Kaset 162
12/08/1962 (Düzenlenmemiş Metin)
Mevzu iki esasa ayrılmıştı,birine vazifeden
doğan ahlak,diğerine de aşkdan doğan ahlak tesmiye etmiştik.Vazifeden doğan
ahlakın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın da annesi kalp.Gerek
kalp,akıl,vazife,aşk,bunların hepsi manayı insaninin birer vasıfları olması
hasebiyle,konuşmamızın en büyük rüknünü insan mefhumu teşkil ediyor.İnsan.Her
konuşmada bunları tekrar ediyoruz.Fakat söyleyeceğimiz diğer esaslar bu
temellere istinad ettirilir.Onun içün bir arkadaş bir evvelki konuşmada bulunmamışsa
o esası ben ona iyi anlatamamış olurum.Onun içün tekrar etmek
mecburiyetindeyim.Dış görünüşü itibariyle insan,şöyle yetmiş,seksen,yüz,elli
altmış kiloluk kan ve kemik torbası ve neticede de iki metre uzunluğunda bir
çukurun istiap edebileceği bir varlık.Fakat iç görünüşünde o manayı azametinde
,vicdanı kibriyasında,bütün mevcudat ,hazreti insanda bir nokta kadar dahi
değildir.Zor olan yeri de burası.Zor olan kısmı bu.Acaba neden bu kadar büyük
bir kıymeti haiz insan?Bu gördüğümüz,ilmimiz,irfanımız,aklımızla,fikrimizle
idrak edebildiğimiz ve edemediğimiz,bütün varlık içersinde çehreyi mahsud insan
olduğundan dolayı insan kıymetlidir.Acaba anlatabiliyo muyum?Mevcudatın
yüzü.Kudret,kendisine muhatab tutmuş.Şöyle tarif edelim,hilkatten gaye,insan
olduğundan dolayı,bu varlığın oluşundaki gaye,insan içün.Yani
Kudret,Fatır,Allah,mevcudatı insanın hâsılı içün yaratmış,insanı da kendisi
içün pek nazenin, bir varlık olarak kendisi için halketmiş.Ama böyle her şey
bizim elimize Bâd-ı Hevâ verildiğinden dolayı ,bedava bir vaziyette elimizde
olduğundan dolayı,kıymeti bilinmez.Mesela,sayılı nefes,bir tanesinin şöyle bir
noktasını nefesin,bir parça şöyle şeyetse hemen çırpınmaya başlar
insan,çırpınır.Fakat onun hali sıhhatte iken kıymetini bilmez,bilmeyiz.Kendi
sıfatındaki serairi ,bütün esmasındaki vâridatı,bütün isimlerindeki
külliyatı,hazreti insana rekzetmiş.Bilmek içün düşünmek.Düşünen,bilir.Değil
mi?E adam düşündü mü bilme kapısı açıldı.Düşünen bilir.Bilen ne yapar
konuşur.Konuşturan da bir gün kendisiyle perdesiz ,tercemansız,icazsız
konuşur.Şimdi konuşmanın ne olduğunu biz bilebilir miyiz?Hepimiz konuşuruz,bana
bir mütefekkir,beynelmilel bir alim,en yüksek bir mütefennin şu konuşmayı
anlatabilir mi?Haddine mi düşmüş?Konuşur da konuşmanın ne olduğunu bilemez.Bu
kadar serairi camidir insan.Artık sen
bütün o varidatını,hesabını kendi kendine yap.Nasıl konuştun? İlk önce
hamuş idin.Dinliyordun.Fıtrat insana o kadar büyük dersler verir ki ,evvela
dinle der.Dinle.Her şeye atılma.Bak sen geldiğin vakitte bile konuşamıyordun.Dinledin,dinledin
sonra ben seni konuşturdum.Hamuş idin,dinlerdin.Hepsi böyledir.Gelmede gitmede
ihtiyar yok.Öyle değil mi?Hiç birimize soruldu mu?”Beyefendi bir alem-i şuhut
vardır, bir dâr-ül belva vardır,dünya denilen ikbalinde hüdâ,idbarında fecia gizlenmiş,insanları
gölge avına çıkaran bir sahne vardır.Hezar aşina bir acuzeye benzeyen bir yer
vardır.dirliği kısa,zahiri tatlı gibi gözükür,fakat içinde semmü katil,böyle
bir alem var teşrif eder misiniz?”sormazlar.Elindeki müfredat programı biter,”e
sizi bir yere sevkedeceğiz teşrif eder misiniz?”size sormazlar.İstersen en
büyük caha,en büyük kasaya ,en büyük masaya,kainatın seriri saltanatına sahip
ol.Dinlemez.Sormazlar.”Teşrif eder misiniz?”yok.Yallah.Eee hesap görelim.İnsaf
edelim.Bir iki konuşma evvel,ondan daha evveli hemen hemen,arada sırada tekrar
ediyoruz ki ahlaka göre hayat,insanlara ilerde hesabı verilmek üzere iğreti,
ariyet iğreti verilmiş bir sermayeden ibarettir.Değil mi?Bu sermaye
iğreti.Şimdi bu gün,inanan da inanmayan da kendine mi çalışır?Yok canım.Evet
onun bir ciheti kendinedir.Hesabı var ama,bizatihi kendine mi çalışır?Beşer
esasen tarif edilirken memluk bizatihi malik bilaraz diye tarif edilir.Ne demek
bu? Sonra bir konuşmada anlatırım.Benim dersin şu dersin bu dersin fakat bunlar,hepsi
araz.Zatın itibariyle memluksun.Bizatihi varlığın yok.Var ihtiyarlama,var ölümü
öldür,var kabrin kapısını kapa,var beşerden aczi gider,hiç birisini
yapamıyorsun? O halde yok.Dava açık.Ya alim olacaksın,ya öğreten olacaksın,ya
öğrenen olacaksın,ya öğretenle öğreneni dinleyeceksin,bunları dinledin mi
muhabbet esası bozulmayacak,dedi kodu orta yerden kalkacak ondan sonra tahalli
terakki olacak.Üç esas var beşeriyet aleminde ,cemiyette;ya alim
olacan,bileceğin,veyahut bilenin bildirdiğini bileceksin veyahut bunların
arasında bir kabiliyetin yoksa “bende bu kabiliyet yok ne yapayım” diyeceksin o
halde dinleyici olacaksın.Bunların üçünden birine intisab edeceksin.Cemiyet ne
vakit bunların üçü ile hallolursa o vakit dedi kodu kalkar,insanlar birbirinin
aleyhinde bulunmaz,senlik benlik orta yerden kalkar,senlik benlik orta yerden
kalkarsa O tahakkuk eder. O tahakkuk ederse onun vazetmiş olduğu sermaye orta
yere çıkar,nedir o sermaye,muhabbet denilen,birlik denilen,rifat denilen o
varlık meydana gelir,o geldikten sonra Kudret elinden tutar,kalbin …… ilham
olur derhal gözün gördüğünü akıl bilmez,aklın gördüğünü göz bilmez,onun
haricinde bir göz daha var o da ayrıdır vazifeler bunların hepsinin vazifesi
birleşiverir,birleştikten sonra tahalli terakki olur.Her yenilik adam için
tahalli terakki değildir.Sen her yeniliği şey zannetme.Tahalli zannetme,bazan yenilik de ,bazan teceddüd de
tedenniniz olur.
--/-
-2-
Anlatamıyo muyum acaba?Her yenilik,her
teceddüd bir hayat olamaz.Bazan da bakayı yıkar.Senin elindeki ebediyeti alır.O
vakit ona teceddüd denmez tebeddül denir.Anlatabildik mi acaba?Bunların farkına
vardıran şeyin adına ne derler,ahlak derler.Size ufacıcık bir ahlakın tarifini
yaptım.Gelmede ihtiyar yok, gitmede,
onda da yok peki şunu insanlar iyi bilmeli ki; bu sahne Kudret’in kurduğu bir
tezgahtır. İnanan da inanmayan da hep ona çalışırız. Hep.Hep ona çalışırız.Kim
güzel çalışır,temiz bir niyetle çalışır,iyi bir ihlas ile hizmet eder kam
alır.Kim bunun aksine hareket eder mahrum ve hüsran olur içinde kalır
mahrumiyet .Kudret, insana hiçbir şeysini vermez. Yook. Bak, tarihe bak. Bizden çook kaviler bu
alemde imrarı hayat eylemiş ne saltanatlar sürmüş ne azametler ne firavun
vadilerine ihramlar dikmiş , neler gelmiş, neler gitmiş,zavallı benim diye
yaşamış, yaratırım diyerekten dövünmüş,semayı deler gibi bakmış,yeri ezer gibi
basmış,püüü.vururum,yıkarım yakarım. Her ateş yerini küle bırakmış, Kudret
gülmüş.Yer adamı yer. Yer adamı yer.Madam ki gelmede gitmede ihtiyarın yok o
halde faniyi baki ile değişmenin çaresini gösteren şeyin adına ahlak
derler.Yeni tarifler yapıyorum.Geçici, ariyet olan fani olan,boş olan şeyi dolu
olan şeyle geçmeyen, bitmeyen,namütenahi ile tebdil ettirme şekillerini
öğtreten şeyin adına ahlak denir.Madam ki insan Kudret’e muhatap olaraktan
meydana gelmiş,O nun bütün sıfatlarına bütün isimlerine,bütün serairine agah
olabilecek bir kabiliyette yaratılmış,yazık günah değil mi burada üç günlük bir
imtihan sahnesinde ebedi bir hayatını kötü bir nefsinin adi bir matahına
değişsin de geçsin göçsün gitsin.İnsan şu zavallı alemde gençliğini biraz fena
bir şekilde bitirir de ihtiyarladığı zamanında kafasına vurur “böyle mi
bitecekti bu.” Der.”Ben böyle mi olacaktım” der.”Bana nasihat de ettiler ama
tutmadım” der.”yoksa bende o kabiliyet vardı iş işten geçti”der.Ne için ?
Nihayet on on beş senelik. Kaç senedir hayat? Seksen,yüz,yarısı uykuylan geçti
indi kırka, yarısı da sabavet le geçti
indi yirmiye, yirmi senelik şöyle uzunca bir ömrü gözünün önüne getir.Uzunca
bir ömür.Yirmi senelik bir hayat için bir hasret çekerse bir insan ya senesi
olmayan günü olmayan bitmek tükenmek zamanı bulunmayan bir alem için acaba
nasıl hasret çeker.İşte o hasretin adına cehennem derler.Anlatabildim mi acaba?
Onun adına cehennem derler. O hasretin. Düşün şöyle bir kendi
kendine,gençliğinde ömrünü şöyle böyle
sarfeder de sarfettikten sonra o eski kalbinin atış tarzı kalmaz.gözünde o fer
bulunmaz,pazudaki kuvvet kesilir,Ne bileyim bütün vücuttaki o ariyet olan o eçhize “yook artık sana
istediğin gibi kendimi kullandırtmıyacağım” demeye lisan ı hal ile
başlar,başlayınca kendi kendine dersin “ ya ben böyle mi olacaktım”. Ama “geçti
“ dersin. Bi yanarsın nedir bu deymez
neticesi hiç dir.Sen onu şimdi bi de
ebedi götür bakalım bi senesi yok zamanı yok anı yok namütenahi yolculuğu bi
gözünün önüne getir “canım ne malum yolculuk” bunlar batıl geçen konuşmamda
söyledim ya ne malumu filan var mı geçen konuşmada gayet açık söyledim.Sen
düşün bi defa.Kudret’in ilminde vardın,değil mi? olmasan gelir misin?Bir bina
bir mühendisin ilminde tahakkuk etmeden plan çizilir mi? O bina vücut bulur mu?Hadisat-ı keymiyye de
her olan her kıpırdanan şey,Kudret için
en büyük bir burhan dır.Sen Kudret’in ilminde olmasan olur musun?Ordan tıpış
tıpış geldin.Fakat geliş tarzını bilir misin? Nasıl yürüdün geldin bakiyim?
Bilmezsin sana inkar kapısını kapatmaklık için yine merhametiyle “benim
rahmetim merhametim gadabımı sevk etmiştir ” der “her hadiseyle ben insanlara
ders kaçırırım.” der.Kimbilir kimi sever, onun ayağı kaymasın diye ona bir ufak
ders kaçırır.Diğerleri de ondan kam alır geçer gider.Bir uyku alemi vardır,onda
bir rüya alemi vardır.Yürürsün,gezersin,evlenirsin şu olursun,bu olursun,surura
gidersin kedere gidersin,bir çok yerler …………eylersin, fakat bu gezdiğin yaptığın işler,makul
mudur,akli midir,manevi değil midir? Hangi
yoldan gittin geldin? Anlatamıyoruz
galiba,gözler acaip.Aşikar,hepsi aşikar,dünden aşikar .Hasret,aaah nolaydı olaydı
da filanı kendime dost yapmasaydım. Yâ veyletâ leyteni lem ettehiz fulâlen
halilâ (Furkan 28) manasını bilende de bilmeyende de bir akış var
insanı yakar. Yâ veyletâ leyteni lem ettehiz fulâlen halilâ (Furkan 28) aah,
manası şu:keşke ah nolaydı olaydı da filanı kendime halil yapmasaydım dost
ittihaz etmeseydim.Ben az çok kendime bir istikamet vermiştim.Gücümün yettiği
kadar bir hayır aleminde dolaşıyordum.Fakat bir insan şeytanını dost
yaptım,yandım.Onun içün bu alemde hukuk tedarik ettiğin insanı çok iyi seç. “ne
olur” deme iyi seç. İyi ara. “Ne olaydı aah keşke Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu
lil insâni hazûlâ(Furkan 29) adi bir şekilde beni yolumdan şaşırttı.Çarptı beni.İyi insan
seç.İnsanlığın kendisine Kudret tarafından verilen,büyük bir nimet olduğunu
idrak olan etmiş olan insan ile hukuk tedarik et.Sahib i ahlak olsun.Beşeriyyet
her ne zaman cemiyette bir feyiz gördüyse bunu bil ki hassasiyet i ahlakiyyenin
cazibei neşvedarında görmüştür .O çekildiği vakitte hiçbir vakit bir feyiz
bulamamıştır dünyada,bulunmaz.Eğer insan ise.Olmaz. Yapmamış Kudret. Zira
Kudret öyle tarif eder; ahlak, “Ben sevdiğim insana öz elimle biçip
yerleştirmiş olduğum bir elbise i manevidir” der Allah.Var mı yok mu dikkat et,
çıplak gezme.Diğer şeyler ariyet.
--/-
-3-
Eyy yokluk
çölünden varlık vücudu pazarına bir kefen tedariki için gelmiş olan zavallı
beşeriyyet, ne vakite kadar can yakmaktan insanlarını kendini kurtaracaksın?
Öyle hitap eder.Netice itibariyle eğer , manada kalbinde bir zenginlik
toplayamamışsan,yalnız zavahirini tezyin etmekle kalmışsan aldanmışsın. Neden?
Netice itibariyle sahrayı ademden varlık vücudu pazarına ,yokluk çölünden
varlık vücudu pazarına hepimiz kısmet olursa netice itibariyle, ya olur ya
olmaz ,şayet olursa bir kefen tedarikine gelmişizdir.Onun içün ahlak der ki;
elemleri ve sururları haysiyeti hissiyye ile değil haysiyyeti akliyye ile
muhakeme et der. Ve yalnız onunla da kalma onu da Kudret ile irtibatını yap
der.Bu bir ana cümledir. Bunu çok canla dinle.Ufak cümle değil bu. Bu muazzam
bişey bu.Yani, eğer yalnız ,haysiyyeti hissiyye ile yapmadın haysiyeti akliyye
ile muhakeme yaptın da ,bu yapmış olduğun muhakemeyi Hak’ka bağlayarak
neticelenmemişse yine mahrumiyet vardır. Bağlı değilse, Hak’ka bağlı değilse
yine mahrumiyet.Ne vakit bağlı olabilir?Tevekkül denilen kuvvet i ruhi ile .Bu
günkü konuşmanın biraz ağır mevzuu. Öyle geliyor içimden.Anlatabilirsem ne
ala.Misallerle belki anlatacağım.Tevekkülü yanlış anlarlar örfümüzde. Tembellik
manasına değil.Tevekkülü yanlış anlamamalı.Yapacağı vazifede Allah’a itimat
etmenin adına tevekkül denir. Belle bunu. Her hangi bir işte, yapacağı herhangi
bir işte,kuvvetli bir şekilde Allah’a itimat etmenin adına tevekkül denir. Bu,
sağlam irade ile olur. Öyle her adamda olmaz o. O itimat sen hele hemencecik
oldum demekle oluyo mu zannediyorsun sen. O’na kuvvetli itimadım var dersin
seksen kapının ipini çalarsın. Öyle zordur ki o. Efendi arar .”İyi ama itimadım
var ya şöyle olursa ,bunu böyle yaparsam, şuradan beni atarlarsa,aç
kalırsam,buradan bu iş bozulursa,iyi ama bu hak ve hakikatı ben kabul edersem
beri tarafta bu hak ve hakikatı kabul etmeyen var kuvvet onun elinde ben hak
tarafında bulunursam bu kuvvet beni ezerse” hiç birisi yok işte.Anlatabildik mi
? O çok zordur o. Bizim bildiğimiz miskinane mana değil o.Bir daha tarif edeyim
sana; Tevekkül, yapacağı vazifede tamamiyle Hak’ka itimat ve istinad etmek
demektir tir ki, bu çok kuvvetli azim ve büyük bir irade i ruhi ile olur. O da
pek her adamda bulunmaz. O da bulunmayınca insan tahalli terakki etmez. O
itimad oldu mu bi defa safı beşer kalkar,o itimad oldu mu bi defa yeis kalkar,o
itimad oldu mu aciz insana tapmaklık kalkar,o itimad oldu mu zulme divan
durmaklık kalkar,o itimad oldu mu şuna buna uşak olmaklık kalkar.O kalkınca ne
olur? Hak’kın insana bahşetmiş olduğu hakiki hürriyet meydana gelir.İnsanı
sefalete rezalete çevirip sürükleyen hürriyet değil de insana, insanlığını
tanıtan Allah’ın tasdik ettiği hürriyet meydana gelir. Zor, fakat tatlı
.Zordur. Tevekkül .Şimdi o tevekküle ait bi şey okuyayım size bakayım belki
daha iyi aşka gelirsiniz. Fermanı aşka,
fermanı ışka can iledir inkiyadımız/pürdür hayali yar ile her lahza yadımız/ Mevkûfdur o mâha hulus u
fuâdımız/ Hükm ü kazaya zerre kadar yok inadımız./ Baş eğmeziz edaniye
dünya-yı dun içün/Ettik feda zavahiri şevk-i derun içün/sattık matahı ömrü meyi
lali cun içün / nöbet çalınca rihleti bil ki sükun içün/ Allah’a dır
tevekkülümüz itimadımız.Anlatabildik mi bu
tevekkülü?Bunu size bir hafta evveli okudum ilerde izahını yaparım
demiştim,şimdi yalnız buradaki tevekkülün izahını yaptım yukarda daha izah
oluncak şeyler var sırası geldikçe yaparım.Bir de dedim ki dostunu iyi
tensib et “lem ettehiz fulâlen halilâ” (furkan 28) dövünme .Büyük
kitapta böyle beyan eder insanların
dövünme şeklini,kısım kısım insanlar dövünür,Bir kısmı “ya leyteni küntü turaba” (Nebe 40) aahh nolaydı olaydı da keşke
toprak olaydım.Bu bizim bildiğimiz toprak olmak manasına değil,”noolurdu toprak
ahlaklı olaydım.Şeytan gibi nâri olmayaydım.Turabi olaydım.”Öyle değil mi?
Bütün kirlerimizi gizler,bütün pisliklerimizi örter,bütün ciyfelerimizi saklar
,ederiz,kirletiriz, tükürürüz, bütün hakareti yaparız yine hiçbirimizi yüzümüze
vurmaz, buyrun der nimeti çıkarır önümüze kor.Cenab ı Ali’ye de Ebu Turab
denmesindeki illiyet odur. O toprak babasıdır diyor.Beşeriyetin Fahri Ebedisi.
Neden o toprak babası? Madeni kül O affeder semihtir. Verir almaz.Verir .Sırrı
hakikate mahrem olunca ,ne vakit sırrı hakikate mahrem olur?Hak’ka tamamiyle
itimad olunca sırrı hakikat açılır.Şimdi geçen okuduğum şeyi biraz bazı
yerlerini tahlili açıyorum. Bir kelime “sırrı hakikate mahrem olunca” ne vakit
olur o? Ne vakit ki “acaba” yı kaldırırsın da tam itimad ile istinad edersen
dayanırsan ,herhangi yapacağın bir işte miskinane değil bir katre şeklinde
ummanlar gördüm.O senin görmüş olduğundu zavahirde hayran kaldığın şeyler hiç
mesabesinde gelir.Buluga erersin.Şimdi şöyle bir misal verelim;mini mini bir
çocuk,elinde bir pırlant var büyük, fındık büyüklüğünde,ceviz büyüklüğünde,
pürüzsüz, lekesiz, siyahlanmamış,sararmamış,büyük kıratta bir pırlant,elinde
var. Öbür tarafta da bir sahtekar var elinde bir mavi boncuk var.Çocukta temyiz
kudreti olmadığı için yalnız şekle bakar zavahire bakar,o mavi boncuğun rengi
ona o pırlanttan daha güzel gözükür ,onu ver de bunu vereyim der derhal onu
atar onu alır.Sen de bir cevher var o insanlık cevheri Kudret koymuştur. Onu
atıp da iblisin verdiğini alma diyor. Anlatamadık mı?Onun çok hırsızı var.
Alırlar adamın elinden.
--/-
-4-
Ama biraz evveli söylediğim şeyi anlayacak
olursa,bir katre şeklinde ummanlar gördüm kimi aldatmaya kalktın. Ne mukabilinde
beni satın almak istiyorsun sen? Niye? Ben sırrı hakikate mahrem olmuşum
damlanın içersinde umman görmüşüm yahu.Merda nı Hüda’ya endam olunca suretinde sultanlar gördüm.Bu gülşenin
bakmam çiçeklerine meyletmem hezar namelerine ben o çiçeklerde şebnem yerine
semadan damlamış al kanlar gördüm.
Senin o görmüş olduğun
ağlayış var
ya onlar netice itibariyle kimbilir kimin gözünün kanlı yaşıyla meydana
gelmiştir.Ben onların hepsini görmüşüm,satılmam.Anlatamıyorum galiba?Kolayca
inanmam isterim burhan,zahire aldanmaz erbabı irfan ruhumdaki arar .. bişey
buradan kaymış.Hafızam idare edemeyecek ne olduğunu gelecek hafta,
unutturulmazsam belki okurum o yeri
,bişey ara yerden kaçmış.Ben kendimden hasta lokmanlar gördüm.Her söze
kanarsan düşersin derde,felaketle kalkar gözden perde,dikkat et, felaketle
kalkar gözden perde,her inleme altında büyük bir keşif vardır.Kudret öyle açmış
pazarı.Neden acaba? sıkıldığın vakitte temiz “Allah” dersin.Hesabı
meydandadır.Sıkılmayınca o kadar temiz söyleyemezsin.Hele bi bunal öyle dersin
ki ,o kadar temiz dersin ki ,bunalma ne kadar kuvvetli olursa aşk ile “Allah”
demek o kadar kuvvetli olur.Felaketle kalkar gözden perde,dünya dediğimiz bu
süfli yerde,… şeytanlar gördüm.Deminki söylediğimi burada tahlil ettik değil
mi? Neler etti neler bu felek bana hayrette kalırsın söylesem sana,Nuh’un
gemisinde değildim amma,ona dehşet veren tufanlar gördüm.Şimdi gelelim mevzuun
an yerine,tevekkülü anlattık. O bi defa neymiş? Miskinlik değil.Miskinlik manasına
değil. Yapacağı vazifede ,Allah’a kuvvetli itimad.Büyük fedakarlık.Bu, muazzam
irade ile olur.Çok büyük irade.Kolay mı ya?Öyle de imtihan eder ki,öyle de
imtihan eder ki,getirir getirir imtihan eder.Ama ahlak putesine girildiği
vakitte iş biraz kolaylaşır. Neden çünkü
ahlakta üç büyük esas vardır.Kutbu Hak,üç büyük esas,zevki baka,anlatabildim mi
acaba? Üçüncüsü neydi? Hüsnü ihtiyar.Bu üçü de bir insanda tahakkuk etti mi
kuvvetli itimad başlar.Kutbu Hak, adaletle tecelli eder.çünkü muhabbet
adaletten yüksek bir rütbedir.Adalet de ikilik vardır, muhabbette birlik
vardır.Ordan tahalli etti mi bir insan,adalette, adalet her yerde aynıdır.Çünkü
beşer,beşer olması sebebiyle tecelli ettiği mazhariyet itibariyle hep birdir
adalet her yer de müsavi her yerde aynıdır onun içün Hak, dır. Anlatabildim mi
acaba? Onun içün hürriyeti tarif ederlerken,hakiki hürriyet adaletle tahdit
edilirse işe yarar derler.Adaletle tahdit edilmeyen hürriyet,tecavüzdür derler.Anlatabildim
mi? Sen benim hürriyetim var dersen eğer o adaletle tahdit edilmemişse bana
tecavüz edersin.Ben. “benim hürriyetim var” dersem,nefsim bana lazım gelen
emirleri verir o adaletle tahdit edilmemişse sana tecavüz ederim. O halde
adaletle tahdit edilmesi lazımdir.Size bir misal vereyim.Malum ya gayeyi
hilkat,yani gayeyi hilkati insaniye ameldir söz değil.Amel.Hz.Ömer’in zamanında
,Hz. Ömer’in zamanında,Cebele isminde birisi,Hükümdar.Beytullah’ı ziyaret
ediyor. Kalabalık….. (boşluk) bir köle de ziyaret ediyor.Ziyaret edenlerin
arasında,şöyle bir dokunmuş ama müteessir edecek kadar değil.Azılı bir
herif,kavi de bir adam….(boşluk) bir vurmuş ön dişi düşmüş.Sesini çıkarmamış
dişini almış doğru Ömer’in huzuruna çıkıyor.Diyor ki “Sizin dairei hükümraniniz
dahilinde bir adam,ben ziyaret edi.. daha bir çok insanlar ziyaret ediyor ben
de ziyaret ederken şöyle bir kazara dokundum,bir vurdu dişimi düşürdü bu hakkı
isterim.Getirt diyor. Şimdi o dokunduğundan dolayı değil.Henüz şirkini izale
edememiş.Benliğini.Bakıyor ki cemiyet içersinde bir köle,ben binlerce nüfusun
bir emiri hükümdar,benimle aynı vaziyette adım atıyor,benim yaptığımı
yapıyor,Kibri …sine dokunuyor,onuruna dokunduğundan dolayı, ona o şekilde
kıyarak vuruyor.Kölede orda … emiri Benlik ne fena şey,Halbuki şöyle bir
düşünse insan,doğumu ile idam kararını almış infazını bekliyor.Şöyle bir
düşünse hepimiz idam kararını almışız infazı bekliyoruz.Can yakmanın sırası mı
ya?”Davacı” demiş,”bu davacı,sen bunun dişine vurmuşun düşürdün” “evet haddini
bilmedi .” “o diş düşecek” demiş “meğer ki gönlünü yap” “azcık köleyi çıkarın
da söyleyeceklerim var” diyor.”köleyi bu muhakemeden dışarıya çıkmak hakkı ben
de yok ben çıkaramam kendisi razı olur mu, kendi rızası olur mu biraz dışarı
çıkmaya””köle demiş ki “olurum ben” “peki ne söyleyeceksin” “ o bir köle
demiş,ben binlerce insana icrayı hükmeden bir hükümdarım bir köle tarafından
dişim düşürülürse kıymeti nüfuzum kalmaz.Köle tarafından dişi düşürülmüş bir
adam vaziyetinde sarsıntı olur” demiş.”Vallahi ben onu bilmem gönlünü yaparsan
olur,yoksa o diş düşecek.”çağırmış içeriye,köleye demiş ki “herhangi bir
şekilde sizi … etseler,bu işten feragat eder misiniz?” “yook, aynen dişini
isterim. Bana demiş o tokadı vurduğu vakitte iradesini Hak namına kaybederek
vurmuş olsaydı kellemi de alsaydı feda olsaydı,o içindeki saklamış olduğu gizli
şirkinden vurdu.Küçük gördü beni.Ben Kudret yanında belki onun ne biliyorsunuz
ki demiş en büyük bir adamım.Benim burada yanan bir ateşim var ki onu ancak
Allah bilir.O ateş aşkına al benim hakkımı.””söyletme demiş bunu çık dışarıya
al dişimi”biraz müsaade edin demiş asabımı şeyedeyim dişimi vereceğim.Çıkmış
binmiş firar etmiş.
