Kaset 165
26/08/1962 (Düzenlenmemiş Metin)
15/01/2013
Ahlak mevzuu üzerinde devam
etmektedir.Mevzuu başlıca iki esasa ayrılmıştı,vazifeden doğan ahlakın menbaı
akıl,aşkdan doğan ahlakın da annesi kalp olduğunu söylemiştik.Gerek akıl,aşk,
vazife bunların hepsi manayı insani ile alakadar,onun birer vasfı olması
hasebiyle mevzuun en mühim esasını insan mefhumu teşkil ediyor.İnsan garip bir
muamma.Zahiri görünüşü itibariyle elli altmış kiloluk kan, et ,kemik
torbasından ibaret,enfüsi varlığı itibarı ile de bütün kainatı muhib .Beşeri
takatle insanı layıkiyle tarif etmeklik ,imkan dahilinde değil.Kendi kudretiyle
insan,insanı layıkiyle tarif edemez.Neden?Zira insan,Kudret’e naib olarak
halkedilmiş.Muhatab olarak yaratılmış.Geçen konuşmamda mühim bir yere işaret
etmiştim.İnsan emaneti Hak’kı hamil.Kendisinde emanet var.Allahu
Teala,mevcudata ala teklifi tahyir yani ihtiyar vererek “Ne dersiniz,bak size
mühim bir şey veriyorum” bütün mevcudata
“benim emanetimi alabilir misiniz” tabi onun da öyle bir karşılığı olacak.Hepsi
iba ettiler,çekindiler.Özür dilediler,af istediler.”Hakkını yerine getiremeyiz”
dediler. İnsan,bu emaneti aldı. İnnâ aradnel
emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne
minhâ ve hamelehal insân, innehu kâne zalûmen cehûlâ.(Ahzab 72) Büyük
kitap böyle ilan eder.”İnsan emaneti yüklendi.” Der.Ne o emanet? Hak’kın
kendisi.E hakkın kendisini hamil olan bir varlık,beşeri takatle tarif
edilebilir mi?İşte onun içün tarif edilemez.İlliyeti bu. Ama herkesde bu
tecelli var mı yok mu?Artık onu her fert kendisi bilir.Zannetmeyelim ki her iki
ayağı üzerinde yürüyenle her konuşan.O emanete hamildir.Zor bir mevzu.Zulme
divan durmamış,ah almamış.Sayılı nefesini,hak ve hakikatsız
bitirmemiş.Geceleyin firkat,gündüzün de gaflet uykusuylan ömrü
tükenmemiş.Nerden gelip gittiğini anlamış.Gönüller fethetmiş,düşmüşün elinden
tutmuş.Sırrı Vahdeti duymuş,her çirkinliğin altında bir güzellik gizlenmiştir
diye temaşa etmiş. Biraz ağır değil mi ya. Buraları biraz zor.Kolay o şu iş
böyle, bu iş böyle ,şunu şöyle ayarladım,bunu böyle ayarladım,nizam intizam
yerinde işte güzel. O kadar değil o.Her
çirkinliğin altında,bir güzelliğin gizlendiğini görüyor.Onda var emanet.Ben de
var mı? Ne gezeer.O kadar ucuz bir şey değil ki o.Öyle mi evet.İnsan aczini
itiraf etmeli.Biz de güzeel çöreklenmiş bir ejderha var “nefsi emmare”
derler.Yedi tane de başı var; hırs, tamah, kibir, ucub, buğz, adavet, riya.
Öldürebilrsen öldür.Ne atom para eder,ne zehirli gaz hiçbir şey.Zor iş o.
Ama,Kudret , her gün bir, “bir rahman rüzgarı eser” diyor Beşeriyetin Fahri
Ebedisi.”Kısmetsiz gitme, kendini arzet belki bir gün okşar” diyor.Anlatabildim
mi acaba?Rıza yı Hak, baha ile değil bahane iledir. Bak, ara.Bil ,bul, ol. Bu
aleme üç şey için gelmiştir insanlar.Bilecek,bulacak,olacak.Evvela taalluk
edecek,sonra tahalluk edecek,ondan sonra tahakkuk edecek.Evvela fevt yok
etmek,muhabbet yani.Öyle bir sıfat ı muhrika ki hangi kalbe girerse maadasını
yakar.Ondan sonra tahalluk et,sevdiğinin ahlakıyla ahlaklan. Sev aslını.Aslın
kim? Diğer sevdiklerin de o
sevdiklerinin ismini sen değiştirirsin,bozarsın da aldanırsın.Duvara güneş
vurur,zannedersin ki güneş duvardan çıkıyor.Aman dersin ne kadar çook,o da
biraz şöyle bir cila mila varsa akseder,böyle güneş çıkıyor gibi
zannedersin.Hayır, oraya aksetmiştir.Kendini çektiği vakitte yine taş kalır
orta yerde.Senin kainatta her sevdiğinde görmüş olduğun an,O nun tecellisinden
ibarettir.Sen onu unutup da o eşyaya bir isim verecek olursan.Kopkoyu bir
hiçlik kalırsın O gittiği vakit orta yerde kalırsın.Sen onun aslını bul da
temellük et.Anlatabildim mi acaba? Kimin lutf ü muavenetinde olduğunu
öğren.Şuna buna gönlünü bağlama.Boş yere kapılırsın. Zira insan ,kimin lutf ü
muavenetine talip olursa,muhakkak cevher i hürriyetini ona satar.Ahlak böyle
kaide kurmuş,başka bir şey yok orta yerde.O halde gel bir yere,birisinin lutf ü
muavenetiyle bulunuyorum,yaşıyorum de.Cevher i hürriyetin zaten onundur.Onu ona
ver de o senin namına işletsin,kam al. Anlatamadık mı?Demek ki insan,mevzuyu da
artık toplayalım şöyle,layıkıyle hakikatı,hürriyeti,mahiyeti beşeri takatle
tarif olunmaz öyle mi?olunmaz.Sen bile bana kendini tarif edemezsin. sen
dediğin vakit,cismaniyetini, bilmezsin ki kendini.Günde ne kadar şey hatırından
hutur eder?sayabilir misin? Geçen konuşmamda dediğimi.Sayısı ne kadar? Yarın ne
kadar şey geçecek hatırından bilir misin? Şu anda beni dinliyorsun,nerde
geziyorsun?Farkında mısın,bir an evvel nerde bulunduğunu biliyor mu idin? Şimdi
hem burdasın, hem nerdesin?Hem dinliyorsun,hem cevap veriyorsun.Bazı yerini
kabul,bazı yerini red,bazı yerinde şüphe,bazı yerinde acaba,bazı yerinde şaşırmak,bazı
yerinde anladın,anlamadın,bunlar hengi vücutlarda geziyor? Kaç vücuda sahipsin?
