Kaset 169
07/10/1962 62dk. (Düzenlenmemiş Metin)
Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı,birine
vazifeden doğan ahlak,diğerine aşkdan doğan ahlak tesmiye etmiştik.Vazifeden
doğan ahlaka,menşe, anne olarak akıl,aşkdan doğan ahlakın da menbaı kalp
olduğunu söyledik.Bunların izahlarını yapmıştık.Yine tekrar edeceğiz bu
izahları.Gerek vazife,aşk,tabi burdaki aşk,romanda okunan aşk manasına
değil.İnsan,sessiz sözsüz, bizsiz sizsiz konuşan manasıyla başbaşa kaldığı
vakit,kendi aslı arasında bir araştırma başlar.Ben kimim der.Nerden geldim der.Nereye
götürüleceğim der.Gelmemde, gitmemdeki gaye nedir der.Gelirken
sormadılar,götürürken sormuyorlar, o halde bendeki mevcut kudret acaba benim
midir der.Bu aleme gelirken bana sormuyorlar ,alem i şuhud vardır,bir dar ül
belvâ vardır ikbalinde hileler,hüdalar gizlenmiş ,idbarında çirkinlikler
saklanmış ,zahiri tatlı gibi ama hakikatı bir acaip bir sahne vardır teşrif
eder misiniz sormazlar. Giderken de ,kainata sahib olsan,nasıl beyefendi böyle
bir yolculuk var teşrif eder misiniz yine sormazlar.O halde benim
gelişimde,gidişimde elimde hiçbir ihtiyar yok.Şimdi de elimde bir çok varlık
var.Semayı deler gibi bakıyorum,yeri ezer gibi basıyorum.Etrafında,işte
herkesin sahasına göre şusu var busu var.Bunlar benim mi acaba, bu benden mi
geliyor, nedir bu şey,kimim,neyim.Bu suallerin cevabı esnasında eğer vicdan ı
kibriyasından,manayı ihtivasından kendi aslına ait bir ses alabilirse,onda bir
mana kıpırdanmaya başlar.Bir tecelli hasıl olur,işte aşk denilen şey,hâl,
meydana gelir.Ruhunda bir muhabbet olur.Ruhunda bir muhabbet. Romanda okunan
muhabbet,nefisde hasıl olan muhabbettir.Ruhunda olan başka,nefisde olan ,hasıl
olan muhabbete,şehvet denir.Bu da iki kısma ayrılır,bir kısmı makbuldür,bir
kısmı rezalettir.Makbul olanı,bir müessese dahiline Kudret sokmuştur.Neyse o
bahis ayrı,bir gün onları konuşuruz sırası geldiği vakitte.Fakat ahlakın
bahsetmiş olduğu aşk,hülasa olaraktan ,kendi aslını bulmaklık
heyecanı.Anlatamadık mı acaba?Cisimlerin ariyet,hayatın emanet olduğunu idrak
ederek,kendisinde ,kendisine daha yakın bir aslı bulduğunu bulunduğunu bilirse
o kimseye aşk tecellisi olmuş denir,hakikattede saadete kavuşmuş
olur.Mesela,hayatında hiçbir deminde , hiçbir anında şöyle bir fikir
uyanmışmıdır ki ,ruhuna,ruhumun maadına,meddeine,aslına,aleme,alemin ahvaline ,şu
muhatı olduğun kainata ,bir çok ihtilaflı enva ı ecnasın iç tarafına doğru
bakıp da bir ulvi his içinde yaşamaya başlamış mıdır? Eğer bu yaşamak ,kendi
kendine böyle bir his duyulmuşsan ,aşkın kapısına doğru yaklaştığını Kudret,
sana müjdelemiş demektir.Henüz daha böyle,hiçbir deminde böyle bir fikir
gelmemişse ,ahlakın çerçevesi dahilinde,geliş ve gidişteki gayeyi anlamadan
yaşıyor denir. Öyle his gelirse ne olur? O his geldiği dakikadan itibaren
evvela şunu düşünür,der ki; şu üç günlük hayatın alem i şuhudunda, nereye elimi
atsam ,hangi sahada kucaklayacak birisini arasam,kendime tamamıyle bir mesnet
bulamayacağıma kanaatım gelmiştir.Anlatabildim mi? Her nereye atsam,böyle bir
ilticacaha ihtiyacım var.Fakat onu ne vakit ki kucaklamak istesem,o menedi tamamıyle
ihata edemiyorum.Bu geldi mi,bu hal insana geldikten sonra duyma hissi
değişir.Değişir de ne olur? Görüyorsunuz ,hamulei irfaniye i beşeriyye,yani bu
günkü insanların taşımış oldukları ilim,irfan ,fen,felsefe yükü ,göz
kamaştırıyor,aklı durduruyor ,fikre veleh veriyor.Fennen ilerlemiş,ilmen püüü
yükselmiş,her sahada.Fakat düşün ki, icabında iki adamın,iki varlığın
hislerinin infiali dolayısıyle ,birbirini tanımayan milyonlarla insan
,serinkanlılıkla birbirinin kanını emiyor.Nerde burda medeniyet?Bütün dünya
üzerinde konuşuyorum.İlmi ilerlemiş,fenni teali etmiş,felsefesi fikri
yükseltmiş.Her şeysi olmuş fakat düşün sen netice itibarı ile tanımıyor,hususi
bir hali de yok,gelmişi yok,geçmişi yok ,.. görmemiş,fakat ne olmuş,Kudret ‘in
cilvesi iki tane insan bir masanın başına oturmuş hissi infial olmuş, o iki
insanın infial i hissiyesi hasebiyle ,milyarla insan,milyarlara malik olmuş
mamureler bir anda harabeye çevrilmiş ,binlerce çocuk yetim kalmış ,binlerce
insan inim inim mahvolaraktan geçip gitmiştir.Hem de gayet serin bir kanlılıkla böyle haşin bir şey tanıyor
muydun yook.Bir gelmişin geçmişin var mı, yok. Neden bu oluyor? Medeniyet bu
mudur?İlmin neticesi bu mudur? Her şeyin bir semeresi olur. “Semeretul ulum,elameli
bir malum” denmiştir.Ha işte biraz evveli söylediğim hayatın hiçbir deminde bir
anında sen bir fikirle,ruhunun maadına,aslına,mebdeine anlatamıyorum galiba
gözler bir tuhaf bakıyor,görmüyor gibi bakıyor bana? Görmüyor musun beni?
