Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

171. Kaset


Kaset 171    16/02/1964    80dk.  (Düzenlenmemiş Metin)



Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın menbaı kalp olduğunu her konuşmada tekrar ediyoruz.Gerek akıl,aşk,vazife,kalp bunlar manayı insaninin birer vasıfları olması hasebiyle mevzu daha ziyade insan mefhumu ile alakadar.(O bağlı mı öbür tarafa) İnsan,zahiren elli altmış kiloluk kan ve kemik torbasından ibaret,nihayet iki metre uzunluğunda bir çukurun istiab edebileceği bir varlıksa da,manası cihetiyle,bütünvarlığı cami bir varlık.Suret itibarı ile ,ten itibarı ile bir hayvan.Fakat can itibarı ile manzume i melekuttan efdal.Bir yüzü alem i hilkate rabtedilmiş,bir yüzü alem i Kudret’e bağlanmış,alem i hilkatteki vechesine rehberlik edebilmek içün Kudret, aklı ihsan etmiş,fakat insan yalnız alem i hikmette işleyen bir varlık olmayıp,alem i Kudret’te dahi işlediğinden dolayı,kendi vechesine akıl, layıkıyle saadet veremez.Onun içün “hakimim aklımdır,amirim vicdanımdır” diye yaşayan insanlar,ahlak mefhumuna göre ,mananın zevkini alanlara göre mesud kimse diye tanınmaz.Akla,durak mahalinden sonraya yol verilmiyor.Akıl,çok kere vazife i heves de olabilir.O vazife i heves olur,şehvetin ahkamına dahi tabi olabilir,ihtirasat ı nefsaniyenin çıkmaz yollarını çıkarmak için onlara çare arar,o vakit beşere büyük bir bela olur.En büyük bir varlık olmasıyla beraber,icabında beşeri ,eğer akıl, ahlak ve mana putesinde terbiye edilmeden yalnız kendi kendine bırakılacak olursa ,beşere o kadar faydası olmaz.Çok fenalıkların çıkmasına da yardım eder.Akıl,asayı hakikat olursa ,hakikatın asası olursa,tabi büyük bir şey.Fakat hakikata asa olmayıp da isyana inkılab edecek olursa,muazzam zararlar yapabilir.Aklın,insana lazım gelen faideyi verebilmesi içün mananın tahtında yürümesi şarttır.Mananın hakimiyeti altında inlemedikçe beşer içün lazım gelen saadeti meydana getiremez.Hemen hemen her konuşmada tekrar ediyorum.Yine tekrar edeyim;bu gün insanların amele i irfaniyesi,yani ilmen ,sanaten,fennen meydana getirmiş oldukları varlık,fikirleri durduracak kadar ilerlemiş.Felsefesini şaşırtacak kadar yükselmiş.Fakat ne acı ki bu kadar yüksek teali terakki,beşere iyi bir netice çıkaramamış.”ah” sesini dindirememiş.”ah” sesi dinmemiş,dineceği de şüpheli eğer mevzii konuşmuyorum,bütün dünya sahnesi üzerine.Dünya sakinleri üzerinde konuşuyoruz.Beşer hastalığını anlayıp raporlanılarak tedavi cihetine gitmez bu biçim yürünecek olursa bu “ah” sesi giderek yükselecektir.Daha,daha acı haller doğacaktır insanlık aleminde.Bu gün insanın yaptığını,mevcut şekildeki olan tecellisini,canavarları utandırtacak kadar ağırdır.Bir düğmeye basıyor,bir milyon adamı birden kurutuyor.Bu,medeniyet midir?Fakat insanlar o kadar delalet i fikriyeye kapılmıştır ki,delalet i fikriyesi o kadar bozulmuştur ki,medeniyet diye tapıyoruz.Basıyor düğmeye,bir milyon,beş milyon icab ederse daha çok milyon.İlim,Kudret’e karşı yalvarıyor.”Beni kurtar insanların elinden” diyor.”Beni insanların elinden kurtar.”İlim,ihyayi amirdir.Medeniyet de ihyayı amirdir.Hakiki medeniyet,bu günkü medeniyet,ihtiraskar bir istila sevdasından başka bir şeysi yoktur.Ben yaşayayım,sen öl.Sen çalış,ben yiyeyim.Madeni bundan ibaret kalmıştır beşeriyetin.İki maden bulmuştur bu günkü beşeriyet;”ben yaşayayım,sen geber beni alakadar etmez” der.O insan hakları filan,onlar süs sözler.İnsan haklarını filan senin deden bilirdi.O üç odalı, üç evli köyünde üstü topraklı çatılı is içinde icabında oturan o ihtiyar deden yok mu,Hilkat’in verdiği varlıkla münevver.Camii münevver değil bünyesi münevver olarak doğmuş.”Kul hakkı” derdi.Aman evladım,aman kızım,aman oğlum sakın.. vereyim sana haram olur,kul hakkı bulunmasın.Daha yeni çıktı insan hakkı sözü.Asırlardan beri bu tabiri kullanır ve tatbikatını yapardı.Bilmem bişey anlatabiliyor muyum?Hayat verir,medeniyet de ilimden doğar o da hayat verir.İlim demek,birkaç hayvan yükü kitap okumak,beş on lisan bilmek değildir.Ahlaka göre ilmin tarifi,doğru hisse sahip olmaktır.Cahili,ahlak;doğru histen mahrum adam diye tarif eder.Doğru hisse sahip.Bir adam doğru hisse sahip olmazsa,o bizim gördüğümüz saadetli bilgiye vakıf olacak olursa onu öyle kötü yerlerde kullanır ki,öyle fena yerlerde kullanır ki,icabında bir camiayı insaniyi,şöyle dudağına alacağı iki yudum su için bir tekme vurur yuvarlar.Hiç acımaz mı,hiç acımaz.Öyle cayır cayır yuvarlar gider.Ama doğru hisse sahip oldu mu,”vücutlar,bir vücuda münhasırdır” der,”ayrılık yoktur” der, “biz müteaddid kalıplarda yaşayan bir ruhuz” der. Daha daha kendisini tahlil eder,aslını bulmak aşkı gelir,biraz evvel konuştuğum,aşkdan doğan ahlak dediğim vakitte romanda okunan aşk manasını elbette anlamıyorsunuz.Romanda okunan aşk,şehvettir.Buradaki aşk,manadır.Biri nefsden doğar,biri ruhdan doğar.Nefsden doğan muhabbet,nihayet bulur,sürmez.Fakat ruhdan hasıl olan muhabbet, daima artar. Daima, teali terakki eder,artar o.Aslını bulmak aşkı gelir.”Niçin” sualinin cevabını aramak başlar,nedenden kurtulur da niçine girer.Nihayet “inan” emri verilir,”inandığına teslim ol” denilir,”teslim olduğunla ünsiyet peyda et” denilir onun neticesinde takvim i insaninin yaprağını kopardığın vakitte yok oluyorum diye değil,var oluyorum diye koparıyorum der,bir gün bir yerde muhakkak hesap vereceğim der.Hilkatte hiçbir zerre yok ki hikmetsiz meydana gelmiş olsun.