İnsan,kolay şey mi? Bu kadar geniş varlığa sahip, “vicdanım hakimim,aklım
amirim ben yaşarım” nerde neyine aklın hakim olur,nerde vicdanın amir olur? Sen
gönlünü bir yere bağlamazsan nasıl çıkabilirsin işin orta yerinden?Akıl nerde
amir olabilir? Akıl,bir yere kadar adamı götürür,ondan sonra durur şaşırır
kalır.Tahkiklerinde akıl ne etsin?Hiç konuşmadın mı hayatta “bu günkü aklım
olsa öyle böyle yapar mıydım” diyerekten.Durur durursun da ah dersin “bu günkü
aklım olaydı bu işler böyle olmazdı”
Ne malum yarın da bu günkü aklına hasret
çekmeyeceğin.Nedamet etmeyeceğin.Dersin,deriz hepimiz “aah benim bu günkü aklım
olsaydı bu işler böyle mi olurdu ya”Ne malum yarın da bu günkü aklına hasret
çekmeyeceğin.demek ki akıl,bizatihi insana doğrudan doruya tam bir şey
olamıyor.Rehber olamıyor.Medar ı teklif.Hayır ve şer kendisine tarif edildikten
sonra o onu tetkik edebiliyor.Ve illa bizatihi edemiyor.Evet,beşer,yani
insan,bir eli Alemi Hilkat’e bağlanmış,bir eli de Alem i Kudret’e
raptedilmiş.Alem i Hilkat’e raptedilen kısmında insan,konuşabilir,bazı şeyler
anlatır.Fakat alem i kudrete taalluk eden kısmında ,durur,hayret ve dehşet
kaplar,orada teslimiyet gelir,orada iman ve aşk makamı meydana çıkar,onunla
hemhal olur iyi neticeler alır.İnsanı buraya yaklaştıran şeyin adına da ahlak
derler.Zira ahlak,insanlara tevekkül denilen bir kuvveti ruhiyye bahşeder.
Tabirime dikkat et,tevekküllen ittikali birbirine karıştırmayın.Tevekkül başka,ittikal
başka.Tevekkül insana kuvveti ruhiyye verir.Bir adam,gönlünü kuvvetle Allah’a
bağladıktan sonra ondan sağlam insan var mıdır hayatta? Gösterebilir misin? O
kadar kuvvetli itimadı var ki yapacağı vazifede, herhangi bir işte,bir yere
itimad etmiş,itimad ettiği şeyin adı da Allah.Bundan daha sağlam,bundan daha
kuvvetli ne bulabilir insan acaba?Öyle bir adam ki yapacağı vazifede Allah’a
itimad etmiş,ona istinad etmiş.Azmi iradesini tamamıyle oraya bağlamış.Bunda
acz bulunur mu? Neden? Bulunmaz ki. İşte o adamda hürriyet var demektir.İtimadı
bir yer.. çünkü insana hürriyeti Allah verir.Öyle mi? Yaa. Emaneti sana
verdiğinden dolayı , emanet ,hürriyetle muhafaza edilir.Hürriyeti de adama
Allah verir. Hakiki hürriyet ama.Hürriyet namı altında esaret değil.Tam
hürriyeti insana Allah verir.Allah’dan gelir.Onun için der ki Hüda, Gayur’dur
da .Öyle Gayur’dur ki,” “der. “Kişi
güvendiğine terk olunur.” Der. Bana güvenmedi başkasına güvendi pek ala,”güvendiğine
bıraktırırım onu” der.”Kişi güvendiğine terk olunur.” Dikkat et buraya.Hayatta
çok gelir başına, “çok güvenmiştim” dersin tepetaklak gelirsin. “Yahu çok
itimadım vardı,güvendim.” Güvenmeyeceksin.Bir yere güveneceksin yalnız. Bir
yeri tanıdın mı eğilmezsin.Nefsi emmarenin semen i kaliline ,adi mataha
satılmazsın.Görüyorsunuz değil mi,hayat neden ibaret?(Bu gidiyor mu ses bağlı
mıdır oraya?)Hayat,pek az,pek kısa fakat,Kudret kendi hikaye eder. Der ki; tabi
ben sizi inanmış bir camia olarak görüyorum.Yani inanmış demekten maksadım,gelmede,gitmede
gaye ne olduğunu, nihayet bu alemin bir mezbaha olmayıp,bir hikmethane olduğunu
ve bu hikmethanede size çok meçhul kalan şeylerin var olduğunu,biz henüz
yaşadığımız müddetçe meçhuller içersinde yüzüyoruz.Esrar ı kaderden agah
değiliz.Akıl,ilim,felsefe,fen duruyor hadisat karşısında.Durarak
yürümeyecek,bunun açılacağı bir an var.Ve buna inanmış,bu günkü meçhullerin bir
gün açılacağı anı bekleyen bir varlık diyerekten konuşuyorum.Yoksa maddenin
kesafetinde yüzmüş,işte “hayat bundan ibaret,birkaç gün yer yaşar yatarım ondan
sonra hiçbir şey” Onun konuşma tarzı başka.Öyle değil de “Ben abes
yaratılmamışım,kendi içimde bir ses var var diye bağrıyor,fakat henüz kavuşmak
üzere çırpınıyorum,kavuşamıyorum.Yarın kavuşacağım,bütün meçhullerimi açacağım ,atacağım,nihayet
ihtirasların sükune geçeceği bir an . Bu alemde hiçbir vakit huzur
yoktur.Burayı öyle kur..Hilkat kanununda böyle bir kaide vaz etmemiş bu
sahneye.Bu sahnede yoktur o. Öyle bir şey aramayın siz. O insanların hayalinden
geçen şeyler olsa da yine olmaz. Ertesi günü başka bir şey var . Öyle bir şey yok. Namütenahi servete
malik olsan,yine kırıksındır. Namütenahi.Göz kamaştırıcı masaları tamamıyle
sana verseler,yine olmaz.Yok. Ha ne vakit huzur olabilir.O olur ama,onu da biz