Döndüğünde ne yapar? Cisimler ariyet
,hayat emanet, kulun varlık iddiası, şirk u şirket ,kulun vazifesi teslim i
itaat,kula kulum demesi lütfi inayet,bu
de bilsem neyim,benim nem var der.İnsan hakkı nedir o vakit meydana
çıkar.Yoksa sözlen,bilmem şunlan,bunlan hiçbir şey olmaz.Daima kavi,zayıfı
ezer,başka türlü olmaz.Söz halinde kalır.O ,ruhunun maadına dönmedikçe ,aslını
aramaklık zevki meydana gelmedikçe ,kendi manayı enfüsisinde,vicdan ı
kibriyasında “ebed” sesini duymadıkça ,iman ı yakini kendisinde hasıl olmadıkça
,imkanı yok bunların hiç birisi olmaz.Onun için ahlak daima bağırır; Eyy insan,
ey fikir ve izan sahibi olanlar, ibret alınız ,basiret gözünüzü açınız
,mahlukat içersinde mevkiinizi tayin ediniz,
canavarları
utandıracak kadar cinayetleri irtikab ediyorsunuz ,dönünüz siz bir şevk i Cemal i
Kibriya’yı görmek için geldiniz ,hangi ayinenin peşinde koşuyorsunuz?
Gidiyor,ömür denilen şey,neden ibarettir yahu? Fakat kalp,bir ayinedir.cehil ve
gaflet cengi ile, gadap ve şehvet cengi ile hubb ı cah rengi ile geniş geniş ne
bileyim hakkı olmayan vaziyetler tozu ile tozlanırsa ahlak ı seyyie denilen
yemişi verir,insanlık kendisinden haberi olmadan istifa eder gider .Her
insanda, insanlık emanet i Hak dır.Pek istiskal kabul etmez.İnsanı ,hayvandan
daha aşağı bir mevkide bırakır ,çeker geçer gider.Öyledir bu. Ahlak öyle der,
her şey ehlinde olması şarttır der. Mevcudat,Kudret’in malıdır.Her Kudret’in
malı her ehline.. alet ne kadar güzel olursa olsun,o alete layık olan el
olmazsa, alet bişey yapamaz.Ben marangoz olmadıkça,marangozun en güzel aletini
verseler ,en iyisini verseler katiyyen bu tahtaya bu rendeyi vuramam ben.Aletin
güzelliği fayda etmez.Alet,ne kadar güzel olursa olsun fakat o aletin güzelliği
ona ehil olan adam kullanacak.Anlatamıyo muyum acaba? Demek ki aşk, mevzua
burdan girdik.Ahlakın tarif etmiş olduğu aşk,insanın aslını bulmak zevki. Biz
bu aleme bir şey için gelmişizdir.Görüyoruz ki,her şey böyle gelip
geçiyor.Ariyet,iğreti yani ya.Müstear, alınır.Her iğreti olan şey,alınır.Onu
iklim i vücudunda Kudret,herkese gösteriyor.Kırk yaşındasın,yirmi sene evvelki
resminlen,yirmi sene sonraki resmini yanyana getir.Ayineye bak,daima alıyor
değil mi? Baka muhal .Fakat,eğer, hilkatin aslında ,sana vermiş olduğu bir paye
var.Ona inanarak ve onu duyarak yaşarsan ,iğreti olan şeyini vererek,aslını
alarak gidersin.Asıl mevzuumuz bu.Şimdi ,ilim aleminde inkar kapısı
kapanmıştır.Yok.O kapıyı kapamışlar.Artık,müsbet ilimlerin orta yerine kadar
girmiş,o kapı kapanmış.Var olan şey,yok olmuyor.Öyle değil mi? Var olan şey,yok
olmuyor.Bunu,hemen hemen iki konuşmada bir tekrar ederiz münasebet alır da.Size
şöyle bir misal vereyim;farz edelim ki yirmi beş yaşındasın,yirmi
yaşındasın,yirmi beş sene evvel kendini bilir miydin?yirmi sene evvel de
bilmezsin ya,yirmibir sene evvel bilir miydin?Bir yerde ismin var mı idi,yirmi
yaşında bir insan, yirmibeş sene evveli bir yerde ismi varmı idi? Bir
kütükte,bir defterde kaydı var mı idi? Muhiti filan tanıyanı var mı idi?
