Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

186. Kaset


Kaset 186  04/11/1962    100dk.  (Düzenlenmemiş Metin)




Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine vazifeden doğan ahlak,diğerine aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişti.Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl olduğunu,aşkdan doğan ahlakın da maderi kalb olduğunu söylemiştik.Bunu her konuşmada tekrar ediyoruz sofranın yemeği değişir de ekmeği değişmez.Bunler esas temeller,diğer mevzular bunlara vaz edilecek onun için tekrar etmek mecburiyeti var.Fakat buradaki aşk yani ahlakın tarif etmiş olduğu aşk,romanda okunan aşk mânasına değil.İnsan âsude kaldığı zaman,kendi iç alemiyle başbaşa bulunduğu an bir an için kendini aramaklık zevkini duyduğu dakika bazı sualler sorar .Sessiz sözsüz,bizsiz sizsiz konuşma başlar.Kimim der, nereden gelmişim der,niye getirilmişim der,hayat nedir der,memat nedir der,Bu kadar yük bana niçin vurulmuşdur der. Gelmede gitmede ihtiyarım yok neyim acaba ben der.Suret itibariyle nihayet altmış, seksen, elli, yetmiş niyse kiloluk bir cism i secir .Boyu da iki metre uzunluğunda bir çukura girebilecek kadar bir varlık.Fakat vicdan ı kibriyası mânayı ihtivası bütün varlığı muhit bir tecelliye mazhar olmuş .Neyim ben? Bu kadar meçhulden malumu çıkaran bende nedir?Bir dirhem yağ parçasına taalluk eden nur u ru’yet nedir?Konuşurum da konuşmanın ne olduğunu bilmem.Acaba benim tenim, canımdan âgah mı?Bağa gittim bagubânı gördüm bağdan vazgeçtim.Ekmek almaya gittim ekmekciyi gördüm ekmekden vazgeçtim.Susadım kuyuya vardım suyu çıkarırken Yusuf’u gördüm ab ı hayat ı içtim bundan vazgeçtim.Nedir bu hilkat ben neyim diye çırpınmaya başlar.Bir çırpınma esnasında ,mânayı enfüsisinden kendisine “ebed” gelir.Ebed ebed.Bu sedayı duyabilen insanda kendi aslını bulmaklık cilvesi oynar onun adına aşk derler.Acaba anlatabildik mi?O aşka sahib olduğu dakikadan itibaren hürriyet arar.Fakat der ki bu hürriyeti bana kim verebilir?Benim gibi insanlar mı? Ne gezer?Bu hürriyeti,her şeyden gani,nasıl anlatayım? Hiçbir şeye muhtac olmayan ,bütün varlık ona muhtac olan ,benim bir aslım var.İşte insan hakları mevzuunun aynını burdan geliyor ahlakda.Onu beşeriyet takliden konuşuyor.Fakat bunun hakikatde mânası,insanın fıtratında bizatihi mecfuz olan Fatır tarafından,Kudret tarafından ,mevcudatın hiçbir zerresine layık görmediğim bir varlık vardır ki onun adına “emanet” dedim onu insana verdim.İşte onun adına hürriyet denir.Anlatabildim mi? Ama o hürriyet,bizim bildiğimiz hürriyet mânasına değil.Bizim bildiğimiz hürriyetin içinde belirli hisler doğurur.Adaletle takyid edilmiş bir hürriyet.Anlatabiliyo muyum acaba?Hakiki demokrasiyi muhafaza edebilecek  hürriyet ki adaletle takyid edilen hürriyet.Adaletle takyid edilmeyen hürriyet,nefsden doğan
Bir takım kim kime galib gelebilir  ..hürriyetdir.anlatabiliyo muyum?Zayıfın kaviden serbestce hakkını alabileceği bir sahnede bulunan hürriyet.Demek oluyor ki hakiki hürriyeti ki ona yalnız insanda bulunabiliyomuş “emanet” deniyor .Kim ki ona ihanet ediyor Kudret’e karşı insanlıkdan istifa ettiğini resmen ilan ediyor der ahlak.Nasıl ona ihanet edebilir? Mesela seciye i insanisini ayak altına alır.Mesela bile bile gider zalime uşak olur.Mesela Kudret tarafından kendisine verilmiş olan nimeti yerli yerine sarfetmez. Göz verilmiş, görebilmek için neler görülmek lazım orda kullanmıyor da onun zararına olan yerde kullanıyor.Akıl verilmiş meçhulden malumu çıkarmak için hissin galatlarını tashih etmek için bu işlerde kullanılmıyor da şer şeyler çözülmüyor. O şer kötülükleri çözmeklik için kullanılıyor.Anlatabildik mi acaba?Bu gün çok zevkim var esaslı noktalar söyleyeceğim iyi dinlerseniz.Onun bir menbadan tecelli ettiğini gördüğü vakitde insan, yekvücud olarakdan yaşamayı şiar ittihaz edilir.Zevk,huzur ,vusül,fikirlerde sükunet ,kalblerde itminan,vicdanlarda safa ancak rifak ile olup nifak ile olmayacağını duyar.Bu duyulunca,hemen hemen iki üç konuşmada tekrar etmiş olduğum üç büyük varlık meydana gelir;merhamet,hörmet,muhabbet.Hayat ile alem muavezenesinden sonra doğan şeyler.Hakiki hürriyet tecelli ettiği dakikadan itibaren ki o doğrudan doğruya Allah verir insana  verildiği dakikada sen katiyyen değil bir insanın üzerinde bir fenalık yapmaklık en ufak bir zerre üzerinde bile çekinirsin.Adaletle tahdit edilmiş bir hürriyet var dersin bu da bende emanetdir dersin habersiz bir kanuna sahib olursun.Habersiz.Hangi bir kanun vardır ki kimseye sezdirmeden aharın hukukuna tecavüz etmek imkanı bırakmayan maddesi olsun.Öyle bir kanun biliyor musun,hiç kimseye sezdirmiyor ,okunmuyor,görünmüyor,yalnız ashabı ile meydanda tecelli eden bir kanun vardır ki ona kanun u ahlak denir.O vakit doğuyor işte o.Cemiyetden merhameti kaldır,hörmeti kaldır ve bu merhametle hörmetin birisi zevcdir biri zevcedir bunun izdivacından doğan muhabbeti kaldır ,sen istediğin kadar ahlakdan konuş ,istediğin kadar kanun vaz et hiç birisi insanlık üzerinde bir  icra i tesir yapamaz. Mevzii konuşmuyorum küre ne kadar insan besliyor ne geniş ilme sahib oldu ,ne muazzam fenne malik oldu,ne mükellef felsefesi var fakat vahşet i musanna namındaki medeniyetiyle ne kadar insan yakıyor biliyor musun sen?Göz takıyor,kalb değiştiriyor ,mide çıkarıyor yerine başka şey koyuyor bırak bu beden üzerindeki bir takım adi icraatı geçelim alemi semaya kadar çıkmaklığa teşebbüste bulunuyor ki günün birinde daha yüksek işler de yapacak.Yerin dibinde,denizin dibinde,semanın üstünde belem üzerinde en büyük hayatın  mebnaları üzerinde oyuncak gibi oynuyor fakat gel gelelim beşeriyetdeki ah ı da semanın üstüne kadar çıkartıyor. Bunun ikisi arasında tezat var.Bu esas nerde bu esasın metkudiyeti nerede?Neden bunu .. olmuyor?Havas ile avamın tevazunu olmadıkça ne ilmi beşere fayda verebilir,ne fenni fayda verebilir ne parası verir ne..beşer bu günkü kadar zengin vaziyet geçirmemişdir tarihinde.Bu kadar zengin olmamışdır alem i insaniyet.
                                                                                              --/-
                                                                                              -2-

