Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

158. Kaset

Kaset:158  3/6/1962 (Düzenlenmemiş Metin)
Ruhunda muhabbet ne vakit tecelli eder? Ne vakit kendi vicdanında “ebed” sedasını duyar, o vakit ruhunda muhabbet hasıl olur. Ruhunda hasıl olan muhabbete aşk, nefsinden hasıl olan muhabbete de şehvet derler.Fakat örf,  bunun ikisini karıştırır da nefsinden doğan muhabbete de aşk der o ayrı, biri fanidir, biter ,tükenir. Biri ebediyete götürür. Biri sureti ile kaimdir o şehvettir, biri sireti ile kaimdir o aşkdır.Biri, manasına taalluk eder, biri, maddesine taalluk eder.Fakat beşeriyetin bir kısmı bunun farkında değildir.Eğer aşk, surete olsaydı o terk olunurmu idi?Değil mi? Bakıyoruz ki,zannederiz ki surete, filanın neresini sevdin? Kaşını,gözünü,şusunu busunu her neyse.herkesce tecelli eden bir an vardır ama bir an geliyor, o kaş, o göz,o madde kendisinde mevcut olduğu halde terkediyosun. Demek ki o bir ayine imiş, oradan gözüken birisi varmış amma sen onun farkında olmaksızın gönlünü başka bir yere alakalandırmışın, hatada bulunmuşun.Onun içün ahlak der ki,”hakiki maşukunu ara bul, surette kalma” der.Bilmem anlatabildik mi?Onun içün hakiki insanın karı,yarının didarı olacaktır der.İnsana tam  yar  kimdir,ya Hak’ da fani olan Hak ile Hak olandır, ya Hak’kın kendisidir.Ondan madası ağyardır.Yar ın tarifi bu. Yar kime derler? İnsana hakiki yar kimdir?Ne annendir,ne babandır,ne evladındır,ne kardeşindir veyahut bunların hepsidir.Aranılacak şey, kim ki Hak’ ta kendisini gaip etmiş,Hak onda tamamı ile tecelli etmiş,ya o dur yar ın ya da Hak’kın kendisidir yar ın.Zaten onun ikisinin arasında bir tecelli farkı vardır.Ölçü vardır şimdi, bunları söylüyoruz amma hariçte tatbik edildiği vakitte,bir insanın ruhunda muhabbet hasıl olduğunda kendisi nasıl anlayabilir?misali verirsek uzayacak, söyleyeceğimiz şeyler kalacak.Bakalım.Yine hulasa edelim konuştuklarımızı.Ruhta hasıl olan muhabbet,nefiste hasıl olan muhabbet.Bunu iyi bilelim. Demek ki vazifeden doğan ahlak,bir de aşktan doğan ahlak var. Acaba bizim ecdadımız,bunun hangisi ile alakadar idi. Şu ilmi, cehli gördüğü yere ilmi,zulmü gördüğü yere adli,inkarı gördüğü yere imanı vakfeden bi dedemiz var ya.Manaya gönül vermiş,vicdanında ebed sedasını duymuş,Beşeriyetin Fahri Ebedi’sini sertacı ittihaz etmiş bu insanlar. Onlar, aşktan doğan ahlakın salikleri idi.Ama bu gün biz beşeriyette,bizim için vazifeden doğan ahlak da öpüp başa konulacak bişey.Tabi ötekisi daha nurun ala nur.Malum ya, işte bu gün dünya, mevzii konuşmayalım, bütün dünya beşeriyeti inlemekte.Değil mi? Ne masası olanın huzuru var,ne kasası olanın huzuru var,ne cahı olanın huzuru var,ne bunlardan hiç bişeysi bulunmayanın huzuru var. O kalp aleminde bir. şey yok.Sekine yok.Halbuki biz bu aleme yalnız, yemek ,içmek,yatmak içün mü geldik?Hayvan da yer içer tenasül eder,insan da yer içer tenasül eder,aramızda bir fark yok mu?Neden beşeriyet bir çok şeyde tali telakki ediyor da vicdanında inkişaf başlamıyor?Niye vicdanın kaşifi olmuyor?Beşeriyyet, 

Bidayeti tarihinden bugüne kadar,yani bu günkü halindeki vaziyetteki tecellisindeki itimatsızlığı hiçbir vakit yaşamamıştır.Bu gün beşeriyetin inlemesindeki şey,birbirlerine bu kadar itimadı olmadığından dolayıdır.Senin bana itimadın yok,benim sana itimadım yok.Nasıl rahat edersin?Neden kalktı bu itimat,bütün dünya üzerinde.Ama bir milyar liran olsun yine rahat edemezsin çünkü neden? Bana itimadın yok. Ben de edemem neden? Sana itimadım yok. Burasını aramıyo insanlar,semaya çıkmaya çalışıyor.