Binaenaleyh benim gibi muazzam bir varlık izanlı, şuurlu, vicdanlı, kalpli, kalp dendiği vakitte sadrın ortasındaki mahruti bir şekil olan o kalbi kasdetmiyorum, o hayvani vücudun kalbi,insani vücudunun kalbi var dediğin an muhasebei nefis başlar,muhasebei nefis başlayınca iki şey doğar,biri hubb u gayr,biri kıyas ı nefs.”Ben,karşımdaki olmasa kendimi bilmeyeceğim” der. Benim ayinemdir der.Binaenaleyh “onda hak var” der,ondaki de aynı duygu ile aynı mana ile kendisini yetiştirecek olursa o da “onda Hak var” der,Sen beni Hak tanırsan,ben seni hak tanırsam fenalık yapabilir miyim?Yapamam.Fakat beşeriyet bundan soyunmuştur,görüyorsun ki icra dairesinde seksen yaşında baba,yetmiş yaşında anne evlatlarından nafaka davası açmış.Halbuki bizim dedemiz, vakıfnameleri açın okuyun ,köpeklere dahi yiyecek vakfetmiştir.Her mahallenin köpeğine bilmem şu kadar sırık ciğer,şu kadar işkembe diye ,insan hakları bitmiş de hayvan haklarından da mesul olurum diye vakıfname yapmışlar.Bırak insan hakkını şimdi,hayvan hakkından dahi ürkmüş o hali neden kaybettik,dünya neden böyle olmuş? Medeniyeti taklit edilen garb,bundan iki asır evvel deliyi ,cin çarpmış diye yakardı.Çok kere anlattım bu mevzuu,fakat isterim yayılsın.Deliyi,cin çarpmış diye yakardı, Deden, delilerin hastanesine musiki heyetleri vakıfnamesi yapmıştır.Vakfetmiştir servetini.Deli, musiki ile tedavi edilir diye.Ama biz..ne bileyim,dedemizi unutmuşuz.Sonra dünyaca kabul edilmiş bir mürebbi tarifi vardır.Açın terbiye kitaplarını okuyun.dünyaca kabul edilmiş olan bir mürebbi tarifi vardır.Hakiki mürebbi,maziyi tutan,atiyi çekendir.Maziyi tutmazsan, yüzükoyun kapanırsın.Atiyi çekmezsen,arka üstü düşersin.Muvazene yapacaksın.Sonra senin mazin, öyle bir üredi türedi bir millet değilsin ki.Öyle bir kavim değilsin.Gayet zengin,tarihin en eski efendisi,ilimlere mevzu vermiş,sanatlara model vermiş,inkarı gördüğü yere imanı vazetmiş,zulmü gördüğü yere adli koymuş,cehli gördüğü yere ilmi yerleştiren bir camia.Öyle bir deden vardı.Orta yol bulmuş oturtmuş.Bir yerde bir kavim zulüm yapmaya başladığını görür görmez deden,Kralın krallığını tasdik etmeden krallık yapmamış.Böyle dede inkar olur mu?Nesinden hicap duyuyorsun da küçük görüyorsun.Böyle dede inkar olur mu?Kralın,krallığını tasdik etmeden krallık yapmıyor.Dünyanın bir ucunda birisi bir zulüm etti mi,bir kavim çıkıp da bir kavme zulüm etmeye başladı mı sen ne yapıyorsun der demez derhal uçurmuştur.Böyle dedeye maliksin.Devre açmış, Çağ,çağ deriz.Birini kapamış,birini açmış.Muhali mümkün yapmış.Karadan gemi yürür mü?Muhal.Gemi içün,deniz lazım.Karadan yürütmüş. Muhali, mümkün yapmış.O muhali,mümkün yaparken,bu kadar Kudret’inde şey varken,o zafer onu sarhoş etmemiş.Şımarmamış,”yaratırım” dememiş.Kafasını yana koymuş.”Ben bir sazım,bir rüzgar var beni buraya sevkediyor” demiş.Suya baktığı vakitte,orda bir vücut görüp de aptalca atılmamış,bayılmamış “benim hayalim o “ demiş.Aklına mağrur olmamış.Tahkik yolunda akıl ne etsin,ama o karip kande gitsin.Meğer sen ola refisin,..Bağladık,silsile haline nereye kadar geldik,şöyle olur ,şöyle olur nihayet hubbu gayr dedim çıkar,evvela canan,sonra can,sonra kıyas ı nefs .Kıyas edersin,bu bana olsa hoş mu? Değil yapmam.Ama şimdiki beşeriyet ,”ben yaşayayım,sen ne olursan ol” diyor.Yahut “sen çalış ben yiyeyim” Bundan ne çıkıyor?Havas ile avam muvazenesi bozuluyor.Mesuliyet ikiye ayrılıyor,havas ile avamın muvazenesi olmadıkça insanlık alemine huzur gelmez.Bozuluyor,havas ile avamın muvazenesi bozuluyor.Fakir,zengine düşman oluyor.Düşman olunca ne oluyor?Havasta merhamet kalkıyor,avamda da o merhamet kalktığından dolayı hürmet kalkıyor.Merhametle hürmet kalktıktan sonra  muhabbet kalkıyor tamamıyle.Allah’ın koymuş olduğu en büyük sermaye de muhabbettir.Bir camiada muhabbet olmadı mı yıkım muhakkaktır.Hiç imkanı yok.Bir ailede muhabbet yok,yıkılmıştır.Bir baba ile evlatta muhabbet yok,baba evlat değildir o.Cismani bir alakası var,başaka hiçbir alakası yok,çökmüştür.Bir şirkette beş ortak,üç ortak,iki ortak ,muhabbet kalktı mı iflas muhakkaktır. Muhabbeti esas koymuş.Kudret koymuş.Çünkü muhabbet, Kudret’in zatından zatına vaki olan tecelli i muhabbetinden dolayı bu suret alemi peyda olmuştur.Onu koymuş muhabbeti sermaye olarak.Bir ev tasavvur edin,on parası yok fakat muhabbet kaynıyor.Muhakkak orda bir bereket vardır,bir huzur vardır,muhakkak oraya Kudret,elini uzatacaktır.Uzanmıştır. Muhabbet yok, milyon geliyor,milyar gidiyor,cehennemden başka bir şey değildir.Hiç bişey.Hep …  düşünceler var.Muhabbet.Nikahın bile esası muhabbet.Belediye kaydı değildir.Belediye kaydı,nihayet dedi koduyu kaldırır.Bu bunun karısı,bu da bunun çocuğu dedittirir.Ve hülasa birbirlerine varis olurlar.Bir din adamının duası da değildir.O da niyaz eder Hak’tan ki böyle olsun diyerekten.Ya nedir asıl nikah?Muhabbet.İkisi birbirinde fani olmak.Birbirinin libası olmak.Deden böyleydi ya.elli sene altmış sene bir yastıkta baş çürüttük derdi.Neden?Muhabbet esastı.Onun içün camiayı insaninin tekamülü şart.Yetişmiyor.Tek tek insan yetişmez.Siz bir şey .. edersiniz,bir şey öğretirsiniz onu kabul eder fakat dünyanın her tarafından manevi zehirli gaz esiyor o derhal o kabul eden şeyi başlar bozmaya,gözünü kapasan kulağından  girer ,kulağını kapasan burnundan girer,ağzını kapasan … girer … kapasan ölürsün.

O halde umumi bir insanlık aleminde bir .. Beşeriyet bunun farkında değil.İri iri kafalar toplanıyor,muazzam zekalar bir araya geliyor yok iktisaden şöyle yapalım,yok.. hiç bişey çıkmaz ondan .Hiç bi şey olmaz.Hastalık teşhis edilmeli,ordan başlamalı. Bu işin Kudret, yalnız aklın bu işi idare edemeyeceğine dair koca bir ferman buyurur; “innel insane le fi husrin”der illelezine amenü (Asr,2,3)bütün insanlık alemi hüsran içindedir.Manaya ahlaka gönül vermedikçe,orada erimedikçe ,yolu açmam der. Sen kendim mi açarım zannedersin.Onlar boş sözler.Sen kendim yaparım dersen ilk önce ihtiyarlama,onun çaresine bak.Ölme,ölümü öldür.Kabrin kapısını kapa .Beşeriyetten aczi gider.Hah bunları yapamıyor musun acz muhakkaktır. Kocaman büyük bir ferman “innel insane lefi husrin” insanlık tamamıyle hüsran içindedir der.Hüsrandadır.Yani onun aklı,onu kurtarır,onun aklı onu kurtarır demiyor.” İllellezine amenü “ diyor.Manaya gönül vermedikçe ,aslını bulmaklık zevki olmadıkça,ve oraya doğru dönmedikçe beşeriyet için felah yoktur.Demek akıl,beşeriyeti tamamen felaha sevkedemiyor.Bir pute istiyor.Bir mananın terbiyesinde o akıl,terbiye olmak istiyor,bir çok sıfatlara sahip olmak istiyor,o halde semadan inen bir cazibeye insanlar muhtaçtır.Nedir o semadan inen  cazibe?Hah,o neyse ona muhtaç.O semadan inen cazibeye,o manaya ,o hidayete kendini bağlamadıkça,imkanı yok teali eder.Göke çıkacak,aya çıkacak ,bütün seyyaratı çıkar ondan,kamere çık ,diğer seyyarelerde gez.Bir gün gelecek,benim elimdeki kitabımda bir habere göre bu odadan o odaya geçmek gibi olacak.Ben kendim insan olmadıkça,bu şehirden kalkmışım o şehre gitmişim ne faydası var.Benim sıfatlarımda,Kudret’in meczuz bıraktığı büyük esareti ben kendi elimle attıktan sonra ,buradan kalkmışım da dünyanın her tarafını dolaşmışım bana ve diğer insanlara bir fayda var mı?Teşhis kalpte olmalı,kalpte.Öbürü zaten olacak,öbürkü.Gökyüzüne çık,semaya çık,şurayı gez,burayı gez,olacak.Fakat kalp üzerinde var mı?Tefekkür başladı mı,tefekkür,mirat-ı hakayık ı eşyadır.Biz daha eşyanın suretini biliyoruz.Tefekkür olursa hakikatını bileceğiz.Başladı mı,tefekkür mebde i murakabe i Zül Celal dır.Demek ki bizde tefekkür yok,vesvese var.Tefekkür başlamadı ki daha.Tefekkür,manaların inceliklerini tartar.Hangi mananın inceliklerini tartıyor bu günkü beşeriyet?Bu gün en büyük kasaya sahip olan da en büyük masaya malik olan da en büyük iskemleye sahip olan da yine düşünüyor,yine eğiniyor,yine eğiniyor.E bizim o kadar uzun bir vaktimiz de yok ki bu sahne i şuhudda,bu darül belvada.Bu dar ı imtahanda.Nihayet elli altmış sene ömrü dünya bir dakika ömrü adem bir nefes.Gel,  geç, göç, git.Tefekkür marifet i maksudeyi taleptir. Hangi maksud bir marifeti taleb etmişiz biz bu gün? Onun içün demiştir ya beşeriyettin Fahri Ebedi’si ;Tefekkürü saa hayrul min ibadeti sitine sene. Bir saat tefekkür ,altmış senelik ibadetten efdaldir.O böyle oturup da düşünmek manasına değil.Bir saat tefekkür,altmış senelik ibadetin fevkindedir diyor.Beşer onu kaybetmiştir.Tefekkür,gönülde olan ihdarı  gaybı ruhu ile görmektir.Bu sahalar,beşere tamamen kapalı kalmış.Kaybetmiş.Yoku var surtinde görüyor,yok varlığına aldanıyor nihayet.Kalbe gelen hayatın değişti.İnsanın kalbine gelen hayatı  Ya  Kudret’ten gelir.Yani Ya Allahdan gelir.En makbulu budur.Yahut manzume i melekut vasıtasıyla gelir.O vakit,mahfuzsundur,ayağın kaymaz.Her işte insanlıktan ayrılmazsın.Yahut şeytan vasıtasıyla gelir o da vesvesedir.İşte bu gün beşeriyet bunun için inliyor.Anlatamadık galiba.İnsanın kalbinin gıdası iki şeydir.Biri marifet,biri muhabbet.Kalp,gıdasını almıyor,gıdasını almayınca nihayet ölüyor.Ölüden ne beklenir?Beşeriyet ölüdür.Bir birini yemekten zevk alan bişey var mı?Nasıl medeniyet bu?Ne medeniyeti?İki diplomat konuşur,birbirine darılır  binlerce adam birbirinin yüzünü görmeden kanını içer.Bu nasıl medeniyet? Bazı kendini aldatanlar vardır mesela,”ben bundan azadeyim” der.”Ben Kudret’i severim” der.O da ayrı bir türlü.. Kudret’ muhib olanın üç türlü kerameti vardır;O da derya   gibi sahih olur.Ölç bakalım kendini .Derya gibi, kayıtlı değil.o muhabbet,rütbelerin en yükseği,sen orada gezinme.Kendime söylüyorum.Sen derken,sen kendine alma sakın.Konuşma tarzı öyle gelir de öyle hitab edilir.Birinci şartı derya gibi sahih olacaksın.diğeri,güneş gibi şefkatli olacaksın.Güneş,fakirin odasına da doğar,zenginin odasına da doğar,emirin odasına da doğar,adinin odasına da doğar,alimin odasına da doğar,suflinin odasına da doğar, ulvinin odasına doğar,cahilin odasına da doğar,alimin odasına da doğar.Hiç ayrı hususi bir muamelesi yoktur.Biz hayatta daha bu şekilde yaşamıyoruz. üçüncü kerameti, toprak gibi mütevazı olacaksın.Ben Kudret’i severim, ben Hakperest’im,ben hakikata gönül vermiş insanım,ben muhibbim diye yaşayan adamda bu üç sıfat aranır diyor ahlak.Toprak,işersin pislersin,tükürürsün ezersin,hiiç sinesine basar yine al be adam der senin önüne ekmeğini çıkarır verir.O kadar mütevazidir.Zira muhabbet,Rahmanidir,vesvese şeytanidir.İşte ahlak,bunları yoluna kor.İnsanın manasındaki hastalıkları tedavi eder.Herkesin kıymeti,kendi gönlünün himmeti olduğunu söyler.Himmeti cahilperest olanın kıymeti şehvettir.Himmeti,mana olanın kıymeti ebediyettir.Satılmaz o hiçbir vakit.Alamazsın.Çünkü bir insanın rızası olmadan kendi eliyle imza etmeden ne faziletini elinden alabilirler,ne manasını elinden ala.. ilkönce kendin razı olursun ondan sonra verirsin.

O himmeti muhabbet olursa onun haddi gayesi yok.Onun karşılığı Allah’dır.Ama buraya kadar tekamül ettikten sonra zevk başlar.İrfan gelir.Arifin alakası olmaz.Muhibbin şekvası olmaz.Çünkü gerek şekva gerek alaka bunlar hep varlığın şanıdır,Muhabbette varlık kalkar.Varlık kalktığından dolayı cidal olmaz.onun içün Kudret,muhabbeti sermaye koymuştur anlatabiliyor muyum acaba?şevka olsun,alaka olsun bunlar hep varlığa taalluk eder.Muhabbet,muhabbet oldu mu varlık kalkar.Varlık kalkınca,alem,başka alem olur.Surete kalkmaz,sirete kalkmaz.Müşahade başlar.Müşahade.Rabbi’yle müşahade eder.Rabbinden müşahade eder,Rab ile müşahade eder.Bu gün zevkim var da biraz zevke ait konuşma yapıyorum.Biz bu aleme müşahade için gelmişiz.Hayvan da yer içer tenasül eder.İnsan da yer,içer,tenasül eder.Bizim farkımız yok mu?Farkımız,müşahade.Yokla kendini,başladı mı başlamadı mı?Müeyyis olma başlamadıysa.Niyet et,yapan Kudret’tir.Tam teslim ol başlar.Rabbi ’yle müşahade,Rabbinden müşahade,Rab ile müşahade.Bak burada da en son söylediğim.Fakat,sahib i kalp olmadan olmaz.Bizde şimdi kalp yerine et parçası var.Acımak yok,merhamet yok,adalet yok.Yok.Bunların yerine neler olduğunu siz benden iyi bilirsiniz.Hakiki muhibbin bedeni vahşidir.Kalbi arşidir.Anlatabildim mi acaba?Tabiatı ruhanidir,himmeti de Rabbanidir,siması nuranidir.Hep bunlar ölçülü,Bir daha söyleyim istersen.Hakiki muhibbin,her muhabbet sahibi adamın,bedeni vahşidir,kalbi arşidir,arş yani ya kalb.Neden öyle arş dedim,öyle dedi Allah da onun için.Ma yesevni ardi vela semai ve vetağni kalbi abdil müminin eyyinin leyyin “ gafillere şaşılır diyor,bunu gafller göklerde arıyorlar.”Ben ne işim var göklerde” diyor Hüda.Ben her şeyden münezzehim fakat göklerden münezzehim,gökler benden münezzeh değil.Her zerreden münezzehim fakat hiçbir zerre Benden münezzeh değil.Yalnız beni bulmak mı istersiniz diyor Allah;Beni ne sema alabilir,ne arz alabilir,Ben leyyin bir kalpte beni bulabilirsiniz.onun için arşidir, kalbi arşidir.Tabiatı ruhanidir.Himmeti,kendi nefsi içün çalışmaz,Rabbanidir.Siması ,ciyfe gibi değil.Ruhanidir.Ne güzel söylemişler; “Nem var ki laf edem özümden,mahveyle beni,benim gözümden”.Benlik,sahte benlikten vazgeçemeyiz.Kudret diyor ki “Ben perdeleri kaldırdım,sizi sahne i şuhuda getirdim. ”Gelmemizde gitmemizde ihtiyarımız var mı bizim?Sordular mı “beyefendi şöyle bir alem vardır gelir misin” diye?”Hanfendi böyle bir yer var gider misin?” sormazlar.Giderken de sormazlar isterse kainatın seriri saltanatına sahib ol.”Gel” dedi mi,karşıki çukura istikamet dedi mi  gidersin.Hiç kimse ayrılmaz orda .Çok eskiden söylemiştim, söyleyeyim de daha canlansın;Murat ı rabi Dördüncü  Murat,tımarhaneyi geziyormuş,delilerin çokları,çok akılından delirir,fen ne der onu ben bilmem.Hepsi değil ama bazısı.Şaşar,amiyane tabiri kullanayım.Kendinde bir varlık görür,düşünmeye başlar,bırak kardeşim neyi düşünüyorsun?düşüneceği düşünmez,insan bir fabrikadır.En mühim, ofabrikanın da en mühim aleti ,akıldır.Fakat sen bu kendi fabrikanı kendi kuru sevdanla ben işletirim dersen iflas edersin.Bu fabrikanın asıl bir sahibi vardır.O der ki; “gel benlik davasından vazgeç,bu fabrikayı senin hesabına ben işleteyim.Sen kendin işletmeye kalkarsan, bu fabrikanın en mühim uzvu olan,vasıtası olan akla öğünmeden sana öyle bir bela olur ki hem bu muzic,izac edici acz verici bir vasıta olur.Mazide geçirmiş olduğun ne kadar alam ı ekdar varsa önüne diker zaten sen şöyle bastın gittin şöyle dikildin şöyle titrettin,iyi bi gün mü gördün,şöyle oldu,böyle oldu,hep madde üzerinde dener.Bu yetmiyormuş gibi vukuu tahakkuk etmemiş,yarının gelecek veresiye gamına sarfettirir,ne kadar korkunç haller varsa olmuş gibi şimdi oluyormuş gibi önüne diker seni mahveder gider.Ama gel bana teslim et,senin hesabına işleteyim fabrikanın kasası da senindir der.Beşer bunun farkında değildir.Anlatamıyo muyum ben?Kudret diyor ki; Ben perdeleri kaldırdım.Sizi bu sahne i şuhuda sevkettim.Müşahade içün geldik dedik ya,bilecek,bulacak,olacak. Üç şey.Taalluk edecek,tahalluk edecek,tahakkuk edecek.İlmi tabiri bu.Açık tabiri; bilecek, bulacak, olacak. Sevecek,sevdiğinin halini giyinecek,sevdiği olacak.Üçüncü tabir.Şimdi diyor benim Cemalimi seyreyle. Gel satılma,değmez diyor.Gölge avına çıkmaktır senin sevdan diyor.Gölge….,macera i meclis i mahluka senai humar ı neşve i idbarda asla melul olmaz.Zaruri bir bütün bey ü şira kişver i icad bu bazar ı kazada şart ı icab ı kabul olmaz.Biraz daha açayım size belki anlatamamış olurum.Allah der ki; Benim bir mahluka senna mutfağım var diş taksim ederiz der. Ben Allahlık elimle veririm.Bunu hayır diye kimse bu gün inkar edemez.Münkiri de inkar edemez.Niye? Ne kadar zavallı adam vardır ki nan içinde müstağrak,ne kadar da zeki,çalışkan adam vardır ki ekmek parasına muhtaç.Daha daha.Daha bir misal daha vereyim,ikinizde bilet alırsınız aynı dakkada,parayı verdin o da aldı iki kişi gittiniz,iki arkadaş.Ona yüzbin lira çıkar,sana çıkmaz.Sen çok çalıştında mı çıktı,o zekasını buldu da mı öyle çıkarttı?Kafası başka türlü mü işliyordu da öyle çıkarttı? Anlatamıyo muyum?Nedir o? Neden ona çıktı da sana çıkmadı?Burda da ters bir mana anlama,çalışma manasına değil.Niçün çalışır insan,Kudret emrettiğinden dolayı çalışır.

Bana bu sıfatları,bu sermayeyi,el diye bir sermaye vermiş,dimağ diye bir sermaye vermiş,göz diye bir sermaye vermiş,o bunun icabatı neyse o orda bunu feda edinceye kadar çalışacaksın demiş,ben emri taabbüdü ile çalışıyorum diyor ve çalışmamdan dolayı o emre kul oldum diye zevk alıyorum ben yoksa bu çalışıp da bunu ele geçireceğim diye değil.Bunu elime geçireceğim diye oldu mu beni de yakarsın, seni de yakarsın.İhtiras başlar.Anlatamadık mı acaba?Hedef menfaat olur,hedef fazilet olmaz.Eğer bu çalışmak bir emri taabbüdidir.Mademki beni insan yapmış,bana da birçok vazifeler vermiş,ben bu vazifelerde bütün bendeki iğreti olan nimetleri yerli yerine kullanacağım.Şey meydandaır o,hesap meydanda.Binersin tramvaya,Eminönü’nden binersin ,bacakların ağrıyor,”ah biri kalksa da otursam” diyerek etrafına bakınırsın belinde ağrırsa şöyle kolunla şöyle şöyle yaparaktan dört iskemle ilerde birisi çantasını yere koymuştur,şöyle çantasını almak üzere hemen ötekilerini yararaktan yetişeyim diyerekten gidersin,o adam çantasını çıkarır,çantanın içersinden bir evrak çıkarır okumaya başlar,sen de sükut u hayal e uğrarsın .Sen burdaki yerini terkettin oraya gittin,oradaki hemen  indi birisi derhal  atladı ,sen yarım saattir yürüyorsun,bakınıyorsun bulamadın o atlayan derhal ordan indi yerine oturuverdi.O aklından mı buldu? Sen akılsızlığından mı kaybettin? Yoo.Nedir ya?Hepsini şimdi söyledim ya nediri.Nerden girdik buraya? Kim hatırlatır? Teşekkür ederim,sana çok teşekkür ederim.Her konuşmada sen beni böyle yüklüyor tutuyorsun.Delileri teftiş ediyor.Sert bir hükümdar o da.Delinin biri de kalemi kağıdı eline almış hesaplar yapıyor,rakamlar böyle durmuş demiş ki ne yapıyorsunuz? Şu Sultan Murat denen herifle demiş kendim arasındaki servetin hesabını yapıyorum.O mu zengin ben mi zenginim demiş.Gülmüş Murat. Demiş ki Sultan Murat denilen kimse şimdi şöhret afak ı cihan bir hükümdar.Bu günlerde demiş Bağdat’ı da fethetti geldi.Kusura bakma demiş sen şurda aciz bir hastasın nasıl demiş bu hesabın neticesini çıkarıyorsun.O mu zengin, ben mi zenginim.Ben buldum hesabı demiş.E hanginiz zenginsiniz?Murat üç akça benden fazla serveti vardır. Murat’ın üç akça benden fazla serveti var.Yine gülmüş. Ne gülüyorsun be herif demiş.Şaştım demiş,şaşırdım.E isbat et bakalım bunu demiş.Bir sual sorayım sana demiş.Bir işin evveline mi hüküm verilir sonuna mı?Tabi sonuna demiş. O halde dava halloldu demiş.Nasıl? Düşündüm taşındım demiş,Murat’ı da boyunun alacağı kadar bir çukura sokacaklar sonunda beni de boyumun alacağı kadar bir çukura sokacaklar,der demez Muratı Rabi bir toplanmış.Sonra? Demiş yalnız Murat ,işte zahirde bir saltanatı var ya onun demiş kaselerine çorba koyduğu insanlar onbeş yirmi bin kişi götürür onu ,ben de hastayım ya demiş burdan  üç kişi dört kişi sürükler götürür ama demiş ne Murat’ın çukuruna o otuz kırkbin kişiden biri beraber iniyor demiş,ne benim çukura üç kişiden biri iniyor demiş.Kapaklar kapanınca müsaviyiz demiş.Hiç fark kalmıyor demiş,kapak kapandı mı bitti. Sultan Murat biraz daha kendine gelmiş peki bu üç,yavaşlamış artık sesi o kocaman ses bu üç akçeyi demiş nerden fark olarak çıkardın?O demiş hükümdar olduğu için son elbisesi demiş kefen denilen elbise o Beytullah’tan gelir,onda da bişey yok ki ya demiş,Beytullah insanın kalbidir.Hayatta kaç kişinin kalbini kırdı ki o elbiseyi giyecek demiş.Onlar demiş Beytullah’da böyle bir insan remzidir.Giderler onu öperler,Yani kalp öpmeyi öğrenin demektir.Demiş kalp öptü mü ki örtüden bir şey  istifade edebilsin .Yook demiş kanaatıma göre öpmemiştir demiş.Biraz daha şaşırmış Murat. Beytullah, Allah’ın evi,Allah demiş öyle hâşa taşın içinde mi oturuyor?Onu öyle koymuş,orada hattızatında Hacer ül Esved denilen siyah bir taş vardır,kalbe remizdir. Onu herkes böyle demiş elini sürer şeyeder.O insan olanlara bakın buraya hürmet ediyorsunuz ya bu insanın remzidir ,artık bundan sonra insan tanıyın gönül kırmayın demektir demiş.Büyük de bir ders veriyor ama nasıl da deliyse.Deli kaç kısımdır?Ne biçim deli? Sonra demiş ki Beytullah’da bilmez misin demiş artık o gayet pazusu filan muazzam Murat ı Rabi küçülmüş böyle karşısında. Beytullah’ta demiş kıble her taraftır demiş.Mesela böyle durur,burdaki olanlar buraya secde ederler,burdaki olanlar,buraya secde ederler,burdaki olanlar buraya secde ederler,burdaki olanlar buraya secde ederler demiş.Başka yerde olmuyor bu demiş neden? Şimdi demiş bunu burdan kaldırıverelim nooluyor bu iş? Kalplere secde ediliyor demiş.Kudret de kendisinin kalpte olduğunu söylüyor.Binaenaleyh kalplere secde ediliyor demiş.Ama insanlık bunun farkında değil demiş.Gidiyor taşa toprağa secde ediyor demiş.Anlatamadık mı acaba?O kadar ince bir iştir. Delinin ben ne bileyim anlatması böyle.Farkımız burdan diyor üç akça elbisesi ordan geliyor ondan dolayı üç akça fazla serveti var.Buraya nerden girdik bakalım? Hadi onu da ben söyleyeyim,buraya nerden girdik.Bir şey okudum da şunu size açayım dedim,Allah’ın şöyle bir taksimatı vardır,burdan mı girdik buraya? …,macera i meclis i mahluka sennai humar ı neşve i idbarda asla melul olmaz.Zaruri bir bütün bey ü şira kişver i icad bu bazar ı kazada şart ı icab ı kabul olmaz.Bunu size açayım dedim buraya girdim.Ben diyor öz elimle taksim ederim.Bu taksimatımı hiç kimse döndüremez.Ne vereceksem o.Oradan çalışma mevzularına girdik.

Çalışmanın bir emri taabbüdi olduğunu söyledik,sonra buralara girdik.Buna bir kimse bildi mi diyor,inandı mı,idbar zamanında kaşlarını çatmaz.Neden? Her pazarda pazarlık vardır.Zaruridir bütün bey ü şira kişver i icad kişver iklim demektir,Her iklimde,her muhitte,her kıtada pazarında bakarsın etiketine işine gelirse alırsın,işine gelmezse almazsın.Fakat bizim pazarda öyle yok diyor Allah.Ne verirsem o alınır.Bunu bildi mi idbar zamanında melul olmaz, kaşlarını çatmaz.An yeri. O halde ne çıkıyor? İnsan ,hiçbir vakit zillete minnet etmemeli.Yok o. Ahlakın çerçevesinde müsaade yok.Minnet etmeyince açılan perdelerden gözükeceğini Kudret haber veriyor.Ben perdeleri kaldırdım diyor.Şimdi Cemalimi seyreyle.Şöyle bir misal verelim; Bir taştan bir çeşme cari olsa ,taşı oymuşlar bir çeşme yapmışlar,artık o taşa taş denmez değil mi çeşme diyoruz.Anlatamadım mı acaba? Bir taştan bir çeşme yapılsa,o çeşme o taştan cari olsa,aksa, o taşa siz taş der misiniz? Çeşme namını alır.Zira taşın vücudu ve namı,çeşmenin vücudu namında mahcuz kalmıştır.Kudret ,kendi namını Hazreti insanda ibka etmiştir.Anlatamadım mı acaba? .Kudret ,kendi namını Hazreti insanda ibka etmiştir,artık o insan, o çeşmenin taşı gibi olmuştur.Kudret ordan akar,gel kalbini aç da doldur diyor. Zira bu kainatın sureti kase gibidir ne konursa o namı alır.Kaseye bal koydun bal namını aldı,sirke koydun bunun namını alır.Bu kase, suret vasıtasıyla, insan kasesi suret vasıtasıyla aşk şarabını içtirir.Onun için demişler ki; seyyidil alem bir adem, gayriden sevdayı kes,adem olmak istersen adem ara,ademi bul adem ile adem ol.Nitekim Mecnun,Kays denilen zat ,Leylanın kase i vücudundan şarabı nuş etti.Onun akrabası diyorlardı .Farkında değiller de Mecnun’un hangi manada,hangi varlıkta olduğunun farkında olmadıklarından dolayı Mecnun’un akrabası bunun farkında değil daha güzeli var diyorlardı.Mecnun onlara cevap veriyordu ki,suret ,kase gibidir diyor, hüsn de mey gibidir.Ben mey i aşkı o kaseden içiyorum.Siz de sirke içiyorsunuz dedi.Anlatamadık mı acaba? Ya.Suret,kase gibidir diyor,hüsn de mey gibidir.O Leyla’nın nakşından şarab ı hüsn ü Allah bana öyle veriyor.Siz de sirke içiyorsunuz.Mecnun ki Lâilahe illa der idi bak bağlıyorum.O şarabı bana ordan veriyor dedi ya. Mecnun ki Lâilahe illa der idi,teklif i şuur eyleseler lâ der idi.Ol mertebe meşgul idi Leyla ile kim,Mevlâ diyecek yerde Leyla der idi.Yoruldunuz mu keseyim mi? Her halde yoruldunuz? Kudret’le arası açılmış beşeriyetin yiyor.Perde yok.Bağın her yaprağı ,Kudret’in bir kitabıdır ama okuyan nerde?Bağın her yaprağı, Kudret’in bir kitabıdır fakat okuyan nerde? İstişare yok,herkesde bir benlik var .İstişare etmeyiz.Herhangi bir iş yapılacak .. bir dava vardır bizim kafalarımızda,”ben yaparım” davası.”Ben yaparım” der.Halbuki Hz.Muhammed , Kudret tarafından tedebbür edildiği halde, istişare ederdi.Daha ötesi var mı bunun? Kudret tarafından tedebbür. O’nun leyhi saadetine mukabil bir leyh tasavvur edilebilir mi ? Edilmez fakat ederdi.Zira meşveret, rahmet kapılarının anahtarıdır.Belleyin bunu.Ama şartı var.Meşveret, istişarede beş esas lazımdır. Evvela istişare edeceğin kimsenin aklı kamil olacak.Akıl üç kısımdır.Aklı maaş,aklı maad,aklı kül .Aklı maad hesabından olacak.Manaya gönül vermiş insan olacak.İkinci şartı. Üçüncü şartı,muhib olacak.Muhibbin tarifini yarım saat evvel söyledim.Dördüncü şartı elemü ekdardan salim olacak.elemli,kederli,düşünceli olmayacak.Anlatamıyorum galiba? Beşinci şartı emri müsteşar olacak ,nefsin emrettiğini hiçbir vakit kabul etmemiş olan adam olacak.Mana azizim mana.Madde,manasız olmaz.Madde, iki üç konuşma evvel misal getirmiştim.Bazı insanlar manayı inkar ederler.Nasıl inkar edebilirsin,kendi vücudunda tatbikatı var onun.Eleminin ölçüsünü bana verebilir misin eleminin? Şuranda bir çıban çıktı ,çıbanın maddesini ölçersin şu kadar santim dersin,elemi? Kaşındın uyuz oldun,kaşıntının ölçüsünü verebilir misin bana?Uyuz böyle. Bir kimyevi tahlilhaneye götürüp de o elemi ölçüp bana veznini,metresini ,uzunluğunu,kısalığını şu kadar gramını? Bu adi,adi mana bu.Tefessuh etmiş bir maddenin adi manası.Ya manayı kül? Nasıl inkar edersin?Mana,bir ışıkdır.Bir sem dir.Salik olanlara ,himmet i tabiatta kalanlara yol gösterir.Onun içün şart,esas. Yalnız elinde durmakla fayda vermez.Onunla yolu arayacaksın.Yalnız elinde tutmuşun ışığı ne faydası var?Fayda vermez.Zira semeretül ulum ,elameli bir malum.İlimin semeresi bilinle amel etmektir.İlmin gelişi bilinenle amel etmektir.İlmi var,amel etmemiş.Ha var,ha yok.Bir hasta var,hastalığın perhiz şekillerini biliyor,şunu, şunu,şunu yapmazsam şu iyi olacak diyor .Bir hasta da var bilmiyor,boyuna yiyor.bilen de yiyor,bilmeyen de yiyor. Bilen yemiş,bilmeyen yemiş bunun ikisi arasında fark var mı?Bir fark var.O biraz daha üzülür.Bildim de yapamadım diye.Öteki hiç olmazsa üzülmez.Anlatamadık mı acaba? Semeretül ulum,elameli bir malum.Bilinenle amel etmektir.Amelsiz ilim akim,amel var ilim yok sakim.İkisi lazım.İlimlen amel bir olursa sırat ı müstakim.Bu günkü konuşma da bu kadar yeter.

Eski düğünlerde bir kuşak bağlama vardır.Onun da bir manası vardır.Kuşak bağlama. Beşeriyet’in Fahri Ebedisi,Mürebbi i ukul,Mahbubul Kulub olan Zat,cemiyette kuşağı bağlıyacak,kız Ali beyi soruyor “Ali nerde” diyor.”Beraber bağlıyacağız”

Haber veriyorlar,diyorlar ki sizi arıyor Fahri Alem,aman diyor ben hicab ederim.Ben çıkamam.Yok arıyor,siz gelmeyince olmuyor.Sıkıla büküle kız Ali Bey çıkıyor ,Fahri Alem bir sarılıyor ona bu milyon lirayla da alınmaz ,ikiyüz altına filan alınmaz ,öyle paraylan alınmaz ,bazı varlıklar hazineyle alınmaz.Beraber bağlıyorlar.O iş zevk işi.Buraya nerden girmiştik?Dedik ki, havas, avama böyle yapıyor ,avam havasa böyle yapıyor toparladım mı? Havas, avama böyle yapıyor.avam, havasa böyle yapıyor.E nihayet,ara yerde bazı insan çıkıyor her şey müsavi olacak diyor.Ahlakda manada herşey müsavi olmaz olur mu kalpde vicdanlarda.Maddede müsavi olmaz sen yetmiş kilosun,ben seksen kiloyum nasıl müsavi olacak kesecen mi beni?Maddede nasıl müsavi yapacaksın?Sen yüz gram ekmek yersin,ben ikiyüz gram ekmek yerim artanı ne olacak bunun?Nasıl maddede müsavi yapacaksın?Herkes doktor mu olacak,herkes lağımcı mı olacak? Nasıl yapacaksın müsaviyi? Yüz ükl yekdiğerinden eyler istimdatı dad.Musiki bile öyledir.En ufak perdeler,en yüksek perdeleri besler.Onlar birleştikten sonra güzel taganni olur.Tek ses, olur mu?Hadi bir sesten musiki yap bakalım.akşama kadar bağır, doooo ,sus der bağırıverirsin patlıyacağım der.Maddede müsavat olmaz.Manada müsavat olduğu vakitte ,maddede yapılacak insaflar,merhametler, şefkatler,  hürmetler, muhabbetler meydana gelir,onun üzerine insanlık bir alem üzere gider.Bin kiloluk,onbin kiloluk, yüzbin kiloluk baskül var,eczacısın ne yapacaksın? İki gramı neylen tartacan?bir miligramı yahut daha azını şunu neyse anlıyorsun ne söylemek istediğimi,bunlan tartamazsın.O ona muhtaç,o ona muhtaç.Binaenaleyh tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ”(Âli İmrân,26) Hak’kın zelil kıldığı azize, aziz kıldığı zelile muhtaç.Hepsi aziz olsa da bu kainat devam etmez,hepsi zelil olsa da bu kainat devam etmez. O halde hepsini müsavi yapacağız demek sahtekarlıktır.Anlatamadık mı?Yüz ükl yek diğerinden eyler istimdadı dad. Böyle kurulmuş bu kainat.Ama beşer o kadar zavallı vaziyete düşmüştür ki,o kadar muvazenesizlik başlamıştır ki,sen ona anlatsan desen ki azizim bu böyle müsavi,şöyle olacak,böyle olacak.Bunda bir maksat var onun gayzı nefsanisi o kadar kabarmıştır ki aklı selimine müracaat etmez katiyyen müracaat etmez.Dinler, senin bu dediklerin doğru ama o bana nazarı merhametle bakmadı ya ondan gidiyor mu gidiyor varsın ben daha sürüneyim, ondan gitsin .Buraya gelmiştir,anlatabildim mi acaba?Evet ben müsavi olmayacağım değil mi fakat onun elindeki gidiyor mu gidiyor gitsin ben daha aşağı olayım.Onun içün bir milletin nasibi ,vahdette olan nasibiyle,şevket ve azamette olan hissesi ile kaimdir.O insanlar arasında birlik nasibi kalkmıştır.İtimat denilen şey tamamıyla kalkmıştır.Esasen bir millet tefrikaya düştü mü şevketi kalkar.Kalbinde hikmet kalmaz.Hikmetten eser olmayan kalp,harab olmuş kuyudan farkı olmaz.Olmaz.Halbuki bizim dedemizin kabul etmiş olduğu o manada,öyle ilme,öyle marifete çünkü sebebi hilkati,marifet diye kabul ediyor.Deden öyle düşünmüş ki,bir mana kabul ederken,sen dikkat et bu tarihin en büyük efendisi olan dedeni, geçen konuşmada söylediğim gibi bu gün taklit ettiğimiz alemi asırlarca hakimiyeti altında tutmuş yahu.Sen ne zannediyorsun dedeni? Asırlarca hakimiyeti altında tutmuş.O ,bir manaya gönül verirken,her tarafını ölçmüş,biçmiş ne var diyerekten.Bir defa sebebi hilkati diyor marifet.İlimle ölçüyor. “allimu evladiküm,bi gayri zemaniküm” çocuklarınızı bu zaman için ilim talim ettirmeyin,bundan sonra gelecek zaman için ilim öğretin diyor.Bu bitecek de bundan sonra gelecek zamanın ilmini vereceksin diyor.Sen yapmadınsa mananın ne kabahatı var?Ezberle kafanda dursun ; “allimu evladiküm,bi gayri zemaniküm”evlatlarınızı yalnız bu zamanın ilmini öğretmekle değil,bundan gayri gelecek zamanın ilmini öğretmekle mükellefsiniz.Neden? Dedenin kabul ettiği mana,ilmi,hakikatı hayat diye tabir eder.Hayat nedir dendiği vakitte, hakiki hayat,ilimdir.Hayat dendiği vakitte, heyecan diye tarif etmezdi.Heyecanın başka ismi vardır,söyler misin?.Deden,hayatı tarif ettiği vakitte,hayatın tarifi,hakiki hayatın tarifi ilim diye tarif eder.Hak ne diyor, “Ben marifet için sizi meydana getirdim” diyor ya,o halde yaşamak ta ilme taalluk ediyor,hayatı oraya bağlamış.Hayat,heyecan diye tarif etmiyor.Ferdin tekamülü kafi değil,cemiyet tekamül etmesi lazım.Niçün derler “aman mana kaybolmasın,ahlak zayi olmasın” sari hastalıktır.Hatta maddi sari hastalığa da benzemez,bir hastayı,maddi bir sari hastayı bir odaya bir yere kaparsın,kilitlersin önlersin,bu manevi sari hastalık atom,ondan daha acaip kilitlenmek para etmez.Acaip bişey.Girer. Sen mesela çocuğunu tek başına yetiştiremezsin.Bir cemiyet tamamıyla birleşecek.Terbiye,terbiye.Efendim olmaz.Nasıl olmaz?Terbiye, ağaçlar üzerinde bile müessirdir.İnsan,ağaçtanda mı aşağı yahu?Değil mi ya,bir orman terbiye ediliyor da ,bir camiayı insaniye terbiye edilemez mi?Ondan da aşağı değil ya.Terbiye,bir mektebin temelidir.Terbiye,bir tahsilin mebdasıdır.Nasıl anlatayım,terbiye ,bir çocuğun mebnayı irfanıdır.Çocuğun ruhu bir cevherdir.O cevheri işleyene bağlıdır.Çocuğun ruhu bir cevher,onun kıymeti alışı,onu işleyene bağlıdır,onun maharetine bağlıdır.O heykele bir incizab verebilirse o gayet güzel bir nakış olabilir,o incizabı veremezse gayet berbat bir şey olabilir.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
































0 yorum:

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017