Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

156. Kaset


Kaset:156 22/4/1962  (Kontrol edilmemiş Metin)

08/05/2012

Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine, vazifeden doğan ahlak, diğerine de aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişti.Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın da membaı kalp olduğunu söylemiştik. Gerek akıl,gerek kalp, aşk, bunların hepsi manayı insaniyeye ait birer vasıf olması hasebiyle,insan mevzuu konuşmamızın esasını teşkil ediyor. İnsan. Buradaki aşk,her hafta söylediğim gibi romanda okunan aşk manasına değil,geliş ve gidişteki gayeyi duymak,aslını bulmak.Mahlukat denilen bu kainat varlığında görülen bir takım fani suretlerin, hakkın tecellisinin aksi olduğunu gönül gözüyle görmek ve onu gördükten sonra her zerrenin hukukuna riayet edeceğim diye bir muhabbet meydana getirmek.O muhabbet meydana gelirse,  Hak’ka alim olmaklık tecellisi meydana gelir.Demek oluyor ki ahlakın tarifinde, kısaca bugün yeni yapacağım tarifte, ahlaka göre aşk, Hak’ka alim olmak demek ve Hak’kın evsafiyle, ahlakıyle ahlaklanıp, sayılı nefesini o şekilde tüketmeklik zevkine malik olmaklık tecellisi demektir.Bişey anlatamadık galiba?Yani tekrar edeyim cümleyi.Ahlaka göre aşk,insan şöyle asude kalırsa, … ibret al,çeşmi basiretindeki gaflet perdesini kaldır,uyan bakalım,sedayı enfüsisini içersinde sessiz sözsüz, bizsiz sizsiz,konuşan vücudune geldiğini tadarsa evvela aslına arif olur.Ona arif olunca,o aslının evsafına ve ahlakına vakıf olur.işte o evsafa o ahlaka vakıf olmanın adına aşk denir. O vakit kendi kendine sual sorar. Der ki bu varlık bana kendimden mi geldi? Kendinden gelmediğini idrak eder,çünkü bütün hadise ona kendisinden bişey gelmediğini gösterir.o vakit aslına vakıf olmak tecellisi başlar.Her hadise kendisine, kendisinden gelmediğini anlatır ona.Bugün en zeki bir adam, en fatin bir adam her şeyiyle kendi kendisine güvenen bir kimse,istediği şekilde bir kadınla evlensin istediği şekilde bir çocuk yapabilir mi? Rengi böyle olacak,gözü böyle olacak,bu kadar müktesebatı ilmiyesi olacak,şunu belliyecek,şu olacak,bu olacak,şu kadar boyda olacak,bu kadar sene yaşayacak. Haddine mi düşmüş? O yaratırım maratırım der ama en ufak hadisenin karşısında ne kabrin kapısını kapayabilir,ne de serden aczi giderebilir,ne istediği şekilde bir insanla evlenir, istediği şekilde bir çocuk yapabilir,e o halde ne diye sen can yakmaya kalkarsın, sen acizsin,zavallısın, kafanı yere vur aman de.Mahlukat denilen bu kainat,Hak’kın varlığından görülen bir takım fani suretler.Bunu çok eskiden, hem yazmışız hem söylemişiz. Bugün de aklıma geldi tekrar ediyorum. Bugünkü konuşmamın esas noktası bu cümle. Bu mazahir nedir,bildiğin bilmediğin varlık nedir,şu kainat nedir, sorulacak olursa, bunun cevabı, bu kainat,bu varlık, Hak’kın varlığından görülen bi takım fani suretlerden ibarettir.Bi zatihi vücudu yok,kendi kendine durmaya ait bir kabiliyeti yok.