Bu zenginliğin içersinde,bu varlığın içersinde de bu kadar inlesi hayatı görülmemişdir.Masası olan da öyledir,kasası olan da öyledir,rütbesi olan da öyledir ,cahı olan da öyledir,bundan mahrum olan da öyledir.E ömür de bu kadardır.Neticesi nedir?Vakıa tek tük  istisnalar ayrıldıkdan sonra ekseriyet hayalinin kölesidir amma bu kadar da kötü hayal olur mu canım.Niçin bir birimizi sevmiyoruz?Ne var yani netice itibariyle nedir?Tabii bir kunun içtimai vardır.O kanuni tabii bir kanun u içtimaiye tevessüh edilmedikçe tabii bir kanun u içtimai vardır ki her ferd her insan evvela kendi muhitini hissen,ruhen ,ilmen alakadar eden cihetlerinden tahasusa başlar o kanun u içtimainin adına ahlak derler.Anlatabildim mi acaba? Tahditlen başlamaz.Orada tahdit vardır.Tahditle başlananlar nihayet vuslata götürür orada birliğe çıkar.Anlatamıyoruz galiba.İnsan kendisinin bir Kadir i Mutlak’ın eseri olduğunu idrak edemezse hiç bir vakit hürriyetin kıymetini idrak edebilir mi?Kendisine verilen nimetin sahibini göremezse,nimetin kıymeti bilinebilir mi?Ve o kıymeti bilmeyince hakiki demokrasi denilen mâna kurulabilir mi?Bunlar bağlı bir birine şeyler.Bağlı.Hürriyete sahib olan insan,hayatında iki ömrü olduğunu idrak eder.Bak esas kaide vaz ediyorum.Ebediyet ömrünü bırak şimdi dünya dünya şu geçici alemde iki ömrü olduğunu tasavvur eder.Eğer hürriyete aşık ise.Hür yaşıyorum diyorsa.Neden?Bir defa hür yaşayan insan ,kendisini nefsinin esaretinden kurtarmışdır.Neden?Hür yaşayan insanda bir İsm i Cemil sevdası vardır.Zatın ,Zat ı Mutlak,beni kendisine muhatab olarakdan var etmiş,benim gelmede gitmede ihtiyarım yok.Benim,benim diyecek elimde bir medarım yok.Ben bu gün yirmibeş yaşındayım yahut elli yaşındayım yahut yirmi yaşındayım veyahut seksen yaşındayım her neyse suret itibarıyla hangisinde ise ondan bir evveline fikren şöyle seyahata çıksın yirmi yaşında bir adam yirmibir sene evveline yirmiiki sene evveline fikren seyahat etsin kendini bilir mi? O muhitte kendisini bilen var mıdır?Sekenei dünyanın bir tarafında kendini tanıyan var mıdır?bir kağıt üzerinde ismi, resmi, cismi yazılmış mıdır?İsmim yok,resmim yok,cismim yok kendim bilmem bilenim yok ben varım bir kıymet almışım bir Kudret tarafından bir âlemde yaşatılmışım,bir ilimde tekebbüd etmişim zevkiyle  binaenaleyh ben bir ufak varlık olduğum halde benden çoook büyük olan varlıkları benim kendi tasarrufuma verilmişdir.Bende yalnız kuvvet değil,bende başka bir mâna var.Beşer boyuna tutturur efendim kuvvet kuvvet e anladık amma öküz benden daha kuvvetli benim gibi iş çıkarabilir mi?Bu sahaları düşündükden sonra ben bir varlığın bütün sıfatlarıyla muttasıf,bütün isimleriyle hattızatında idrakine kabiliyet kesbetmiş bir mazhar binaenaleyh ben bir şerefe sahib olacağım.Şerefi, geçen konuşmada anlatmışdım tekrar etmeyeyim.Bir merd i fazıl olarak yaşayacağım.O halde bu suret itibarında şu yaşayışında iki ömür tasavvur eder.Bir ömrü,doğduğu günden başlar hayatı mukadderesine kadar devam eder ömrü .Doğdu,başladı. Mukadder olan bu âlemdeki sayılı nefesinin nihayetine kadar.Diğer ömrü,insaniyete yapmış olduğu büyüklüklerle en nafi hizmetlerle ,hangi anda başlamışsa o başlayışından nihayetine kadar götürdüğü ki ilk hayatının yaşayış tarzı bu bedendedir,diğer ömrünün yaşayışı bu bedende değil yalnız bütün bedenlerdedir.Anlatamıyoruz galiba.Bütün bedenlerde.İşte onun içindir ki ahlak,insanı zikri Cemil’e ,zikri Cemil’in incizabına sevk ettirir.Hangi cemiyette bu düşmüşdür,zannetmeyin zalimlerin üşüşmesi kadar o cemiyet sükut etmişdir daha fena.En son ihtiyarlığında ölüm hastalığına tutulan sinn i şey kuvvetindeki bir hasta gibidir ki muhakkak ölecekdir.Tedavisi yokdur.Atalete esir olmuşdur.Muhakkak ölür. O zikr i Cemil denilen ,bütün bedenlerde yaşayan insan, yalnız manevi bir tecelli ile yükselmek değil cismani yükselmesi de ara yerde vardır. O kadar Cemal’e erer ki bedeni zevkler, vehimi zevklerle istihfafa,onları hakarete kadar kalkar çünkü o onun için bir hakaret neticesi kadar kalır.Görür ki insan nev’ine has olan kemale yaklaşdıkça şehevatı vehimiyesi ,ezvak ı bedeniyesi,cismaniyesi nazarında onun çok küçük kalır.O küçük kaldığı dakikadan itibaren senlik,benlik orta yerden kalkar.Senlik,benlik orta yerden kalkdıkdan sonra ne sen bana kötülük edersin ne ben sana kötülük ederim.Bir ruh olarak müteaddit vücudlarda yaşarız.Acaba anlatabiliyor muyum?Biraz zordur amma içine girdikden sonra da kolaydır.Kopamıyor, yapamıyor.Mesela Beşeriyetin Fahri Ebedisi hakkında “Ve refa’nâ leke zikrek” (İnşirah,4) diyor.”Senin zikr i Cemil’ini Ben yükselttim.” Anlatabiliyo muyum acaba? Bak sana gayet kuvvetli Kudret’in beyanıyla bir senet vereyim.İnsanlar bu zevkden ne vakit soğururlar ,muhakkak zilletle mahkum olurlar felaket burda başlıyor.Zira bundan soğurdun mu tevil ile riya ile kazanılan bir şey ararsın.Tevil ile riya ile kazanılan,bâtılı melanetle dolu olduğu halde suret i Hak’dan görünen ve elde edilen yalancı şöhretlere Kudret,  düşmandır.O şöhretlerle donatılmış olan camiayı muhakkak yıkar. Fakat zikr i Cemil’e sahib olan bir camia hiçbir vakit bunlarla alakası yokdur daima dimdik durur.Anlatabildim mi? Hiç bir vakit temenniyat ı zelilanede bulunmaz daima teşebbüsat ı merdane ile yaşar.Onun âdeti de öyledir ibadeti de öyledir.Bir misal getireyim size bakın mâna aleminden.Ruh u Resul efendimiz bir gün bir adama tesadüf ediyorlar.”Siz ne yaparsınız” diyor soruyor.Burda çok ibret alınacak yer vardır.Biz asırlardan beri yanlış anladığımız mânayı da maddeyi de bi tuhaf anladığımız haller vardır.Ahlak ile mâna omuz omuza gider.Bir birinin öz kardeşidir ikisi.”Ben daima vaktimi ibadetle geçiririm” diyor.İşim,Hak’ka karşı ibadet taatdır başka işim yok ibadetle geçiriyorum.Umur ihtiyacınızı kim görür? Burda yaşıyorsunuz bu dünyanın bir çok icâbatı var o hususunuza kim nezaret eder?Biraderim bakar,kardeşim bakar.Demek ki o sizden daha ziyade abidmiş.Anlatamadım mı acaba?
                                                                                              --/-