yapamayız.Pek az insanlarda olur.Zor iş o. Faniyi,bakiyle değişiyor. Onlar çok
kâr bilen insanlar.Size bir misal vereyim;erbab ı irşaddan birisi,talebesinden
birisi giderken bir yere,demiş ki “o gideceğin sahada Bestami’ye rast
gelirsin,ellerini öp,hürmetlerimi söyle gönlünü niyaz ederim,bizden nazarlarını
eksik etmesin.” Der.İşte lazım gelen hürmeti neyse onu şey
ediyor.Uğramış,vazife almış tabi.Kemali ihlas hürmetle yanına gitmiş.Demiş,”ben
filan zatın talebesiyim,size karşı fazla hürmeti var.Hususi selamlarını ve ihlaslarını
arz ettiler.”demiş “onun birkaç cümlesini söyle bakayım da demiş cümlesinden ne
haldedir anlayalım.Ne söyler,birkaç konuşmalarından bana birkaç cümle söyle “
şimdi o zat da ne desin,ihlas ile kemal i zevk ile hoşuna gider diyerekten
demiş ki “ benim öyle bir tahsil i terbiye ettiğim bir zat var ki şöyle demiş
sema demir olsa ,yer taş kesilse bir katre su damlamasa bütün kainat da evlad ü
ıyalim olsa rızık namına bir habbe bulunmasa bunları nasıl geçindireceğim diye
düşünmem” demiş. “Ben de seni terbiye eden adamı hakikaten irfan sahibi,kemale
vasıl olmuş bir zat zannettim,henüz imanı bile yokmuş.” Demiş.”Şirk vadisinde
yüzen bir adam. Kudret kurtarsın naapalım “.Canı sıkılmış ama edeben de bir şey
demiyor.Ne desin.Ayrılmış,pür merak gelmiş. Soruyor o zat diyor ki “gördün mü o
zatı?”.Gördüm. Benim selamlarımı unutmayaydın. Efendim demiş selamlarınızı
söyledim ama ben o zatdan soğudum demiş. Niye?Sizin gibi demiş eshab ı kemalden
bir zata mamafih bunu nakil de bizim için bir edeb haricidir amma ,çirkinliği
nakletmek de bir çirkinliktir.Müsaade ederseniz söyleyeyim.
Ben sizin,ara sıra bizi ikaz, terbiye yolu ile
söylemiş olduğunuz cümlelerden birkaç tanesini bahsettim.İşte sema şöyle olsa
bu böyle olsa.. ben onu söylerken kaşları çatıldı,gülen yüzünde ağırlık
geldi.En nihayet dedi ki; “Ben bir sahib i irfandan bahsedeceksin zannettim
henüz o insanın imanı dahi yok ,gizli bir şirk aleminde yüzüyor.Kudret’e
yalvaralım ki Kudret onu ordan kurtarsın .” dedi.”Tabi edeben bir şey demedim
amma içimden kırıldım. Demiş. “Yok kırılma” diyor.”Herhalde bizim bir eksiğimiz
vardır.O senin bildiğin gibi bir insan değil.”Bir mektup yazmış.Demiş “Efendim
bir ikaz,bir irşadda bulunmak istemişiniz fakat henüz manasını tahsil
edemedik.Ne emir buyruluyor böyle denmiş.” Vallahi demiş senin gözünde henüz
sema var ,arz var,taş var ,habbe var,katre var ,şu var, bu var. Benim gözümde
yalnız O var. Şunlar bunlar bulunduğu müddetçe O suz bu iş olmaz.Onun için o
çocuğa öyle söyledim.Bak işine gelirse.” Anlatabildim mi acaba? O da ayrı bir
zevk.Bu da ayrı bir zevk.Bunların hepsi birer zevk.Ahlakın zevk kısmı
bunlar.Yapamasak da ,yapanı varmış diye özenmek,zevk almak,o da ayrı bir
zevktir.Yani emanet olan insanlar bunlar.Bunu boşuna söylemedim.Hani emanet
varmış diyoruz ya işte emanet onda var.Hangi insan böyle onda emanet var.Bizde
ne var? Bizde güzeeell..ben kendime söylüyorum.Ters anlama. Sana ait
değil.Nefsi emmare,muazzam çöreklenmiş,çıkmanın imkanı yok.Bazan uyuşur,tekrar
canlanır.Gönlümüzü bin parça etmişiz herbirini bir matlab peşinde
koştururuz.Gönül bin parça olmuş,her biri bir matlab peşinde koşar.Öyle değil
mi? Halbuki “la yesevuniy ardu vela semai ve veseaniy kalbi abdil müminin
eyyinin leyhin”Hüda öyle diyor.Gafiller beni göklerde arar ,arifler
gönüllerde bulur. Ben adet veriyorum size diyor. “Ben, Ben den başka muradı
kalmayan insanların semai kalbinde otururum.”Git bir kırık kalp bul,çal
kapısını, derhal sana ordan “lebbeyk” diye cevap vereyim.”Derhal vereyim” der.
Ya. Var olan O ama, olmuyor işte,beşeriyet bizi zedeliyor.Bu gün,muhabbet
denilen şey,Nur u Hak dır.İnsanlık aleminden o kalkmış.Yani Allah, nurunu
kaldırmış.Muhabbetin manası ne? Hak’kın Nuru .Nur deyince biz aydınlık
arıyoruz.Nur indi,nur indi. Nur,muhabbet demek kardeşim.Anlatabildim mi? Hangi
kalbe muhabbet gelmişse, işte Nur u İlahi gelmiş. Sen ışık mı arıyorsun, ziya
mı arıyorsun? En kuvvetlisi güneştir .İstersen buraya bin mumluk ampul yak bak
ondan sana ne fayda var? Biz de hep böyle acayip acayip şeyler ararlar.Kabrin
içersine bir nuur indi diyor ordan diyor bir ışık gördüm diyor.Ne ışık gördün?