Öyle bir varlık değil. Kendi kendisini yapabilen bir varlık değil.Kabil, fail değil.mıhtar, mastar değil.mazbaa, tabi değil,matbuat, fani değil. Anlatamıyor muyum. Öyle gidiyor. Bunu zevk edinmenin neticesine de ahlak da aşk deniyor.Bundan da insanda bir zevk hasıl oluyor,o zevkin adına da ahlak deniyor.O ahlak adama ne yapıyor, işte o kudretin varlığından görülen fani boşluklara, kudret tarafından tarif edilmiş olan bir ahkam var sen aslını inkar etme,o ahkamı da inkar etme,aslını inkar edecek olursan kendini de inkar etmiş olursun, zavallı olursun,ahkamı da inkar edecek olursan acze düşer,çalışırsın çalışırsın çalışırsın musluk kısılır bir türlü huzura kavuşamazsın.Mesele burda.Hemen hemen her hafta tekrar ettiğimiz gibi, bugünkü beşerin irfan yükü, bilgi yükü,fen ağırlığı,san’at kesafeti,gözleri kamaştıracak kadar kabarmıştır.Bu büyük varlığın karşısında beşer,şöyle bir geniş bir oooh demeklik hakkı vardır değil mi ya?bilakis nefes alamıyor,nezihe konuşmayalım.Bütün dünyada genede, belli bugün küre üç milyar insan besliyor, belki üçbuçuk milyar besliyor, fakat ekseriyet itibariyle bu milyarların heyeti umumisi yarın ne yapacağız diyerekten tir tir titriyor.Huzur bu mudur?Bu kadar ilim bu şeyi mi verecekti?Bu kadar fen, bu ağırlığı mı verecekti? Yoksa beşerin kalbinde bir rahatlık mı verecekti?Niye bunun raporu verilmiyor?Niçün beşer, gözüne batan, o gaflet gözüne batan çörü çöpü atmıyor. Nedir o tefrikalar, Nedir o perişanlıklar? Niçin kalpler insanlarla birleşmiyor? Birleşmedikçe Allah huzuru vermez,rahatlık olmaz ….
                                                                              -2-
Rahatlık denilen şey bir madde değil ki  sen onu elinle yapabilesin de, bir fabrikada dökesin de yahut bir çok eçhizeyi bir araya getiresin de ihtira edesin şunu birleştireyim bunu bunla yapayım bir halita yapayım da meydana çıksın öyle bir şey yok.O yalnız kudrette o. O nu ortaya koymamış.”Ben vereceğim” demiş. Nasılda istediğin şekilde bir çocuk meydana getiremiyorsan, istediğin şekilde de bir rahatlık insanlığa veremezsin.Ona imkan yoktur. İstediğin şekilde bir çocuk meydana getirebiliyor musun?Hadi bakalım en zeki bir adam çıksın. En fatin,en güzel, en şöyle kendisine güvenen bir adam,en istediği şekilde bir hanımla evlensin, istediği şekilde bir çocuk yapsın. Boyu böyle olacak,eni şöyle olacak,gözü şöyle olacak, bu kadar muktesebatı ilmiyesi olacak,şu kadar fenne sahip olacak.Hayır hayır. Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).(Ali imran, 6) “Ben kendi özelimle o boyayı boyacağım” azizim diyor. Seni suni ilahi fabrikama tezgah yaptımsa, kendi zatıma da şey yapmadım ya.Onu ben boyayıp çıkaracağım.Rahatlığı da beşeriyete ben vereceğim. Sendeki gördüğüm istidatlar nispetinde. Sen gaflet gözüne batan çöpü atmadıkça, ben senin gönlüne rahatlık vermem.Beşeriyetin fahri ebedisi, “mekarimi ahlaki itmama gönderildim” diye kendisini takdim eden mürebbi-i ukul olan zatı ali öyle buyurmuş.Ey insanlar diyor,Ey fikri iz’an sahibi bulunanlar,uyanınız,ibret