                                                                                              -3-

O sizden daha üstün abidmiş.Asıl şâyan ı takdir Kudret’in indinde kardeşinizmiş.Kimseye yük olmamış.Biz bunların hepsini tersine biliriz.Hep böyle biliriz acayip acayip.Bir misal daha vereyim size münasebet almışken.İbrahim İbni Ethem namında bir zat var.Çok eskiden anlatmıştım sizlere.İbrahim İbni Ethem ,eski türk hükümdarlarından ,sonra bakmış ki zevken ,gönlündeki hürriyetin kendisine vermiş olduğu safa,hükümdarlık ona çok küçük gelmiş.Mini mini bişey gelmiş.Kayıt bu benim için demiş.Ondan da elini ayağını çekmiş.Hem maddede yürümüş,hem mânada yürümüş böyle de bir adam.Bir gemi seyahatında dehşetli bir fırtına oluyormuş.Bir çok dostu ve yareni ile gidiyor .Tabi gemi çok fena bir vaziyetde dehşetli,korkunç siyah dalgalar vuruyor.Ne yapacağız efendim demişler. Gülmüş.Bu bişey değil demiş.En dehşetli fırtına,atalete esir olur da ,şiddetli ihtiyaç içinde kalır bu fırtınadır demiş. Anlatamıyo muyum acaba? Ataletin esiri olur,şiddetli bir ihtiyaç içinde kalır o ihtiyacın şiddeti bu deniz gevişinin fırtınası hiç bunun yanında hiç dir demiş.Asıl fırtına o.Var mı öyle  fırtınalı bir kimse içinizde?Yok demişler. Eh bunun ehemmiyeti yok.Ama bazı insan,şimdi bunun bir istisnası vardır.Bazı insan bir imtihan geçirir burası âlem i imtihandır.Bir iftira olur.Kudret ,insanlara gelen imtihan sahnesindeki sıkıntılar burda herkes bir yerinden yakalanacak.İmkanı yok onun.Şöyle milyarlarım olsa. Gene öyledir o.Ne olursa olsun bir yerinden yakalayacak Kudret.Senin tahammülün nisbetindedir o.Benimki onun gibi değil dersin.O bir birine pek yakındır da öyle gelir sana .Kabımızın küçüklüğünden,büyüklüğünden bazı kab bir litre alır bazısı yüz alır otuz alır bazısı ikiyüzelli gramlıkdır falan ondandır o.O kab şeysindendir. Görmez misin bazı adamın derdini dinlersin kendi kendine dersin incir çekirdiğini bile doldurmuyor ama nerdeyse adam patlayacak dersin anlatırken.Hiç böyle şey başına gelmedi mi? Söyler ,anlatır anlatır ,hıçkıra hıçkıra ağlar,şöyle falan.NE olmuş? Bişey yok orta yerde. Ufacıcık bişey,bişey yok.Kabı o kadar onun hemencecik taşıyor.Bazısı gayet engin deniz.Büyük nehirlerin akarken sesi çıkmaz.Çıkar mı? Duyulmaz.Fakat ufacıcık su aktı mı kapının önünden şıkır şıkır şıkır şıkır şıkır onun daima sesi çıkar.Böyle. hiç bişey yok.Bir imtihan.O imtihanda bakarsın ki bu sual çıkar size.Şimdi söylediğim şeyin aynı da, imtihana giren kısmındansa o istisna teşkil eder.Bu, ya terfi i derece olur,ya kefaret i zünub olur.Daha açıklaşdır,daha anlayacak şekle sok.Söyleyeyim;Ya vaktiyle yapmış olduğun bir kötülüğe cezadır bilerek bilmeyerek,girer içine.Veyahut hiç haberin yokken birisiyle eğlenmişindir.Bizde vardır o haller.Belli etmeden konuşurken şöyle yaparsın ,o senin şöyle yapışını kırık kalbli adam bir anda görüverir.Görürken sana söylemez ama benlen eğleniyomuş der şıkkadak bişey içinden gider.Gitti mi yandın sen.Beş sene,on sene,yirmi sene muhakkak bir yerinden vurur Kudret.Buna Büyük Kitab der ki; kendi eliyle zavallı zulüm yapan der.Kendi nefsine zulüm yapar.Bir adam kendi nefsine zulüm yapıyor mu başkası yapmıyo da kendi kendine zulüm yapıyor .Lüzumsuz yere..anlatamıyoruz galiba?Lüzumsuz yere olur biter.Olur böyle şeyler.Dikkat olunacak noktalar.Küçük görme.Neden? Muhakkak onun bir sıfatı var ki bizden yüksek bu hale geldi.Nakşe nigeh ey hace ki nakkaşe nigehdir.Ressam,daha daha sana açık söyleyeyim; Bir adam gayet güzel resim yapsa da ,çirkin bir resim yapamasa “o sanatında tekamül etmiş” denebilir mi?Denmez.Farz edelim ki kalem daima en güzel resmi yapıyor fakat en çirkin bir resim yapıldığı verildiği vakitde bunu yap deyince yapamıyor.O, sanatkar değildir o.Ressam değildir o.Hem çirkinin yapacak,hem daha üstününü,daha ortasını ne varsa onu yapabilecek.Kadir öyledir.Anlatabildim mi? Allah öyledir yani ya.Bir şey ki meydana gelmiştir bunu bilin.O gelen şeyin kendisinde bir sıfat ı kemaliye vardır.Ki o kemal sıfatı hasebiyle bu âleme gelmişdir.Bizde olmayan,mesela kendi kendine bir kıymet verdin,ben de şu şu şu yüksek sıfatlar var dedin hiç kıymet vermediğin bir mevcut gördün bil ki sende olmayan bir kıymetli sıfat onda var.Onun için geldi.İlleti o.Sen güzel yazarsan o güzel koşar mesela.Sen güzel koşarsan,o güzel atar mesela.Musiki gibidir.Pes perdeler olmazsa en yüksek perdeyle bir musiki yapabilir misin?Yapamazsın.O bir biriyle inhizal edecek samialara hoş gelen ses öyle çıkacak.O istirablar da öyledir.Bazı istirablar .Ya vaktiyle irtikab edilen bir şeye cezadır.Böyle bişey yok.Hiç bişey yok.Hah o vakit diyor ki Kudret bunu ben sana anlatacağım ona terfi i derece diyorlar.Vuslat günü.Ne malum?Hepimize istikamet karşıki çukura kısmet olursa bir de kısmet meselesi var ya şimdi.Evveli serbest serbest derdik karşıki çukura.Bakalım şimdi “karşıki çukura” serbest serbest denir mi? Kısmet olursa. O vakit var mı yok mu belli olur.Terfi i derecedir. Şöyle bir misal vereyim de daha iyi anla;Bir yavrun olur çok sevdiğin an olur şöyle öpersin ,şöyle tutarsın.Tatmin edemez sevgini biraz daha şöyle sıkarsın.Sıktığın vakitde canı acır ağlamaya başlar.Acıttın canını ikrah ettiğinden dolayı mı ,sevdiğinden dolayı.Anlatamadım mı acaba?Sevdiğinden dolayı canını acıttın.Ağlattın.Yine aynı yavrun yolda götürüyorsun yere bir çikolata düşmüş,şeker düşmüş çocuk değil mi atıldı yere ,aldı yerdeki şeyi ,almak istedi şöyle silkeledin alır onu o.Bu sefer elinden kurtuldu alır almaz ağzına götürürken bir tane vurdun eline canı acıdı attı ve ağladı.İkinci misal.Acaba ona ceza olsun diye mi yaptın onu?Onun bilmediği idrak edemediği ve kendince çok makbul tanıdığı şeyden alakoydun.Keyfiyeti bizce meçhul olan kısımlar vardır ki oraya ne diyoruz biz?Aşkın geçtiği kapı.Konuşmada gelecektik oraya ama uğramadık bu gün galiba.Beşer iki cepheli yaradılmışdır.Bir yüzü âlem i hilkate,bir yüzü âlem i kudrete.Âlem i hilkate açılan yüzünde Kudret, aklı kendisine rehber olarak vermişdir fakat alem i kudrete açılan yüzünde akla,durak mahalinden ileriye yer verilmemişdir para etmez.Bâb ı Kudret den içerde akıl geçmez.Orada iman ve aşk geçer.
                                                                                              --/-
                                                                                              -4-

Şimdi bu Kudret2in bize gizlemiş olduğu ,beşerde tırnaklarıyle yırtmak istediği o perde i hicabı bir türlü açamaz.O tırnağınlan yırtmaya çalışma,kalbinin içersinde bir aşk vardır onu tekamül ettirt sır kendi kendine perde açılır içerden Cemal, olduğu gibi gözükür .”Öyle miymiş” dersin.Başka türlü halledilmez.Tamamen mesul mu kalacak? Hayır bir güne kadar.Hayat bu kadar değil ki .Bizdeki hayat bu kadar mı?Hayat bu kadar değil.Şimdi biz ahlakda olan aşkı tarif ederken buraya kadar geldik.Yoruldunuz mu daha konuşalım mı? (Saat nasıl bakalım? Dokuzbuçuğa geliyor efendim.)Demek oluyor ki insan,âsude kaldığı vakit kendisiyle iç aleminde konuşmaya başladığı zaman “aslını bul” zevki kendine emredilir.Bu emri alan adaletle terkib edilmiş hürriyetine kavuşur.Bu hürriyete kavuşan kimse,bu âlemde satılmadan yaşar.Bir tek tabirle.Hem zahire,hem bâtına .Evvela kendi nefsine satılmaz.İlk önce kendinden başlayacak.Muhasebe i nefs ile yaşar.Zira insanın iklim i vücudunde çöreklenmiş,ne zehirli gazla ölür,ne atom tesir eder ne hiç bişey tesir etmez.Öyle bir ejderha vardır ki yedi başlı;hırs, tamah,kibir,ucb,buğz,adavet,riya.Biz bir yerde bir fenalık oldu rapor verin bu hastalıklardan bir tanesini görürsünüz.Yahut bir biriyle ihtilat etmiş olan şeklini görürsünüz.Onu ezebilecek,öldürebilecek veyahut ıslah edebilecek,kuvvetini alabilecek müessesenin adına ahlak deniyor.Oraya intisab ettikden sonra muhasebe i nefs başlıyor.Muhasebe i nefs başlayınca iki düstur ayağa kalkıyor.Karşısına çıkıyor.Öyle yaşıyorsan hiç korkma.Kıyas ı nefs,hubb u gayr.Dikkat et.Bu iki esası zabtettikden sonra ,iki mühim esas daha çıkıyor;tazim i tahkir, tahkir i tazim.Ana hatlar veriyorum.Buralar sağlam oldukdan sonra hiç korkma.Tazim i tahkir, tahkir i tazim.Ahlak, mâna, Allah ,içindeki vicdan,kafandaki tahir i tahrife meyletmemiş mânanın putesinde yaşamış olan akıl , kalb i selim,muhabbet, varidat ı insaniyen,tertemiz fıtrat ı selimen,zekan, bunların kabul etmiş olduğu bu cemiyetin bunların hepsine birer vücud ver .Bunları oturt bir masada bir yuvarlak masa yap.Ayağını sağlam yerlere oturt o masanın topla.Bu dört düstur durduğu müddetçe yıkılma imkanı hiçbir insan için yokdur.Kıyas ı nefs,hubb u gayr ,tazim i tahkir, tahkir i tazim.Kudret öyle der.Allah öyle der.Gönül öyle der.Akl ı selim öyle der.Fıtrat ı selime öyle der.Ne kadar mânadaki büyüklük varsa hepsi öyle der.Tazim i tahkir, tahkir i tazim .Kötülüklerin başı.Hangi şey ki tazim olunmayı mecibdir tahkir edilir yandın.Hangi şey ki tahkiri ittiza eder tazim ettin yine yandın.Esas bu işte.Düstur bu.Kudret diyor ki şu şeye tazim edeceksin,sen onu küçük gördün mü ,Kudret senin sesini kesti.Şuna kıymet vermeyeceksin dedi Kudret ,kıymat verdin mi ,onunla alakanı kesti.Ölçü bu.Kim olursa olsun.Annen,baban,kardeşin çünkü orda şey yok.Orda iltimas yok.Götürmüyor o.Umumi hüküm başlıyor çünkü .Birden bire umumi hüküm başlıyor.O kabul edilmedi mi ruhlar,kalbler,bir mâna altında toplamanın imkanı olmuyor.Kudret elini çekiyor.Orta yerde kalıyor beşeriyet.Bak size bir misal vereyim.Daha iyi anlaşılır.Altı konuşma evvel söylemişdim.Bak tazim i tahkir,tahkir i tazime bir misal.Hatta buraya girmez amma,burdan bir şey anlaşılabilir.Bu daha hafifdir çünkü.Mürebbi i Ukul Beşeriyetin Fahri Ebedisi olan Zat ı Âli der ki; Bir kimse ,bir kimseye yalnız maddesinden dolayı masasından,kasasından,cahından ,rütbesinden,sırf bu maddesinden dolayı ikram eder de onun insanlık noktasını göremeyib de ona ait bişey bulamayıb da sırf bundan dolayı ikram edecek olursa Benimle nisbeti yokdur der,mânayla alakası yokdur der.Anlatamadık mı acaba?İnsanlığın ahlakda büyük kıymeti var.Biraz evveli söylemiş olduğum ve beşeriyete ahlak üzerinde büyük rehberlik etmiş çok insanlar yetiştirmiş olan beynelmilel bir şöhrete sahib olan İbrahim İbni Etem denilen zat, o büyük mevkii mahsusunu nasıl almışdır bilir misiniz?Şimdi burda canlı misal olarakdan çok iyi anlaşılacağı için,bir  çok kere söyledim ama tekrar edeceğim.Bu zat vaktiyle hükümdar.Sert bi adam.Tabi o işte hükümdarlığın vermiş olduğu şey de var .İnsanın etrafı,insanı çok acayip yapar.Beşerin fıtratında vardır o.Sen mesela kendi kendine dersin  bazı insana ta’yib edersin .Yok ta’yib etme kendini o mevkie sok bakalım .Mesela firavuna biz kızarız acaba Kudret bize firavunluk vaziyetini verseydi biz firavun olur muyduk olmaz mıydık?Orayı mütalaa et.Para yok şimdi bizde pul yok.Etrafda adam yok,kimse yok.Firavunun tarihini okuyoruz şunu yapmış bunu yapmış kızıyoruz.ama sen bi defa düşün kendini o mevkie sok.Vicdanen onun içersine gir bakalım olur musun olmaz mısın?Muazzam servet,mükellef kuvvet,o günün son moda echize i harbiyesi,son teşkilatlı ordusu,sonra bir çok insanlarda arkası var mı? Mesela bu gün yok böyle bir şey.Öyle diyor emir.”Fe kâle ene rabbukumul a’lâ”.(Nâziât,24) Bulamayacaktım az daha zor buldum.En yüksek rabbiniz benim diyor.Ne diyor? Rab,ben .O kadar akıllı,fikirli o günün fen adamları,ilim adamları “evet efendimiz siz bizim rabbimizsiniz” diyorlar secde ediyorlar.Şimdi sen kendini  o mevkie koy bakalım öyle .Bir çok profesörler,bir çok bu günkü tabiri kullanalım bir çok edibler şairler bir çok mükellef mükellef insanlar “Sen rabsin” deyip böyle karşınde iğilsinler,öbür tarafda daha ağzını açarken ne emri ferman buyuruyor diyerekden acaba firavun olur muyuz olmaz mıyız?Sonra böyle kendi kendine “olmayız” demek de para etmez.Geldikden sonra,o vaziyet hâsıl oldukdan sonra olmamak bir mesele. Onun ufak imtihanlarını hepimiz geçiririz nasıl? Şöyle bir züğürtken yürüyüşümüz vardır.Mesela cebinde parası yokken yürürken çok ayağı taşa çarpar .Sendeler züğürtken yürüyüşün.Bir de neyse işte Kudret’in verdiği de biraz şöyle vaziyet düzeldikden sonra yürüyüşün hiç çarpmaz bacaklar daha zinde.Halbuki hep aynı kuvvet ama işte geliyor nerden geliyorsa o işler insana.Ayak biraz daha sert şekilde çabuk çabuk ,el kol hareketi daha şey.O biraz daha genişlerse biraz masalı filan olursa el ayak tarzı daha bi değişebilir boyun edası değişir,yandırma vaziyeti değişir.
                                                                                              --/-
                                                                                              -5-