Hayalin bastı indi.Işıkta iş yok ki,yaparsın elektriği basarsın yüz bin mumluk
oldu bir şey. Nur mu diyeceksin bunun adına? Muhabbet. Allah’ın Nurunun adı
Muhabbet.Anlatabildim mi acaba? Onu, insanlık aleminden Kudret, darılmış
kaldırmış.Onun içün beşeriyet bu gün birleşemiyor.Değil mi? Hep inliyor
insanlık alemi,mevzii konuşmuyorum ki bütün dünya sekenesi öyle.Bu,kisbi
değildir bu.İstidadı nisbetinde, Kudret oraya o cereyanı verecek. Kendi
Nurudur.,koyacak yani ya.Yalvar versin.Dedende vardı bu. Bizde boldu.Dünya
üzerinde bize verilen kadar hiçbir camiaya Hüda vermemiştir. Gayet boldu.Şimdi
taş gibi o.Taş.Boynumuz bile öyle taş gibi,kıtır kıtır.Muhabbet,insanın
vücudunda onu bir ayrı bir an yapar. Anlatılmaz ki anlar, tarife gelmez
ki.Onunlan insan feyizlenir.Evladı olur onun üzerinde durur.O muhabbetin ona
intikalini ister.Onda o feyz deveran etsin der. Şimdi biz onlan hiç alakadar
bile değiliz.Hiiç. Doğdu işte,gününü yap,eğlencesini yap,şunu yap. Doğardı,
biraz saçlandığı vakitte o saçının miktarında bir altın meydana getirilir.Onlar
hep bahane,iki kırık kalpli insanın gönlü alınacak.Sen gününü yaparsın.Nerde
etrafında senin ayarında insan varsa onu toplarsın onu eğlendirirsin,bir düşmüş
adamın ihtiyacını gidermezsin ki. Çocukta feyz olurmu? Olmaz.
Olmaz.Anlatamıyorum değil mi? Onlar hepsi bahane onlar. Ona mesela bir kurban
keser.Bir senede ağzına bir lokma et koyamayan insanı bilir o. Deden o dertle
yaşar.Çünkü der ki o, “ben Kudret’in Rezzak isminin zahiri olacağım”Onu o
kokusundan anlar. Büyük kitap der ki, benim öyle insanlarım vardır ki taaffüf
kelimesi ile geçer,o der “cemiyet içersinde birinci sınıf zengin gibi
gözükür.”Onlar öyle insanlardır ki, diyemem derdimi hem derdim olan Allah’a
bile öyle yaşayan insanlardır der. “Bana dahi söyleyemez” Onu, O bulur, hah
o vakit Ben ona lazım geleni yaparım.O onu bilir,deden onları bilirdi.Onun içün
başka türlü yetişirdi. Bak şimdi mesela sana bir tane çocuğu doğduğu vakitte
ismini koyuyor,bir defa okudum hafızam aldatmıyorsa.Ama şöyle bir okudum
geçtim. Şimdi biraz daha aşk ile okuyayım da dinle.Bu kubbe ne adamlar
yetiştirmiş,evladından ne bekliyor? Bizim aklımıza geliyor mu böyle bir
şey,çocuğumuz olduğu vakit? Çocuğuna isim koyarken ne geliyor aklına? Aynalı
Babanın dediği gibi ; Pamuk kedisinin gününü yapıyormuş,pamuk kedi, kedinin adı
pamuk soruyorlar bir çok hazırlıklar yapmış filan, ne o demişler, bizim kedinin
demiş işte doğum senei devriyesi gününü
yapıyorum. Gülünce, “ne gülüyorsunuz” demiş.Kainatta bir hükümdarın oğlu olur,
doğum günü olur,yer gök inler ortalık birbirine karışır,ilerde zalim mi
olacak,adil mi olacak ,can mı yakacak,can mı besleyecek belli olmayan bir
meçhule binlerce insan kul,köle, uşak olur tabasbusla, riya ile boyun keser
yerlere kapanır şu benim mazlum pamuğuma demiş ben bir parça bir şey
yapmışım Kudret’e karşı çok mu ? Anlatamıyo muyum
acaba? Feyzi ruhaniyyeti Seyyidi Muhammed Nur ile doğdu evcime sadetten mihri
tabanım Ali,adını Ali koyuyor .Anlatabildim mi acaba? Sende , ben görmekteyim
asar ı feyzi Kudret’i . Sende , ben görmekteyim asar ı feyzi Kudret’i.Çok mudur
dersem sana miratı Yezdan’ım Ali .Noolur diyor,hiç olmazsa Kudret , Yezdan seni
bana ayine yapsın.Sende tecelli etsin de ben kendimi sende göreyim.Bende ol bir
arif i billaha manendi peder.Hem ismini koyuyor daha yeni doğmuş,niyaz
ediyor.Allah onu kaydeder ,o aşkı kaydeder. Bende ol bir arif i billaha manendi
peder .Baban gibi, bir arif i ilahiye git köle ol.Manası bu. Bende ol bir arif
i billaha manendi peder.Anla sultanlık nedir? Alemde sultanım Ali. Söylenmemiş
be yahu dinlemiyo musun yoksa? Bende ol bir arif i billaha manendi peder.Anla
sultanlık nedir? Alemde sultanım Ali.Salik i isr i peder ol hadem i peygamber
ol.Mülhid i bes meşrep olma,ben müslümanım Ali.Zıll ı Zaildir bu alem var olan
Allah’dır ,mest i amuz u şehristanım ,imkanım Ali.Nan için, dunane oğlum asla
etme serfüru.Ekmek için gidip de alçağa sakın boyun kesme . Nan için, dunane
oğlum asla etme serfüru.Ben rezaili aşinai tab ı dunanım Ali.Şu şehiri iz ü istinayım on
yıldır tamam .Kendi sayimle geçindim ben de insanım Ali.Sen dahili bab ı ol pir
i cihangirin müdam.Ben de üç yıldır onun kurbunda mihmanım Ali.Hanemi feyzi
kudümün etti bir dar ü sürur ,beyt i mahmur oldu göya kalbi viranım
Ali.Anlatamıyoruz galiba? Üzerinde işlemek lazım,beyt i mahmur nedir ,kalb i
viran nedir,bunlarda çok işlenecek söylenecek şeyler var. Beyt i mahmur oldu
göya kalbi viranım Ali.Yadigar i ömrümsün Handi gibi bir şairin.Murisi şandır
değil mi sence ünvanım Ali. Sana yalnız ismimi bırakıyorum. Benden bişey
beklersen ne malım var,ne cahım var,ne servetim var.Murisi şandır değil mi
sence ünvanım Ali.Anlatamıyo muyum yahu?Ben senin için.. ben senin için şimdi