alınız,açınız diyor,gönül gözünüzü açınız. Mahlukat içinde mevkinizi seçiniz.Kudret sizi kendisine muhatab yapmış siz cemali sübhaniyi temaşaaya gelmişsiniz. Ne vakite kadar böyle acayip şeyler görüp de göçüp gideceksiniz.Ne vakit siz bir Hak ve hakikatı temaşaa edeceksiniz?Edemeden mi gideceksiniz? Yazık günah değil mi?Size en adii ikramı akıldır diyor. Akıl kudretin büyük bir ikramıdır amma diğer ikramı yanında en ufak bir ikramıdır.Aklın tarifi nedir?Nefsi mağlub eden kuvvenin adına akıl derler.Yeni tarif yapıyorum.Eski konuşmalarımızda hissin galatlarını tashih eden kuvvenin adı akıl, meçhulden malumu çıkaran kuvvenin adı akıl, Bugün yeni koyduğumuz tarifte de Nefsi mağlub eden kuvvenin adı akıl. Sende eğer nefsini mağlub edecek kuvvet yoksa , henüz , ahlaka göre o kudretin en büyük bahşayişi olan nimeti akıl tam değildir. Nefse mağlub oldun mu akıl noksanlığı vardır. Akıl noksanlığı, beden noksanlığına benzemez.Sonra bu akılda bir yere kadar gidiyor. Malum ya eski konuşmalarda dedik ki insanın iki yüzü var,bir yüzü alem-i hilkata çevrilmiş,bu gördüğümüz, bu işte bu mazahir, bu şuhut alemi, dünya filan,bir yüzü de alem-i hilkatte.. şey kudrette.alem-i hilkatteki olan yüzüne akıl verilmiş.orada işe yarar. Alem-i kudrete gelince orada akıl tıkanır kalır.Orada ne lazım? Orada işte biraz evveli tarif ettiğim aşk ile iman lazım.Yoksa her insan bu aleme yüklü olarak gelmiştir.Ve her insan bir saadete kavuşayım niyyetiyle çırpınır. İnsan ise. Ve onun içün o yükü taşır. Yükü kendin taşıma.Yükü ver iman taşısın sen niye taşıyorsun? Yükü kendin taşıma,güzel arkadaş tedarik et hayatta.Nedir o güzel arkadaş bilir misin?efalin,iyiliklerin,insanlığa yapmış olduğun hizmetlerin.En birinci dostun dahi seni kabre kadar götürür. Naapalım buraya kadar gelebildim der ondan sonra döner.Seninle beraber gidecek olan yalnız hayrındır.O girer kabrin içersine.Kabirden sonra arkadaşlık yardaşlık yalnız ahlakınla gidersin. O dur o. Kaç tane dostun var, kaç iyilik ettin,kaç insana karşı lazım gelen muhabbeti, lazım gelen insanlığı  meydana getirdin, var mı hesabında. Yoksa bugünden itibaren başla.Yoksa, kudretin öyle tecellileri vardır ki adama yoku var suretinde gösterirler.Güya insan var mı zannediyorsun. Varsa, deden nerde , yoktur ama var suretine hepimiz çarpışırız.Öyle muhteşem öyle muazzam gözükür ki azizim kudret öyle makirdir ki, fatır o kadar büyük bir makirdir ki konuşmanın, birinci konuşmasını geçen konuşmada yapmıştım, şimdi devam ediyorum. O mekri anlatıyorum sana.Baki, hiç yok olan birşeyi o kadar muazzam bir varlık şeklinde bizim gözümüzün önüne getirmiştir ki nece kalpler yıkılır, nece evler söner,nece canlar yanar,necee hayvanları utandıracak kadar cinayetler itikaf edir,zannedersin ki bir varlık vardır.Var mıdır sanki senin muhteşem tanıdığın varlık?Varsa nerde deden? Nerde dedenin babası, nerde daha maziye doğru dön. Hiçbirisi yok ve sen de yoksun.Dün bugün içün rüya olmuştur.Bugün de Yarın içün rüya olur.
                                                                                              --/-

                                                                                              -3-
O halde dünya,hakikatte helaktedir.Seni onun üzerine oturtmuş,gel sen helake beraber gitme,sen kendini ver Hak’ka da senin suretin  ne olacaksa olsun,siretin Baki ile baki kalsın. Ama o bir muhteşem varlık gibi geliyor.Hayali hakikat zannedip de,nafile ömrünü beyhude harcetme. Sayılı nefes öyle kolay bir şey değildir,bir tekini verip de ikincisi gelmezse ne kadar çırpınır bir insan bilir misin?O bize bedava verildiği için farkında değiliz.O sayılı nefes var ya hani onun bi.. nasıl anlatayım.anlarsın halimden anlatış tarzımdan.O gayet sert edalı mevcudata nazarı hakaretle bakan bir insan tasavvur et.Nefesin birisi gelmediği dakikada o dik kafa birdenbire düşer.En tecavüz edici bir insan dahi yanında olmuş olsa,aman diye elini açar o dakkada.Ya.. kudret bunların dersini kaçırmıştır.Binaenaleyh bu kadar kıymetli olan bir şeyi,bedava harcetmek doğru değildir.Hayali hakikat zannedip te nafile ömrü beyhude harcetmek aklın karı değildir.Onun için ne diyorlar aklı tarif ederken. Akıl, nefsi mağlub eden kuvvedir.Kim ki nefsini mağlub edememiştir,taammüm akıl değildir ahlaka göre.Hangi dili , Allah çene kemiklerinin içersinde un ufak yapmamıştır.Gösterebilir misin ki bana bir dil çene kemiklerinin arasında un ufak olmamıştır.neden mahmur olursun?Gafil,dalgayı köprüyü görür de deryayı görmez.Tozu toprağı görür de o tozu toprağı kaldıran rüzgarı görmez.Bunların hepsi,kudret tarafından insanlara,yarın büyük huzurda toplanacağını,en büyük burhanlar ve netice itibarı ile gelin perdei gaflet açılmadan, kudret elden gitmeden,zamanı fırsat bilin,serda-i muazınız için zatı zaire toplayın.Eli boş gelmeyin.İyi bir arkadaşla gelin.En dostun seni nihayet kabrin başına kadar getirebilir.Öbür tarafta ayrı gider.Ha bir hazreti insana mülaki olursan,o sana gönlünü verir o gönülle beraber gidersin o ayrı. Fakat biz şimdi suret konuşuyoruz.Masalar,kasalar,cahlar,debdebeler,tantanalar,bunlar nihayet oraya kadar gelir,ondan sonra,Allah’a ısmarladık der naapalım buraya kadar derler.unutur geçer giderler.Öyledir o.Öyle olmuyor mu?Oraya kadar getiriyorlar,orda bırakıyorlar.Dönüyorlar sonra.O bağırır filan içindesin filan amma,asıl içinde işte dünyada yapmış olduğun kim, niyse o içinde o,o sağlam.O içerde,beraber,  e ne malum vücut bulurmu ki o gün.tabii ne malum var mı ya, kudret bunun dersini kaçırmış artık.Bu asırda bunların inkar kapısı kapanmış.Burda konuşuyorsun,Amerikada dinleniyor.Dünyanın her bir ucunda tamamen demek vücut buluyor.Vücudu olmasa, Amerikada yahut dünyanın herhangi bir bucağında konuşulan bişey sen burada dinleyebilir misin?onun vücudu var ki sana geliyor.Nasıl sesin, sedanın vücudu varsa efali harekatının da vücudu var. Kudret her an filimini alıyor.Yirminci asır, kudret kapısını böyle açmıştır,inkar kapısını kapamıştır.Hiç mazeret kabul etmez.İnsanlık yolu tamamen açıktır.Buyrun diyor.”Acaba” kalkmıştır zihinlerden.Öyle değil mi ya?Kendi, hindistan cevizi kadar muhafazanın içersinde cevheri akin diyerekten tavsif etmiş olduğun varlık,acaba eczanede mi satılır,bakkal dükkanında mı bulunur,nerededir, kabili vezin midir, rengi nedir, efendim dimağı, müzesi … sayfa numarasını göster bana. Köylüye karşı ampulden konuşmaya benzer o.Orayı bırak,Nedir o bana gösterebilir misin cevheri akini, neylen gösterebiliyorsun, afarını gösteriyorsun….yapmış olduğun icraat ile ha,bu bir aklın bu bir zekanın,bu bir varlığın neticesidir diyerekten hüküm veriyoruz. Ha kendi hindistan cevizi kadar muhafazanın içersinde ne efendi malın olmaksızın ,Kudret tarafından,Fatır tarafından sana ikram edilen bir varlıkla,ihtira ettiğin şu şerit parçasının içersinde,bir hafta evvel söylediğini,bir sene evvel,bir sene on sene evvel söylediğini,şu anda sana tekrar iade ettiriyorda,Kudret bu fezada seni filmine almıyor mu?Bunu bedava mı yaptırtmıştır.Yarın kafana vurmak için, senin elinle de sana yaptırtmıştım.Sen aciz kafanla yaptın da, bunu tuttun da, Ben Allah’lığımla tutamadım mı?  İnkar kapısı kapalı.Yalnız Keremi büyük de,rücu ederse, kendisini kabul ettirebilirse,bir kırık kalp tamir edebilirse,Hak öyle diyor, “Benim adresim semalarda göklerde değil,kırık kalplerdedir.” Olabilir de bir insanın gönlünde yer alabilirse, kendisinin yapmış olduğu çirkinliklerini onun hatrı içün silerim, ona da unuttururum.Güvenilen nokta budur. Yoksa o çekilmiş olan film tamamı ile verildi mi zaten insan kendi kendine başlar, “ben mahvoldum” demeye.Kendi numarasını kendi bildirir.
                                                                                              --/-
                                                                                              -4-
Hulasa, insan bu suretini değiştiremez ama,siretini değiştirmeklik imkanını kudret kendi eline vermiştir.Siyah gelmiş zenci,kendisini beyaz yapamaz.Mavi gözlü adam,kara gözlü yapamaz.Siyah gözlü adam,ela gözlü yapamaz kendisini.Suret öyle verilmiş,fakat siretini değiştirebilir mi, ona karışmıyorum diyor.Onu bıraktım ona. İsterse çok güzel gelir,isterse çok çirkin gelir. Şu üç beş günlük hayatın içersinde bunların hepsi .azcık,üç beş günlük şeyin içersinde.Evvela yalanı at,sonra ne yapayım. Hasedi at. Mevlana öyle demiş,ne güzel misal getirir O, “Oku dedenin kitabını oku” ne muazzam.Hased,der ki O , “Sen hiçbir şey yapmadım hayatta” dersin, der,”en büyük kötülükleri yaparsın” der,mesela der, hiçbir şey yapmasan dersin ki der , birisini ayıplarken “şundan da mı aşağıyım” bana bu layık görüldü, filancadan da mı ben daha aşağıdaym. Bunu hepimiz deriz.Bu bir hased değil de ya nedir der.İşte iki alemin de azabı sendedir.Talihsizim  benim niye rızığım bozuk gitmiş,Ben şundan da mı aşağıyım dedin der,iblis de böyle demişti der,iblis olmasındaki sebep “ben ondan da aşağı mıyım” dedi, iblis oldu der, sen her gün iblis oluyorsun der. Tabi zor,ahlak mefhumu üzerinde. Ya kimseyle meşgul olma.Hayyy…Hased,bütün ayıpların üstünde bir ayıp diyor.Öyle tarif ediyor.”Ben şundan da mı aşağıyım” dedin diyor,sen daha ne ayıp arıyorsun kendine diyor.”Daha başka ayıp mı arıyorsun sen” diyor.İblisin sıfatıyla sıfatlanmışsın diyor.daha ne ararsın.”İblis, Hak’kı tanımıyor değil di ki” diyor.Öyle. Bi secdesi var iblisin, kırkbin sene sürmüştür.Kırkbin sene secdede durmuş azizim,kırkbin sene, fakat bir sözüyle kovulmuş geçmiş gitmiştir.Kolay iş mi o kırkbin sene.”Ben ondan aşağı mıyım” dedi,kovuldu. Hz. Ömer onu, insanlar acayiptir,belki sizin tuhafınıza gider fakat ben sizi,şöyle manaya gönül vermiş.Maddenin kesafetinde kalmış tanımıyorum da...Maddenin kesafetinde kalan insan, benim bu söylediğim sözden bişey anlamaz.Onunla da konuşma şekilleri var ya.. Manaya gönül vermiş,yetişmiş insan nazarıyla konuşuyorum.Öyle,öyle konuşuyorum.İblisi yakalamış,İbliste, temessül etmek kudreti var.O kudretini onun elinden almış.Ömer bu, alır.Ömer alır.Neden alır, e insan gönlünü bir yere bağlar,kendisinde kendisine ait vücut kalmazsa, mal sahibi gelir,gelince her şey olur.değil mi öyle.o ne demek o, bari anlatayım.Bu vücut senin mi? Sen benimlensin.Fakat idrak eder de senin olmadığını anlarsan.Senin ise ihtiyarlama.Senin ise acze düşme.Yıpranma.Gelmede, gitmede ihtiyarın olsun.Bunların hiç birisi yok.Hiç birisi yok.Edep bazan müsaade ediyor,alemi ten yapmış seni o tene can yaptığından dolayı,insan demiş.Bütün mevcudatı bir ten tasavvur edersen,o mevcudatın,o tenin de canı sensin.Onun içün kıymet alıyorsun.Buna karşı bir teslimiyet istiyor.”Olmasa kibr ile riya, sensin ol beyti kibriya” İnsanı yıkan iki şey,biri riya,biri benlik.”Olmasa kibr ile riya, sensin ol beyti kibriya”bu ikisi yıkıyor adamı.Şimdi, çok defa misal getirdik ya,iyi yüzmek bilmek ne demektir?tarif ederler,işte şöyle kulaç atacak,şöyle arka üstü duracak,ellerini şöyle tutacak.Hayır, hayır.O değil.İyi yüzmek demek, denize kendisini iyi teslim etmek demektir.Ama o belki yüzen de farkında değildir.Yüzmeye alışan adam denize kendisini teslim etmeye alıştı mı yüzmeyi öğrendi.Denize kendisini teslim etti mi, deniz böyle tutar adamı.Bi parça vücuduna sahip olsun, dibindedir.İnsan da tamamen Kudrete kendisini teslim etti mi, Allah böyle tutar.Onun karşısında bir parça “ben varım” dedin mi. Gidersin.Zaten gitmelerin hep neticesi budur.Şimdi mesela Ömer onu tutmuş diyoruz. Tutar O. Neden?Çünkü sen ara yerden çıkınca,bunun asıl sahibi var. Orta yerde bırakır mı?Sen bunu tamamen O na teslim edince.O kadar Sahiptir, O kadar Gayyur dur ki.O kadar hesab ederki, şöyle noktasını bırakmaz.Hüda o kadar zariftir,o kadar sahiptir.Mesela bazı insanlar her şeyin kabasını, “canım,kaba oluversin,oluversin noolacak”yok. Hani derler ki,”ölümlü dünyada şu şöyle” öyle bişey de yok.Öyle de değil.Emir öyle ya, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanın,Allah’ın sıfatıyla sıfatlanın.”Allah’ın ahlakında, Allah’ın sıfatında,Allah, güzelliği çok sever.Zerafeti çok sever.Tabiata bak,ülfete bak,rengarenk çiçek yapmıştır,sevmese yapar mı.Evet,sen hangi tarafına baksan bir  insan durur böyle,kabalık yok.Beşeriyetin Fahri Ebedi ‘si der ki “O kadar şık olunuz,o kadar zarif olunuz ki cemiyeti insani içersinde, sizin isminiz, adresiniz sorulmadan bana ait olduğunuz bilinsin.”Biz de onun tersine olarak,öyle biliniriz. Tersine olarak biliniriz.Kısmetimiz yok.                          --/-
                                                                                    -5-
Nerden girdim buraya unuttum diye sor. Şuradan girdik,yine hatırlatıyım size.Malın sahibi kim? O.Sen,ben yok, O var dedin mi,derhal burdadır O.Bırakmaz orta yerde.Sen sahip olduğun içün orta yerde zelil kalırsın.Sen sahip olduğundan dolayı,orta yerde zelil olursun.Sen ara yerden çıktığın an, yook bırakmaz.Hiç bırakmaz.Şimdi bu gibi insanlar mesela Ömer görünce iblisi tutmuş.Onun vücudu yok ki,o ara yerden çıkmış Orda tutan yine Kudret.Bağlamış, Seni diyor rezil edeceğim diyor. Çağıracağım bütün kainatı,sen insanlara çoook, çok eza ettin.Fakat iblis demiş; Ömer, o kadar konuşma.”Sen birisine tesadüf ettin.sen nefsi natıkayı kainatın kalbinin nazarına geldin.O göz seni ihya etti.Naapalım senin kısmetin varmış.Sen ona tesadüf etmezden evvel,ben senin putlar önünde tapındığını bilirim.Fakat sen benim kırkbin senelik secdemi bilir misin?Benim bir secdem var yalnız kırkbin senelik acı bana acı” demiş.”Sen iltimasa uğradın,birisi seni tuttu,böyle oldun.Ben senin eski halini bilirim.Fakat,sen benim eski halimi bilir misin?” “İblis defol” demiş çözmüş atmış.Buraya nerden girmiştik?Tabi. O kadar muazzam taatı, taabbüdü varken,bir hased,yaktı,yıktı,mahvetti gitti.Beşeriyeti de yıkan o dur.Onun içün aklı daima asayı hakikat yapmalı,gaflette kalmamalı.Dedik ki akıl vermiş Kudret,Nefsi mağlub etmek içün. Kim mağlub etmişse akıl ondadır.Onun için akıl,asayı hakikat olursa…bir söz oluyor, mevzuyu kaybediyorum.Ve yoruluyorum.Sıhhatım da iyi değil.Şimdi de keseceğim.Asayı hakikat,hakikat sopası yapacaksın aklı.O vakit gaflette kalmazsın.Gaflette kalanlar,karanlıkta kalanlardır.Karanlıkta kalanlar,gaflette kaldıktan sonra karanlık ile aydınlık müsavidir.Farkı yoktur.Niçün müsavidir.Uykudadır.Uykuda olan adam için, aydınlık karanlık var mıdır?Var mı, bir adam uyurken,karanlığın aydınlığın farkı var mı?Uyuduk.Yok.İki türlü uyku var.Birine hilkat uykusu derler, gece uykusu.birine de  gaflet uykusu derler.Hilkat uykusuyla uyuyan işte herkes istidadı,yaratılışı nispetinde beş saat,altı saat,sekiz saat,on saat,nihayet uyanır ona hilkat uykusu denir.Bir de gaflet uykusu vardır ki Kudret muhafaza etsin.İnsan geberince uyanır.O vakit çok fena olur.Ondan vaktiyle uyanmak lazım.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.


“Kendini yaratan güçle aranda hukuk tesis et.”
“Başkasından duyduğunula değil kalbinden gelenle amel et”
“Gölge avcısı olma”
“Yoku var gibi görme”
“Yanlış hareketler yapan suyun üzerinde duramaz”
“Ben insanların hatasını gören gözlerimi kör ettim” Hz.Mevlana
“Utanmak dinin yarısıdır.””Kimsenin olmadığı yerde bile kendinden utan”

Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun).(Maide 54)
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.











3 yorum:

emeği geçenlerden Hakk razı olsun..

HİZMETİNİZ KABUL OLSUN TEŞEKKÜR EDERİZ.

Bu hizmeti yapan sizlerden Allah razı olsun. Bu vaazları kitap olarak da basar mısınız?

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017