--/-
-5-
Öyledir bilmeyiz biz Kudret’in yanında kimin
ne olduğu bilinir mi?senin çook aziz görmüş olduğun yer,onun yanın da çook rezildir.
Çok zelil görmüş olduğun şey onun yanında azizdir.Bilinmez o. Sana rızayı İlahi
baha ile değil bahane ile alınır.baha ile değil.Abid olursun zahid
olursun,fakat irfanın olmaz gönül okumamışındır,ufacık bişeyden bir garip
adamın kalbini kırarsın yedi silsilen yanar.Her şeyini kül eder Kudret. Hiç de umurunda değildir.Öyledir Allah’ın
adeti öyle .Kendi kendine hayrette kalırsın “ya benim hiçbir suçum yoktu “
suçun kabahatin yoktu ama bir anda bir zavallının bir gönlüne dokunan
konuşurken mesela gülmüş olursun.Bak ufak bir misal vereyim sana,bir cemiyette
konuşuyorsun,orada benimsemediğin küçük gördüğün bir adam olur.onun konuşma
tarzında bir zavallılık sezersin.Dikkat et sözüme,bir zavallılık olur a bir
zavallılık sezersin,o safiyane bir şey söylerken sen şöyle bir gülersin.o senin
güldüğünü,o anda da kalbinde bir Kudret’le bağ var da irtibatı varken sezer de
“beni küçük gördü güldü” diye şöyle bükerse yapıştı Kudret sökebilirsen
sök.İmkan yok .Alt üst olursun.Hiç sökemezsin.Gitti dahi gider. O kadar incedir
o iş .Onun içün baha ile değil bahane iledir.Baban yapar,anan yapar o da
çeker.O bilinmez o.Kaçmış,
etmiş,oranın tüccarları,Bizans’a kaçıyor.Bizans’a geliyorlar alış
verişe, buna rastgelmişler, ya filanca
değilmisin sen ne hal bu demişler,”ya anam doğurmasaydı ya Ömer kölenin diş
meselesini açmasaydı” demiş,sormayın,bazı insanlarda acaip şeyler
olur,tecelliler olur,bilir de yine orda saplanır kalır.Demişler sana şeyedelim
şefaat edelim.Rica ederiz.Dön yine eski itibarını al.İki şartla diyor,Ömer
kızını verirse ,kölenin diş davasından vazgeçerse diyor.Gelmişler şimdi haline
acımışlar,diyolar ki “filanı gördük acınacak bir haldedir,söyledik rücu et
.ederim dedi Ömer kızını verirse,Allah’ın emriyle onu alırım dönerim ben tekrar
rücu ederim.Nikah müessesesine intisab eder onun kızını verirse bana
verirse,bir de kölenin diş davasından vazgeçerse,”kızımı veririm” diyor. Fakat
kölenin diş davasından köle gelir dişini alır,Bişey anlatamadık mı acaba?
“Kızımı veririm fakat köle gelir dişim derse dişi alır”İşte o o feyizli ahlak
idi ki koca romanın sekizyüz senede tesir etmiş olduğu büyük varlığı
yetmişbeş sene içersinde ondan daha
fazla olmak iki misli olmak şartı ile onlar yapabilmişlerdir.Biri büyük
siyasetiyle,büyük kuvvetiyle muazzam ordusu ile mükellef fenniyle muntazam
felsefesiyle muazzam zavahiriyle sekizyüz senede dünyada yapmış olduğu futuhatı
,onlar yetmişbeş sene içersinde onun iki misli olarak yapmışlardır.Anlatabildim
mi acaba?saat nasıl oldu? Dokuz mu oldu? Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder