Kaset
159:17/6/1962 (Düzenlenmemiş Metin)
30/5/2012
Ahlak
mevzuu üzerinde devam etmektedir.Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı,birine
vazifeden doğan ahlak,diğerine de aşktan doğan ahlak tesmiye
edilmişti.Vazifeden doğan ahlakın menşei akıl,aşktan doğan ahlakın da membaı
kalp olduğunu söylemiştik.Gerek akıl,aşk,tabi burdaki aşk,romanda okunan aşk
manasına değil.İnsan içinde,sessiz sözsüz,bizsiz sizsiz konuşan manasıyla
başbaşa kaldığı vakit,aslını aramaklık zevki tecelli eder.Kimim der,nerden
geldim der,ne içün getirildim der,nereye götürüleceğim der,hayat nedir
der,memat nedir der.Bu alemi şühudda bir çok mesaibe,bir çok ağır yüke niçün
maruz kalıyorum der.Gelmede gitmede ihtiyarım yok.Benim, benim diyecek elimde
hattızatında hiçbir medarım yok.Bir vechem çok kavi ise de bir anım çok
zayıf.Düşünüyorum,konuşuyorum,düşünebilmek içün biliyorum,bildiğimi ifade
edebilmek içün konuşuyorum.Bu tecelliler nedir.Acaba ben kimim?Vicdanından buna
cevap alırsa,vicdanı kibriyasından,manayı ihtivasından,aslına ait bir cevap
alır,bu cevabın zevkinden kendisinde bir hal tecelli eder,ruhunda bir muhabbet
olur.İşte o muhabbetin adına aşk derler.O eşyanın aslıdır.Kendinin aslı da o
dur.Bir de nefiste muhabbet hasıl olur,ona da şehvet denir.Birisi fanidir biter
tükenir,birisi bakidir,gittikçe insanı gayeyi kemale vasıl eder.Hilkatteki gaye
de o dur.Muhabbetin intihasına aşk denir.Ruhta hasıl olan muhabbetin, buraları
iyi dinlersek,kurulacak esaslar, daha iyi, insanda yer eder.Yani insan böyle
oluvermiş,kıymetsiz bir varlık değil.Evvela Kudret,bütün mevcudatı insan
içün,insanı da kendisi içün halketmiştir.Yani hakiki insan,Allah’a muhatab olan
can demektir.Onun içün hayatı ebedisini, hiçbir vakit insan ,adi bir makam
mukabilinde değişmemeli.Evvela zulme divan durmamalı. Teşebbüsatı merdane ile
yaşamalı,temenniyatı zelilane ile yaşamamalı.Seciyeyi insanisini hiçbir vakit,
hiçbir şey mukabilinde ayak altına almamalı.Netekim,mürebbii ukulun en büyük
varisi olan zat öyle demiştir.İnsanın alçağı,alçak olan adama karşı yüz suyu
dökendir,zira yüz suyu tabloları tezyin eden altın suyuna benzemez,onun nakkaşı
Kadir’dir, Fatır’dır. O Nakşetmiştir,bozulursa bi daha yapanı olmaz.Onun içün
bu aleme gelip de, tabi benim bu konuşmalarım,vicdanından edep sedasını duyanlar içündür. Ben sizi,bu şekilde bir camia olaraktan kabul
ediyorum.Yani,düşünmüş,taşınmış,kendisinin böyle bir tesadüfün neticesi
olaraktan değil de,benim gibi izanlı,şuurlu,vicdanı bir varlığı;izansız,
şuursuz,vicdansız bir varlık meydana getiremez.Binaenaleyh,ben bir yerin
cüz’iyim.Ben de olan sıfatların bütün kemali,küll’ümde vardır.Binaenaleyh,ben
üç günlük bir hayat içün meydana gelmiş bir varlık değilim.Bundan sonra
namütenaiyim diye,kendi kendine iman etmiş,inanmış olan bir camiaya karşı
söylenen sözdür.Yoksa,vardır beşeriyet içersinde;”bu kainat bir tesadüfün
neticesidir,o tesadüfte de ben hasıl olmuşum,ben de tekamül etmiş olan bir
hayvanım,başka bir şey yoktur.İşte, yer içer, yatar kalkarız.Hususatı
nefsaniyemiz tatmin olunduğu vakitte mesuduz,bundan mahrum olduğumuz vakitte de
zavallıyız.Bundan ibarettir” dedi mi,onun konuşma tarzı ayrı.Ben sizi,mensi ve
mühmel bırakılmayacağız zevki ile ve bu zevk cibillidir.Fakat o inkar sahasında
bulunan da, farkında değildir de inkar eder.Yoksa, hiç, içimizde kim vardır ki
mevcudiyeti tehdit edildiği vakit, en ufak bir şey karşısında,hasar karşısında
bir ilticac a el uzatmasın.Var mı bir kimse ? Düşerken “aman” diyen var
mıdır demiyen var mıdır?aczın kudreti
itiraftır.Kim vardır ki günün birinde behemahal muhakkak surette öleceğini
düşünsün de pençei mevt kendisine uzandığı vakitte ,”bir el uzansın” diye
gözüyle bakmasın,böyle bir insan var mıdır?İntihar eden bile, cinneti 8:00. ile intihar eder,
fakat intihar edeceği dakikanın son anında,pençei mevt elini
uzatırken,”kurtarın” diye bağırır.O itiraf,o uzanma,o mededi ummak,o istimdatı
çalmak,itiraftır.Yoktur hiç kimse,fakat ismini koyamaz,kendi kendine bocalar
durur.Bir insan,takvimi insanisinden bir yaprağı koparırken “ben yok oluyorum”
diyerek yaşarsa mı mesud yaşar, yoksa “ben elli yaşındayım,ellibeş sene evvel
ismimi bilmezdim,cismimden haberim yoktu,hiçbir defterde kaydım yoktu,ne
muhitim tanırdı,ne etrafım tanırdı,ben bu gün varolmuşum,bu varlık tamamı ile
yokolmanın ilmen imkanı yoktur” diye itiraf edip te her gün takvimi insanisinin
yaprağını koparırken “aslıma kavuşuyorum” heyecanı ile yaşayan mı zevkli yaşar?Hatta insan şöyle
kendi kendine düşünürse “ben niçin iman etmişim,neden inanmışım?” diye kendi
nefsine bir sual sorsa vicdanından alacağı cevap “hilafına muktedir değilim de
onun için iman ettim” der.Anlatabildim mi acaba? Şöyle kendi kendine kalsa
kendi iç alemine sorsa “acaba ben niye inanmış olan zümredenim,neden inandım
ben?” bunun vicdanından alacağı cevap,”çünkü hilafına muktedir değilsin de
ondan” insanın zatının ….nın cümlesindendir inanmak.Herhangi bir şey olsun,bir
şeyin inkarından fayda yok.Burayı dikkatle belleyin.Daima ilim tasdike
götürür,cehil de inkara.İlim,mesela bundan üçyüz sene evvelli denselerdi ki
Amerika’da konuşulacak,burda dinlenecek, deli misin nesin bunu götürün bir yere
derlerdi.Fakat ilime sahip olan,”alemi imkandır,mümkündür” derdi.Daima ilim
tasdike götürür,cehil de inkara.O halde,bir şeyin inkarında fayda
yok.tasdikinde de mazarrat yoksa
herhangi şey olursa olsun daima tasdik
edilir.İnsan nasıl aslını inkar edebilir,bu buna da benzemez.Farzedelim ki
inkar ettin,yüz kilo gelirken inkarın sebebiyle yüzbeşe çıkar mısın?İnkar
ettin,yüz liran varken yüzon olur mu? Tasdik ettin,yüz kilon seksene iner mi?
Yüz liran doksana iner mi?O hal de madam ki inkarında fayda yok,tasdikinde de
mazarrat yok ilim daima tasdike götürdüğünden ve cehil de daima inkara
götürdüğünden dolayı,tasdika gidilir.Tasdika edenin,isbata,burhana ihtiyacı
yok,inkar edenin, burhan getirmesine ihtiyacı vardır.Kainat varlıkla
doludur,binaenaleyh karşısında bocalar.Biz gelelim kendi mevzumuza. Ne
demiştik,gerek akıl, gerek kalp, aşk.Bunlar manayı insaniyaya ait birer vasıf
olmaları hasebiyle,mevzunun esas rüknünü insan mefhumu teşkil ediyor. Ve zor
olan yeri de burası. İnsan. Tarifi güç. Suret itibarıyla bakıldığı
vakit,nihayet yetmiş seksen kiloluk kan ve kemik torbasından ibaret,neticede
boyunun alacağı bir çukur kadar istiab edecek, iki metre uzunluğunda bir yere
girebilen bir varlık. Fakat gel bunun iç
alemine. Bunun manasına gel,bunun vicdanı kibriyasına gel.Kainat onun içersinde
bir nokta,ondan da küçük.Her yerin hududu vardır,her sahanın,her kıtanın her
devletin,her maddenin bir ölçüsü vardır fakat insan hududunun, onun ölçüsü
yok,sınırı yok “ hudutsuz düvel olmaz fakat senin hüsnün hududa sığmıyor asla
bu devlet öyle değil.”insanın hududu yok. Demek ki Kudret,kendi sırlarına,kendi
isimlerine ,kendi sıfatlarına muhatab tutmuş ve bunları giydirmiş bu halde bizi
bu alemi şuhuda sevketmiş. Şimdi bu serairi ,bu sıfatları,bu isimleri bozmadan
gidebilen kam alır.Bunun içün de bu işin rehberliğini yapan,bu işi kazandırtan
da ahlakdır. Cemiyeti insaniyeye nisbetlen ahlak,kainata nisbetlen cazibeyi
umumiyeye benzer. Nasıl nizamı alem,seyyarat, … bir cazibeyi umumiye dairesinde
intizamını muhafaza ediyorsa,insan da ancak onunla o nizamı muhafaza edebilir,o
ara yerden kalktıktan sonra sukut başlar.Fazilet ahlakın evladıdır,onun için
demişlerdir ki; fazilet milletlerin hayatıdır.Seha,
iffet,vefa,şecaat,civanmertlik,bunlar hepsi faziletin birer sıfatları değil mi
ya? Şimdi iki tane sahih adamı tasavvur edin, bir nifaka imkan var mı? Nifak
çıkmanın imkanı var mı? Fakat iki tane haris adamı getirin yan yana bu da
rezaletin sıfatlarındandır,hiçbir vakit huzur bulunmaz.Huzuru tedarik
edemezsiniz. Olmaz.Onun için denmiştir ki; faziletten çıkan adavet,şefkatten
çıkar,faziletin haricinde çıkan adavet, şekavetten çıkar.Bilmem anlatabildim mi
burasını? Niçin beşeriyet huzurla yaşayamıyor?Her konuşmamda tekrar ettiğim
gibi,yayın bunu.İnsanlık alemi bilsin.Bu gün irfan yükü,beşerin taşıyamayacağı
kadar yükselmiştir. Maddi irfan tabi. Bi de manevi irfan var ahlakdan doğan bir
irfan var,onun hakkında şöyle söylemişler;”ehli irfan ki muhabbetten eser
bulmuşlar,kendiden bi haber olmakla haber bulmuşlar.”Bak ne kadar şık, “ ehli
irfan ki muhabbetten eser bulmuşlar , vurmaktan,döğüşmekten,kırılmaktan,kalp kırmaktan,ihtirasatı
nefsaniyeden,hasedden,buğzdan,adavetten,riyadan bundan değil.”Baka ancak
muhabbetle kaim.Onun içün ne güzel söylemiş.”ehli irfan ki muhabbetten eser
bulmuşlar,kendiden bi haber olmakla haber bulmuşlar.” Benim diye yaşamamış.
“İlle benim dediğim olacak,ben bilirimben yakarım,ben vururum,ben kırarım.”
Zalim daima yerini mazluma terkeder.Hangi ateş vardır ki kainatta,kendi yerini
küle terketmemiştir.Zavallılıktır o. Onu diyen adam,ölümü kaldırmalı,ölümü
öldürmeli.Kabrin kapısını kapıyabilmeli,beşerden aczi giderebilmeli.Nerde daha
sen uyumamazlık yapamazsın.Uykunu bile önleyemezsin.”Hap alır önlerim” ona
muakket zavallılık derler. Yıkım o. Öyle
değil,tabii şekilde.Bunun da ne olduğunu bilemeyiz.Uykunun ne olduğunu
bilebilir miyiz?Kim bilir?hiç kimse bilemez,ne alimi,ne ….ne feylesofu,ne
şusu,ne busu,ne abidi,ne zahidi,ne münkiri hiç kimse bilmez.Acayip.Bilmez.O
hal,insana verildiği vakit,Kudret insandan her şeyi alır.İlmini alır,şuurunu
alır,hissini alır,rütbeyi alır,masayı alır,kasayı alır,cahı alır,evladı
alır,kocayı alır,kadını alır,hepsini alır,bahri ummanı haviyesine atar. Hakimle
mahkum müsavi kalır,zalimle mazlum bir tarafta kalır, hepsi müsavi olur.Sonra
ya kaza hali gelir yani uyanıklık,Kudret de sana ihsan eder.Al ilmini,şuurunu,işte
malın, işte tasarruf ettiğin varidatın,şu bu
filan,fakat “bunu ben senden her an alıp veriyorum,bir gün vermezsem ne
yapabilirsin,niye semayı deler gibi bakarsın,niye yeri ezer gibi basarsın,niçin
can yakarsın ,niye ah alırsın.”Beşerin bu günkü bilgisi,…şunu bitiriyim de bari
ondan sonra onu ayrı..Ehli irfan ki muhabbetden eser bulmuşlar,kendiden bihaber
olmakla haber bulmuşlar.Aleme açmadılar çeşmi heves kün Yakub,ta ki piraheni
Yusuf’la nazar bulmuşlar. Deymez yani. Hayatı ebedisini,kalbine ait olan varidatı,nefsi
emmaresinin semeni kaliyline değişmek,insanın şanına,şerefine yakışmaz.Çünkü
insan içün,bir gayeyi kemal vardır.O gayeyi kemale elde etmeklik içün de asıl
çalışmak o dur. Anlatabildim mi?Beşer çalışmakla mükelleftir neye?Beşer içün
bir gayeyi kemal var,onu ihraza muvaffak olmak içün.Çalışmak ona deniyor.Yoksa
insan,daima noksana maruzdur.Yükselip,ona galebe etmesinin adına çalışma denir.
Çalışmanın tarifini yapıyorum,bilmem anlatabiliyo muyum?Alabildiğine terakki
etmiş,ve dünya bu günkü kadar servet görmemiştir.Evet,bu günkü kadar zenginlik
gösterememiştir dünya.Fakat …fikri beşeriyet inim inim inler.Mevzii
konuşmuyorum,bütün dünya sekenesi. Bir yarı var inliyor en büyük masası var
inliyor.En muazzam kasası var yine inliyor.Huzuru yok,hiç bişiysi yok.Hep
beraber.Kudret’tedir musluk.Servet bi zatihi nimet değil,vasıtai nimet.Kime
“git orada nimet ol” derse olur,ve illa olmaz neden.Esasta bozukluk var.Bunun üzerinde durun dediğim
budur.İşte bu nokta.Burda bozukluk var nedir o? Sık sık bundan bahsederim.Burası
düzelmedikçe insanlarda refah kattiyyen olmayacaktır ve olamaz.En büyük kafalar
toplansın,en yüksek diplomatlar içtima etsin,en büyük iktisatçılar bir araya
gelsin,en büyük zekalar “aman” diye titresin,çare var mı?Yok.Olmaz.Söz halinde
kalır.Tatlı tatlı dinlenir sözler,iyi.Netice,netice olmaz.Neden olmaz? Beşer
için şöyle düstur, Kudret ..etmiş.Noktayı istinat var,hedef var, hayat
var,bundan da sonra bir gaye var,bu dört şekil.Ne vakit ki cemiyeti insaniyede
noktayı istinat,kuvvet diye tanınmıştır,dayanma noktası kuvvet diye tarif
edilmiştir,beşer,zavallı düşmüştür.Öyle yuvarlanır ki, sukutundan , düşünüşünün
süratinden yükseliyor mu alçalıyor mu farkında olmaz.Bu gün camiayı
insaniye,heyeti umumisi,kiminle konuşursan herhangi biri içersinde hangi
kuvvete dayanıyorsun der.Hangi kuvvete dayanıyorsun dediği dakidadan
itibaren,Kudret’in gayretine dokunur,hadi bakalım kuvvetin …neticesi
boğuşmaktır.Beşeriyet boğuşun der. Hep boğuşuyoruz.Ahlak mefhumunda ,mana
mefhumunda,buraya dikkat edin ve bunu insanlık alemine yayın, sevaptır,iyiliktir.Başka türlü toplayamaz
insanlık kendisini.Noktaya istinat,kuvvet değil,
Hak’tır.Noktaya istinadı kuvvet olarak
tanırsan,zalim aciz kalınca kuvvete sarılır,seni yakar.Fakat noktaya
istinat,cemiyeti insaniye arasında kuvvet olmayıp da Hak olacak olursa, Hak’kın
…neticesi tahannündür,çalışmaktır. Bu iki şey birbiriyle arası açılmış şimdi
onun içün insanlık alemi bir türlü rahata kavuşamıyor.Kavuşur muı?
Kavuşamaz,imkan yok.İkincisi,hedef hedef. hedef menfaat diye tarif ediliyor
şimdi. Hepimiz öyle. Bir şeydir. Küll halinde tekamül lazım.Ferdin tekamülü
kafi gelmiyor buna.Cemiyet ,tekamül etmesi lazım.Bütün alemi insaniyet acayip
bir cilveye düşmüş. Bir iş yapacaksın,”Ali bey şu işi yapacağız ne dersin” ,”ne
menfaatı var der”bana sorsa ben de öyle derim.Bu da Kudret’in gücüne gider.Zira
menfaatın şehninin neticesi yine boğuşmaktır.İhtirasatı nefsaniye hiçbir vakit
insandan eksik olmaz.Meğer ki tekamül edecek,ahlakın son mertebelerine kadar
çıkacak,ondan sonra eşya kendisinden titreyecek.O kemalin neticesi olacak,oraya
çıkmadan,daima hırs vardır beşerde,cibillidir.Hiç parası olmayan bir adam,şöyle
kendi kendine mütevazi düşünürken,
“ onbin liram olsa şöyle işimi ayarlayacağım
der”onbin olur,”yüzbin olsun” der.yüzbin olur,”milyon olsun”der,milyon
olur,”milyar olsun” der.milyar olur,”bilmem şu olsun” der,nümülyon olur yine
namütenahiye doğru gider,durmuyor.onu meğer ki mananın zevki,ebediyetin
hatırası ,Kudret’le olan visalin aşkı,ona bir eğlence gibi kalsın da kendisini
şeyedebilsin.”Şu pencere açılmaz mı yukarki pencere” Fazilet diye tarif
edilmiş.Fazilet hedef olursa ne olur bilir misiniz? Mesela herhangi bir işi
yapacağız,yapacağımız zaman,birisi teklif ettiği vakit,”ne fazileti var bu
yapacağımız işin” deriz.Menfaat,biter,tükenir,eskir,tefessuh eder,geçer
gider.Fazilet. O bitmez. Onda bitmek yok. Onun şehninin neticesi,faziletin
şehinde,fazilette Kudret’in rızası meydana geliyor.Kudret,bir camiadan veyahut
bir insandan razı oldu mu,onu yıkmanın,onu devirmenin imkanı yok.Fazilet hedef
olunca,menfaat orta yerden kalkıyor mu,hayır.Menfaat,faziletin altında
duruyor…..beşeriyet kendi kendisini eziyor fazilet olduktan sonra,menfaat
tamamiyle kalkmıyor,fakt menfaatın yazın olanı, insanlığa hadin olanı,imhaya
değil de ihyaya medar olanı,yok etmeye değil de var etmeye mazhar olanı orta
yerde kalıyor ve beşeriyet huzura kavuşuyor.Onun içün fazilet, kim ki faziletle
ittisaf eder,muhakkak.Şöyle tarif edelim;faziletle ittisaf eden kimseler
arasında daima ülfet olur.Menfaatla ittisaf eden kimseler arasında daima nifak
olur,hased olur,adavet olur.Çünkü o da o menfaata haris, o da o menfaata
haris.O da bu benim olsun diyor,öteki de bu benim olsun diyor.Tabi bu iki
“benim olsun” arasında bir huzursuzluk oluyor.O onu imhaya çalışıyor, o onu imhaya
çalışıyor,nihayet beşeriyet düşüyor.Fakat fazilette öyle mi ya?”aman şu iyi
olursa,Kudret razı olacak “ diyor.O da iyi olsun diye çalışıyor,o da iyi olsun
diye çalışıyor.Nihayet ülfet oluyor.İnsanlar sair mahluk gibi değildir
kardeşim.30:22herhangi bir hayvan, 50:00
E güneş yerine o harareti verir mi? o ayrı
iş o.Görmez misin bazı çiçek gündüzün böyle açar,feyzi toplar,güneş çekilir
çekilmez gitmesin diye kapar.Ne büyük ders verir insana.Binaenaleyh hakikat
güneşi olan hazreti insanın gönlünden akan şey de, öyle aç,sonra hemen
kapa.Kıymetini bil.Hastalık artar,şiddeti ziyadeleşir.Daima bakar,ne vakit
sabah olacak diye.Sabahdan bir medet umar.Ben bu salayı minareden verdiğim
vakit,telkin yapar sabah oluyor diyerekten.O telkinle ben onun gönlünde rahatlık
verebilirim nispeten onun için bu
hizmeti yaparım.Bişey anlaşılamıyo mu? Ha nerdeee..hedef fazilet işte. Ama onun
doğuşu da öyle.Acayip. Doğuşu da öyle.gelişi … ders okurlarmış ufak
çocukken.Bir bahar zamanı hocası demiş ki;hadi gidin kırda biraz gezin demiş.Bütün
arkadaşları çıkmışlar,hepsi o çiçekten,bu çiçekten toplayıp bir şey
yapmışlar.Aziz Hüdai,bir kırık zambak.Onu getirebilmiş.Ötekiler kocaman bir
şey.Hocası diyor ki; Aziz diyo,bana layık göre göre bu kırık zambağı mı
getirdin? Bak arkadaşlarına.Kırık diyo
bu da kırık şeye de koyacağım tutmayacak diyor.Kırık.İrfan ile
doğmuş.Hazreti insan.Ben diyor size cenneti de layık görmem.Bende kabahat yok
diyor.Hangi çiçeğin dibine gittim kendi lisaniyle,kendi lisaniyle
meşgul.Kudret’le irtibat yapmış,konuşuyor.Koparamadım bir türlü diyor.Nasıl da
bu vuslata kıyarım dedim,nihayet bu kopmuş,irtibat kesilmiş,hayatı kesildiği
için bunu kopardım getirdim.Onun üzerine ağlamaya başlamış hocası,oğlum
rikabında, hükümdarlar yürüsün diye arkasını sıvazlamış.Hakikaten de öyle
olmuştur.Birinci Ahmed devrinde,ona ders okutmuş ,irfan dersi vermiş,bir gün
Üsküdar’da geçmiş birinci Ahmed atlan, o da zenbilini almış,senbilini almış,
onun adı zenbil değildir yanlış konuşuruz,senbil. O ne demek? Bazı şeyler
vardır ki maddeyle tarif edilmez.Beşeriyetin Fahri ebedisi diyor ki;”yenilecek
eşyayı enzarı ammeden geçirmeyin.”Mesela herhangi bir şeyi
aldın,yiyeceksin,umumun nazarından geçmesin.Onu daha sen,bilmem oraya yaklaştı
mı yaklaşmadı mı tuhaf bişiy.herkesin nazarından geçiren,gıda kana kandan
nutfeye, nutfeden rahmı maderde bir yavrunun olmasına,o tekemmüne geçerse,çocuk
mübalatsız olur diyor.Yani çok kuvvetli hayalı olmaz.Anlatabildim mi acaba?Bir
bunu söylemişler,bir de demişler ki;”yediğiniz yemeği yerken gören varsa davet edin
,beraber yiyin.”Eğer tam’an o vefayı gösteremeyecek cibilliyetteyseniz,
tattırın.tattırın eğer karşınızdaki imrenirde imrenmeden dolayı ağızda bir lüab
olur,bir nem olur,o lüabı o insan yutacak olursa,yiyen adamda Kudret bir dert
verir,dünya etibbası toplansa,bütün mualecat yıkılsa,çaresi bulunmaz.Yoktur
çaresi. Her derdin devası vardır,ancak onun devası yoktur derler. Neden
olur.Uzun.Uzun iş. Hemen atından inmiş,Birinci Ahmed,Macar Kralına taç giydiren
adam.Ondört yaşındayken.Ne zekalar yetişmiştir.Tarihte devreaçan,bir devri
kapayıp bir devreyi açan Fatih, yirmiüç yaşında idi.Yedi tane lisan
bilir,erkanı harp,başkumandan,canım erkanı harpliğini nerden bilirsin?Erkanı
harp.Mesela Bizansı muhasara edecek,o günkü kurmay teşkilatına yapılacak işleri
bildirin diyor.Peki diyor. Onlar da kabul etti zannediyorlar.Tam İstanbul
muhasara oluyor,planı kendisi başka şekilde,meğer o planda bir anlaşma
varmış,derhal değiştiriyor,şaşırıyorlar,o yoldan gidilirse mahvoluruz diyor.Bu
yoldan.Ayrı işler.Neyse şimdi bize tarihi
anlatma sahası değil konuşmamız.Bir münasebet oldu da söyledik.İnmiş bir elli
adım gittikten sonra Aziz Hüdai ,hemen attan aşşağı inmiş. Ben buna
binmeyecektim amma,hocam bana dedi ki;o ata biniyor,hükümdar atın yanından
gidiyor. Öyle. Birden bire inince şaşırmış,efendim niçin gitmiyorsunuz. Hayır
ben zaten buna binmek hevesinde de değildim amma, bana dedi ki arkamı
sıvadı,bizim onunla bir işimiz vardı,”rikabında hükümdar yürüsün” dedi,o söz
haklansın diye bindim. Sen bin atına git bizim eve,ben de öteberi alıp
geleceğim.Aldıttıralım filan...Hayır demiş,benim usulümü bozma.Onlar,fazilete
ait birer varlık.Faziletteki muhabbet,debdebe ile tantana ile değildir. Onunla
değil.Bizans imparatoru elçi gönderiyor,Hazreti Ömer’e oraya bakıyor,buraya
bakıyor,sizin hükümdarınız nerdedir diyor.,yok mudur sarayı yok mudur bir şeyi
hususi böyle muazzam bir kaşane filan yok mu? Gülüyor herkes.Var, onunda bir
evi var diyorlar.Hükümdara mahsus bir yer yok mu? Peki evine gidiyo.. Öğlen ki
diyorlar.Ne olur öğlen olursa? O gider,öğlende mezarlığa gider.Ya tarifi dünya
zannetme ha.Bindörtyüz şehir zaptetmiş,her birisi bir hükümet,bir eyalet.Öyle
tuhaf bişey.Bizim ecdadımızın tutmuş olduğu yolda atalet katiyyen yok. Ahlak,atalete esir olana
takti eder. Atalet,İbrahim İbni Etem,mevzuyu
dağıttım,toplayacağım. İbrahim İbni Etem,büyük insanların başında gelen büyük
bir Türk…bir adam,..Türk Bir gemide bulunuyordu.Şiddetli bir fırtına
başlamış,gemiye su alıyor,böyle dehşet,etrafındakiler demişlerki halimiz ne
olacak? Bu bişey değil demiş.Korkulacak hal,insan atalete esir olur da
başkasına muhtaç olur,buna fırtına denir.Buna fırtına denmez demiş. Bişey
anlatamıyo muyum acaba? Söze bak.Gemi batmak üzere,böyle böyle
çalkalıyor,yanındakiler de efendimiz ne olacak diyorlar,ne fena böyle.Bu bi
şiddet değil yahu demiş.Buna fırtına denmez bunun ehemmiyeti yok.Asıl
şiddet,İnsan, miskinliğe, tembelliğe,atalete esir olur.Başkasına yük
olur,ihtiyaç sahibi olur,işte o büyük şiddettir.En büyük fırtına odur.Ondan
korkun demiş.İbrahim İbni Etem.Böyle adam.Dedenin tuttuğu yolda kattiyyen
atalet yoktur.Zannedersin ki sen, onlar çalışmamış.Aldığı evde
oturuyorsun,nasıl çalışmamış.Yerin dibinden çıkardığı parayı yiyoruz
hala.Yanlış söyledim.Yerin dibinden daha biz bir kuruş çıkarmadık.Bütün
dünya,yerin dibinden şeyini çıkarırken,senin deden,yerin üzerinden bütün ismi
Aziz’e mazhar olmuş Kudret’in öyle hala onu ..biz muazzam bir şekilde. Çok
kıymet ver ecdadına,eski,muazzam.Ebu Kılabe diyor ki; bir dostunu
görmüş,ticaretle meşgul,şöyle durmuş,gayet güzel.O ticaretinde bir kazık gibisi
vardır bir de böyle inceliklerini bilip ,anını
bilip,aldatmadan,aldanmadan,insaniyete hizmet ederekten bir ..lokma meydana
getirmek vardır.Alaveresiz,dalaveresiz.Hem kendi merzuk oluyor,hem karşısındaki
razı oluyor,hem Kudret, nazarı merhametiyle üzerine tecelli ediyor,o şekilde
birisini görmüş.Sizin bu haliniz,bir kimsenin kendisini camide daima ikame
etmeklikten çok eftaldir diyor.Evliyaullah dan bir adam.Anlatabildim mi acaba?
Muazzam işler.Neyse,faziletin insana vereceği muhabbeti anlatıyordum,misal
veriyordum.İstersen misali vereyim,istersen konuşmayı keseyim.Soruyor diyor ki
yok mu sizin başınız nerde bulunur,bunun yok mu bir sarayı
marayı gideyim ben memuren gelmişim,Bizans imparatoru tarafından
gönderilmişim.O vakitte de dünyada iki büyük hakimiyet var,onların ikisini de
dertop etmiş,o toplamış,demişler ki şimdi öğlen,tatildir.E nerde bulunur?Bu
gider kabre,dostlarına iştiyakı vardır.Orda kimisinin huzurunda ağlar,kimisinde
taşını boyar,eğer bazan da yorgunluğu fazla olursa,orda bir kaylule yapar,yatar
azıcık uyur.Girmiş içeriye,bakıyor,bakıyor,birisi.O bir şeyi var,elinde
taşıdığı bir şey var.Onu bükmüş,yastık yapmış uyuyor.Başka kimse yok.Olsa olsa
bu demiş fakat baktıkça bir titreme gelmiş,baktıkça bir titreme gelmiş,faziletten.
Bi an gözünü açmışi,bakmış ki beş adım geride birisi, o günün resmi tanzimatı
nasılsa onu icra ederekten titrer bir vaziyette duruyor. Yahu demiş ne
korkuyorsun.Ben korkulacak bir adam değilim.Benden korkma,Benim imanımdan başka
izzetim yoktur.Anlatabildim mi acaba cümleyi?Benden korka sen demiş.Benim öyle
muazzam,şu,bu filanyok.Benim yalnız izzetim,imanımdan başka hiçbir izzetim
yoktur. Ne cevap veriyor biliyor musun,evet diyor,gelmiş uyuyorsun,çünkü
eminsin,bizim imparator sarayda bile rahat uyuyamıyor.Senin gibi mezarlıkta
apaçıkta değil,sarayında bile rahat uyuyamıyor.Yaptığı zulüm gözünün önüne
geliyor.Ya bu zulüm bişey olursa diyerekten sarayında da rahat uyuyamıyor
diyor.Sen eminsin,mükellef uyuyorsun.Evet diyor.Söyle bakalım dediğin nedir.İşte
biz adaleti tevzie kendimizi memur ettik. Uzun boylu konuşuyorlar,konuştuktan
sonra,al beni de kendi vicdanında taşıdığın yere beni taşı diyor.Beni taşı.Ömür
bedava gitmiş.Ben şimdi sana meftun olmuşum.Burdan öbür tarafını tarihte okuyup
bulabilirsiniz.Biz misali verdik.İki şeyi anlatmıştık,üçüncüsü kalmıştı.Dedik
ki ne dedik;noktayı istinat,hedef,muvazenei beşeriye neden olamıyor? Burada, bu
ilk önce ailelerden başlayacak….ayet açık,Ben öyle Allah’ım ki arz üzerinde
yarattığımın, semavatta var ya ayrı yaratır.Arz üzerinde yarattığının bir misli
de var.Bunu soruyorlar Ali ibni Talib’e ,Abdullah ibni Abbas soruyor,anlamadım
diyor.açık ne anlamıcaksın diyor.Burda ne varsa orda yaptığını söylüyor.Yine
anlamadı.Senin gibi Abdullah İbni Abbas,benim gibi Ali İbni Talib,bu gün semada
yaşıyor diyor. Daha fen burasına giremedi,fakat girecez.Ama hüner bu alemde
kemale erecek,burası imtihan alemi başka yer değil.Buradan alacak.Men
kelimesiyle zikrediliyor.o kaideyi bilenler anlarlar ki men kelimesi akıl ve
ruh sahiplerinde kullanılır.Binaenaley akıl ve ruha malik olaraktan,orda mevcut
var.Bugün işte beşer şurda şurasında,oluyor.Bazan bana soruyorlar,olur mu olmaz
mı .Olacak. Bu hiç ehemmiyetsiz sorular. Daha neler olacak neler olacak.Bu
günkü bilinen değil mi ki,mana karşılığı olarak madde zuhura gelmedikçe,
manadaki harikuladeler,fevkaladeler, madde aleminde olmadıkça Kudret bu
kainatın şeklini değiştirmeyecek dedi Beşeriyetin Fahri Ebedi’si.Kalp üzerinde
ameliyat olacak.Oluyor.Daha tekamül etmemiş.Göz üzerinde muazzam olacak. Hepsi
olacak. Hatta hatta ölü diriltilecek.Öyle mi.Evet.E o halde kurtulduk.Yook.İşte
o vakit tutulduk.O vakit Kudret diyecek ki; siz ,bak o Kudret’e kadar el
uzattınız paydos.İş buraya kadar. Bunların hepsi olacak.Ama şimdi de varmış
diyor.Yok. O harekettir o geçici ..vermek mesela Amerika’da insan ölüyor da
öldü diyorlar,on onbeş dakka böyle hareket,o tahtaya da versen olur,cama da
versen olur.O değil o.Enesine sahip olacak,şuuruna malik olacak,ona hayat
denir. O oldu mu oldu.olduktan sonra,yevmetül..74:10
1 yorum:
Fazilet hedef olursa ne olur bilir misiniz? Mesela herhangi bir işi yapacağız,yapacağımız zaman,birisi teklif ettiği vakit,”ne fazileti var bu yapacağımız işin”
Yorum Gönder