O mesela ilk önce sanatkarsa ilk ustanın yanına girdiği vakitde gözünün içine bakar filan nihayet o sanatta tekamül etmiş olursa daha başka türlü şöyle şöyle şöyle söyler.İlk girdiği vaziyetle aynı olmuyor.Demek ki firavunluk fırsatı olsa .O firavunluk esbabı tahakkuk etse bilinmez,şüpheli.Onun için Kudret’e çok yalvarmalı da “beni firavun yapmadın” demeli.Ya. Onun içün “zalimi zalim yapan, mazlumdur” der.Zalim,tek başına kalsa zalim olamaz.Mazlum,etrafında dalkavukluk etmese,tek başına kalsa gerinir gerinir nihayet esnemeye başlar.Gerinir,gerinir ondan sonra esneme faslı gelir biter.Nihayet ihtiyarlar,ihtiyarlayınca mazlum olur.Zalim ihtiyarlayınca mazlum olur,dişleri dökülen kurt ,koyunlara çobanlık eder.Bu,kaide i külliyedir.Her ateş yerini küle teslim eder,her zalim de yerini toprağa teslim eder.Ama işte beşer zavallı,gözü perdelidir de o bir sevda ..şöyle böyle anlayıncaya kadar ömür geçer gider.Öyle der Kudret; Ben bir toplan kumandası verdiğim vakitde bütün seyyiatıyla beraber meydana getiririm.Ve bugün bunun inkar kapısını da kapamışdır.Çünkü Fatır, bu asırda fen ismi ile tecelli etmişdir.İsm i Zahir, İsm i Fen demekdir.Hak’kın bir ismi de Zahir değil mi? Zahir,Bâtın.O ismi tecelli etmişdir.O tecelli ile kapanmışdır kapılar.Burda konuşuruz,dünyanın öbür ucunda dinleriz.Demek ki bizim bu konuşma vücudumuz,bu Kudret’in sahnesinde mahfuz.O mahfuz olduğu gibi her şeyimiz mahfuz.Onun adına ondört asır evvel Beşeriyetin Fahri Ebedi’si vücud u müktesebe i maneviye demişdir.Kendi elinle yapmış kazanmış olduğun manevi vücudun ”gel” emrinde o vücudun ... Bu dünyaya her insan gelirken kara kaşlı, kara gözlü ,mavi gözlü,sarı saçlı olması olmaması elinde değil.Güzel veya çirkin olmaması kendi elinde değil.Fakat giderken güzel veya çirkin olması kendi elinde diyor.Anlatamadım mı ?Gelirken,hangi boyayla boyamışsa öyle.Giderken sana bıraktım diyor.Boyanı kendin bul bakalım diyor.Duruyor,bütün vücudlar duruyor.Hepsi mahfuz.Hani diyorlar ya filan on asır evvel gelmiş filan adamın sesini bulacağız da konuşturacağız  bakalım olacak mı? Olacaak.Ne on asır,ne yüz asır,ne bin asır daha fennin bulduğu işte üçyüz bin senelik beşyüz bin senelik öyle mi syredersiniz siz.Beşeriyetin Fahri Ebedisi’nin vermiş olduğu haber,dedenin kabul etmiş olduğu mânanın büyüğünün vermiş olduğu habere bakılacak olursa bidayet muntazar şey değil.”İnnallahe halaka ademel malum badel miete miete elfe âdem” daha fen ,ilim yaklaşamadı buraya ki.Malum olan âdemden evvel bu âlem yüzbinlerce adem devresi kapamış geçmişdir.Sen,son âdemin evladısın.Anlatabildik mi acaba?Dur bakalım daha.Olacak hepsi.O , o şekilde tecelli ettiği vakit rücu edelim de beni tekrar döndür ne olur döndür de dediğin gibi olalım.Hayır. Döndür tekrar, dediğin gibi olalım.Hiç bir insan yoktur ki o “gel” emrini aldığı vakitde bir an müsaade et de dediğin gibi olayım demesin.Ama bir kimyevi gaz kuyusunda bir an ı gayrımukasemde gaza inkılab eden deden mi? Zaman yok Kudret’e karşı.Zaman, sana bana göre var.Kudret’e karşı yok zaman.Ve bunun olmadığını da bize acıyıp anlatmışdır.Öyle değil mi ya?Mesela rüya görürsün ev alırsın,ev verirsin evlenirsin ,şu mahkemeye gidersin,şunu yaparsın ,bunu yaparsın,o yapılmış olan bütün hadisat yirmi senelik işdir.Sen onu kaç saniyede gördün?Demek ki zaman mefhumu yok.Anlatamadık mı?Misali meydanda.O senin  yapmış olduğun şeyler en aşağı yirmi senelik işdir.Kaç saniyede gördün o işi?Sonra o işlere hangi yoldan gittin?O yolları bilemediğin gibi, bu aleme geliş yollarını da bilemezsin işte.O yolları bilemiyorsun değil mi ya, bilemediğin gibi geliş yolunu da bilemezsin.Film bittikden sonra yolları gösterir.Neyse mevzuu şey edelim.Nerde kalmışdık bakalım? (İbrahim İbn Etem efendim.) Tamam.Öyle bir celallı bir hükümdar.Ama işte ne diyeceksin İnayet her kime yüz tutsa isyanı nikab olmaz  güneş doğdukda zira perde i zulmet  hicab olmaz. Ezberle kendi kendini teselli et hayatta çok lazım olur.Çok lazım olur.İnayet her kime yüz tutsa isyanı nikab olmaz  güneş doğdukda zira perde i zulmet  hicab olmaz. Bu hükümdar, onun âdeti,ananesi,iktizası,yatağını her gece bir cariye yaparmış,yapıyor çekilib gidiyor.Saltanatı öyle değil mi neyse.Puf böreği gibi yatak böyle.Bisat ı saltanat .Bir cariye yapmış.Genç kız ama bakmış bakmış bunda nasıl uyunur demiş zavallı aklı ermiyor ki uyku başka yatak başka.Onun üstüne yatarsın da dönersin dönersin uykudan mahrum kalırsın öbür tarafda kolunu yastık yapar,bir âlem i berzaha girer ,uyur uyur uyur uyur püü kainat imrenir.Şuna demiş bir uzanayım bakayım bunda nasıl yatılır.Gelirken şeyederim fırlarım.Ayak kıpırtısını duydum mu kalkarım demiş.Yatmış.Kudret’in işi kısmet uyuyakalmış.İbrahim Etem biraz geçce girmiş içeriye bakmış ki kendi saltanat yatağında kıymet vermediği bir cariye yatıyor.Ne cüret bu.Hemen kırbacı almış şrak,bi daha bir silkelenmiş kızcağız .. bir vaziyetde fakat gülmeye başlamış.Kısmeti var adamın.Ya ağlasa idi .O vurmuş,o gülmüş.O vurmuş ,o gülmüş.O vurmuş,o gülmüş nihayet ne sıyrık insansın,ne kıymetsiz ne hayâsız şeysin yoruldum sana demiş vurmakdan sen hâla gülersin.Onun içün gülmüyorum emirim demiş ,şevketlim onun için gülmüyorum.Peki niçin gülersin? Şurada beş dakika uzandım bu kadar kırbaç yedim senelerden beri yatıyorsun Allahım ne kadar kırbaçlayacak diyerekden, onun için gülüyorum demiş.Artık onu hangi boyaylan boyayıp çıkardıysa  malum ya söz.Söz,söz burdan çıkarken boyalanır.Bazan iman ve aşk boyasıyla boyanıb çıkar ,bazan da atmaz boyasını ok gibi kalbin içersine girer orada iş yapar.O hangi boyaylan boyayı çıkardıysa İbrahim İbni Etem’e tam girmiş “ya iş buraya kadarmış”  bırakıyor gelsin diyor  ehli bu işi bundan sonra idare etsin ben bu işin ehli değilim artık diyor.Demek oluyor ki insan,bazan hiç ümid etmediği bir kapıdan büyük bir nimete nail olabilir.Bunu niye getirmişdim?

                                                                                              --/-
                                                                                              -6-

Mevcudad içersinde hakaretle bir zerreye bakma bir çook hazineler defineler viranelerde olduğu gibi Kudret’in de rızası denilen en büyük hazine ,bizim çok küçük gördüğümüz insanların kalbinde yatar.Haberimiz olmadan nelere sahib olabiliriz,haberimiz olmadan nelerimiz elden gidebilir?Haberimiz olamaz.Biz bilmeyiz.Kuvvayı kainatı ,bir halika bağlı gören ve onun vahdaniyetinin etrafında toplandığını idrak edenlerin nazarında daimi surette mevcudat zulmeti adalet tecellisiyle tecelli eder,birlik olur.Fakat kuvvayı kainatı ,bir varlığın etrafında bağlı görmeyib kör bir tesadüfün neticesidir diye tanıyan insanlar,icab ettiği vakit ihtirasat ı nefsaniyesi kabarınca her şeyi feda edebilir.Her şey olabilir. Konumuzun iptidası şu idi,topluyorum konuşmayı;insana hürriyet Allah’dan gelir.Onun mânadaki ismi Emanet i Hak dır.O hürriyet adaletle mukayyetdir.Onunla takyid edilmişdir.O takyidi bilen insanlar ,insan haklarını iyi muhafaza ederler.İnsan hakları iyi muhafaza edilmeye başlandı mı ahlak mevzuu daimi suretde meydanda bulunur.Bu kanaldan gelmedi mi tatlı sözden ibaretdir neticesi çıkmaz,netice alınmaz,alamazsın netice.Senin menfaatın araya girer,benim menfaatım araya girer ,sen benim dediğim olacak dersin öteki benim dediğim olacak der hiç bişey de olmaz. Zayıf, kaviden hakkını alamaz .Beşer,inim inim inler.Böyle olduğu dakikada hörmet,merhamet,muhabbet mevzuuları tecelli eder.Bu tecelli de bakâ mefhumu ile devam eder.Bir insan ne vakit rahim olabilir?Rahim’i tanıdığı vakit olur.Aslının Rahim olduğunu bilmeyen adam,rahim olamaz.Bir adam ne vakit hattızatında daimi iyiliği kabul edebilir? Bâki’yi kabul ettiği vakitde olabilir.Bakâ kabul edilmedikçe ademe kail olunduğu müddetçe hiçbir iyiliğin devamı tahakkuk edebilir mi buna imkan var mı? Kaide zaten bozukdur.Olmaz.Hayırla şerri akıl bizatihi müdrik değildir.Akıl medar ı tehditdir.Hemen hemen her konuşmada tekrar ediyorum.Akıl,bizatihi hayır ve şerri bilmiş olsaydı biz kaç defa aklımızı zemmetdik.Hayatta kaç defa zemmetmişindir?Ah dersin bu günkü aklım olsaydı ben bu işi böyle mi yapardım? Ne malum yarın da bu aklını tenkid etmiyeceğin?Öyle değil mi? Kaç defa söylemişizdir. “Benim bu günkü aklım olsaydı ben bu işi böyle mi yapardım” demez misin? Bunların iyi tanzim edilebilmesi için de tam ı sıhha olması insanın şartdır.Bir de sıhhat mevzuu giriyor işin içersine değil mi ya? Tam ı sıhha olabilmesi için de çalışmak esası var.Çalışmak esası da bir böyle herkesin bildiği şekilde çalışmak var.Ahlakın tarifindeki çalışmak var.Hepimiz biliyoruz çalışmak.İlk mektebin talebesinden başlar ,ustası söyler,babası söyler,ahbabı söyler,dostu söyler ,büyüğü söyler,küçüğü söyler ,aklı eren söyler,herkes söyler.Fakat nedir o? Çalışmanın asıl mânası şu;Hayat,Kudret tarafından insana iğreti,ilerde hesabı sorulmak üzere verilmiş olan âriyet bişeydir.”Hayır efendim o benim” Senin hiç bişeyin yok orta yerde sen onu bırak.O çook “benim” diye yaşayanları yer, yemişdir.Yer,adamı yer.O çok kabaran sineler öyle bir siner ki toprağın içinde o çoook bağıran sert çene kemiklerinin içersinde o dil,öyle un ufak olur ki ,o sert bakan kirpiklerden kaşlardan ,duvar üzerine Kudret öyle diken yapar ki püüü hamirkârı cihanı kader yapar yoğurur.Bu nedir bu âlem sen ibretle baksan. Dayanmış olduğun duvarın malzemesi bile insandır insan.Öyle demişler “Pek öyle sert basma yere,basmış olduğun yer ya bir dilâranın yanağıdır ya bir arslanın göbeğidir.” Bu âlem böyle gelmiş.Yer,adamı yer.Bir gönül fethedebiliyor musun?Niyet edebilir misin?Çalışmayı söylüyorum. Çalışmak çalışmak bak bu.Gönül fethedebiliyor musun? Çalış ama bak neye çalış bir kırık kalbi satın alabiliyor musun?Nasıl alayım ya paraylan mı? Onun biçimi vardır paraylan al gülen yüzlen al,elinden tut al,nasıl alırsan al.Sende bir iğreti sermaye var ya o iğreti sermaye elinden alınıncaya kadar onu yerli yerine kullan.En kârlı adamlar,bu işi yapanlar.Bunlara,Allah’ın dostu diyorlar ki iman makamının fevkindadır.Çok fevkinda o.Çok büyük fevkinda o.Mesela büyük bir masaya sahibsin gelmiş biri derdini söylüyor ,onun seviyesine inib dinledin mi derhal o titreyen adam,o titreyen insan ,insanlar acayipdir ne bileyim bir birinden Halık’dan fazla ürkerler.İnsan ,insandan korktuğu kadar Allah’dan korksa sema  ayağının altında yürür.Öyle mi?Evet.Öyle diyor Kudret .O kadar korksa,o kadar çekinse sema,altında yürür onun .Gayet kolay şeylerdir bunlar ama insan yapmaz.Yapmak istemez yahut ne bileyim.Zor mu gelir ne gelir? Benlik geliyor da benlik.İblis öyle dedi ya iblis.”ene hayrun minh”(Sâd,76) dedi.”Âdeme secde et” dediler.Secde mânası; tarziye ver.Aleyhinde bulundun,tarziye ver ona.Benim yaradılış tarzım ondan ulvidir dedi.Ademin siyah çadırının içinde oturanı göremedi.Kim oturuyordu onun içinde? O.Onun farkında değildi zavallı yuvarlandı geçti gitti.Âdem de yuvarlandı,zahiri bir suçla yuvarlandı.İblis de yuvarlandı nefsani bir suçla yuvarlandı.Anlatamıyo muyum acaba?Kızgın külüne yapıştı.Öteki Küntü Kenzen deki kef’e yapıştı .O o kef’i beriki bi tanesi yakasını kurtardı ,bir tanesi hâla gider.O neşe herkesde devam eder.Bak insanda bütün sıfatlar vardır.Onun için derler ki dikkat et,daima kontrollu yaşa bizde bu hâl çok tecelli eder ama bizim iltimascımız vardır da bizi biraz kurtarıyor.Yoksa iblis,inkar sahasını dolaşan bişey değil bir terbiyesizlik yaptı biz kaç defa yaparız.Fakat bizimki nedense affolur.Bir defa “ben ondan daha hayırlıyım” dedi.Suçu bu.”Ben ondan daha hayırlıyım” Ya biz, kaç defa deriz;”Gördün,gördün de beni mi gördün” yüz defa deriz.Kudret’in başına kakar gibi.”Sanki benden başkası yok mu idi,şu kadar da abiddim, zahiddim ,bu kadar da dua ettim,şu kadar da şunu yaptım,bunu yaptım en nihayet bana bunu da yaptın “ deriz bunların hepsini .İblis zavallı bi defacık dedi, bi defa .Bi defacık nasılsa dedi ki ;”ben ondan hayırlıyım canım dedi ben dedi ulviyim”Ötekinde yapılan suçlar affolunmuyor dikkat edin.İblisin de İblisinkinde hased vardır.

                                                                                              --/-
                                                                                              -7-

Hased,şirkin büyüğüdür.Hased var ha o pek affolunmuyor.Hased.Demek çalışmak,çalışmayı anlattık değil mi? Öbür çalışmayı hepiniz bilirsiniz.Hoca da söyler,baban da söyler,annen de söyler,çalış der.Asıl çalışmanın mânası;bu âleme gelmişsin bir gönül alıb gitmek için.Ne var o gönülün içersinde? İşte orda var,ne varsa orda var .Onu al.Nasıl alabilirsen al.Neylen alacaksın?Biçimine getir al,neylen alırsan al.Bunların tekamül edebilmesi için,kazancını kontrol et.Bağlıyorum artık konuşmayı bak ahlakı gördün mü?Âlemin kazancıyla meşgul olma.Bir takım çirkin nazariyeler vardır.Bizatihi kendin kazan der Kudret.Pazarı açtım,sana da bir çook sahalar verdim,bu sahalarda kendi istidadını göster.Sen kendin göster,ne verilmişse ona da razı ol.Göstermeksizin değil,ataletle değil.Göster,ama olmamış bil ki senin için hayırdır der.Böyle. Bilmiyoruz ya aklı.Tamamiyle akıl hakim değil ya.Şöyle bişey söyleyim.Sizi inanmış tasavvur ediyorum tabi.Ahlaka sahib olan insanlar,evvela inanmış insanlar olacak .Neye inanmış?Ben abes yaradılmamışım.Ben tekamül etmiş bir hayvan değilim ,benim gibi iz’anlı, şuurlu, vicdanlı bir varlığı elbette iz’anlı, şuurlu, vicdanlı ben de bulunan sıfatları tammı bulunan bir varlıkdan gelmişim.Binaenaleyh ben öyle üç günlük bir hayatın mahkumu değil müebbed bir alemde bir safa ile bir insanlıkla yaşayacağım kanaatiyle yaşıyorsunuz zannıyle konuşuyorum.Anlatamadık mı acaba?O inkar sahasında varsa onun konuşma tarzı başka.Ona da konuşuruz icab ederse.Zaten insanlar esas itibarı ile ya âlim olur ,ya müteallim olur ya müstemi olur.Onun madası merdud olur çöker geçer gider.Ya alim olur bilir,ya müteallim olur bilmeye hazırlanır öğrenci olur veyahut bunların arasında işitici olur.Anlatamadım mı acaba?Bunların üçünden hariç oldu mu, dedikoducu olur,cahil olur,hasedci olur,yıkıcı olur,kırıcı olur ,yok edici olur kendi de yok olur gider.Kudret’in programında insanın tarifi bu.İnsan ya alim olur ya müteallim olur ya müstemi olur.Ya bilir,ya bilmeye bilmek içün çalışır,bilmeye talib olur,yahut bilenle bilgiler arasında işitmeye aşık olur.Bunun haricinde oldu mu ona ahlak henüz makam ı insaniyete kadem basmamışdır ,zavallı ,insanın canını yakıcı bir canavar der.Merdud olur.Onun haricinde oldu mu o dedi kodu olur başka bir şey yok.Daima şununla bununla meşgul olsun.Onun için Kudret herkesin bizatihi çalışmasını amirdir.Lokman diyor ki oğluna;helal kazanmazsan diyor .Helal kazanmak ne deme?Helal ne demek bi defa? Helal ne? Hangi şey ki bir insanın edebine ,bedenine,mânasına zararı yokdur onun adına mâna ilminde helal denir.Anlatabildim mi acaba? Kısa tarif size;herhangi bir şey ki insanın edebine ,bedenine,mânasına zararı yok mana ihtilafında ona helal denir.Aksine de haram denir,yasak denir.Meşru olmayan kazançdan yenilen gıdalardan hasıl olan kuvvetlen insanlığa kimse hizmet edemez.Bağlandı mı şimdi? Zor tarafı çıktı.O kadar zor ki burası zor işte.Bunu yapmak zor.Tekrar edeyim.Kimin ki kazancı hak değildir.o kazanç hak olmayan bir kazançdır.anlayacağımız tarifle.O kazançdan bir gıda alıyoruz ya o gıda kana inkılab ediyor ya o kan vücudda taksimata uğrayıb her bir yerimizde bir kuvvet yerine geçiyor ya o kuvvetlerlen bütün hadisat dönüyor ya o kuvvet iyilik yaptırtmaz bize.Anlatamadık mı acaba?Burdan bağlar bi defa ahlak. Mecbursun evvela kazancını kontrol etmeye.Buraya da geldimi beşer durur.Durdu ne kadar duracak o kadar beşer inleyecek.Ölçü bu,çare yok.Burda iltimas yapmıyor Kudret.Bunu,bu şekilde kazandıkdan sonra eshab ı yesar olmaya çalış der.Kazan ,kazandıkdan sonra kazandığını meşru şekilde sarfına başla.Meşru şekilde.Bi de bunun israf şekli vardır.İsraf.Ona yer vermez ahlak.Yardım vardır.Büyük Kitab emreder.Yoruldunuz mu? (hayır,hayır)Yardımı emreder,infaka.Efendim param yok diyor ne olur bana yardım edin.E üç paket sigara içiyorsun kardeşim.Üç paket içiyorsun,bir de kulüb içiyorsun.Çocukların ekmeği gitmedi.Üç paket sigara.Ben sana iyilik yardım edersem ,infak müessesesinin haricine çıkmış olurum Kudret bana verdiğini bi tokat vurur.Onun için vermedim sana der.Ayakkabım yok yardım etmez misin?Niçin yamatmıyosun yahu?Deden milyonlarca kilometre sahaya sahib idi kocaman kocaman hükümdarlara “otur bakayım” derdi otururdu.Ayakkabısı yamalı idi.İyi ama bu ceketin modası geçmiş ben hep bunu mu giyeceğim?Ahlakın tarifindeki yardım bu değil.Öyle değil.Anlatamadık galiba.Öyle değil.Deden,şöyle hesab et bakalım üç kıtada hükümdar krallar. Kendi de tenezzül etmez adamlarından birisi şuna getir bakalım şu işlemeli tacı giydir der.Pantalonu yamalı.Üç paket sigara içiyorsun.E niçin çalışmıyosun? İşte onsekiz sene tahsilim var benim.Acayip hâl.Tahsil,bedeni çalışmaya mani bişeyse ona ilim denmez.ilim,meşru olan her şeyi insana meşru kılan şeye denir.Sana ben tarifini yapayım.Anlatamadım mı acaba?Sen o ilminlen numune olacaksın ki diğer çalışmayanda hattızatında koşacak çalışacak nasıl çalışayım diye.Nasıl olur diyor.Nasıl olur .Bedeni kuvvetin var değil mi var kuvvetin gayet yerinde.Ha yok başka müstesna.Bedeni kuvvetin var mı var.O sahaya vurdun başını,bu sahaya vurdun başını olmadı güzel yükü alırsın sırtına vapur iskelesinde beklersin “götüreyim mi efendim” dersin.Ondan alacağın yüz kuruş biliyor musun nedir o? O yüz kuruş nedir o?O işte helalın da üstünde tıybın da üstünde bu onsekiz senelik tahsilin de hattızatında meşru bir şekilde kullanmaklık için bu kulbunu bu şekle (……boşluk)benliğinden bak nasıl alakoyuyor.Verdiğinden,vereceksin.Şimdi bu bir kaide bu kaideyi siz bilmeyince ben nasıl anlatayım ama benim anlatış tarzımdan sen bir zevk al.Tabi her lisanın bir kaidesi var.Burdaki mim karaid itibarı ile mim i tedsiye denir yani verdiğinin hepsini değil,verdiğinden bir kısmını anlatabildim mi acaba?Sana şunu verdim bundan vereceksin.Hepsini vereceksin değil.Dayanamazsın diyor.Bunun hepsini veren var mı? Var amma onlar müstesna insanlar.Ebubekir’ler gibi.Senin haddin değil şimdi.
                                                                                              --/-
                                                                                              -8-

Umumi kaide.Mesela Ebubekir’e söyledi Fahri Âlem ,bunlar mâna,insan hukukunu muhafaza hususunda her şeysini ortaya atmış şimdi hiç bişiyleri yok.Ben nem varsa hepsini verdim.Lazım gelen yardımı yapın dedi.Ebubekir, o asrın en büyük servetine malik ,en büyük mektubuna imzasına sahib her yere geçer bir zâtı olduğu halde artık hepsi durmuş en son nesi varsa hepsini getirmiş buyrun dedi. “kendin için ne ayırdın? “Sizi” dedi.O ayrı o.Umuma müsaade etmiyor Kudret.O onun için. E tabi o vakit herkes Ebubekir olur Ebubekir’in kıymeti kalmaz.Hz.Ebubekir’in kıymeti var.Bu meyanda Ömer de getirdi.”Siz kendinize ne ayırdınız?” “Getirdiğimin yarısını” dedi.Bütün servetinin yarısını koymuş.”İndi İlahi’de mevkiiniz getirdikleriniz nisbetindedir.” Anlatabildim mi acaba?Bu da anlaşıldı değil mi? Şimdi umumi kaideye bak.”Verdiğimden bir kısmını” bir. Verirken “benim” diye verme.Kudret kendisini gösteriyor.éBizim olduğunu bil,bizim namımıza ver,karşındakini minnet altında bırakma” Anlatabildim mi? Biz bir iyilik yaparız,yaptıkdan sonra o adamın gözünün içine bakarız,o bana borçludur canım deriz.Bir de bi aksi tarafı çıktı mı “iyilik de yapmışdım” deriz.Çürüdü hapsi.Çürüdü gitti.Hiç bişey yok.”Benim olduğunu bil ver,verdiğimden bir kısmını ver.Verirken kendin ara yerden çık ver.” Hep o bir kelimenin içinden çıkıyor bunlar.Sonra, verdiğin kısım yünfikun nafakası için ver.Yoksa gelmiş biraz evveli dediğim gibi ihtiyaç içinde kıvranıyor ee?O kaçlık cigara senin içtiğin cigara?Olmaz.Olmaz kardeşim.Girmez,oraya girmez.Yahut bizim çocuğu evlendiriyoruz .Hayırlı olsun. Dörtbin lira tedarik ettik.Hayırlısı? Binbeşyüz liraya daha ihtiyaç var filan yerde filan yeri tuttuk işte binbeşyüzliraya o yok biraz yardım etmez misiniz?Noolucak?İşte .E annen gibi evlense ya, baban gibi.İki saatliğine,üç saatliğine olur mu bu girer mi yani.Bunlar girmez.Evlendiriyoruz fakat yatağı yok.Hah girer.Gelinlik elbisesi yok.Girer.Gelinlik pabucu yok.Girer.Vasat şekilde kendi hali mevkii itibariyle.Ama mesela üçbin liraya yapılıyormuş,beşbin liraya yapılıyormuş .Elbiseyi yaptıracağız üç binlirayı bulduk da dörtbinbeşyüz liraya çıkacak.Binbeşyüz lirası girer mi? Girmez.Girmez.Elzemlen kanaatı birleştir.Eğer öyle tesadüfen böyle bir şeye sahib olmuşsan daha büyük ihtiyaçlarını gider.İhtiyaç gidilecek ne sahalar vaaar ne sahalar var.Deden,fantezi yaşaması bile makulâne idi.Mücevher yarışına çıkarlardı zenginler.Pırlant,elmas,inci.Şimdi beşbin liraya onbin liraya bir elbise diktiriyor kocaman da yalancı bir taş takıyor.Boncuk filan midye kabuğu filan,sultan minaresi.Eskiden vaziyeti müsait oldu mu mücevhere inkılab eder servet riya yok yani ya.Herkesin sandığı kendisi için bir varidat mahalli.Sıkıldığı vakitte sattı mı onbin liralık şey ya onbinbeşyüz lira eder ya dokuzbinbeşyüz lira eder.Fakat şimdi yapar çulu onbinliraya yapar sattı mı beşyüz lira etmez.Günah değil mi ya? Yapar onbin liraya çulu satılığa çıkarsın beş yüz lira etmez.O onbin liraya yapar onu satılır  beş sene sonra  on sene sonra , yirmi sene sonra ya onbinbeşyüz onbirbinbeşyüz artmıştır artmazsada onda bir nisbetinde belki düşmüştür o kadar zararı yok.E ahfadına, torununa , torununun çocuğuna,evladına birikmiş bir sermaye daima durur.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.









0 yorum:

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017