çık güzel,iyi bişey  amma ,burayı rahat ettirebilecek misin?Arşa çık istersen. Eski konuşmalarımda söylediğim gibi,dünya hiçbir vakit hiçbir zaman bu kadar mebsus servete malik olmamıştır.Dünyanın, bu günkü parası kadar,hiçbir vakit paraya sahip olduğu zaman yok.Fakat bu kadar geniş servete malik olduğu halde  yine rahatı yok.Bunu kaybetmesindeki illet,ahlakın bir mebde i fıtri oluşunu idrak edemeyişinden dolayıdır.Ahlak, ne ilimdir,ne fendir,ne san’attır.Fıtratın mebdeidir. Bu mebdei kaybetmiş onun içün inliyor.Sen ne kadar fen de tali edersen et.Ne kada san’atta gözü kamaştıracak bedayi ortaya korsan koy,ne kadar ilimde akla veleh verecek şekiller icat edersen et,fakat mebdei fıtrat olan ahlaka sahip olmadıkça imkanı yoktur rahatlığın.İnsan  namını taşıyan, Kudret’e muhatap olarak meydana gelen. Allah, mevcudat içersinde insana vermiş olduğu kıymeti hiçbir şeye vermemiştir. Bi defa kendisine muhatap tutmuştur.Naib i Hak kılmıştır.Ruhu mevfur ile tekrim etmiştir.Kerremna tacını giydirmiştir.Konuşma hakkını vermiştir,”Konuşturan”, bir gün kendisi ile konuşacaktır.İrade sıfatını vermiştir. Bir çok sıfatları var,bir çok isimleri var, bunların hepsinlen mücehhez ol demiştir.Bu “insan” namını taşıyan varlık, fersude bin matahın ,bakasız bir daimetin devamı içün birbirini boğmaya mı gelmiştir?Yaradılışındaki gaye nerde, çalışış tarzı nerde.Dünyadaki hayat hasretle geçiyor, ahiretteki hayatı da hüsran ile geçiyor.Bıraktığın anda, kötü bir şöhretten ibaret kalıyor. İnsanlık bu mudur? Dünyada hasretle yaşa,ahirette hüsran ile yaşa,gittikten sonra da bıraktığın şöhretin nihayet bir kötüü şöhretten ibaret kalsın.Bu değil insan. Bunları düzelten şeyin adına ahlak derler.Kısa kısa tariflerini yapıyorum.Bilmem anlatabiliyor muyum?                                                                                                                                    -2-
Ruhunda muhabbet hasıl olan insanda üç haslet bulunur;konuşurken atlamıştım.Ölçüsü bu,herhangi bir nesnede herhangi bir hadisede ne olursa olsun “karar Hak’ka aittir” der.Hak’ka kararı bıraktığı dakikadan itibaren büyük yükü birdenbire atar,katiyyen mükedder yaşamaz,kattiyyen mağmum yaşamaz,katiyyen yeis içersinde bulunmaz niçün?”Karar Hak’ka aittir” diyor.İkinci  hasleti; herhangi bir nesnede,herhangi bir hadisede anınla karar verir.Hak ile karar veren aşk ile muhabbetle tecelli eder.Üçüncü; her nesnede andan razidir.Musibet insana neden gelir? Hak’kın rızası olmadığından dolayı gelir.Hak’ka razi olana bela geldiği vakitte bal olur.O rıza da kendisini göremeyene bela geldiği vakitte musibet olur,inim inim inler.Bu üç ölçü ile kendini yokla.Demek oluyor ki, yine konuşmanın bidayetine geliyoruz. Ahlak mevzuu,doğrudan doğruya insan mefhumu ile alakadar.Konuşmanın ruhunu insan teşkil ediyor.İnsan kadar da tarifi güç bir şey yok.Zor tarif edilir.Zahirde elli altmış kiloluk kan ve kemik torbasından ibaret gibi görünür.İç alemine girdiğin vakitte bütün mevcudat kendisinde habbe gibi kalır.Nasıl tarif edeceğiz?Bu aleme sevkedilmiştir,elbette kendisinden bir şey beklenir değil mi?Hiç birimizin buraya gelmekte, dünya denilen bu sahne i belvaya, dirliği kısa, ikbalide Huda ,idbarında fecia gizli,zahirde bal gibi tatlı,içinde semmün katil var.Gölge avından ibaret bir hal.