İsmi,resmi,resmi bunların hiç birisi yok.E şimdi isim aldı,resim aldı ,tanıyanı
oldu,hiç bilinmezken,hiç tanınmazken ismi resmi yokken, şimdi var mı,
var.Artık, bu tekrar yok olur denebilir mi ? İlim bunu kabul eder mi?Kabul
etmez.Çünkü ilim, daima tasdike
götürür.İlim kabul etmez bunu.E bütün zerratı kainat tahlil edildiği
vakitte ,hiçbir zerre yok ki bir Hikmet tahtında tecelli etmesin.O bizim
bulduğumuz,”şu efendim akla uymuyor”akil sahibi değildir.Ondan uymaz.Bize, iki
asır evvel denseydi ki,böyle bir makine çıkacak,sen konuşacaksın orda
duracak,sonra bir hafta sonra senin konuştuğunu tekrar o madde bize konuşacak.
“Hadi bırak be bunu bir yere sevkedin bu bişey yapmış” derlerdi.Anlatamıyo
muyum acaba?Derlerdi değil mi? Bundan iki asır evvel denseydi ki, dünyanın bir
ucunda bir adam konuşacak, ama aklı sahih sahibi öyle demezdi.Bu gün kü nasıl
hakikatları inkar eden insanlar varsa ,yine o günün de hakikatlarını inkar eden
adamlar “öyle olur mu” derdi. O on asır evvel de söylesen “ bu alem,alem i
imkandır evet her zerre bir Hikmetle halkolunmuştur,Kudret bunları muhafaza
eder,bunlar olur” der.Ona göre inkar yoktur.Çünkü İlimde inkar kapısı kapalı. Daima tasdike
götürür.Bir şeyi,tasdik edersin zararı yok .Bir kaide size söyleyeyim.Bir şeyin
tasdikinde zarar yok,inkarında da faide yoksa daima o şeyin tasdikine
gidiniz.Farzet ki inkar ettin bir şeyi,ne faydası var? Hak,hakikatı inkar
ettin.Güzel,yüz kilo gelirken,yüzbeş kilo mu gelirsin? Yüz liran varken,yüzbir
lira mı olur? Bişey yok.Tasdik ettin, yüz kilon,doksansekize mi iner? Yüz
liran,doksandokuza mı iner? Böyle de bişey yok. İlim adamı mısın? İlim adamısın
o halde ilim,tasdike götürür ,tasdikinde zarar yok,inkarında fayda yok.tasdik
etmekle mükellefsin.Anlatamadım mı acaba? Bu bir usuldur.Bir esas daha vereyim
size.Çünkü bunları niye veriyorum?Ahlak mevzuu,ebediyet mevzuu ile bağlıdır.Bir
adam,kendisinin ebedi olduğuna ,namütenahi olduğuna ,ebedi olduğuna iman
etmedikçe ,”ben tesadüfün bir neticesi değil,vicdansız,şuursuz,izansız bir
varlığın meydana getirdiği bir varlık değil,ben
düşünebiliyorum,görüyorum,benden iyi gören ,benden iyi bilen bir küll ün
tecellisiyim diye düşünebilecek ki namütenahiye doğru
gidebilsin.Binaenaleyh,mensi ve mühmel bırakılmayacağım, unutulmuş,bir köşeye
atılmış olarak bırakılmayacağım,görüyorum ki aklen, ben bu alem i hilkatteki
hadisatı ölçme kudretine malik değilim.Yalnız,bana akıl verilmiş,bazı ufak
hadiselerde ,ufak yol gösterebilmek için,fakat alem i Kudret’e bağlanmış bir
vücudum var.O alem i Kudret’e bağlanmış olan vücudumle bu aklım kafi
gelmiyor,benim takılmış olduğum noktalarım ne vakit çözülecek? Burada biz hiç
bişey halledemeden gideceğiz.Sen zannetme, fen ne kadar teali ederse etsin, ne
kadar terakki eerse etsin.Hakiki ilmin nazarında nokta bile değildir.Bunların
hiç birisi hallolunmadan gidecek,taaak her şeyin iç yüzü çıktıktan sonra, bu
işler hallolacak.Bu şekilde,bu iman olmadıkça ahlak kurulmaz.Hayatını elli
altmış seneden ibaret tanıyıp,ve nihayet bir köşede yok olacağına inanan bir
adam,ihtirasat ı nefsaniyesi kabardığı vakit,eline fırsat gelince niçin
vurmasın,niçin yakmasın,
niçin yıkmasın?Ama kendisinin biraz evveli
dediğim gibi ruhunun maadına doğru nüfuz etmeye başladığı vakitte,aslını
aramaklık zevki hasıl olunca,vicdanı enfüsisinden “ebed,ebed” sedasını duyduğu
vakit ki bu bize ilk hilkatin başlangıcında vardır,fıtratımızda vardır
bizim.Hadisat, o bizim cibilliyetimizde,selamet i fıtriyemizde olan o güzelliği
tozlamıştır,kapanmıştır onu biz silkelediğimiz vakit her insanın ikliminde,her
insanın manasında o mahfuzdur,onsuz yaratmaz Kudret.Fakat o ne bileyim ben,şeye
benzer ,suya benzer,bazı araziden üç metre su çıkar,bazısından beş metre
çıkar,bazısından yüz metre artezyen vurursun bin metrede nihayet çıkar.Bazı
arazi i kalbiyeden, Marifet i Hak,bir tecellide,bir nazarda çıkar ,bazısından
bin nazarda çıkar,bazısından beş nazarda çıkar ,bazısından her halde
çıkar.Fakat acaba der,kendi kendine o kuyuyu kaparsa hiçbir vakitte kuyucu
kuyuya su koymamıştır ,suyun çıkmasına mani olan toprağı izale etmiştir hem
insanda o aşk olacak ki Kudret onun ,kendisine ait olan o zevki marifete mani
olan kesafeti atabilsin.Yine bişey anlatamıyoruz galiba ?Muhakkak oluyor.O
“ebed ebed” sedasını duymadıkça,böyle inanmadıkça,bir soran çıkar,efendim
“inandım diyen insanlarda ne kadar kötülükler vardır,ne büyük cinayetler
vardır” onun inanması ağzındadır,burada değildir.Anlatabildim mi acaba? Burada
değil o. O inanma,onun ağzında,burada değil.O sesi duyduğu vakitte,yaşayış
tarzı başkalaşır.Fazilet denilen şey meydana gelir.Anlar ki “ben, hilkat abes
değil fakat ben bunların heyet i umumisini burda halledemiyorum.” Der. Bazı
insanlar der ki”aklım hakimimdir,vicdan da amirimdir.” Böyle mağrur adamlar
vardır.Banim aklım amirimdir der,vicdanım da amirimdir ben başka bir şey
tanımam.Kaç defa söyleriz biz, aahh deriz “bu günkü aklım olsaydı,ben o işi
öyle mi yapardım.” Ne malum,yarın da bu aklını öyle gelmiyeceksin.Dikkat ediyor
musun? “Benim bu günkü aklım olsaydı ben o işi öyle yapar mıydım” diye nedamet
çekeriz.acaba yarın,bu günkü aklını reddetmeyeceğin ne malum.Demek ki, akıl
bizatihi kafi değil.Akıl, medar ı teklittir.Hayrı,şerri bizatihi bilmez.Hayır ve
şer öğretildikten sonra bilir.Hayır ve şerrin neticeleri kendisine
anlatıldıktan sonra,derhal kabul eder.Fakat akıl,bir mana çerçevesinde,bir
ahlak dairesinde tekamül ettirilmezse o akıl öyle isyana inkılab eder ki,
dünyada en büyük cinayetler,en büyük kötülükler,ahlak putesinde ,mana
çerçevesinde yetişmeyen büyük akıllılardan çıkmıştır.Bela olur
adama.Akıl,mananın dairesinde ,ahlakın çerçevesi arasnda tekamül edecek
olursa,o bir âsayı hakikat olur,öyle bir varlık olur ki,doğrudan doğruya sizi
lazım gelen makama isal eder.Ama ondan hariç kaldı mı iyilikleri değil
de,müşkül olan kötülükler nasıl çıkacak diye o düğümleri çözer,onları meydana
çıkarır.Hakikat yolunda akıl bir yere kadardır.Ordan öbür tarafa da ona yol
verilmemiştir,işe yaramaz.(Yoruldunuz mu ki?) .Demek vazifeden doğan ahlakın
annesi akıl oluyor,aşkdan doğan ahlakın da annesi kalp oluyor.Bizim
ecdadımız,dedelerimiz acaba bunun hangisinin salikleri idi?Aşkdan doğan ahlaka
salikdiler.O daha kıymetli.Mamafih bu gün için hepsi makbul ya.Orda hiç benlik
yok.evvela canan,sonra can diye yaşıyor.Bire on dövüşüyor,yemiyor
yediriyor,giymiyor giydiriyor bi tuhaf.Deden, tarihte çok büyük adam.Tarihini
bilmeyen bir insan,dünyada büyük bir varlık gösteremez.Bu gün fenni ile gözünü
kamaştıran Amerikalılar, bizim tarihimizle … geçerler.Gidip gelenler
söylüyor.Böyle bir ülkedeyiz ama ne
yapalım sizin gibi tarihimiz yok.diyorlar.Öyle derlermiş anlatamıyo muyum
acaba? Ne kadar parlak bir tarihe maliksiniz.Çünkü terakki, serveti eslâfa
,servet i ahlafı ilave etmekle olur.Yani ,babasının malına evlat, mal koymakla
olur.Babasının ilmine ilim,babasının faziletine fazilet,babasının ahlakı, bunun
üzerine daha yüksek ahlak,babasının ne varlığı varsa onun üzerine daha
varlık.Yoksa onu çiğneyerek olmaz.Anlatabildim mi? Terakkinin tarifinde,terakki
servet i eslâfa ilave ile olur yani babasının,ecdadının varlığına varlık
ilavesi ile olur.Ecdadının varlığını çiğneyerek,kendi kendine bir varlık o
olmaz o.O nankörlük olur.O olmaz. Bizim dedemiz öyle.Tarihte ilim ,cehli
gördüğü yere ilmi, inkarı gördüğü yere imanı,zulmü gördüğü yere adli koymuş ve
işaret koymuş elinle.” Sen çok zulüm yapıyorsun otur” Öyle.O dedenin çocuğusun
sen.Öyle tarihi küçük bir adamın,bir milletin çocuğu değilsin.Büyük.O meziyet,
yine sende vardır,kanında vardır.Aşk tedarik eder,O kalbe sahip olursan Kudret,
o satveti yine sana ihsan eder.Vardır o. Görmek meselesi,görmek.O cömertliği
bulabilmek.Cömertlik elden değil,gözden.Herkes zanneder ki eliyle cömertlik,yok
göz.Göz. Göz cömert olmazsa, el kendini kullandırır mı? Kullandırtmaz ki.İyi
görürdü deden,elini iyi kullanırdı.Anlatamıyo muyum? Cömerlik,gözde.Görüşü
iyi,iyi görüyor.Gördüğü yeri iyi görüyor.Fazilete talib.Fazilet.Menfaat sonra
geliyor,ikinci kısımda.Fazilet önce.Mesela,bir misal vereyim size,eskiden
verdiğim misallerden,mana zevkinden yetişmiş,ordan feyz almış insanlardan.Harb
oluyor, bir kişi yaralanmış,yaranın acısıyla “su iç” diyorlar.Suyu da bir kadın
dağıtıyor yaralıların içersinde.Kadın dağıtıyor.Yaralıların iki üç tanesi
akrabası.Ses en yakın akrabasından gelince doğru suyu oraya götürüyor.Suyu
oraya götürüyor.”Su dedin” diyor.”Evet Allah’a gidiyorum, yanıyor içim.”
Getirdim. “Yukarki benden önce istedi o içmeden içmem.”Ona koşuyor ki ona da
yetiştireyim diye.
O diyor ki “öbür baştaki benden önce istedi
o içmeden içmem” sözü uzatmayalım bunların hepsine gidiyor ta o baştan öbür
başa gidinceye kadar hiç birisi o kadının elinden içmiyor ama Allah’ın elinden
içerek gidiyorlar.Feragati gördün mü? Müsavatı gördün mü? Yapabilir misin böyle
bir müsavat?Kurulabilir mi böyle bir medeniyet?Bu talim yapılabilir mi,olur mu
bu,bu feragat?Lafla değil bu.Nihayet işte canın yanmış gidiyorsun,yaralanmış
,sayılı nefesi. “Sen çok yaralısın” “evet Allah’a gidiyorum bir iki nefesim
kaldı” diyor.O da diyor ki “benden de selam söyle Rabbime” Ondaki metanete
bak,ötekindeki sağlam şuura bak ve o aşkın içersinde evvela canan demeye
bak.müsavata bak,bak bak.Feragate bak,fazilete bak.Gördün mü ahlakı.Hepimiz
aynı müsavatta olacağız yapabilir misin kardeşim,tarihte bunun misali var,yapabilir misin, olur mu? Bu
neylen oldu bu,ne gördü de bunu yaptı?Hangi şey bunu buna yaptırttı?Aranılacak
nokta bu dur.Bu, ne okudu bu?Bu,nerede ihtisas yaptı?O kalp,nasıl bir kalp
oldu,nasıl bir vicdan oldu?Nasıl olabiliyor da böyle kendisi ölümün pençesi
üzerindeyken,içi yanarken ötekinin sesi kendi yangınlığından daha ziyade onun
kalbinde serinlik yapıyor da o sudan vazgeçiyor.Bunun tahlilini yaptın
mı,hikmetini arayabildin mi?O nazar ı ibret, nimetle musibeti nasıl onun
gözünde müsavi kılıyor? İşte ehl i hakikatın ,sabrın, tecellüdün neticesinde
hasıl olan musibetle nimet ,lütf ile kahır müsavi olursa hakiki saadet doğar
dedikleri burasıdır.anlatabildim mi acaba?Hani saadet,saadet dillerde dolaşır o
saadet demek,şu kadar mala sahip olurum,böyle büyük bir rütbeye malik
olurum,şöyle bir insanla evlenirim,altımda şöyle renkli bir arabam olur,arkamda
şu kadar bir debdebem olur.Yok.Bunların hepsi birer yüktür.Olduğu vakit
anlarsın.Onlar, kısmet artmaz,mihnet artar. Bir milyar liran da olsa nihayet karnın
doyuncaya kadar yersin .Zevki yemeğin cinsinde değildir ,Kudret’in
vermesindedir. Ve bunu sana da tattırmıştır.Bazen en nefis bir yemek olur,
istika edersin.Bazen de kuru ekmeği bu kadar bu kadar koparırsın lüp lüp diye
yersin nerden geldi bunlar? Bunlar nerden geldi bunlar? Ağız aynı ağız,lokmalar
aynı lokma,hücreleri aynı hücre ne bileyim ben şimdi talim mi yapayım heyet i
umumisi, nerden geliyor? Ders kaçırıyor Kudret. Kafana al. “Ben verreceğim o
zevki diyor Bazen seni hammal yaparım.Veririm,verdiğimin hammalı yaparım.Bazen
vermem .. yaparım.” Bilir misin Kadir’in işlerini? Ayrı ayrı işler.İşte ehl i
hakikatın sabrı tecellüdün ,o büyük tahammülün neticesinde,onun
neticesinde,neticesinde hasıl olacak o yakin olan imanın neticesinde gelen bir
varlık o. O zor bi iş. Ben de tatlı
tatlı anlatıyorum ama tatbikatı zordur haa.İçine girdikten sonra gayet
kolay.Bir defa içine gir. Yüzmeyi öğreninceye kadar ,insan denizde çok
bocalar,ödü patlar,batacağım ,öleceğim,boğulacağım diyerekten.Öğrendikten sonra
bööyle bakar herkese güler.Kendisi şık şık ..Anlatamıyo muyum?Öğreninceye
kadar, O birine teslim olmasını öğreninceye kadar ,bir parça bişey yaptı mı
dibindedir.Şöyle ettin mi şurasındadır.Fakat öğrendikten sonra, o sakin bir
denizde elinde fışş fışş.O kenarda bocalayanlara bakar güler.Ondan sonra
ayağınlan oynar böyle ,elinlen.. Saadet dedikleri o.Yoksa şu olacak,bu olacak
saadet yok.Öyle saadet yok.Alem i ibtila .Kudret resmen büyük kitabında ilan
etmiş,” sizi beş şeyle imtihan edeceğim” diyor . İmtihanda adamda öyle şey olur
mu? “Muhakkak surette her birinize beş sual soracağım” Bu beş sual herkesde
var.Beş tane sual.Bir,iki,üç,dört,beş.O yakin olan imandan sonra insanda hasıl
olan bir sabrı tecellüd var.O vakit nazar ı ibret, nimetle musibeti ,lutf ile
kahrı bir gösteriyor ,gösterdiği dakikadan itibaren işte ehl i hakikatın mesud
adam,saadete kavuşmuş insan ,saadetle yaşayan,saadet kendisine saadet güneşi
doğdu.Saadet güneşi doğdu demek,büyük bir paraya sahip oldu,büyük bir masaya
sahip oldu ,o amiyane tabir onlar.O belli olmaz.Saadet midir nedir onlar
bilinmez.Oraları bilinmez.Neticeye bak daima.Netice.”Ger görmemek dilersen resm i cefa Fuzuli olma vefâya talib dünyayı bi
vefâde”aklı erenler öyle söylemiş. .”Ger
görmemek dilersen resm i cefa Fuzuli olma
(boşluk) bunları size tahlil edeyim ama şimdi dursun.”Serverlik istersen Üftadelik şiar et”
Sen Kudret yanında eğer baş köşede oturmak istersen ,hakiki bir saadet
istersen,bırak şu hırsı,bırak şu şunu bunu bırak .”Serverlik istersen Üftadelik şiar et” bırak baş köşede gezinmeyi,”kim düşmeden ayağa çıkmadı başa bade “
bu.İki manası var buranın,onu da sağ kalırsam,aklımda kaldırırlarsa başka bir
konuşmada o iki manayı da veririm.Ne vakit ki insan,Kudret’le arası iyi olursa
bütün yükler kendisine hoş gelir.Bak ne diyor ; “Ben öyle bir devlet sahibiyim
ki, meleklerin..” orda bir cümle var hafızamdan çıkmış ,onların bişeysinden
bile,ne olduğunu untmuşum.Unutturulmuşum. Melih olurum,Bu kadar kainatın kıyl u
kâlini ,zahmeti melâlini niçün çekerim bilir misin diyor.O Mahbub u Hakiki’nin
rızayı şerifini almak için çekerim.Geldi bir musibet,geldi bir hadise,geldi bir
senin sevmediğin bir şey, netice itibarı ile eğer gönlün bir yere
bağlı,hakikatte bir aşkın varsa,biraz evveli aşkdan doğan demiştik
ya,anlatabildim mi? Hakikate canım
buna da uzun boylu düşünmek mi lazım?Maşukun hukukunu vükaya aşıkın şanındandır.”Bana onun rızası
lazımdır” der,güzel bir tebessüm edersin edebilirsen.Gelir,geçer gider.
Bununla beraber,böyle olmadı mı yeis
gelir.Yeis de geldi mi bütün işler durur.Yeis yok ha.Kattiyen yeis yok.Yeis
olmayacak hayatta.En zor şey,yeis olmayacak.”Hakiki insana yeis yakışmaz” demiş
Allah.Kabul etmiyor.”Ben varken insan nasıl müeyyis olurmuş” diyor.”Demek ki
benim varlığımı kabul etmedi de müeyyis oldu çok gücüme gitti”
diyor.Anlatabildim mi acaba?”Nasıl müeyyis olurmuş” diyor. “Ben varım o
müeyyis” hayret ben varken müeyyissin ha?demek ki bana inanmamışsın.Hem bana
inan hem müeyyis ol.Kabul etmem diyor.Ben varken sen nasıl müeyyis olursun yahu
diyor.Mahzun olmayı bir parça kabul ediyor da mahzun olmayı bir parça kabul
eder de,”dostlarım mahzun da olmaz “ der.Kendi dostlarında onu da kabul
etmez.”Benim dostlarımda ne korku olur,ne mahzun olmak olur” diyor.Onu
ayriyetten zikrediyor.Umumi olaraktan bir şey demiyor.Müeyyis olanlara onları
kattiyen kabul etmiyor. “Ben varım müeyyis oldu öyle mi diyor, Hiç benimle
alakası yokmuş diyor .”Ben varken nasıl müeyyis olur”diyor.Mahzun olmaya bir
parça şöyle ufak bir yer gösteriyor fakat “dostlarım olmaz” diyor.Hem öyle
başına, öyle bir şey eder ki “agah olun,aklınızı başınıza alın” der. Söylerken
böyle tenbih vardır.”agah olun aklınızı başınıza alın tepelerim”Benim
dostlarım,benim bir dostlarım vardır onlar ne mahzun olurlar,ne
korkarlar.Onlarda mahzun olmak yok,korku yok.Mevlana der ki; insanlar der
saadete kavuşamamaları ,kendileri için çalıştıklarından dolayıdır der.Mevlana.
O da acaip adam.Mübarek bir zat.Bir insan şöyle bir durur.Kim için çalışacak,
ama insan düşünecek olursa, hakikatte kendisi için çalışma yok ki.İnanan da inanmayan
da hep O’na çalışıyoruz biz.O zavallı insan zanneder ki. Yook, tezgahı
kurmuş,mükellef bir vaziyette kurmuş tezgahı hadi bakalım diyor herkeze, delale mazhar olan orda istidadını
gösteriyor değil mi, git delalette çalış,bazı insanlar vardır ki efendim o
delalettedir muvaffak olmaz,şöyle olmaz.
Öyle bir şey yok bu alem için.Olur mu? Hayat burada değil ki burası
imtihan olduğu için burada lazım gelen sahnede lazım geleni görür o. Öyle bir
şey yok. O olsaydı, ibliste olmazdı.İblis, İsmi delal in mazhar ı tam mıdır
değil mi ya? Mahsud oldu kovuldu ,bizim iltimascımız kuvvetlidir de biz yine
yakayı boyuna kurtarırız.İblisin de o kadar şeyi yok netice itibariyle
kovulmasındaki sebep bi benliktir. Benlikdir o.Biz günde kaç defa benliğimiz
olur ama bizi kurtarırlar.Kudret’e imanı olmadığından dolayı değil,”Ademe boyun
kes “ dedi… İç manada öyle demiyor
o.Onun iç manasında diyor ki,”ben yalnız sana gönül vermişim, nasıl ona boyun
keserim” diyor.anlatabiliyo muyum acaba?Adem’den konuşanın O Olduğunun farkına
varmadı.Zannetti ki o,mesela o iblise burda bir incelik anlatayım,ister
misiniz? Bulunmayan bi şeydir bu anlatacağım,güzel bir yerdir.Tatlı bir
yer.Kudret, iblise emretti ,”Adem’e secde et” diye İblis’e emretti .Kimin
lisanı ile emretti? O emir nerden geldi? Adem’in lisanı ile
emretti.anlatabildim mi acaba?Orada iltibasa düştüğünden dolayı iblis
oldu.İblis’e “İblis” denmesindeki sebep iltibasından dolayı orada iltibasa
düştü zannetti ki Adem!den çıkıyor,halbuki Adem’den emri veren Hak’kın kendisi
idi.anlatabildim mi? Kudret, insanı şaşırtmasın.Ömer’e bile öyle dedi
O.yaa.Hz.Ömer onu vücudu hususiyesiyle yakaladı,bağlayacak iblisi. İblis
bu,öyle şık isimleri var ki vaktiyle iblis olmazdan evvel.İnsan onun için
kendisinden çok korkmalı ve daima hayr üzerine olmalı, acaba,neticeye bakmalı
insan günde kaç sınıfa girer?Hali gadabında kim bilir hangi vücudundasın ,hali
şehvetinde hangi vücudundasın,can yakıcı vaziyetinde hangi vücudundasın,acaba
son “gel” emrinde insan vücudunda mısın?Korkulu şeylerdir bunlar.İblis de iblis
olmazdan evvel bir ism i zumirredir. Kudret vermiş ona o ismi.Derhal aldı işte
zumirre güven olmaz.Zumirre demek ne demek biliyor musun? Bir ismi dir muazzam bir isimlere sahip.Fakat ondan
iltibasa düştü iblis oldu racim oldu mahdud oldu mahrum oldu geçti gitti.Seni
dedi bağlıyacağım,çoluk çocuğa seni rezil edeceğim.Ömer dedi Ömer,Sen bir zata
kavuşmazdan evvel ben senin putlar önünde secde ettiğini bilirim fakat sen
benim kırkbin senelik bir secdem vardır onu bilmezsin ben bir secdede kırkbin
sene kalmışım o kadar mağrur olma bir Zat geldi seni kurtardı,bakma ben dedi
uğramışım bir felakete dedi burda da çıkarttın iblisliğini kovdu geçti
gitti.Anlatabildim mi acaba? Ha onu söylüyordum.Kovuldu. “Bana ikinci hayat
gününe kadar müsaade ver dedi Allah’a. Taa kıyamete kadar.” “Pekala
müsaadelisin isminin iktizasını yap” dedi. Hâla iktizasını yapar
gider.Binaenaleyh, bu alem i şuhudta da herkes hangi sahada çalışırsa ,çalışma
sahasındaki kuvveti hangi sahaya daha kuvvetli ise,orada ona yol verir .”Bu
inanmıştır, buna hususi muamele yapayım ,bu inanmamıştır buna başka türlü
muamele yapayım “ öyle âdeti yok. Kudret ‘in öyle âdeti yoktur.Onlar, ikinci
“toplan” kumandasından sonradır.Bu böyledir. Bir vakit, deden dünyayı
bak,”yeryüzünü kim imar ederse ona veririm” diyor Allah.Ona varis kılarım çünkü
şunun gibidir.Büyük bir ticarethane açtın ,bu ticarethanenin işlemesi için
tezgahtar lazım.Kardeşin var ama aptal, tezgahtarlığa getirmiş olsa ertesi gün
iflas edecek Ya bu senin kardeşin diyorlar bunu koysana,İyi ama bu aptal
diyorsun bu, sefih bir adam yahut,öbür tarafta hiiç senlen alakası bile yok
herhangi bir insan olursa olsun fakat senin işini kavramış ,işin mütehassısı,
elini kor komaz boyuna teali terakki var getirir onu korsun.
Anlatabildim mi? Her işte ehil
aranır.Binaenaleyh bu mevcudat da Hak’kındır,bir vakit deden yeryüzünü imar
ediyordu yeryüzünün varisi oydu.Ne vakit ki sen yeryüzünü imar etmek
selahiyetine insanlarda hidayet nokta i nazarından teali ettirmeklik cevherini
ortaya korsun bütün saha senin olur.Anlatamadık mı acaba? Bu da neyle olur?
Bunun hakikisi neyle olur? Bunun bir taklidi vardır muvakkattir,talaş alevine
benzer.Talaş alevi gibi değil devamlı insanlara nafi olanı ahlak dairesinde
olanı olur.Bir hürriyeti daireylen.Ahlakın hürriyetini de buradan birkaç kelime
söyleyeyim de konuşmayı keseyim.Ahlakın tarifinde hürriyet demek,her kayıttan
azade olmak demek değildir.Hürriyetin manası,her kayıttan azade ol manasına
değildir.Hürriyet,Allah tarafından verilir, adaletle tahdid edilir.Adaletle
tahdid edilmezse, ona hürriyet denmez.Niçin adaletle tahdid edilir? Zira bütün
mahlukatta,bütün mevcudatta sır ı teklif vardır,sır ı teklif.Kudret’in
teklifatı vardır,Allah’ın teklifatı vardır.Bizi vazifelendirmiştir Kudret.O
vazife dolayısıyle hürriyet kayıtlanmıştır Anlatamıyo muyum? İlliyeti,hikmeti
budur.O kayıt,adaletle tahdid edilir.Bütün sır ı teklif olmasa,sır ı teklif
olmasa, kainat teşekkül etmezdi.Kainatın teşekkülü sır ı teklife bağlıdır.Sır ı
teklif içersinde Kudret’e naib olaraktan mükellef olan insandır.Bu kayıt
dolayısıyle, kendisine Kudret tarafından verilen hürriyet de ahlak ile
kayıtlanmıştır.Anlatabildik mi acaba? Bu günkü konuşma da bu kadar yeter.
1 yorum:
Bulunmayan bi şeydir bu anlatacağım,güzel bir yerdir.Tatlı bir yer.Kudret, iblise emretti ,”Adem’e secde et” diye İblis’e emretti .Kimin lisanı ile emretti? O emir nerden geldi? Adem’in lisanı ile emretti.anlatabildim mi acaba?Orada iltibasa düştüğünden dolayı iblis oldu.İblis’e “İblis” denmesindeki sebep iltibasından dolayı orada iltibasa düştü zannetti ki Adem!den çıkıyor,halbuki Adem’den emri veren Hak’kın kendisi idi.anlatabildim mi? Kudret, insanı şaşırtmasın.
Yorum Gönder