zerbaş olmadımsa gam değil ,kenz i layefnayi … okuyamadım öbür tarafını.Bu
kadar yeter.Fakat bunlar,aşka bağlı şeyler.Bu gün ahlakın hep zevkine ait
şeyler konuşuyorum.Neşem öyle. Birisini dövüyorlarmış,kolay değil bin değnek
vurmuşlar.Bin,bin.Sonra hapsetmişler.Soruyorlar,niçin dayak yedin? “aşıkım da
onun içün” diyor.Sesin çıkmadı. “maşukum hazır olduğundan dolayı susmak
mecburiyetindeydim.Maşukum hazırdı onun içün sustum.”Maşuk u kadimine arif
misin? Der demez bir sayha etmiş geçmiş gitmiş.Bir de bu sınıfı var bu işin.Aşık,
maşuku ile hursendi cünun mümin vara savmiatına memnun ,kafir fütürsüz
zünnarına meftun,külli hizbin bima ledeyhim ferihun.Bu sahnede insan mı
ararsın? Kısım kısım.Aşık, maşuku ile hursendi cünun. mümin vara savmiatına
memnun kafir fütürsüz zünnarına meftun,külli hizbin bima ledeyhim ferihun.Benlikten
soyunmak.İşin en mühim başı o.Fakat nerdee.Her insanı,Halik’in bir mahluku
bilen insanlar muhabbette birleşirler,fakat evvela Halik’i tanıyoruz ki mahluku
bilelim.(boşluk) İmandır,iman olmayınca ahlak olur mu? Annesi o.
İnsan,ebediyeti kabul etmedikçe ..ahlak meydana gelir mi? Buna imkan yoktur ki
o.O laf olur o. O süs olur süs.Şöyle içinden sevgisi üzerindeyken iş
görebilmeklik zevki nerden gelir?Hele dedenin kabul etmiş olduğu,mananın vermiş
olduğu zevkteki ahlak,o daha zordur o. Tadı çoktur ama tatbikatı zordur. Mesela
der ki,bak şimdi gayet güzel,manadan size bir misal getireyim.Büyük kitaptan
bir misal getireyim. Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel
maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı
(Bakara 177) bila ahri .Allah diyor ki ; siz
diyor meşrika magribe dönerek namaz kılmanızla meşriğe magribe dönmüyor
musun?vaktiyle kıbleteyne secde ederiz. Biz hariç ya daha ilk insanlara
söylüyorum.İlk Hz.Muhammed’e tabi olanlar vardır.Evvela Mescid i Aksa’ya doğru
kılınırdı namaz.Sonra Fahri Alem’in mübarek gönlünden geçmiş,Beytullah’a doğru
olsa idi. Kalb i Muâllalarından böyle bir geçmiş,geçerken cibril nazır
olmuş.Anlatabiliyo muyum?Namazda iken döndürmüş,”buyrun “ diyor Allah. Öyle
istedi o tarafa doğru dönsün.O ayrı bir iş.Öyle istedi öyle dönsün.İşte o iki
yerinkine beraber olanlarda kıbleteyne secde edenler denir ki onların
ayrıyetten bir hususiyetleri var
bidayette gönül vermişler.Kıbleteyne secde edenler.Hitab onlara olduğu
halde, dikkat et.Siz ebrardan olamazsınız.”Yalnız onu yapmakla benim istediğim
şekilde tam bir insan değilsiniz” diyor Allah. .. Şartlarını sayıyor; evvela
bana iman edeceksin.e iman etti ki bunları yaptı.yook.İman kaç türlü? Kaç türlü
iman? O maddeleri saydıktan sonra asıl söyleyeceğim yer burası; ve âtel
mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne
ve fîr rıkâb(Bakara 177) “Benim sana
vermiş olduğum bir çok maddi varlık var ya “ diyor mal,ilmin varsa onun
içersinde ilmin de dahildir,fikir de dahildir,akıl da dahildir.Bir şey soruyorlar,soran
adam senin bir cemiyette, öyle imtihanlar yapar ki Kudret adamı,öyle teki tenha
bir vaziyette öyle sormaz.Sen o adamın vücudunun o cemiyette bulunduğunu
istemezsin.Sana muhatap olduğunu istemezsin.Getirir orda muhatap yapar.Teki
tenha bir yerde olsa gelse yarım saat, bir saat meşgul olacaksın.Öyle
getirmeez. Senin istemediğin,kendi kendine ayarladığın bir cemiyette ki, o bana
şimdi muhatap olduğunu istemiyorsun.Oraya getirir sana muhatap yapar.Sen bir
parça kaşını çattı mı
“abese ve tevella “ (abese,1) emrinin ki o sana,ona
değildir .O talimü ümmet içindir o tepeler.Anlatamıyo muyum acaba? Gayet mühim
yerler bunlar.Öyle imtihanlar getirir.Fahri Alem ,Ebu Cehil’i bir yerde,bir
mevkide ,nasıl tabir kullanayım,tesadüf ettirtti.Uzun boylu konuşuyor.Diyor ki
“şüphen mi var benden?” “Hayır” diyor. “Getirdiğim şeyler aklı selime göre
benim kendimden değil, ben emirle gelmişim ve bu gelişimde siz beni imtihan
ettiniz dediniz ki; başımıza reis olmak mı istersin ,bir lider olmak mı
istiyorsun, ne istiyorsun sen? Mutlakiyet ilan edip bir mutlakiyetli hükümdar
olmak istersen ol tâbi olalım.Yook meşrutiyetli bir idare ister de onun başı
olmak istersen ol tâbi olalım.Hayır seçimli bir idare istersen onun başı olmak
istersen seni seçelim ol sana tâbi olalım ne istersen. Hayır dedim .Bütün
kadınlarımızın kızlarımızın içinde en güzelini istersen el birliği ile seçelim
kaç tane istersen gönderelim .Hayır dedim. Bunlarla beni imtihan ettiniz”
diyor.Ben size ne dedim;yanlış anlıyorsunuz,ben yalnız “zalim insana tapılmayacak,artık
taptırtılmayacak,vahdaniyet basu badel mevt.Hak, ikinci divanda Hak’kın
huzurunda durmak.Bunu kabul edeceksiniz ve bunun icabatı neyse o. Bunların
hakkında size verdiğim malumatta senin vicdanına ,aklı selimine uymayan bir yer
var mı? Yok diyor hepsi yerindedir. Fakat en ağır şart var. Nedir en ağır şart?