Öyle değil mi?Nasıl gölge avı? Öyle canım. Kaç yaşındasın? Elli. Koy ortaya bakalım bişey,bişey koyamazsın. Ne konabilir?Altmış. Koy ortaya bişey. Yok. Kudretin en büyük mekridir işte.O semayı deler gibi bakan,yeri ezer gibi basanlar,iyi düşünecek olurlarsa,o bastıkları yer ya bir aslanın göbeği,ya bir dilaranın yanağıdır.Yer adamı yer. Orta yerde bişey yok.Ya gölge avı değil de ya nedir ya? İnanan da inanmayan da kendisine çalışmaz. Kudret,”Benim her şeyin sahibi” der,daima kendisine çalıştırır ve elindeki müfredat programı bittikten sonra,”çukuru doldur bakalım” der.Herkes böyledir,kim olursan ol.Efendim ben kendime çalışırım,ben yaratırım,hiiiç kimseyi şeyetmez,öyle bir açılmış pazardır ki burası inanan da, inanmayanda herkes hepimiz O na çalışırız.Vermiştir eline bir müfredat programı, çalışır,çalışır, bittikten sonra “hadi bakalım”der. Fakat işin kokusundan anlayamıyoruz.Tıkalı iç burun,dış burunda değil ki iş.Her şeyin rayihası o şeyin zatına delildir,kılavuzdur,fakat bu rayihayı,o kokuyu duyacak burun yok.E bu açık bir hesap olduğu halde,bu meseleyi halletmek için düşünceye de hacet olmadığı halde niçin birbirimize sarılamıyoruz?Neden sevmiyoruz birbirimizi.Ara yerde bir yabancılık yok ki.Vücut, bir vücude münhasır.Neden acaba sevemiyoruz? Bütün varlık,bir emrü künfekan ın merkezinde döndüğü halde,neden birbirimize buğz ile,can yakmak ile,yalan söylemekle muamele ediyoruz?Bütün mevcudatın hazinesi olmuş insan.Henüz vicdanındaki infialatı ve tahavvülatı keşfedemiyor.Ne tuhaf şey.Onu keşfettiği gün iş hallolacaktır.Yoksa esrarı tabiatı elde etmeklik vaziyetine gelmiş,eftarı mevcudiyeti tecessüs tırnaklarıyla parçalamaklık cüretini göstermiş,….lahuta kadar korkmadan neler neler yapmaya başlamış,bu kadar mütenezzih,büyük malumatın hazini olmuş,kendisinde toplamış hazinesi olmuş,fakat o vicdanının infialat  ve tahavvülatını henüz keşfedecek bir hal elde edememiş.Ne kadar acı.Düşün sen bi defa, kolay bişey değil.Garip bir muamma.Herkesin ağzında insan hakları,insan hakları,insan hakkı filan,dedene göre yalnız “insan hakkı” tabiri kullanılmazdı,”her zerrenin hakkı” ara yerdeki fark bu.Her zerrenin hakkı.İnsan hakları, ancak marifet ve ahlak ile kaimdir.Marifet ve ahlak ile kaim olduğundan dolayı,hukukta hürriyeti sevenler,ebediyete ve manaya iman edenlerdir.ebediyete ve manaya iman edilmedikçe, ordan alınacak nur ile kendisi  tenevvür etmedikçe,kağıttan gelecek bilgiyle değil,oradan gelen bir ışıkla kendi ışıklanmadıkça,ne insan hakkı meydana gelebilir,ne hayvan hakkı meydana gelebilir,laf olur.Sen beni aldatırsın,ben seni aldatırım.Sen kendini mensi ve mühmel,yani unutulmuş , terkedilmiş,bir yere atılıp da kalacağının haricinde bir manaya inanmadıkça,evet benim gelişimde gidişimde ihtiyarım yok,ben ne kadar aciz bir vaziyette gelmiştim.İnsan kadar kuvvayı muhtelifenin tesiri altında kalan hiçbir mahluk yoktur.Muhitin tesirinin kuvvetinde kalırsın,ridanın tesirinin kuvvetinde kalırsın,öyle oyuncak bir hale gelirsin ki meğer ki hazreti insan ola.Bu kadar şeylerin içersinde itikadın,şunun,bunun tevzinat içersinde bulunan bir insan,nasıl olurda manaya,ebediyete gönül vermeden insan hakkını meydana getirebilir?Gelir mi o insan hakkı meydana?O mana verilen zevk kendi gönlünde bulunmadığı zaman,ihtirasatı nefsaniyle kabarmış olan bir adama,muazzam bir varlık geldiği vakitte,nefsini çiğneyecek de “burda bir can vardır”diyecek, ona mı imkan var?Elbette kasaya sarılacak,sana sarılabilir mi?Onun fevkinde bir varlık bulacak,onun fevkinde bir aşk bulacak ki,onun gözünde başka türlü gözüksün de sana sarılabilsin.İşte beşeriyet onun içün sarılamıyor ve sarılamaz.Ne kadar dünyanın büyük kafası bir araya gelirse gelsin,ne kadar muazzam bilgiler bir araya gelirse gelsin,o muhabbet oraya dönmedikçe bir şey hasıl olmaz.Gelir, gider,söyler, gider.Başka bir şey olmaz.Zira musluk Kudret’in elindedir. Açar, kapar. İnsan,safayi derununun güzel kokusundan hakikatı bulabilir.safayi derune de akıl girmez,aşk ve iman girer. İç alemine aklını sokamazsın,kapalı  orası. O yalnız dış alemindeki meçhulleri, malumları anlayabilir. Ya iç alemine içine,içine ?                             
                                                                                             -3-
İnsan malum ya iki vechesi var.Bir vechesi alemi hilkate beğlı,bir vechesi alemi Kudret’e bağlı.Alemi Kudret’e bağlı olan yüzünde akıl para etmez,onun içün akılla herşeyi hallederim diyenler zavallıdırlar. Aklın halledeceği yer ayrı,yolu ayrı.Aklın durakladığı yerde ne yapacaksın? Hangi vasıtayla gideceksin? Sana akıl,bi zatihi hakim olabilir mi? Olsaydı hepimiz söyleriz,her vakit söylediğim gibi;Ah dersin “benim bugünkü aklım olsaydı ben o işi öyle mi yapardım?”  ne malum yarın da , bu günkü aklına,dünkü aklına dövündüğün gibi bu günkü aklına dövünmeyeceksin?Belki yarın da, bu aklına dövüneceksin.Fuzuli ne güzel söylemiştir;”tahkik yolunda akıl ne etsin,ama o garip kande gitsin”. Öyledir. Bir yere kadar.Anasının nafakasını vermiyor,evladına bakmıyor,ne hakkı arıyorsun sen?Biri cüz’ü biri külden gelmiş tecellisi.İhtilalatı beşeriyyenin iflas ettiği maden şudur ,bu gün insanlık aleminde;iki şey,biri,”sen çalış ben yiyeyim”,diğeri “ben yaşayım, sen geber,ne olursan ol”bunun haricinde bir şey bulamazsın bu günkü varlıkta.Bu iki düstur,kötü düstur,kötü fikir,manadan ve ahlaktan uzaklaştıktan sonra maddenin kesafetinde kaldıktan,kalındığı vakitte tecelli eder.Bu tecelli etti mi,havas ile avamın muvazenesi bozulur.Havas ile avamın muvazenesi bozulunca ne olur. Fakir ,zengine  düşman olur.Zengin,fakire merhametsiz olur.İşte bu. Bu günkü dünyanın muvazenetin, insanlar muvazenesinin bozukluğu,bu neticeyi meydana getiriyor.Fakat ahlakçıların sertacı ibtihacı olan,mürebbiyeyi ukul olan, mahbubul kulub olan o zatı Ahmediyet,insanlık alemine öyle düsturlar vermiştir ki öyle semavi levhalar revzetmiştir ki,”ayağınız kayacağı vakit bakın” der, “kurtulursunuz” der.Çıkmış o sözleri,fakat beşeriyet uzaklaştıkça tabiatıyla kendi kendini yakıyor.Bu,”sen çalış ben yiyeyim” yahut “ben yaşayım da sen ne olursa ol” kafasıyla beşeriyet yaşamaya başladığı vakit, o günün insanı hemcinsinin kendisine ait olan insanların felaketini,mihnetini öyle bir zevk ile çalışır ki canavar bile utanır,”ben bile bu mevcudatın içinde bulunmayaydım” der.İnsandan,insanın gönlünden, Kudret’in muhabbetli nazarı kalktığı vakitte,canavardan çok fena bir vaziyete düşer,insanın, insan olarak kalması, Allah’ın merhametle ona bakışından ibarettir.O bakış, O tecelli ondan kaldırıldıktan sonra,canavardan çok fena fenalık yapar.Onun fenalığından semavat ağlar.Elemler,zevkler,insanlık aleminde müşterek bir şekilde taksim edilerekten pay edilecektir.Öyledir.Nerdeee.O hal tecelli edince,Alemi Kudret’le ünsiyet başlayınca,mevcudat, insanın gözüne başka türlü gözükür.Bambaşka görünür.Bi defa gönülde bir huzur olur.Hak onunla beraber olur.Hak ile beraber olan varlık başka türlü olur. Eşyayı başka türlü görür.Bak ne güzel söylemişler;”aşıka sureti cananda Rahman görünür,” …demincek ahlakın tarif ettiği aşık,üç şeyle de izahını yaptık,daha kestirme bir izah yapayım size;hakiki insanın bir tek sermayesi vardır, diğeri o kalıbının sermayesidir,onların hepsini alırlar adamdan.Kainatın ….saltanatına sahib ol.Nihayet boyunun alacağı kadar bir çukurdasın,hepsini alırlar diyor.Kalmaz bişey alırlar.İnsanın tenine ait olan varlık..Kudret öyle diyor;”sakın zayi olmasın diyor yine burda kalacak.” “Asıl mirasçı benim” der Allah.”Herkes mirasını bana bırakacak.”Öyle kurmuş.”Biziz varis” diyor.Ver anları.Hakiki insanda asıl sermaye aşk dır.Şöyle bir tarif daha yapalım,daha iyi anlaşılsın,ki bunları hemen hemen her konuşmada tekrar ediyorum ama isimlendirmiyorum.Şimdi isimlenerekten daha iyi anlarsınız.İnsan asude kaldığı vakit,kalabilirse,kalması şart.İç alemine girer.Kimim diye başlar,esrarı hilkati arar.Kimim der.Acaba niye getirildim?Benden ne bekleniyor? Bunları düşünmeden ve bunların cevabını almadan,alnın secdede çürüse yine  bişey almazsın he.Şekilden ibaret kalır.Şuursuz şeyi Kudret kabul etmiyor hiçbir vakit.”Olanı görmeden bağlananı istemem” der Kudret. Herkes, olanı görecek.Tatlı bak,ne kadar güzel.”Efela yetefekkerun” diyor,manası nedir onun?Olanı görmek.Onun içün bizde,aldanan aldatandan daha suçludur.Acayip.Eveet.Birisi aldatmış,biri aldanmış.Mana itibariyle aldanan,aldatandan daha mesuldur.Suç kendinde ki aldandı der.Suç kendinde.Neden? Kalbi safiye malik değil.Eğer kalbi safiye malik olmuş olsa, o kalbi safi hilkatin babasıdır, maderi aslisidir,o safi kalpten mevcudat meydana gelmiştir.Ona sahip olan kalpte hiçbir şeyin pürüzü gözükmesin olmaz.Biraz, konuşmanın zevki yükseldi.Ben de sizi öyle görüyorum da öyle şeyediyorum. Bilmem anlatabiliyo muyum?Tabi bu konuşma maddenin kesafetinde kalan insana ait değil.Şöyle geliş ve gidişteki gayeyi duymuş,”ben mensi ve mühmel bırakılmayacağım,benim kendimi idrak etmediğim zamanda beni ilminde tutan,bana kıymet veren,bana imzasını vuran netice itibariyle beni turdan tura,devirden devire sevkedip, yine beni kendisine alarak benimle bişey tecellisinde bulunacak” zevkiyle yaşayana ait.Yoksa “insan tekamül etmiş bir hayvandır” diye tarif edene ait değil.O ayrı iş o.O da kendi kendine doğru konuşuyo neden? Kendi mertebesinden konuşuyor.Öyle diyor,kalbi safi,hilkatin maderi,halkın maderi aslisi.O saadete kavuşmuş.Gönlünü postundan ayırmış.Canını cisminden ayırmış.Ruhu insanisine kavuşmuş.Ruhu hayvaninin fani ve ruhu insaninin baki olduğunu anlamış.Halka av olmamış,Hak’ka av olmuş.Halkın şikarı olmamış,Hak’kın şikarı olmuş.Olunca,e bundaki sermaye ne olabilir bu  şimdi hazreti insan olmuş.    
                                                                                                                          -4-
Hakikatte. O surette, evet tenin postu var.Postun hanı var,şusu var busu var.Güzel, bunların hepsi de olması lazım.Ters anlama,aleyhinde konuşuluyor manasını verme,Bir insanın tali telakki edebilmesi içün,bir maddesi vardır,bir de manası vardır.Maddesinin talisi ne servet, manasının talisi ne aşk ve iman.Kalıbı içün tabip,kalbi içün Habip.Kalp ve kalıbın vazifelerini birbirine karıştırtma.Ayrı ayrı. Ayıracaksın.Canını,cisminden ayırdın mı iş kolaylaşır. Demek ki hakiki insanın sermayesi aşk. O aşk nedir?Aslını bulmak tahallisi.Kendisini arıyor,kendi hakikatını.Hiç bi gün düşündün de “ben neyim” şu kendimi bulayım diyerekten yarım saatini feda edebildin mi?Ettinse bil ki büyük kam aldın. Ben niye kendimi bulacam, işte kendim bu(cismine işaret eder) değil mi? Yook bu(cismim) değil bu ne ya bu (cismim),bu vesika,bu değil.Dedik ya konuşmaya başlarken,eğer o güzellik,o aşk,surette olsaydı onu terkeder miydin?O halde niçün maşukunu aramıyorsun diyor ahlak.Ne vakit arayıp da bulacaksın?İşte onu aramak, bulmak zevkine ahlak,”aşk” diyor. Bu hal tecelli ettiği vakitte,o insanın sermayesi oluyor.Eh, hakiki insanın sermayesi, demek aşkmış.Hakiki aşık da maşukun rızasından başka bir şey beklemez.Maşukun rızasında bulunan aşık da ne talibi izzettir,ne talibi zillettir.İzzete de talip olmayan,zillete de talip olmayan insan,halkın şikarı olmaz Hak’kın şikarı olur. Toplandı mı şimdi? İşte o vakit şimdiki okuduğum şeyin manası biraz daha iyi anlaşılabilir.”Aşıka sureti cananda Rahman görünür.Sanma erbabı dile şiveyi şeytan görünür.Bu muammayı bilen ehli hakikat gözüne bu merayada ne hayvan ne insan görünür.Demek ki ahlak,insanı buraya kadar yükseltebiliyor.Tecellisi bu makama kadar insanı çıkartıyor.E bunlar bizim elimizde olduğu halde biz niçin acaba  bunlardan mahrum yaşıyoruz?Garazı nefasni ile, birbirimizi sevmemek garazı nefsaniden ileri gelir,garazı nefsani ile geçiyor ömür.Değil mi?Garazı nefsaniye malik olan insanlar güzeli, çirkin görürler.Yusuf’un kardeşleri, kainat Yusuf’a mahbubu cihan derken onlar kurt görüyorlardı,demek ki insanın içersindeki niyetinin,iç alemindeki bakışının tarzına göre Kudret ,mevcudatı insana gösteriyor.Onlar,garazı nefsaniyeye ait bir göze sahip olduklarından dolayı,mahbubul kulub olan Yusuf’u kurt gibi görüyorlardı.Biz.Beşeriyet yani,bu günkü beşeriyet bu garazı nefsaniden ne vakit kurtulacak ki kam alabilsin?Her fende her sahada insanlar tahalli terakki ediyor da,manayı kalp üzerinde hiç ihtira yapan yok.Yalnız bu gün bir şey hoşuma gitti,soruyorlar büyük bir doktora da,bu günkü tıp tahallii terakkide midir?”Ooo” diyor. Gayet tahallii terakkidedir.Fakat o nispette de hasta çoktur. Evet,suret itibarı ile hasta çok olduğu gibi,mana itibarı ile ..üüüüf..daha çok.Dayanacağı yerini kaybetmiş beşeriyyet. Dayanacağı yeri.Kişi kime güvenirse, Kudret onu,ona terkeder.Güvendiğin yeri iyi tetkik et.Bu, ahlakın en büyük emridir.”Kişi güvendiğine terk olunur” diyor.İnsan neye güvenirse, Kudret, onu o güvendiğine bırakırmış.Bak bakalım.Güvendiğine terkolunur.Bi defa leime hiç güvenme. İmamı Ali Kerremallahu Zat’a sormuşlar,koca adam.leim kime derler? Diye sormuşlar.Alçak kime denir? Cevaben diyor ki,”alçak o insana denir ki,alçak kimseye karşı gider de yüz suyu döker”yok böyle bir…gönlüne mi takarsın bişey yaparsın da nereye takarsın bilmem ki.O kadar büyük bir kıymeti var ki,kainat namütenai yaşasa kıymeti her gün artar.Öyle bir söz,kafa mahsulu değil,ilham ,….insanın en alçağı,alçak insana karşı yüz suyu dökendir.”Hatta kerim olanlar,kerim olanlara dahi yüz suyu dökmez, kardeşim Musa gibi” demiş.Malum ya,firavun bir rüya görmüştü,rüyasında çok müteessir,o günün… çağırmış,o bazan,rüyayı kabul etmeyenler vardır.İşte midenin dolgunluğundan hasıl olan,o ona der ona o.Onu Büyük Kitap ayırır, o ayrı o.O ebrasu ahlamdır.O doğru o. Mide dolar,…eder,o buharı şusu busu her neyse..yalnız ikisinin de eçhizesi bir, o da dimağa tecelli eder,ayna vazifesini dimağ görür, rüyanınkini de dimağ görür,Biri levhü mahfuzdan, hak eden insan içün,Kudretin ikramen kaçırdığı bir tecelli.İkram ediyor,ruyanın rüyetten büyük kıymeti var,hakikisinin.En doğru rüya,en doğru söyleyenlerindir.Yalan konuşuyo musun hiçbir vakit doğru….bak ne kaidelere bağlı anlatabildik mi acaba?Çünkü rüya,Kudret’in, insanlara rehber ittihaz etmiş olduğu rehberlik vazifesini vermiş olduğu insanlarda bulunan kuvvenin,kırkaltı cüzden bir cüzüdür diyerekten tarif edilmiştir,o da sadık insanlarda tecelli eder.Yalan söyleyen insanın rüyası çıkmaz.Olmaz.Rüyayı sadıkası olmaz.Ya,bu kainat feraizle dolu.Tabiri yanlış yaptık.Salih rüya,çıkmaz dedim.İyi çeviremedim cümleyi.Salih rüya,salih insanlardan tecelli eder.Tashih edin.Salih rüya,yalan söylemeyen insanlardan zuhur eder.Firavun,acayip bir adam,istikablel vukubu  var,şeytanatı kuvvetli,beğenmemiş.Beğenmemiş. Kalbine çökmüş.Hani vardır ya insanın,yahu bana içime çöktüydü bu işler demiş.Çağırmış o günün bu işleri bilenlerini,tevil etmişler.Yok canım hakikatı söyleyin bana demiş.Ben biliyorum bunun bişey olduğunu ama siz beni teselli etmek istiyorsunuz.İçinden bi tanesi demiş ki;beni israilden bir çocuk gelecek senin altını üstüne getirecek.Sen bunun şeysini mi istiyosun.Bunun hakikatı bu.Bunu bilirsiniz,tarihte okumuşunuzdur fakat ben size buradan ince bir yer anlatacağım da onun içün burdan başlıyorum.Herkesin bildiği bişey.Bir ince bir yer var burda şimdi söyleyeceğim,O Hazreti Haydarı Kerrar’ın söylediği bir bahsi buraya bağlayacağım,”                                       
                       -5-
Beni israilden gelen herkesin çocukları katlonulacak” demiş.İnsan, acze düştümü,çok kuvvetli yeise düştümü,bütün kudretini, bütün zekasını kaybeder.Öyledir o….iğreti ya birdenbire kaybeder,alıverir.Kudret’le harb olur mu hiç?Buna imkan var mı?Karısı var, büyük bir hanım.Muazzam biri.Kötülüğü önlemek istiyor,cinayeti.O da karısını çok seviyor.Dediğinin haricinde yaşamaz.Diyor ki “biraz kadere teslim ol,yeter artık” diyor.Kudret’le harb etme canım boş yere.Sen bilmiyorsun diyor, benim mahvim bu elde takarrür etmiş.Peki diyor senin saltanatın, senin azametin, beni israil in omuzları üzerinde gitmiyor mu? Evet.E bunların kökünü kazırsan zaten kendi kendine yıkılacak diyor,hiç olmazsa bi sene gelen erkek çocuğu bırak,bir senekini imha et.Burada yumuşamış.Şimdi, Cenabı Asiye ,kötülüğün ne kadarını kurtarabilirsem ,kötülükten,kendisince bişey.Tabi bişey.Bir sene geleni bırakıyor,bir sene geleni imha ediyor.Dokuzyüzbindokuzyüz küsur çocuk imha etmiş.Masum.Boğuyor imha ediyor.Öyle emir almışlar adamları.Musa da doğuyor.Şimdi burda incelik var.Musa, Firavun’un çocuklarının kesilmeyeceği, bıraktığı sene değil de kesileceği sene dünyaya geliyor.İnceliğe dikkat edin.Bir sene gelen çocuk sağ ,bırakılıyor, ilişilmiyor.Bir sene geleninki derhal imha ediliyor.Musa bu sefer,serbest kalan çocuklar arasında değil de imha edilecek çocukların arasında dünyaya geliyor.Tabi annesi.Yavrusu,doğumdan evvel hazırlanmış,işte bildiğiniz şey,tarihte okuduğunuz şey.Bir sandukanın içersine koydu onu.ağlayarak belli etmeksizin.Salıveriliyor Nil’e .Firavun’un sarayı da onun üzerinde. O gece de Asiye bir rüya görmüş,rüyasında diyorlar ki “sizin sarayın önünde takılacak ikram ile alın”tabi bu rüyayı söylemiyor Firavun’a.Bahane etmiş,”sarayın balkonunda bu gün oturalım” demiş,fakat bir gözü daima Nil’de.Bakıyor.Hoop gelmiş kıyıya şöyle durmuş.”Bişey durdu orada” demiş. Alın filan demiş,almışlar bakmışlar ki,nur topu gibi,istikbalin bir efendisi içinde yatıyor,”korkularından kendileri imha ettirmemek için buraya salıvermişler cellatı çağırın imha etsin” derken, Asiye diyor ki ”dur bırak ,bizim çocuğumuz olmadı” diyor.”Ben mahrum yaşadım,sonra bunu ne diye imha ediyorsun,bizim koynumuzda büyüyecek,bunu evlat edineceğiz,bizim dairei terbiyemizde,kucağımızda,nevamızda büyüyen bir insan sana ne kötülük yapabilir?”Hulasa uzatmayalım daha bir çok şeyler konuştuktan sonra ikna ediyor. Şimdi burdaki incelik. Dinliyor musunuz keseyim mi?Neden Musa, kesilmeyecek senede dünyaya gelmedi de,kesilecek,onun kestirttiği sene dünyaya geldi,imha edilen senede geldi?Zira, Musa büyüdüğü vakit,Firavun’la omuz ölçecekti.Onunla ca be ca gelecek,ona Kudret’i beyan edecek,o Kudret’i beyan edebilmesi içün hür yaşaması şarttı.Eğer imha olunacak senede dünyaya gelse idi,Firavunun yumruğu ile büyüyecek,insanlık hürriyetini kaybedecekti.Anlatabiliyo muyum acaba?O yumruğu yiye yiye insanlık kabiliyeti ondan kalkacaktı.Şöyle bir misal vereyim size,iki tane aslan tasavvur edin.Aslan.Bu aslanın bir tanesi sahrayı beyabanda , bir tanesi de sahnede, sahrayı beyabandaki aslan kükredi mi,kilometreler uzağından kaçacak insan  yer arar,sahnedeki aslana gider birisi dürter,dokunur.Onu idare eden adam vardır ya.Neden? O aslanın,aslanlık sıfatı alınmıştır,dişleri sökülmüştür,kafasına vurula vurula artık aslana ait onda,aslanlığa ait vasıf kalmamıştır.İşte o eğer imha edilmeyecek senede gelseydi bu sefer Musa,Firavun’un yumruğuyla büyüyecek ve ilerde Firavun’la boy ölçüşebilecek insanlık sıfatını kaybedecekti onun içün Kudret, iki şeyi gösterdi. İnsanın tam bir vaziyette yetişebilmesi içün evvela hür olması şarttır.Onun içün, O nu Firavun’un kucağında,hasmının kucağında bir şehzade gibi büyüttü ve yüzbinlerce insanı Musa namına öldürttü, “Ben istersem,sen ne tedbir yaparsan yap,Ben seni imha edecek adamı senin kucağında büyüttüren Allah’ım” dedi. “senin kucağında büyüttürürüm.”Neyse,şöyle tarihin bir yüz sayfasını bir tarafa bırakalım,bi yerine uğrayalım.Mahut kıptiyi katletti. Firavun görmüş olduğu rüyada kendi bendeganından birisinin ilkönce katlonulacağı işareti vardı.Keyf içün katletmedi.Firavun’un yakınlarından biri,adamlarından,yaverlerinden biri,beni israilden birisini dövüyor sarayın  bahçesinde.Musa da geziniyormuş.Ondokuz yaşında,insan güzeli.İstikbalin rehberi.Yed-i Beyza var. El başka.Bakmış ki dövüyor.Ölümüne dövüyor.”Niçün vuruyorsun” demiş.”Zevkim için” demiş. “kıvrandıkça zevk alıyorum” demiş.Öyle insanlar vardır.Sen canavar mısın yahu?”Seni de imha ederim “demiş Musa’ya. Öyle mi? “Hele sen ona bi daha dokun.” Der demez,o zavallı insana bir daha vurunca ,Kudret’e hitaben “Bu el benim değil Sen in” demiş şak vurmuş, düşmüş ölmüş.Ölünce, o rüyanın mahiyetini Musa bildiği için,birdenbire derhal muhakemesinden geçmiş,”Firavun uyanacak beni imha eder,bana fenalık eder”diyerekten hemen sarayı terketmiş, çıkmış gidiyor ama süratle.Neden sonra haber vermişler,Firavun’un en yakin adamı canı gibi seviyor,Musa imha etti demişler. “Tamam” demiş,gördün mü demiş ,…yaptığın işi ,iştee rüya tahakkuk ettii.Başlangıcı başladı.Takip edin.Takip ediyorlar,Musa’ya yetişmenin imkanı yok.Diyarı Medyen’e aşmış,atmış yani o hududu geçmiş,bitap da kalmış. Bir suyun başına gelmiş.Yorgun,aç.Öyle bir vaziyette.Dalmış düşünüyor.Bi çok insanlar,hayvanlarını suluyorlar.                   
                     -6-
Gelen hayvanını suluyor,üç tane kız gelmiş,müveddet, afif ,hicabı galip,gelen sulayıp gidiyor,gelen sulayıp gidiyor,gelen sulayıp gidiyor,onlar kenarda.Musa bakmış.Hava karardı ama bu kızlar , ne biçim yer burası demiş  kimse bunlara yol göstermiyor.Şey adam.Celal’lı.Musa çok Celal’lı .Hak’kın sevgilisi ama çok da Celal’lı bir insan.Hemen kızların elindeki hayvanları almış,suyun başındaki adamlara,mehib adam Musa,vakabı diyarın garibiyim fakat Hak’kın karibiyim,sakın itiraz etmeyin demiş.Fena olursunuz.Siz nasıl insansınız,bak hava karardı bunlar üç tane insan böyle zavallı bir vaziyette,siz kendiniz idrak edip de bunların işlerini göreceksiniz.Hayvanları sulamışlar.Kızlara teslim etmiş,yine gelmiş yerine oturmuş.Geceyi nasıl geceleyeceğim diyor.Kızlar eve hayvanları getirdikten sonra,meğer kızlar Hz.Şuayb’ın kızlarıymış. Mutad olan saatte gelmeyip daha erken geldiklerinden dolay,Hz.Şuayb sormuş, siz her akşamki vakitte gelmediniz biraz erken geldiniz.Anlatmışlar hali.Demişler bir zat oturuyordu,bir genç oturuyordu,bizim halimize baktı baktı,aldı bizim hayvanları,ordaki insanları azarladı,böyle dedi. Biraz tefekkür ettikten sonra Şuayb demiş ki”O zatın kim olduğunu şimdi ben anladım,gidin çağırın demiş”Onu yemeğe davet edin.Gidiyorlar,çağırıyorlar,babamız sizi çağırıyor.Yorgunsunuz.Madem söze de bu diyarın garibiyim dediniz.Garipler,bizim evi severler,siz de buyrun.Bİ düşünmüş Musa.Çok ağır gelmiş fakat ne yapsın.Gidiyim bakiyim demiş.Girmiş,girer girmez orta yerde mükellef bir sofra kurulmuş.Buyrun demişler.Musa diyor ki “bu sofraya elimi uzatmaktan Allah’a sığınırım.”Niçin diyor.”Zannederim ki bu sofra sizin kızlarınıza yapılan hizmet mukabili kurulmuştur,ben hizmeti ancak Hak’ka yapmışımdır,böyle bir şey mukabilinde bir sofraya oturamam” der demez,Hz.Şuayb demiş ki;”İşte bu sofra da O Hak’kın sofrasıdır,hiçbir ivaz mukabili kurulmamıştır,İstikbalin Büyük Efendisi,Hak’kın sofrasına otur bakalım.” demiş.Burdan ötesi uzun sürer,farklı yerlere geldi ama vakit de geldi.Burayı söyler dem.Hz.Ali Kerremallahu Veche  “işte Kerim olanlar,Şuayb.Kocaman bir peygamber.Sofrası,tabi Hak’kın sofrası.Öyle olduğu halde,Kerim olanlar,Kerim olanlara dahi yüz suyu dökmezler,kardeşim Musa gibidir” der.Anlatabildim mi acaba?Burada tabi herkesin hissesine göre alınacak büyük ibretler,büyük haller vardır.İnsanlar üç kısımdır,malum ya.Herkes hissesine göre alabilir.Büyük Kitap, insanları üç sınıfa ayırır;havas olarak ayırır,avam olarak ayırır,inatçılar diye ayırır.Havas olarak ayrılmış olan kimselere,Beşeriyetin Fahri Ebedi’sine derki;onlar hakkında “Onlarla mükaleme ederken,maariften,ilmin hakikatlerindan konuş,onlar ondan anlarlar.avama gelince onlarla konuşurken,onları yaşayış tarzlarını ilzam edebilecek açık misaller göstererekten hoşlarına gidebilecek şeyleri anlat.Onlar, onlardan anlarlar,muanidine gelecek olursa bunlarla da daima mevize-i hasene ile bulun,yola gelmeyenleri de bana bırak.”Öyle der. Bu günkü konuşma bu kadar yeter.










1 yorum:

Herkesin ağzında insan hakları,insan hakları,insan hakkı filan, dedene göre yalnız “insan hakkı” tabiri kullanılmazdı,”her zerrenin hakkı” ara yerdeki fark bu. Her zerrenin hakkı!

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017