalmazsa, mal sahibi gelir,gelince her şey olur.değil mi öyle.o ne demek o,
bari anlatayım.Bu vücut senin mi? Sen benimlensin.Fakat idrak eder de senin
olmadığını anlarsan.Senin ise ihtiyarlama.Senin ise acze düşme.Yıpranma.Gelmede,
gitmede ihtiyarın olsun.Bunların hiç birisi yok.Hiç birisi yok.Edep bazan
müsaade ediyor,alemi ten yapmış seni o tene can yaptığından dolayı,insan
demiş.Bütün mevcudatı bir ten tasavvur edersen,o mevcudatın,o tenin de canı
sensin.Onun içün kıymet alıyorsun.Buna karşı bir teslimiyet istiyor.”Olmasa
kibr ile riya, sensin ol beyti kibriya” İnsanı yıkan iki şey,biri riya,biri
benlik.”Olmasa kibr ile riya, sensin ol beyti kibriya”bu ikisi yıkıyor
adamı.Şimdi, çok defa misal getirdik ya,iyi yüzmek bilmek ne demektir?tarif
ederler,işte şöyle kulaç atacak,şöyle arka üstü duracak,ellerini şöyle
tutacak.Hayır, hayır.O değil.İyi yüzmek demek, denize kendisini iyi teslim
etmek demektir.Ama o belki yüzen de farkında değildir.Yüzmeye alışan adam denize
kendisini teslim etmeye alıştı mı yüzmeyi öğrendi.Denize kendisini teslim etti
mi, deniz böyle tutar adamı.Bi parça vücuduna sahip olsun, dibindedir.İnsan da
tamamen Kudrete kendisini teslim etti mi, Allah böyle tutar.Onun karşısında bir
parça “ben varım” dedin mi. Gidersin.Zaten gitmelerin hep neticesi budur.Şimdi
mesela Ömer onu tutmuş diyoruz. Tutar O. Neden?Çünkü sen ara yerden
çıkınca,bunun asıl sahibi var. Orta yerde bırakır mı?Sen bunu tamamen O na
teslim edince.O kadar Sahiptir, O kadar Gayyur dur ki.O kadar hesab ederki,
şöyle noktasını bırakmaz.Hüda o kadar zariftir,o kadar sahiptir.Mesela bazı
insanlar her şeyin kabasını, “canım,kaba oluversin,oluversin noolacak”yok. Hani
derler ki,”ölümlü dünyada şu şöyle” öyle bişey de yok.Öyle de değil.Emir öyle
ya, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın,Allah’ın sıfatıyla sıfatlanın.”Allah’ın
ahlakında, Allah’ın sıfatında,Allah, güzelliği çok sever.Zerafeti çok
sever.Tabiata bak,ülfete bak,rengarenk çiçek yapmıştır,sevmese yapar
mı.Evet,sen hangi tarafına baksan bir insan
durur böyle,kabalık yok.Beşeriyetin Fahri Ebedi ‘si der ki “O kadar şık
olunuz,o kadar zarif olunuz ki cemiyeti insani içersinde, sizin isminiz,
adresiniz sorulmadan bana ait olduğunuz bilinsin.”Biz de onun tersine
olarak,öyle biliniriz. Tersine olarak biliniriz.Kısmetimiz yok. --/-
-5-
Nerden girdim buraya unuttum diye sor. Şuradan girdik,yine
hatırlatıyım size.Malın sahibi kim? O.Sen,ben yok, O var dedin mi,derhal
burdadır O.Bırakmaz orta yerde.Sen sahip olduğun içün orta yerde zelil
kalırsın.Sen sahip olduğundan dolayı,orta yerde zelil olursun.Sen ara yerden
çıktığın an, yook bırakmaz.Hiç bırakmaz.Şimdi bu gibi insanlar mesela Ömer
görünce iblisi tutmuş.Onun vücudu yok ki,o ara yerden çıkmış Orda tutan yine
Kudret.Bağlamış, Seni diyor rezil edeceğim diyor. Çağıracağım bütün kainatı,sen
insanlara çoook, çok eza ettin.Fakat iblis demiş; Ömer, o kadar konuşma.”Sen
birisine tesadüf ettin.sen nefsi natıkayı kainatın kalbinin nazarına geldin.O
göz seni ihya etti.Naapalım senin kısmetin varmış.Sen ona tesadüf etmezden
evvel,ben senin putlar önünde tapındığını bilirim.Fakat sen benim kırkbin
senelik secdemi bilir misin?Benim bir secdem var yalnız kırkbin senelik acı
bana acı” demiş.”Sen iltimasa uğradın,birisi seni tuttu,böyle oldun.Ben senin
eski halini bilirim.Fakat,sen benim eski halimi bilir misin?” “İblis defol”
demiş çözmüş atmış.Buraya nerden girmiştik?Tabi. O kadar muazzam taatı,
taabbüdü varken,bir hased,yaktı,yıktı,mahvetti gitti.Beşeriyeti de yıkan o
dur.Onun içün aklı daima asayı hakikat yapmalı,gaflette kalmamalı.Dedik ki akıl
vermiş Kudret,Nefsi mağlub etmek içün. Kim mağlub etmişse akıl ondadır.Onun
için akıl,asayı hakikat olursa…bir söz oluyor, mevzuyu kaybediyorum.Ve
yoruluyorum.Sıhhatım da iyi değil.Şimdi de keseceğim.Asayı hakikat,hakikat
sopası yapacaksın aklı.O vakit gaflette kalmazsın.Gaflette kalanlar,karanlıkta
kalanlardır.Karanlıkta kalanlar,gaflette kaldıktan sonra karanlık ile aydınlık
müsavidir.Farkı yoktur.Niçün müsavidir.Uykudadır.Uykuda olan adam için,
aydınlık karanlık var mıdır?Var mı, bir adam uyurken,karanlığın aydınlığın
farkı var mı?Uyuduk.Yok.İki türlü uyku var.Birine hilkat uykusu derler, gece
uykusu.birine de gaflet uykusu
derler.Hilkat uykusuyla uyuyan işte herkes istidadı,yaratılışı nispetinde beş
saat,altı saat,sekiz saat,on saat,nihayet uyanır ona hilkat uykusu denir.Bir de
gaflet uykusu vardır ki Kudret muhafaza etsin.İnsan geberince uyanır.O vakit
çok fena olur.Ondan vaktiyle uyanmak lazım.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
“Kendini yaratan güçle aranda
hukuk tesis et.”
“Başkasından duyduğunula değil
kalbinden gelenle amel et”
“Gölge avcısı olma”
“Yoku var gibi görme”
“Yanlış hareketler yapan suyun
üzerinde duramaz”
“Ben insanların hatasını gören
gözlerimi kör ettim” Hz.Mevlana
“Utanmak dinin
yarısıdır.””Kimsenin olmadığı yerde bile kendinden utan”
Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe
ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne
eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne
levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).(Maide 54)
Ey
iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle
bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar
mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah
yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da
korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu
geniş olandır, hakkıyla bilendir.
3 yorum:
emeği geçenlerden Hakk razı olsun..
HİZMETİNİZ KABUL OLSUN TEŞEKKÜR EDERİZ.
Bu hizmeti yapan sizlerden Allah razı olsun. Bu vaazları kitap olarak da basar mısınız?
Yorum Gönder