Sen diyor esafili ,cemiyette hiç kıymeti olmayanlara, bana verdiğin kıymet
kadar kıymet verdin.Benim kölemin ne kadar kıymeti varsa senin yanında benim de
kıymetim o kadar.Onlar hakkında Resul u Ekrem ,lazım gelen bilgileri vermek
üzere konuşurlarken,Ebu Cehil yüzde doksan kaymış,yüzde doksanbeş
kaymış,gidiyor,yüzde doksanaltı kaymış,gidiyor,yüzde doksanyedi gitmek
üzere,başlamış dudaklarında ses çıkmıyor da hafif hafif kıpırdanıyor böyle,öyle
bir vaziyetteyken Ümmü Mektum “bir koku duyuyorum”,”bir koku duyuyorum canan
kokusu geliyor.” Şimdi yaklaştı,gözü görmüyor,zahirdeki gözü görmüyor.”Burda
mısınız” dedi.Ebu Cehil şöyle bir baktı.Ümmü Mektum,garip,cemiyette mevkii
yok.Öyle bir cemiyet ki ,sakatlarla beraber oturup yemek yemek suç teşkil
ediyor.O günün âdeti öyle. Mesela,gözü olmayan bir insanla ,sağlam bir insan
bir sofrada oturursa hakaret oluyor.Öyle.Bir kamburla,bir düz adam aynı sofrada
oturamıyor.Suç teşkil ediyor. Allah ayetini gönderiyor. Böyle kepazelik kalksın
diyor.Kaldırttırıyor başka.Fakat o islamın azameti gelinceye kadar suç
mevzu.Anlatabildim mi? Vicdanlarda müsavatı,gönüllerde varlığı senin manaya
gönül veren dedenin getirmiş olduğu kabul ettiği o manayı külliyattadır. Onu hiçbir
medeniyette bulamazsın sen. Yoktur o. Gelince bakıyor ki Ümmü Mektum.Fahri
Kainat da, bu yüzde doksanyedi kaydı
şurda iki üç cümlelik bir şeysi kaldı ah Ümmü Mektum noolurdu bir saat sonra
gelseydin ,yarım saat sonra gelseydin de seninle kucaklaşsaydım.Biraz müsaade
ediniz diyor Ümmü Mektum’a sizinlen biraz sonra meşgul olacağım diyor.
Demesinlen Cibril geliyor. “Abese
ve tevellâ .En câehul a’mâ”(Abese1,2)Kudret diyor ki,ben Ümmü Mektum’a bakıyorum.Ebu
Cehil’e bakmıyorum.Ben onun kalbinde yaşıyorum,Ebu Cehil’in değil. Ona karşı
niçin yüzünü öyle tuttun.Bırak o küfründe yüzsün.Artık bunlar adam olacak diye
üzüle üzüle kendini helâk ettin diyor. Sen kendini helâk ettin. Helâk
ettin,bırak kalsın,kendi haline kalsın. Anlatabildim mi misali? Tam getirir, getirir,getirir
böyle sen istersin,”yapacağım” dersin.Hayat öyle bir biçimine getirir ki ,beşer
değil miyiz ya.Kendi ayarladığın bir hal olur.O halde onun sana muhatap
olduğunu istemezsin.Hah orda gelir. “ve âtel mâle alâ hubbihî
zevil kurbâ”Vereceksin
diyor.Benim istediğim gibi olmak ister misin? Hadi vereceğin amma,sevgin
üzerindeyken ..vereceğine..söyleyemedim cümle bozuldu.Verceğin şeyin üzerinde
sevgin daim kalacak ,sevgin üzerinde olacak.Misal verirsem anlarsın.Geçen sene
bir palto yaptırdın,sekizyüz kağıda eh beş altı ay giydin.Bu sene daha iyi bir
kumaş buldun,daha rengi hoşuna gitti verdin binikiyüz lira bir tane daha
yaptırdın.Şimdi vermeklik lazım geldi vereceksin.Diyor ki veriyor ya,bakıyosun
onu yeni yaptırdın aynaya bakıyorsun şöyle filan,kendi kendine içinden
konuşmasan da konuşursun ya.”bu bana iyi gidiyor” diyosun.Geçen sene
yaptırdığını değil,bu sene yaptırdığını verirsen diyor. Muhabbetin üzerinde
olanı verirsen.Azcık solduğunu verirsen,bir şey yok. Muhabbetin üzerinde olanı
verirsen.Sevgin üzerinde olanı verebilirsen,benim hesabıma verebilirsen.E
öbürkünü verirsen hiçbir şey olmaz mı .Olur noolur,ziyan etmemiş diyerekten
ziyan etmedin cezasını görmez.Fakat o ebrar,Kudret’in istediği,istediği mevkiye
ait olan bir şeyi alır mısın ,yağma mı var. Bir adamı Hak sofrasında böyle
löpür löpür adamı oturturlar mı? Dünyada bile oturtmuyorlar.Kartına
bakıyorlar,bişeysine bakıyorlar,şusuna bakıyorlar.Yakin akrabasından
başlayacaksın,sonra yetimlerden başlayacak,düşkünlerden başlayacak,ondan sonra
bakacaksın,Hak ve hakikata düşman zalim,fakat düşmüş eline,üçyüz kağıda,beşyüz
kağıda çalışıyor.Şu zalimden bu adamı kurtar esir,rikab o işte.Boynunu
kurtarmak,rakabesini herhangi Hakk’a hakikata adalete insanlığa düşmüş,nadan
bir insanın elinden bir insanı kurtarmak.Çok zor şeyler bunlar,ahlakın
talimatı.Bu hal diyor ahlak, basar ibretle,kalp fikretle,ruh lezzetle meşgul
olunca insanda bu hal tecelli edermiş.
Bizim ruhumuz,maddemiz karmakarışık,birbirine sirayet ettiği için seçemiyoruz
ki?
Dikkat et bak,ölçüsü bu.Basar, göz ibretle ,kalp
fikretle,ruh lezzetle meşgul ve meşbu oldu mu ,bu hal kendi kendinden tecelli
edermiş.İmam ı Ali’de böyle bir mesele var.Oruçlu
imişler.Maaile,Hz.Fatıma,İmameyn hazeratı da daha ufak.Bir miskin
gelmiş.Türkçede miskin,tembel manasına gelir.Orda tembel manasına
değil.Çalışmaya heves eder,bütün mesaisini kullanmak ister fakat Kudret o
takati ondan almış.Acz ı muhakkak,acz ı mah .Tam iftar vakti kapıyı
çalmış.Demiş ki ,öyle bir hilkatte yaratıldım ki,ancak senin kapını
çalabilirim. Halim, malumdur.Girmiş içeriye,acaba Hz.Fatıma izin verecek mi
diye. Sofra hazırlanmış ama başka bir şey yok.İkinci bir sofrayı hazırlayacak
vaziyet yok.Manalı bakıyor.”Sofrayı vermeklik hususunu düşünüyorsun değil
mi,ben de verelim diye düşünüyorum” demiş.Derhal vermişler.O gece iftar etmeden
yine saim olmuşlar.İkinci günü aynı saatte bir yetim gelmiş. “Ve
yut’imûnet taâme alâ hubbihî miskînen ve yetîmen ve esîrâ “(İnsan, 8) Surei İnsan’da geçer bu. “Ve
yut’imûnet taâme alâ hubbihî”içi titriyor,kendileri aç.Muhabbetleri üzerinde
fakat geliyor birisi Hak namına Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî
miskînen ve yetîmen ve esîrâ “gelmiş yetim.O da aynı cümleleri
söylemiş,uzatmıyalım mevzuu o da aynen almış. Üçüncü günü bir esir,”sizi
tavsiye ettiler demiş.”Esir olduğu için daha layıkıyla bilmiyor.”Burda bir kapı
varmış o kapı da sizin kapıymış,herşey o kapıda hallolurmuş,doldurdum gönlüme
geldim.”Nerdee, anamızın nafakasını vermiyoruz.Öyle değil mi? Annemizin
nafakasını verebiliyorsak ne âla.Anamızın, evlad ı ıyalimizin.Çok dikkat
olunacak noktadır.Muhabbet esası en mühim esastır.Bunu,senelerden beri
söylerim.Bilhassa evlerimizden başlar.Sonra cemiyete sirayet edecek,sonra kül
halinde hepimizi kavrayacak.Nasıl yapmalı,nasıl tedavi etmeli ,ilacı ne.
bilmem. “Küntü kenzen mahfiyyen fe ahbebtü” diyor bak. Allah, muhabbetimle kainatı
hâlkettim diyor.Demek oluyor ki, bütün fütuhat muhabbetle olacak.Teali terakki
hepsi oraya bağlı.İlerlemek,yükselmek,kalkmak,hepsi oraya bağlı.Hepsi. İlk
tecelli öyle diyor Allah. “Küntü kenzen mahfiyyen fe ahbebtü” sevdim
diyor.Muhabbet.Muhabbet i Zâtiyemle tecelli ettim,mevcudat zahir oldu.Ve
sermaye olarak da bunu koydum. Muhabbet olmadı mı huzur olmaz,huzur olmadı mı
ibadetler de kabul olmaz.Abid,zahid ol istediğin kadar.Şimdi bunun mâna tarafına
gidelim.Meşgul,huzursuz bir vaziyettesin gitmişsin Kudret’e namazı
kılıyorsun,bâtıldır.Olmaz. La temma salah illa bihuzur. İşte sana
fermanı.Hz.Muhammed’in sözü üzerine söz yok ki. Bu müçtehid sözü değil ki bu.
La temma salah illa bihuzur diyor.Huzurun olmadıkça,namazın kabul olmaz
diyor.Tamam değildir diyor.Bitti.Demek ki muhabbet esası ilk önceyi bulmalı
,hastalık teşhis edilmeli.Hüda, kendisinle konuşabilmeklik.Sen şimdi mesela
dersin ki; yahu filancaya gideceğim,derleneyim,toplanayım ,konuşacağımı hazırlayım,neler
söyleyecek,neler edecek,kendi cinsinden, cemiyetin kıymet verdiği eh bi cins
adam,onun bile yanına giderken bir şeyler hazırlarsın.Ya bütün kainatın
efendisinin yanına giderken kafan dolu,zihnin bozuk,her tarafın berbat bir
vaziyette ne alabilirsin? Ne netice alırsın? Hiç bir şey alamazsın.İmamı Zeynel
Abidin, her abdest alışında bayılırlarmış,baygınlık geçirirlermiş.Sapsarı
olurmuş rengi böyle kendinden geçermiş.Aman derlermiş.Şimdi müşahade edeceğim
derlermiş.Kırk sene elli sene yat kalk,boyuna secdede karanlıkta kal.Yazık
günah değil mi?Ne olur bir gün de aydınlıkta kalsan?Bir gün de aydınlıkta
kalsana.Oruç ,hakikaten kurulsa başağrısı olmaz.Hepsi öyle birbirine
bağlı.Muhabbet,çünkü,bak,sevgi değil mi ya,sevgi.Geçen konuşmada söyledim alelade
birisini seversin,ani,senelerde görmezsin,senelerce görmezsin,böyle hayalinlen
meşgul olurken,birdenbire karşına çıkıverse,en kuvvetli ağrın olsa birdenbire
durur. Yemeğe giderken,tıkandım dersin doydum yiyemem yahu dersin.Uykun varsa
uykun kaçar.Hani uyukluyordun sen ya uyku muyku gitti.Ya mevcudatın sahibine
taalluk ederse o muhabbet? Kudret , onları sana
niye yapmıştır mecazları,kendi hakikatını,ilerde o nimetleri kafana
vurmak içün.Mecazları, mahsustan yapmıştır.Anlatabiliyor muyum?Mecazları,mahsustan
yapmıştır ki inkar edemeyesin diye.Ben sana onun fanisini yaptım böyle böyle
idi .Bu bakide tahakkuk etseydi noolacaktı ama alakadar olmadın diyor.Alakadar
olmadın. Sevmedin beni bir türlü diyor.Ben sana ne yaptımsa,yaranamadım.Sen
beni sevmedin.Sevdiremedim sana kendimi der.Ah,ah. Sevdiremedim sana kendimi
der.Yoruldunuz mu? Şimdi, “Ve yut’imûnet taâme alâ hubbihî
miskînen ve yetîmen ve esîrâ “onların o muhabbetleri ile bu kainata tecelli
edişine karşı,onlara muhabbet edenden,bir muhabbet şeyi size burda okuyayım
da,gönüller zevk alsın.Bilmem ama.Çeker mi bunu bu? Gönülden sordum asla
bilmiyor sevdayı leylayı. Gönülden sordum asla bilmiyor sevdayı leylayı.Dedi
ben akilem zannetme ki mecnun u şeydayem.Nedendir muy ı ateş i dide veşi
piçidesin sordum.Anlaşılmıyor
galiba? Nedendir muy i ateş i dide veşi piçidesin sordum.Dedi hasretkeşi haki rehi evlad ı
zehrayem.Bu saçı mesela böyle ateşe tutun mu ,tutunca böyle kıvrılır.Ateşe
şöyle tuttuğun vakitte şöyle kıvrılır.Ateşe tutunca kıvrılır şöyle.Diyor ki, nedendir
muy ı ateş i dide vechi piçidesin
sordum.
Neden böyle ateşe tutulmuş tüy gibi kıvrılmış bir
vaziyette bükülmüş vaziyettesin? Dedi ki, dedi hasretkeş i haki rehi evlad ı
zehrayem.Sordum diyor,niçin ateşe tutulmuş bir tüy gibi böyle bükülmüş bir vaziyettesin?
Dedi, hasretkeş i haki rehi evlad ı zehrayem.Evlad ı Zehra’nın hasretini çekmekten dolayı böyle
büküldüm.Gönülde müstekardır habbe i hubbu beni Hayder. Gönülde müstekardır
habbe i hubbu beni Hayder.Sedefdir dil evi ol habbe dürrdür ben de deryayem.Bir
daha okuyayım burayı , Gönülde müstekardır habbe i hubbu beni
Hayder.Sedefdir dil evi ol habbe dürrdür (inci,dil evi gönlümün evi sedef)o
habbe dürr,( inci ) ben de deryayem.Nedir ayin ü mezhep bilmezem,cuş
etmezem akval .Bihamdillah,ben serbesteyi
takrak i tahayem. Nedir ayin ü mezhep bilmezem,cuş etmezem akval
.Bihamdillah,ben serbesteyi takrak i
tahayem.Taha, Cenab ı Muhammed.
takrak,devenin üzerine binildiği vakitte ,onun yanına bağlanan bir
dağarcık,ufak bir çıkın.Ben diyor,alemin merasiminden,alemin metaibinden
,alemin ayininden ,bunların hiç birisi benim kulağıma girmez.Ben bunları
bilmem.Çünkü ben, Hz.Muhammed’in bindiği devenin dağarcığıyım. Nedir ayin ü
mezhep bilmezem,cuş etmezem akval. .Bihamdillah serbesteyi takrak i
tahayem. Evet,zevk.İnsan,ah anahtarı ile müşkül kapılarını
açmalı.İnsanda her şey vardır. O bir barika i harika i fıtrattır.En muhkem
kuvvetler, onun kuvveyi tedbiriyeti karşısında zebun kalır. Naib i
Hak’tır.Halifetullah dır. Fakat kendisini bilmediğinden dolayı zavallı vaziyete
düşer.İnsan,küçük şey değildir. İnsan,iblis değil ki mahrum olsun.Mahrum olan
iblistir.Fakat iblisleşirse mahrumlaşır. İblisleşiverirse, mahrumlaşır. Değil
misin, Beşeriyetin Fahri Ebedisi , “Men arefe nefsehu fakat arefe rabbehu”demiştir. Böyle
insan fakir olur mu?Hepsi var onda.Ah. öyle der, Niye mahzun duruyorsun der.Bir
ah anahtarı alamadın mı yahu diyor. Hz.Mevlana öyle der; Sen diyor,bir ah
anahtarı alamadın mı diyor kapıları açmak içün. Al diyor.Siz de yoksa
geceyarısı olmuyor mu diyor.Geceyarısı oluyorsa,bir anahtarı al. ah anahtarı al
bütün kapıları aç diyor. Ah anahtarı dendi de, bir Manastırlı Ahmet Baba
vardı,muazzam bir adam.Muazzam.Bir gün bir sohbette,mecliste vaktiyle hacca
gitmiş haclarını anlatıyormuş,bir genç demiş ki, Baba efendi demiş kaç kere
hacca gittiniz siz? Yedi kere demiş. “Aaah” demiş. “Bir kere gitseydim.”.O “Ah”
ı ver yedisini de vereyim sana demiş.Anlatabildim mi acaba? O “Ah” ı ver
yedisini de vereyim sana demiş. Bu günlük bu kadar yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder