Kaset 171
16/02/1964 80dk. (Düzenlenmemiş Metin)
Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl,aşkdan
doğan ahlakın menbaı kalp olduğunu her konuşmada tekrar ediyoruz.Gerek
akıl,aşk,vazife,kalp bunlar manayı insaninin birer vasıfları olması hasebiyle
mevzu daha ziyade insan mefhumu ile alakadar.(O bağlı mı öbür tarafa)
İnsan,zahiren elli altmış kiloluk kan ve kemik torbasından ibaret,nihayet iki
metre uzunluğunda bir çukurun istiab edebileceği bir varlıksa da,manası
cihetiyle,bütünvarlığı cami bir varlık.Suret itibarı ile ,ten itibarı ile bir
hayvan.Fakat can itibarı ile manzume i melekuttan efdal.Bir yüzü alem i hilkate
rabtedilmiş,bir yüzü alem i Kudret’e bağlanmış,alem i hilkatteki vechesine
rehberlik edebilmek içün Kudret, aklı ihsan etmiş,fakat insan yalnız alem i
hikmette işleyen bir varlık olmayıp,alem i Kudret’te dahi işlediğinden
dolayı,kendi vechesine akıl, layıkıyle saadet veremez.Onun içün “hakimim
aklımdır,amirim vicdanımdır” diye yaşayan insanlar,ahlak mefhumuna göre
,mananın zevkini alanlara göre mesud kimse diye tanınmaz.Akla,durak mahalinden
sonraya yol verilmiyor.Akıl,çok kere vazife i heves de olabilir.O vazife i
heves olur,şehvetin ahkamına dahi tabi olabilir,ihtirasat ı nefsaniyenin çıkmaz
yollarını çıkarmak için onlara çare arar,o vakit beşere büyük bir bela olur.En
büyük bir varlık olmasıyla beraber,icabında beşeri ,eğer akıl, ahlak ve mana
putesinde terbiye edilmeden yalnız kendi kendine bırakılacak olursa ,beşere o
kadar faydası olmaz.Çok fenalıkların çıkmasına da yardım eder.Akıl,asayı
hakikat olursa ,hakikatın asası olursa,tabi büyük bir şey.Fakat hakikata asa
olmayıp da isyana inkılab edecek olursa,muazzam zararlar yapabilir.Aklın,insana
lazım gelen faideyi verebilmesi içün mananın tahtında yürümesi şarttır.Mananın
hakimiyeti altında inlemedikçe beşer içün lazım gelen saadeti meydana
getiremez.Hemen hemen her konuşmada tekrar ediyorum.Yine tekrar edeyim;bu gün
insanların amele i irfaniyesi,yani ilmen ,sanaten,fennen meydana getirmiş oldukları
varlık,fikirleri durduracak kadar ilerlemiş.Felsefesini şaşırtacak kadar
yükselmiş.Fakat ne acı ki bu kadar yüksek teali terakki,beşere iyi bir netice
çıkaramamış.”ah” sesini dindirememiş.”ah” sesi dinmemiş,dineceği de şüpheli
eğer mevzii konuşmuyorum,bütün dünya sahnesi üzerine.Dünya sakinleri üzerinde
konuşuyoruz.Beşer hastalığını anlayıp raporlanılarak tedavi cihetine gitmez bu
biçim yürünecek olursa bu “ah” sesi giderek yükselecektir.Daha,daha acı haller
doğacaktır insanlık aleminde.Bu gün insanın yaptığını,mevcut şekildeki olan
tecellisini,canavarları utandırtacak kadar ağırdır.Bir düğmeye basıyor,bir
milyon adamı birden kurutuyor.Bu,medeniyet midir?Fakat insanlar o kadar delalet
i fikriyeye kapılmıştır ki,delalet i fikriyesi o kadar bozulmuştur ki,medeniyet
diye tapıyoruz.Basıyor düğmeye,bir milyon,beş milyon icab ederse daha çok
milyon.İlim,Kudret’e karşı yalvarıyor.”Beni kurtar insanların elinden”
diyor.”Beni insanların elinden kurtar.”İlim,ihyayi amirdir.Medeniyet de ihyayı
amirdir.Hakiki medeniyet,bu günkü medeniyet,ihtiraskar bir istila sevdasından
başka bir şeysi yoktur.Ben yaşayayım,sen öl.Sen çalış,ben yiyeyim.Madeni bundan
ibaret kalmıştır beşeriyetin.İki maden bulmuştur bu günkü beşeriyet;”ben
yaşayayım,sen geber beni alakadar etmez” der.O insan hakları filan,onlar süs
sözler.İnsan haklarını filan senin deden bilirdi.O üç odalı, üç evli köyünde
üstü topraklı çatılı is içinde icabında oturan o ihtiyar deden yok mu,Hilkat’in
verdiği varlıkla münevver.Camii münevver değil bünyesi münevver olarak
doğmuş.”Kul hakkı” derdi.Aman evladım,aman kızım,aman oğlum sakın.. vereyim
sana haram olur,kul hakkı bulunmasın.Daha yeni çıktı insan hakkı
sözü.Asırlardan beri bu tabiri kullanır ve tatbikatını yapardı.Bilmem bişey
anlatabiliyor muyum?Hayat verir,medeniyet de ilimden doğar o da hayat
verir.İlim demek,birkaç hayvan yükü kitap okumak,beş on lisan bilmek
değildir.Ahlaka göre ilmin tarifi,doğru hisse sahip olmaktır.Cahili,ahlak;doğru
histen mahrum adam diye tarif eder.Doğru hisse sahip.Bir adam doğru hisse sahip
olmazsa,o bizim gördüğümüz saadetli bilgiye vakıf olacak olursa onu öyle kötü
yerlerde kullanır ki,öyle fena yerlerde kullanır ki,icabında bir camiayı
insaniyi,şöyle dudağına alacağı iki yudum su için bir tekme vurur yuvarlar.Hiç
acımaz mı,hiç acımaz.Öyle cayır cayır yuvarlar gider.Ama doğru hisse sahip oldu
mu,”vücutlar,bir vücuda münhasırdır” der,”ayrılık yoktur” der, “biz müteaddid
kalıplarda yaşayan bir ruhuz” der. Daha daha kendisini tahlil eder,aslını
bulmak aşkı gelir,biraz evvel konuştuğum,aşkdan doğan ahlak dediğim vakitte
romanda okunan aşk manasını elbette anlamıyorsunuz.Romanda okunan
aşk,şehvettir.Buradaki aşk,manadır.Biri nefsden doğar,biri ruhdan doğar.Nefsden
doğan muhabbet,nihayet bulur,sürmez.Fakat ruhdan hasıl olan muhabbet, daima artar.
Daima, teali terakki eder,artar o.Aslını bulmak aşkı gelir.”Niçin” sualinin
cevabını aramak başlar,nedenden kurtulur da niçine girer.Nihayet “inan” emri
verilir,”inandığına teslim ol” denilir,”teslim olduğunla ünsiyet peyda et”
denilir onun neticesinde takvim i insaninin yaprağını kopardığın vakitte yok
oluyorum diye değil,var oluyorum diye koparıyorum der,bir gün bir yerde
muhakkak hesap vereceğim der.Hilkatte hiçbir zerre yok ki hikmetsiz meydana
gelmiş olsun.
Binaenaleyh benim gibi muazzam bir varlık
izanlı, şuurlu, vicdanlı, kalpli, kalp dendiği vakitte sadrın ortasındaki
mahruti bir şekil olan o kalbi kasdetmiyorum, o hayvani vücudun kalbi,insani
vücudunun kalbi var dediğin an muhasebei nefis başlar,muhasebei nefis
başlayınca iki şey doğar,biri hubb u gayr,biri kıyas ı nefs.”Ben,karşımdaki
olmasa kendimi bilmeyeceğim” der. Benim ayinemdir der.Binaenaleyh “onda hak
var” der,ondaki de aynı duygu ile aynı mana ile kendisini yetiştirecek olursa o
da “onda Hak var” der,Sen beni Hak tanırsan,ben seni hak tanırsam fenalık
yapabilir miyim?Yapamam.Fakat beşeriyet bundan soyunmuştur,görüyorsun ki icra
dairesinde seksen yaşında baba,yetmiş yaşında anne evlatlarından nafaka davası
açmış.Halbuki bizim dedemiz, vakıfnameleri açın okuyun ,köpeklere dahi yiyecek vakfetmiştir.Her
mahallenin köpeğine bilmem şu kadar sırık ciğer,şu kadar işkembe diye ,insan
hakları bitmiş de hayvan haklarından da mesul olurum diye vakıfname
yapmışlar.Bırak insan hakkını şimdi,hayvan hakkından dahi ürkmüş o hali neden
kaybettik,dünya neden böyle olmuş? Medeniyeti taklit edilen garb,bundan iki
asır evvel deliyi ,cin çarpmış diye yakardı.Çok kere anlattım bu mevzuu,fakat
isterim yayılsın.Deliyi,cin çarpmış diye yakardı, Deden, delilerin hastanesine
musiki heyetleri vakıfnamesi yapmıştır.Vakfetmiştir servetini.Deli, musiki ile
tedavi edilir diye.Ama biz..ne bileyim,dedemizi unutmuşuz.Sonra dünyaca kabul
edilmiş bir mürebbi tarifi vardır.Açın terbiye kitaplarını okuyun.dünyaca kabul
edilmiş olan bir mürebbi tarifi vardır.Hakiki mürebbi,maziyi tutan,atiyi
çekendir.Maziyi tutmazsan, yüzükoyun kapanırsın.Atiyi çekmezsen,arka üstü
düşersin.Muvazene yapacaksın.Sonra senin mazin, öyle bir üredi türedi bir
millet değilsin ki.Öyle bir kavim değilsin.Gayet zengin,tarihin en eski
efendisi,ilimlere mevzu vermiş,sanatlara model vermiş,inkarı gördüğü yere imanı
vazetmiş,zulmü gördüğü yere adli koymuş,cehli gördüğü yere ilmi yerleştiren bir
camia.Öyle bir deden vardı.Orta yol bulmuş oturtmuş.Bir yerde bir kavim zulüm
yapmaya başladığını görür görmez deden,Kralın krallığını tasdik etmeden krallık
yapmamış.Böyle dede inkar olur mu?Nesinden hicap duyuyorsun da küçük
görüyorsun.Böyle dede inkar olur mu?Kralın,krallığını tasdik etmeden krallık
yapmıyor.Dünyanın bir ucunda birisi bir zulüm etti mi,bir kavim çıkıp da bir
kavme zulüm etmeye başladı mı sen ne yapıyorsun der demez derhal
uçurmuştur.Böyle dedeye maliksin.Devre açmış, Çağ,çağ deriz.Birini
kapamış,birini açmış.Muhali mümkün yapmış.Karadan gemi yürür mü?Muhal.Gemi
içün,deniz lazım.Karadan yürütmüş. Muhali, mümkün yapmış.O muhali,mümkün
yaparken,bu kadar Kudret’inde şey varken,o zafer onu sarhoş
etmemiş.Şımarmamış,”yaratırım” dememiş.Kafasını yana koymuş.”Ben bir sazım,bir
rüzgar var beni buraya sevkediyor” demiş.Suya baktığı vakitte,orda bir vücut
görüp de aptalca atılmamış,bayılmamış “benim hayalim o “ demiş.Aklına mağrur
olmamış.Tahkik yolunda akıl ne etsin,ama o karip kande gitsin.Meğer sen ola
refisin,..Bağladık,silsile haline nereye kadar geldik,şöyle olur ,şöyle olur
nihayet hubbu gayr dedim çıkar,evvela canan,sonra can,sonra kıyas ı nefs .Kıyas
edersin,bu bana olsa hoş mu? Değil yapmam.Ama şimdiki beşeriyet ,”ben
yaşayayım,sen ne olursan ol” diyor.Yahut “sen çalış ben yiyeyim” Bundan ne
çıkıyor?Havas ile avam muvazenesi bozuluyor.Mesuliyet ikiye ayrılıyor,havas ile
avamın muvazenesi olmadıkça insanlık alemine huzur gelmez.Bozuluyor,havas ile
avamın muvazenesi bozuluyor.Fakir,zengine düşman oluyor.Düşman olunca ne
oluyor?Havasta merhamet kalkıyor,avamda da o merhamet kalktığından dolayı
hürmet kalkıyor.Merhametle hürmet kalktıktan sonra muhabbet kalkıyor tamamıyle.Allah’ın koymuş
olduğu en büyük sermaye de muhabbettir.Bir camiada muhabbet olmadı mı yıkım
muhakkaktır.Hiç imkanı yok.Bir ailede muhabbet yok,yıkılmıştır.Bir baba ile
evlatta muhabbet yok,baba evlat değildir o.Cismani bir alakası var,başaka
hiçbir alakası yok,çökmüştür.Bir şirkette beş ortak,üç ortak,iki ortak
,muhabbet kalktı mı iflas muhakkaktır. Muhabbeti esas koymuş.Kudret
koymuş.Çünkü muhabbet, Kudret’in zatından zatına vaki olan tecelli i muhabbetinden
dolayı bu suret alemi peyda olmuştur.Onu koymuş muhabbeti sermaye olarak.Bir ev
tasavvur edin,on parası yok fakat muhabbet kaynıyor.Muhakkak orda bir bereket
vardır,bir huzur vardır,muhakkak oraya Kudret,elini uzatacaktır.Uzanmıştır.
Muhabbet yok, milyon geliyor,milyar gidiyor,cehennemden başka bir şey
değildir.Hiç bişey.Hep … düşünceler
var.Muhabbet.Nikahın bile esası muhabbet.Belediye kaydı değildir.Belediye
kaydı,nihayet dedi koduyu kaldırır.Bu bunun karısı,bu da bunun çocuğu
dedittirir.Ve hülasa birbirlerine varis olurlar.Bir din adamının duası da
değildir.O da niyaz eder Hak’tan ki böyle olsun diyerekten.Ya nedir asıl
nikah?Muhabbet.İkisi birbirinde fani olmak.Birbirinin libası olmak.Deden
böyleydi ya.elli sene altmış sene bir yastıkta baş çürüttük
derdi.Neden?Muhabbet esastı.Onun içün camiayı insaninin tekamülü
şart.Yetişmiyor.Tek tek insan yetişmez.Siz bir şey .. edersiniz,bir şey
öğretirsiniz onu kabul eder fakat dünyanın her tarafından manevi zehirli gaz
esiyor o derhal o kabul eden şeyi başlar bozmaya,gözünü kapasan kulağından girer ,kulağını kapasan burnundan
girer,ağzını kapasan … girer … kapasan ölürsün.
O halde umumi bir insanlık aleminde bir ..
Beşeriyet bunun farkında değil.İri iri kafalar toplanıyor,muazzam zekalar bir
araya geliyor yok iktisaden şöyle yapalım,yok.. hiç bişey çıkmaz ondan .Hiç bi
şey olmaz.Hastalık teşhis edilmeli,ordan başlamalı. Bu işin Kudret, yalnız
aklın bu işi idare edemeyeceğine dair koca bir ferman buyurur; “innel
insane le fi husrin”der illelezine amenü (Asr,2,3)bütün insanlık
alemi hüsran içindedir.Manaya ahlaka gönül vermedikçe,orada erimedikçe ,yolu
açmam der. Sen kendim mi açarım zannedersin.Onlar boş sözler.Sen kendim yaparım
dersen ilk önce ihtiyarlama,onun çaresine bak.Ölme,ölümü öldür.Kabrin kapısını
kapa .Beşeriyetten aczi gider.Hah bunları yapamıyor musun acz muhakkaktır.
Kocaman büyük bir ferman “innel insane
lefi husrin” insanlık tamamıyle hüsran içindedir der.Hüsrandadır.Yani onun
aklı,onu kurtarır,onun aklı onu kurtarır demiyor.” İllellezine amenü “
diyor.Manaya gönül vermedikçe ,aslını bulmaklık zevki olmadıkça,ve oraya doğru
dönmedikçe beşeriyet için felah yoktur.Demek akıl,beşeriyeti tamamen felaha
sevkedemiyor.Bir pute istiyor.Bir mananın terbiyesinde o akıl,terbiye olmak
istiyor,bir çok sıfatlara sahip olmak istiyor,o halde semadan inen bir cazibeye
insanlar muhtaçtır.Nedir o semadan inen
cazibe?Hah,o neyse ona muhtaç.O semadan inen cazibeye,o manaya ,o
hidayete kendini bağlamadıkça,imkanı yok teali eder.Göke çıkacak,aya çıkacak
,bütün seyyaratı çıkar ondan,kamere çık ,diğer seyyarelerde gez.Bir gün
gelecek,benim elimdeki kitabımda bir habere göre bu odadan o odaya geçmek gibi
olacak.Ben kendim insan olmadıkça,bu şehirden kalkmışım o şehre gitmişim ne
faydası var.Benim sıfatlarımda,Kudret’in meczuz bıraktığı büyük esareti ben
kendi elimle attıktan sonra ,buradan kalkmışım da dünyanın her tarafını
dolaşmışım bana ve diğer insanlara bir fayda var mı?Teşhis kalpte
olmalı,kalpte.Öbürü zaten olacak,öbürkü.Gökyüzüne çık,semaya çık,şurayı gez,burayı
gez,olacak.Fakat kalp üzerinde var mı?Tefekkür başladı mı,tefekkür,mirat-ı
hakayık ı eşyadır.Biz daha eşyanın suretini biliyoruz.Tefekkür olursa
hakikatını bileceğiz.Başladı mı,tefekkür mebde i murakabe i Zül Celal dır.Demek
ki bizde tefekkür yok,vesvese var.Tefekkür başlamadı ki daha.Tefekkür,manaların
inceliklerini tartar.Hangi mananın inceliklerini tartıyor bu günkü beşeriyet?Bu
gün en büyük kasaya sahip olan da en büyük masaya malik olan da en büyük
iskemleye sahip olan da yine düşünüyor,yine eğiniyor,yine eğiniyor.E bizim o
kadar uzun bir vaktimiz de yok ki bu sahne i şuhudda,bu darül belvada.Bu dar ı
imtahanda.Nihayet elli altmış sene ömrü dünya bir dakika ömrü adem bir
nefes.Gel, geç, göç, git.Tefekkür marifet
i maksudeyi taleptir. Hangi maksud bir marifeti taleb etmişiz biz bu gün? Onun
içün demiştir ya beşeriyettin Fahri Ebedi’si ;Tefekkürü saa hayrul min ibadeti
sitine sene. Bir saat tefekkür ,altmış senelik ibadetten efdaldir.O böyle
oturup da düşünmek manasına değil.Bir saat tefekkür,altmış senelik ibadetin
fevkindedir diyor.Beşer onu kaybetmiştir.Tefekkür,gönülde olan ihdarı gaybı ruhu ile görmektir.Bu sahalar,beşere
tamamen kapalı kalmış.Kaybetmiş.Yoku var surtinde görüyor,yok varlığına
aldanıyor nihayet.Kalbe gelen hayatın değişti.İnsanın kalbine gelen hayatı Ya
Kudret’ten gelir.Yani Ya Allahdan gelir.En makbulu budur.Yahut manzume i
melekut vasıtasıyla gelir.O vakit,mahfuzsundur,ayağın kaymaz.Her işte insanlıktan
ayrılmazsın.Yahut şeytan vasıtasıyla gelir o da vesvesedir.İşte bu gün beşeriyet
bunun için inliyor.Anlatamadık galiba.İnsanın kalbinin gıdası iki şeydir.Biri
marifet,biri muhabbet.Kalp,gıdasını almıyor,gıdasını almayınca nihayet
ölüyor.Ölüden ne beklenir?Beşeriyet ölüdür.Bir birini yemekten zevk alan bişey
var mı?Nasıl medeniyet bu?Ne medeniyeti?İki diplomat konuşur,birbirine
darılır binlerce adam birbirinin yüzünü
görmeden kanını içer.Bu nasıl medeniyet? Bazı kendini aldatanlar vardır
mesela,”ben bundan azadeyim” der.”Ben Kudret’i severim” der.O da ayrı bir
türlü.. Kudret’ muhib olanın üç türlü kerameti vardır;O da derya gibi sahih olur.Ölç bakalım kendini .Derya
gibi, kayıtlı değil.o muhabbet,rütbelerin en yükseği,sen orada gezinme.Kendime
söylüyorum.Sen derken,sen kendine alma sakın.Konuşma tarzı öyle gelir de öyle
hitab edilir.Birinci şartı derya gibi sahih olacaksın.diğeri,güneş gibi
şefkatli olacaksın.Güneş,fakirin odasına da doğar,zenginin odasına da
doğar,emirin odasına da doğar,adinin odasına da doğar,alimin odasına da
doğar,suflinin odasına da doğar, ulvinin odasına doğar,cahilin odasına da
doğar,alimin odasına da doğar.Hiç ayrı hususi bir muamelesi yoktur.Biz hayatta
daha bu şekilde yaşamıyoruz. üçüncü kerameti, toprak gibi mütevazı
olacaksın.Ben Kudret’i severim, ben Hakperest’im,ben hakikata gönül vermiş
insanım,ben muhibbim diye yaşayan adamda bu üç sıfat aranır diyor
ahlak.Toprak,işersin pislersin,tükürürsün ezersin,hiiç sinesine basar yine al
be adam der senin önüne ekmeğini çıkarır verir.O kadar mütevazidir.Zira
muhabbet,Rahmanidir,vesvese şeytanidir.İşte ahlak,bunları yoluna kor.İnsanın
manasındaki hastalıkları tedavi eder.Herkesin kıymeti,kendi gönlünün himmeti
olduğunu söyler.Himmeti cahilperest olanın kıymeti şehvettir.Himmeti,mana
olanın kıymeti ebediyettir.Satılmaz o hiçbir vakit.Alamazsın.Çünkü bir insanın rızası
olmadan kendi eliyle imza etmeden ne faziletini elinden alabilirler,ne manasını
elinden ala.. ilkönce kendin razı olursun ondan sonra verirsin.
O himmeti muhabbet olursa onun haddi gayesi
yok.Onun karşılığı Allah’dır.Ama buraya kadar tekamül ettikten sonra zevk
başlar.İrfan gelir.Arifin alakası olmaz.Muhibbin şekvası olmaz.Çünkü gerek
şekva gerek alaka bunlar hep varlığın şanıdır,Muhabbette varlık kalkar.Varlık
kalktığından dolayı cidal olmaz.onun içün Kudret,muhabbeti sermaye koymuştur
anlatabiliyor muyum acaba?şevka olsun,alaka olsun bunlar hep varlığa taalluk
eder.Muhabbet,muhabbet oldu mu varlık kalkar.Varlık kalkınca,alem,başka alem
olur.Surete kalkmaz,sirete kalkmaz.Müşahade başlar.Müşahade.Rabbi’yle müşahade
eder.Rabbinden müşahade eder,Rab ile müşahade eder.Bu gün zevkim var da biraz
zevke ait konuşma yapıyorum.Biz bu aleme müşahade için gelmişiz.Hayvan da yer
içer tenasül eder.İnsan da yer,içer,tenasül eder.Bizim farkımız yok
mu?Farkımız,müşahade.Yokla kendini,başladı mı başlamadı mı?Müeyyis olma
başlamadıysa.Niyet et,yapan Kudret’tir.Tam teslim ol başlar.Rabbi ’yle
müşahade,Rabbinden müşahade,Rab ile müşahade.Bak burada da en son
söylediğim.Fakat,sahib i kalp olmadan olmaz.Bizde şimdi kalp yerine et parçası
var.Acımak yok,merhamet yok,adalet yok.Yok.Bunların yerine neler olduğunu siz
benden iyi bilirsiniz.Hakiki muhibbin bedeni vahşidir.Kalbi
arşidir.Anlatabildim mi acaba?Tabiatı ruhanidir,himmeti de Rabbanidir,siması
nuranidir.Hep bunlar ölçülü,Bir daha söyleyim istersen.Hakiki muhibbin,her muhabbet
sahibi adamın,bedeni vahşidir,kalbi arşidir,arş yani ya kalb.Neden öyle arş
dedim,öyle dedi Allah da onun için.Ma yesevni ardi vela semai ve vetağni kalbi
abdil müminin eyyinin leyyin “ gafillere şaşılır diyor,bunu gafller göklerde
arıyorlar.”Ben ne işim var göklerde” diyor Hüda.Ben her şeyden münezzehim fakat
göklerden münezzehim,gökler benden münezzeh değil.Her zerreden münezzehim fakat
hiçbir zerre Benden münezzeh değil.Yalnız beni bulmak mı istersiniz diyor
Allah;Beni ne sema alabilir,ne arz alabilir,Ben leyyin bir kalpte beni
bulabilirsiniz.onun için arşidir, kalbi arşidir.Tabiatı ruhanidir.Himmeti,kendi
nefsi içün çalışmaz,Rabbanidir.Siması ,ciyfe gibi değil.Ruhanidir.Ne güzel
söylemişler; “Nem var ki laf edem
özümden,mahveyle beni,benim gözümden”.Benlik,sahte benlikten
vazgeçemeyiz.Kudret diyor ki “Ben perdeleri kaldırdım,sizi sahne i şuhuda
getirdim. ”Gelmemizde gitmemizde ihtiyarımız var mı bizim?Sordular mı
“beyefendi şöyle bir alem vardır gelir misin” diye?”Hanfendi böyle bir yer var
gider misin?” sormazlar.Giderken de sormazlar isterse kainatın seriri
saltanatına sahib ol.”Gel” dedi mi,karşıki çukura istikamet dedi mi gidersin.Hiç kimse ayrılmaz orda .Çok eskiden
söylemiştim, söyleyeyim de daha canlansın;Murat ı rabi Dördüncü Murat,tımarhaneyi geziyormuş,delilerin
çokları,çok akılından delirir,fen ne der onu ben bilmem.Hepsi değil ama
bazısı.Şaşar,amiyane tabiri kullanayım.Kendinde bir varlık görür,düşünmeye
başlar,bırak kardeşim neyi düşünüyorsun?düşüneceği düşünmez,insan bir
fabrikadır.En mühim, ofabrikanın da en mühim aleti ,akıldır.Fakat sen bu kendi
fabrikanı kendi kuru sevdanla ben işletirim dersen iflas edersin.Bu fabrikanın
asıl bir sahibi vardır.O der ki; “gel benlik davasından vazgeç,bu fabrikayı
senin hesabına ben işleteyim.Sen kendin işletmeye kalkarsan, bu fabrikanın en
mühim uzvu olan,vasıtası olan akla öğünmeden sana öyle bir bela olur ki hem bu
muzic,izac edici acz verici bir vasıta olur.Mazide geçirmiş olduğun ne kadar
alam ı ekdar varsa önüne diker zaten sen şöyle bastın gittin şöyle dikildin
şöyle titrettin,iyi bi gün mü gördün,şöyle oldu,böyle oldu,hep madde üzerinde
dener.Bu yetmiyormuş gibi vukuu tahakkuk etmemiş,yarının gelecek veresiye
gamına sarfettirir,ne kadar korkunç haller varsa olmuş gibi şimdi oluyormuş
gibi önüne diker seni mahveder gider.Ama gel bana teslim et,senin hesabına
işleteyim fabrikanın kasası da senindir der.Beşer bunun farkında
değildir.Anlatamıyo muyum ben?Kudret diyor ki; Ben perdeleri kaldırdım.Sizi bu
sahne i şuhuda sevkettim.Müşahade içün geldik dedik ya,bilecek,bulacak,olacak.
Üç şey.Taalluk edecek,tahalluk edecek,tahakkuk edecek.İlmi tabiri bu.Açık
tabiri; bilecek, bulacak, olacak. Sevecek,sevdiğinin halini giyinecek,sevdiği
olacak.Üçüncü tabir.Şimdi diyor benim Cemalimi seyreyle. Gel satılma,değmez
diyor.Gölge avına çıkmaktır senin sevdan diyor.Gölge….,macera i meclis i mahluka senai humar ı neşve i idbarda asla melul
olmaz.Zaruri bir bütün bey ü şira kişver i icad bu bazar ı kazada şart ı icab ı
kabul olmaz.Biraz daha açayım size belki anlatamamış olurum.Allah der ki;
Benim bir mahluka senna mutfağım var diş taksim ederiz der. Ben Allahlık elimle
veririm.Bunu hayır diye kimse bu gün inkar edemez.Münkiri de inkar edemez.Niye?
Ne kadar zavallı adam vardır ki nan içinde müstağrak,ne kadar da zeki,çalışkan
adam vardır ki ekmek parasına muhtaç.Daha daha.Daha bir misal daha
vereyim,ikinizde bilet alırsınız aynı dakkada,parayı verdin o da aldı iki kişi
gittiniz,iki arkadaş.Ona yüzbin lira çıkar,sana çıkmaz.Sen çok çalıştında mı
çıktı,o zekasını buldu da mı öyle çıkarttı?Kafası başka türlü mü işliyordu da
öyle çıkarttı? Anlatamıyo muyum?Nedir o? Neden ona çıktı da sana çıkmadı?Burda
da ters bir mana anlama,çalışma manasına değil.Niçün çalışır insan,Kudret
emrettiğinden dolayı çalışır.
Bana bu sıfatları,bu sermayeyi,el diye bir
sermaye vermiş,dimağ diye bir sermaye vermiş,göz diye bir sermaye vermiş,o
bunun icabatı neyse o orda bunu feda edinceye kadar çalışacaksın demiş,ben emri
taabbüdü ile çalışıyorum diyor ve çalışmamdan dolayı o emre kul oldum diye zevk
alıyorum ben yoksa bu çalışıp da bunu ele geçireceğim diye değil.Bunu elime
geçireceğim diye oldu mu beni de yakarsın, seni de yakarsın.İhtiras
başlar.Anlatamadık mı acaba?Hedef menfaat olur,hedef fazilet olmaz.Eğer bu
çalışmak bir emri taabbüdidir.Mademki beni insan yapmış,bana da birçok
vazifeler vermiş,ben bu vazifelerde bütün bendeki iğreti olan nimetleri yerli
yerine kullanacağım.Şey meydandaır o,hesap meydanda.Binersin
tramvaya,Eminönü’nden binersin ,bacakların ağrıyor,”ah biri kalksa da otursam” diyerek
etrafına bakınırsın belinde ağrırsa şöyle kolunla şöyle şöyle yaparaktan dört
iskemle ilerde birisi çantasını yere koymuştur,şöyle çantasını almak üzere
hemen ötekilerini yararaktan yetişeyim diyerekten gidersin,o adam çantasını
çıkarır,çantanın içersinden bir evrak çıkarır okumaya başlar,sen de sükut u
hayal e uğrarsın .Sen burdaki yerini terkettin oraya gittin,oradaki hemen indi birisi derhal atladı ,sen yarım saattir yürüyorsun,bakınıyorsun
bulamadın o atlayan derhal ordan indi yerine oturuverdi.O aklından mı buldu?
Sen akılsızlığından mı kaybettin? Yoo.Nedir ya?Hepsini şimdi söyledim ya
nediri.Nerden girdik buraya? Kim hatırlatır? Teşekkür ederim,sana çok teşekkür
ederim.Her konuşmada sen beni böyle yüklüyor tutuyorsun.Delileri teftiş ediyor.Sert
bir hükümdar o da.Delinin biri de kalemi kağıdı eline almış hesaplar
yapıyor,rakamlar böyle durmuş demiş ki ne yapıyorsunuz? Şu Sultan Murat denen
herifle demiş kendim arasındaki servetin hesabını yapıyorum.O mu zengin ben mi
zenginim demiş.Gülmüş Murat. Demiş ki Sultan Murat denilen kimse şimdi şöhret
afak ı cihan bir hükümdar.Bu günlerde demiş Bağdat’ı da fethetti geldi.Kusura
bakma demiş sen şurda aciz bir hastasın nasıl demiş bu hesabın neticesini
çıkarıyorsun.O mu zengin, ben mi zenginim.Ben buldum hesabı demiş.E hanginiz
zenginsiniz?Murat üç akça benden fazla serveti vardır. Murat’ın üç akça benden
fazla serveti var.Yine gülmüş. Ne gülüyorsun be herif demiş.Şaştım
demiş,şaşırdım.E isbat et bakalım bunu demiş.Bir sual sorayım sana demiş.Bir
işin evveline mi hüküm verilir sonuna mı?Tabi sonuna demiş. O halde dava
halloldu demiş.Nasıl? Düşündüm taşındım demiş,Murat’ı da boyunun alacağı kadar
bir çukura sokacaklar sonunda beni de boyumun alacağı kadar bir çukura
sokacaklar,der demez Muratı Rabi bir toplanmış.Sonra? Demiş yalnız Murat ,işte
zahirde bir saltanatı var ya onun demiş kaselerine çorba koyduğu insanlar onbeş
yirmi bin kişi götürür onu ,ben de hastayım ya demiş burdan üç kişi dört kişi sürükler götürür ama demiş
ne Murat’ın çukuruna o otuz kırkbin kişiden biri beraber iniyor demiş,ne benim
çukura üç kişiden biri iniyor demiş.Kapaklar kapanınca müsaviyiz demiş.Hiç fark
kalmıyor demiş,kapak kapandı mı bitti. Sultan Murat biraz daha kendine gelmiş
peki bu üç,yavaşlamış artık sesi o kocaman ses bu üç akçeyi demiş nerden fark
olarak çıkardın?O demiş hükümdar olduğu için son elbisesi demiş kefen denilen
elbise o Beytullah’tan gelir,onda da bişey yok ki ya demiş,Beytullah insanın
kalbidir.Hayatta kaç kişinin kalbini kırdı ki o elbiseyi giyecek demiş.Onlar
demiş Beytullah’da böyle bir insan remzidir.Giderler onu öperler,Yani kalp
öpmeyi öğrenin demektir.Demiş kalp öptü mü ki örtüden bir şey istifade edebilsin .Yook demiş kanaatıma göre
öpmemiştir demiş.Biraz daha şaşırmış Murat. Beytullah, Allah’ın evi,Allah demiş
öyle hâşa taşın içinde mi oturuyor?Onu öyle koymuş,orada hattızatında Hacer ül
Esved denilen siyah bir taş vardır,kalbe remizdir. Onu herkes böyle demiş elini
sürer şeyeder.O insan olanlara bakın buraya hürmet ediyorsunuz ya bu insanın
remzidir ,artık bundan sonra insan tanıyın gönül kırmayın demektir demiş.Büyük
de bir ders veriyor ama nasıl da deliyse.Deli kaç kısımdır?Ne biçim deli? Sonra
demiş ki Beytullah’da bilmez misin demiş artık o gayet pazusu filan muazzam
Murat ı Rabi küçülmüş böyle karşısında. Beytullah’ta demiş kıble her taraftır
demiş.Mesela böyle durur,burdaki olanlar buraya secde ederler,burdaki
olanlar,buraya secde ederler,burdaki olanlar buraya secde ederler,burdaki
olanlar buraya secde ederler demiş.Başka yerde olmuyor bu demiş neden? Şimdi
demiş bunu burdan kaldırıverelim nooluyor bu iş? Kalplere secde ediliyor
demiş.Kudret de kendisinin kalpte olduğunu söylüyor.Binaenaleyh kalplere secde
ediliyor demiş.Ama insanlık bunun farkında değil demiş.Gidiyor taşa toprağa
secde ediyor demiş.Anlatamadık mı acaba?O kadar ince bir iştir. Delinin ben ne
bileyim anlatması böyle.Farkımız burdan diyor üç akça elbisesi ordan geliyor
ondan dolayı üç akça fazla serveti var.Buraya nerden girdik bakalım? Hadi onu
da ben söyleyeyim,buraya nerden girdik.Bir şey okudum da şunu size açayım
dedim,Allah’ın şöyle bir taksimatı vardır,burdan mı girdik buraya? …,macera i meclis i mahluka sennai humar ı
neşve i idbarda asla melul olmaz.Zaruri bir bütün bey ü şira kişver i icad bu
bazar ı kazada şart ı icab ı kabul olmaz.Bunu size açayım dedim buraya
girdim.Ben diyor öz elimle taksim ederim.Bu taksimatımı hiç kimse döndüremez.Ne
vereceksem o.Oradan çalışma mevzularına girdik.
Çalışmanın bir emri taabbüdi olduğunu
söyledik,sonra buralara girdik.Buna bir kimse bildi mi diyor,inandı mı,idbar
zamanında kaşlarını çatmaz.Neden? Her pazarda pazarlık vardır.Zaruridir bütün bey ü şira kişver i icad kişver
iklim demektir,Her iklimde,her muhitte,her kıtada pazarında bakarsın etiketine
işine gelirse alırsın,işine gelmezse almazsın.Fakat bizim pazarda öyle yok
diyor Allah.Ne verirsem o alınır.Bunu bildi mi idbar zamanında melul olmaz,
kaşlarını çatmaz.An yeri. O halde ne çıkıyor? İnsan ,hiçbir vakit zillete
minnet etmemeli.Yok o. Ahlakın çerçevesinde müsaade yok.Minnet etmeyince açılan
perdelerden gözükeceğini Kudret haber veriyor.Ben perdeleri kaldırdım
diyor.Şimdi Cemalimi seyreyle.Şöyle bir misal verelim; Bir taştan bir çeşme
cari olsa ,taşı oymuşlar bir çeşme yapmışlar,artık o taşa taş denmez değil mi
çeşme diyoruz.Anlatamadım mı acaba? Bir taştan bir çeşme yapılsa,o çeşme o
taştan cari olsa,aksa, o taşa siz taş der misiniz? Çeşme namını alır.Zira taşın
vücudu ve namı,çeşmenin vücudu namında mahcuz kalmıştır.Kudret ,kendi namını
Hazreti insanda ibka etmiştir.Anlatamadım mı acaba? .Kudret ,kendi namını
Hazreti insanda ibka etmiştir,artık o insan, o çeşmenin taşı gibi
olmuştur.Kudret ordan akar,gel kalbini aç da doldur diyor. Zira bu kainatın
sureti kase gibidir ne konursa o namı alır.Kaseye bal koydun bal namını
aldı,sirke koydun bunun namını alır.Bu kase, suret vasıtasıyla, insan kasesi
suret vasıtasıyla aşk şarabını içtirir.Onun için demişler ki; seyyidil alem bir
adem, gayriden sevdayı kes,adem olmak istersen adem ara,ademi bul adem ile adem
ol.Nitekim Mecnun,Kays denilen zat ,Leylanın kase i vücudundan şarabı nuş
etti.Onun akrabası diyorlardı .Farkında değiller de Mecnun’un hangi
manada,hangi varlıkta olduğunun farkında olmadıklarından dolayı Mecnun’un
akrabası bunun farkında değil daha güzeli var diyorlardı.Mecnun onlara cevap
veriyordu ki,suret ,kase gibidir diyor, hüsn de mey gibidir.Ben mey i aşkı o
kaseden içiyorum.Siz de sirke içiyorsunuz dedi.Anlatamadık mı acaba?
Ya.Suret,kase gibidir diyor,hüsn de mey gibidir.O Leyla’nın nakşından şarab ı
hüsn ü Allah bana öyle veriyor.Siz de sirke içiyorsunuz.Mecnun ki Lâilahe illa der idi bak bağlıyorum.O şarabı bana ordan
veriyor dedi ya. Mecnun ki Lâilahe illa
der idi,teklif i şuur eyleseler lâ der idi.Ol mertebe meşgul idi Leyla ile
kim,Mevlâ diyecek yerde Leyla der idi.Yoruldunuz mu keseyim mi? Her halde
yoruldunuz? Kudret’le arası açılmış beşeriyetin yiyor.Perde yok.Bağın her
yaprağı ,Kudret’in bir kitabıdır ama okuyan nerde?Bağın her yaprağı, Kudret’in
bir kitabıdır fakat okuyan nerde? İstişare yok,herkesde bir benlik var .İstişare
etmeyiz.Herhangi bir iş yapılacak .. bir dava vardır bizim kafalarımızda,”ben
yaparım” davası.”Ben yaparım” der.Halbuki Hz.Muhammed , Kudret tarafından
tedebbür edildiği halde, istişare ederdi.Daha ötesi var mı bunun? Kudret
tarafından tedebbür. O’nun leyhi saadetine mukabil bir leyh tasavvur edilebilir
mi ? Edilmez fakat ederdi.Zira meşveret, rahmet kapılarının
anahtarıdır.Belleyin bunu.Ama şartı var.Meşveret, istişarede beş esas lazımdır.
Evvela istişare edeceğin kimsenin aklı kamil olacak.Akıl üç kısımdır.Aklı
maaş,aklı maad,aklı kül .Aklı maad hesabından olacak.Manaya gönül vermiş insan
olacak.İkinci şartı. Üçüncü şartı,muhib olacak.Muhibbin tarifini yarım saat
evvel söyledim.Dördüncü şartı elemü ekdardan salim
olacak.elemli,kederli,düşünceli olmayacak.Anlatamıyorum galiba? Beşinci şartı
emri müsteşar olacak ,nefsin emrettiğini hiçbir vakit kabul etmemiş olan adam
olacak.Mana azizim mana.Madde,manasız olmaz.Madde, iki üç konuşma evvel misal
getirmiştim.Bazı insanlar manayı inkar ederler.Nasıl inkar edebilirsin,kendi
vücudunda tatbikatı var onun.Eleminin ölçüsünü bana verebilir misin eleminin?
Şuranda bir çıban çıktı ,çıbanın maddesini ölçersin şu kadar santim
dersin,elemi? Kaşındın uyuz oldun,kaşıntının ölçüsünü verebilir misin bana?Uyuz
böyle. Bir kimyevi tahlilhaneye götürüp de o elemi ölçüp bana veznini,metresini
,uzunluğunu,kısalığını şu kadar gramını? Bu adi,adi mana bu.Tefessuh etmiş bir
maddenin adi manası.Ya manayı kül? Nasıl inkar edersin?Mana,bir ışıkdır.Bir sem
dir.Salik olanlara ,himmet i tabiatta kalanlara yol gösterir.Onun içün
şart,esas. Yalnız elinde durmakla fayda vermez.Onunla yolu arayacaksın.Yalnız
elinde tutmuşun ışığı ne faydası var?Fayda vermez.Zira semeretül ulum ,elameli
bir malum.İlimin semeresi bilinle amel etmektir.İlmin gelişi bilinenle amel
etmektir.İlmi var,amel etmemiş.Ha var,ha yok.Bir hasta var,hastalığın perhiz
şekillerini biliyor,şunu, şunu,şunu yapmazsam şu iyi olacak diyor .Bir hasta da
var bilmiyor,boyuna yiyor.bilen de yiyor,bilmeyen de yiyor. Bilen
yemiş,bilmeyen yemiş bunun ikisi arasında fark var mı?Bir fark var.O biraz daha
üzülür.Bildim de yapamadım diye.Öteki hiç olmazsa üzülmez.Anlatamadık mı acaba?
Semeretül ulum,elameli bir malum.Bilinenle amel etmektir.Amelsiz ilim akim,amel
var ilim yok sakim.İkisi lazım.İlimlen amel bir olursa sırat ı müstakim.Bu
günkü konuşma da bu kadar yeter.
Eski düğünlerde bir
kuşak bağlama vardır.Onun da bir manası vardır.Kuşak bağlama. Beşeriyet’in
Fahri Ebedisi,Mürebbi i ukul,Mahbubul Kulub olan Zat,cemiyette kuşağı
bağlıyacak,kız Ali beyi soruyor “Ali nerde” diyor.”Beraber bağlıyacağız”
Haber
veriyorlar,diyorlar ki sizi arıyor Fahri Alem,aman diyor ben hicab ederim.Ben
çıkamam.Yok arıyor,siz gelmeyince olmuyor.Sıkıla büküle kız Ali Bey çıkıyor
,Fahri Alem bir sarılıyor ona bu milyon lirayla da alınmaz ,ikiyüz altına filan
alınmaz ,öyle paraylan alınmaz ,bazı varlıklar hazineyle alınmaz.Beraber
bağlıyorlar.O iş zevk işi.Buraya nerden girmiştik?Dedik ki, havas, avama böyle
yapıyor ,avam havasa böyle yapıyor toparladım mı? Havas, avama böyle
yapıyor.avam, havasa böyle yapıyor.E nihayet,ara yerde bazı insan çıkıyor her
şey müsavi olacak diyor.Ahlakda manada herşey müsavi olmaz olur mu kalpde
vicdanlarda.Maddede müsavi olmaz sen yetmiş kilosun,ben seksen kiloyum nasıl
müsavi olacak kesecen mi beni?Maddede nasıl müsavi yapacaksın?Sen yüz gram
ekmek yersin,ben ikiyüz gram ekmek yerim artanı ne olacak bunun?Nasıl maddede
müsavi yapacaksın?Herkes doktor mu olacak,herkes lağımcı mı olacak? Nasıl
yapacaksın müsaviyi? Yüz ükl yekdiğerinden eyler istimdatı dad.Musiki bile
öyledir.En ufak perdeler,en yüksek perdeleri besler.Onlar birleştikten sonra
güzel taganni olur.Tek ses, olur mu?Hadi bir sesten musiki yap bakalım.akşama
kadar bağır, doooo ,sus der bağırıverirsin patlıyacağım der.Maddede müsavat
olmaz.Manada müsavat olduğu vakitte ,maddede yapılacak insaflar,merhametler,
şefkatler, hürmetler, muhabbetler
meydana gelir,onun üzerine insanlık bir alem üzere gider.Bin kiloluk,onbin
kiloluk, yüzbin kiloluk baskül var,eczacısın ne yapacaksın? İki gramı neylen
tartacan?bir miligramı yahut daha azını şunu neyse anlıyorsun ne söylemek
istediğimi,bunlan tartamazsın.O ona muhtaç,o ona muhtaç.Binaenaleyh “tuizzu men teşâu ve tuzillu men
teşâ”(Âli İmrân,26) Hak’kın zelil kıldığı azize, aziz kıldığı zelile muhtaç.Hepsi aziz
olsa da bu kainat devam etmez,hepsi zelil olsa da bu kainat devam etmez. O
halde hepsini müsavi yapacağız demek sahtekarlıktır.Anlatamadık mı?Yüz ükl yek
diğerinden eyler istimdadı dad. Böyle kurulmuş bu kainat.Ama beşer o kadar
zavallı vaziyete düşmüştür ki,o kadar muvazenesizlik başlamıştır ki,sen ona
anlatsan desen ki azizim bu böyle müsavi,şöyle olacak,böyle olacak.Bunda bir
maksat var onun gayzı nefsanisi o kadar kabarmıştır ki aklı selimine müracaat
etmez katiyyen müracaat etmez.Dinler, senin bu dediklerin doğru ama o bana
nazarı merhametle bakmadı ya ondan gidiyor mu gidiyor varsın ben daha
sürüneyim, ondan gitsin .Buraya gelmiştir,anlatabildim mi acaba?Evet ben müsavi
olmayacağım değil mi fakat onun elindeki gidiyor mu gidiyor gitsin ben daha
aşağı olayım.Onun içün bir milletin nasibi ,vahdette olan nasibiyle,şevket ve
azamette olan hissesi ile kaimdir.O insanlar arasında birlik nasibi
kalkmıştır.İtimat denilen şey tamamıyla kalkmıştır.Esasen bir millet tefrikaya
düştü mü şevketi kalkar.Kalbinde hikmet kalmaz.Hikmetten eser olmayan
kalp,harab olmuş kuyudan farkı olmaz.Olmaz.Halbuki bizim dedemizin kabul etmiş
olduğu o manada,öyle ilme,öyle marifete çünkü sebebi hilkati,marifet diye kabul
ediyor.Deden öyle düşünmüş ki,bir mana kabul ederken,sen dikkat et bu tarihin
en büyük efendisi olan dedeni, geçen konuşmada söylediğim gibi bu gün taklit
ettiğimiz alemi asırlarca hakimiyeti altında tutmuş yahu.Sen ne zannediyorsun
dedeni? Asırlarca hakimiyeti altında tutmuş.O ,bir manaya gönül verirken,her
tarafını ölçmüş,biçmiş ne var diyerekten.Bir defa sebebi hilkati diyor
marifet.İlimle ölçüyor. “allimu evladiküm,bi gayri zemaniküm” çocuklarınızı bu
zaman için ilim talim ettirmeyin,bundan sonra gelecek zaman için ilim öğretin
diyor.Bu bitecek de bundan sonra gelecek zamanın ilmini vereceksin diyor.Sen
yapmadınsa mananın ne kabahatı var?Ezberle kafanda dursun ; “allimu
evladiküm,bi gayri zemaniküm”evlatlarınızı yalnız bu zamanın ilmini öğretmekle
değil,bundan gayri gelecek zamanın ilmini öğretmekle mükellefsiniz.Neden?
Dedenin kabul ettiği mana,ilmi,hakikatı hayat diye tabir eder.Hayat nedir
dendiği vakitte, hakiki hayat,ilimdir.Hayat dendiği vakitte, heyecan diye tarif
etmezdi.Heyecanın başka ismi vardır,söyler misin?.Deden,hayatı tarif ettiği
vakitte,hayatın tarifi,hakiki hayatın tarifi ilim diye tarif eder.Hak ne diyor,
“Ben marifet için sizi meydana getirdim” diyor ya,o halde yaşamak ta ilme
taalluk ediyor,hayatı oraya bağlamış.Hayat,heyecan diye tarif etmiyor.Ferdin
tekamülü kafi değil,cemiyet tekamül etmesi lazım.Niçün derler “aman mana
kaybolmasın,ahlak zayi olmasın” sari hastalıktır.Hatta maddi sari hastalığa da
benzemez,bir hastayı,maddi bir sari hastayı bir odaya bir yere
kaparsın,kilitlersin önlersin,bu manevi sari hastalık atom,ondan daha acaip
kilitlenmek para etmez.Acaip bişey.Girer. Sen mesela çocuğunu tek başına
yetiştiremezsin.Bir cemiyet tamamıyla birleşecek.Terbiye,terbiye.Efendim
olmaz.Nasıl olmaz?Terbiye, ağaçlar üzerinde bile müessirdir.İnsan,ağaçtanda mı
aşağı yahu?Değil mi ya,bir orman terbiye ediliyor da ,bir camiayı insaniye
terbiye edilemez mi?Ondan da aşağı değil ya.Terbiye,bir mektebin
temelidir.Terbiye,bir tahsilin mebdasıdır.Nasıl anlatayım,terbiye ,bir çocuğun
mebnayı irfanıdır.Çocuğun ruhu bir cevherdir.O cevheri işleyene bağlıdır.Çocuğun
ruhu bir cevher,onun kıymeti alışı,onu işleyene bağlıdır,onun maharetine
bağlıdır.O heykele bir incizab verebilirse o gayet güzel bir nakış olabilir,o
incizabı veremezse gayet berbat bir şey olabilir.Bu günkü konuşma bu kadar
yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder