Kaset 195
24/03/1963 90dk. (Düzenlenmemiş Metin)
Birine vazifeden
doğan ahlak,diğerine aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişdi.Vazifeden doğan
ahkalın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın da menbaı mastarı kalb olduğunu her
konuşmanın başlangıcında tekrar etmekteyiz.Dolayısıyla gerek akıl, vazife, aşk,
kalb bunlar mânayı insaninin birer vasıfları olması hasebiyle mevzuun esas
rüknünü insan mefhumu teşkil etmektedir.İnsan.Ve tarifi, anlatılması beşeri
tâkatla güç olan kısım da burası.Nedir bu insan denilen varlık ne?Zahirde et,
kan, kemik torbasından ibaret.Nihayet iki metre uzunluğunda bir çukurun
alabileceği kadar bir vücud mevcud.Fakat sahifeyi çevirir de iç yüzüne bakacak
olursak onun vicdan ı kibriyası, mânası kainatı muhit.Bir yüzü âlem i hilkate
rabtedilmiş yani bu mazahire rabtedilmiş bir yüzü de âlem i kudrete
rabtedilmiş.Âlem i hilkate rabtedilen tarafından biraz insan konuşabiliyor
fakat âlem i kudrete taalluk eden kısma gelince orada layıkıyla tarif edebilmek
için henüz kelime,harf, feda bulamıyor.Hâliyle idrak edebiliyor fakat hâliyle
tarif edemiyor. Gelişinde gidişinde ihtiyarı olmayan, hakikatte “benim” diye
bir medârı bulunmayan. Öyle değil mi? Kim iddia edebilr ki bu sahne i şuhuda,
dünya denilen ikbalinde hüda gizlenmiş, idbârında da fecia saklanmış, zahiri
çabuk aldatır bal gibi tatlı gözükür fakat içinde semmü katil bulunan bu
sahneye teşrif eder misiniz? Dünya denilen sahneye gelir misiniz diye sual
kimseye sorulmadı.Giderken de sorulmaz.Hiç bir kimseye “e beyefendi yahut
hanımefendi teşrif eder misiniz, burada artık rahatsız oldunuz sizi daha başka
bir yere” sormazlar.Şu geliş ve gidiş insan için en büyük mürşiddir.Sahte
benliğinden kurtulmak için en büyük lasıfdir.Madamı ki elimizde gelmek ve
gitmek kudreti yok o halde biz malik bil arazız.Memluk bizatihi mâlik bil
araz.Yani bizim mâlik olduğumuz şeyler,kendimiz de içinde dahil olduğu halde
araz.Bizatihi değilsin. Memlukuz. Kendimiz, kendimizin değil.İnsan, kendi
kendisinin olmadığını yakinen bilirse bir birini yemeye kalkar mı?Neden yiyor
acaba beşeriyet bir birini? Dert burada.Kendi hakikatini idrak edemediğinden dolayı.Geliş
ve gidişdeki gayeyi duymadığından dolayı.Milyarlarca kitab yaz istediğin kadar
terbiye tezgahını genişlettir, ne kadar kuvvetin varsa o kadar inzibat
teşkilatı yap ,ne kadar kafan işliyorsa o kadar vazi i kanun yetiştir acaba
beşerin huzurunu refahını temin edebilir misin?Kattiyen kattiyyen.Bu günün
dünyasında terbiye tezgahları nazari halde asırlar evveline nisbeten çok fazla
çalışıyor.Ciltlerle kitab yazılıyor nazariye nazariye üzerine, şu şu
üzerine.Kanunlar her gün madde madde üzerine.İnzibat teşkilatı daha
muazzam.Köpeği bile talimli koku ile mücrimi yakalıyor.Fakat ne önleniyor? En
yüksek iktisatçılar toplanıyor, en muazzam diplomatlar bir araya geliyor,büyük
büyük kafalar çarpışıyor çalışıyor beşerin “ah” sesi dinmiyor.Diner mi?
Hayır.Dinmez.Ne vakit ki beşer gelişinde gidişindeki gayeyi duyurabilirsiniz
duyar.Nerden geldiğini ve nereye gideceğini bilmesini bildiren ilme sahib olur
“ben nerden geldim,nereye gidiyorum,gelmemde gaye nedir gitmemde gaye nedir”
bunu yakinen atdığı dakikadan itibaren yol alır.Hakiki medeniyet o vakit
kurulur.Bu günkü medeniyet geliş ve gidişteki.. mevzii konuşmuyorum bütün dünya
sahasında.Kudret tarafından insanlık âlemi bir ibtilaya çarpılmış ,ilacı çok
ucuz rüşvetsiz,ücretsiz.Hatta ucuz değil ücretsiz, külfetsiz, minnetsiz.Talibi
yok. Bu hastalığın tedavisi yok mu? Bunun sertabibi yok mu? Bunun hastahanesi
yok mu? Var.Hepsi var hepsi de bedava hepsi de güler yüzle karşılar bağrına
basar fakat talibi yok.Ve gidişteki gaye nasıl duyulursa ,kin duyulursa insanlık bunu bulmadıkca felaha kattiyen
kavuşamaz.İmkanı yokdur.Kim çekti getirdi,nasıl getirildin buraya,nasıl
sürüklendin,kim çeker götürür?Bu o kadar düşünülmeyecek bir mevzu değil ki.Ömrü
dünya bir dakika ömrü âdem bir nefes.Nesine insan dayanabilir?Bazı insanlar
ihtiza ederler “efendim o mütevekkilliğindendir,tevekkül hesabıdır.” Alay
eder.Tembellik mânasına alıyorsa hakkı var fakat mânanın verdiği .. mânasına
alıyorsa o alay edenlen alay edilir.İnsan düşünür taşınır da elinde tevekkülden
başka bir çaresi kalır mı adamın? Tevekkül ne demekdir? Gaybları açamadığından
dolayı Hakk’a “ah” demekdir.Sen kaç .. açabildin hayatında kaç meçhulü
halletdin?Aklına karşı muazzam varlık mahcub ve mestur olduğundan dolayı aşkın
zirvesine de çıkamadığından ,akıl da o perdenin gerisinde kaldığından dolayı
erbab ı irfan perdeyi açamayınca “ah” der işte o ahın adına tevekkül
denir.Anlatabiliyo muyum acaba?..gayblar kapanır.Gaybı insan açamayınca ne
yapar? Mecbur değil mi aslına dayanmaya,boynunu bükmeye.Hatırından hutur eden
vâridatını zabta muktedir olmayan insan gönlünü bir yere bağlamaz da nasıl
yaşar?O gönlünü bağlamasının adına “tevekkül” denir.O kadar da acizsiniz.Aciziz
yani ya.Beşer o kadar da bir vechesi o kadar acizdir.Şurda oturuyorsunuz bir
nehir akıyor içinizden ve o öyle bir derya ki hepimizden.Bir an sonra ne
yapacağını kim bilebilir?Bir fert var mı içinden geçenin bir an sonra ne
olacağını idrak edebilen?Bunu bilemeyen adam nasıl Kudret’le azamet yarışına
kalkar da onun gadabına kendisini siper eder nihayede inim inim inler.Şu şuunat
ı kevmiye içersinde ,bu lacivert kubbenin içinde bulunan bir ferd kalkabilir de
diyebilir mi ki “ben bu saatde şu iklim i vücudumde cereyan eden akıntının bir
saat sonra şu şekle akacakdır.” Hiç birimiz.O halde yaratırım sevdası ile niçin
insanları yemeye kalkarız?İğreti olan bir şeyle neden kibri nuhfet içersinde
yüzeriz?Bulunduğumuz sahne fâni tabii biter tükenir.Elimizdeki
vâriyet,âriyet.Her âriyet müstear alınır iğreti olan şey, bırakılmaz.Biz de
dermiyiz ki kendi hesabımıza böyle her ferd kendi hesabına çalışır kendi
hesabına düşünür?Yook.Öyle yağma yok.Bu gün inanan da inanmayan da herkes bir
yere çalışır.Herkes.Hiç kimse kendisine çalışmaz.Kendime çalışıyorum
der.Kendisine çalışmış olsa idi az çalışmasından mesul olmazdı.Çalışmamasından
kendisinin olduğunu bilerekden kendi kendinin olduğu tahakkuk etse idi hiç
çalışmasa da mesul olmazdı az çalışsa da mesul olmazdı.Fakat daima mesuliyet
vardır neden?
--/-
-2-
Kendine çalışmıyorsun da ondan.Anlatamıyo
muyum acaba?Neden ileri geliyor bilmem ki anlatabildim mi acaba? Herkes,hepimiz
inanmış, inanmamış şöyle böyle bir yere.Tezgah öyle kurulmuş Kudret tarafından.
O’na çalışıyoruz.Bitti mi elindeki müfredat programı bu işleri yapacaksın diye
verilmişdir.Bittikden sonra hadi bakalım der “istikamet karşıki çukura.” Aman
ben bu malikhanenin sahibiyim bu kadar benim mahiyetim var der hiç “karşıki
çukura.” Hayatdan azloldun emri geldi haberin yok mu?O bazan gözler deler gibi
bakar semâya Kudret güler.Şöyle bir misal versek belki bir parça anlaşılır gibi
olur ama öyle değil ya hani misal için veriyoruz; şu vücudde bir damla kan
alsak o kanın içersinde vasıtasıyla baksak milyonlarca canlının çarpıştığını
görüyorlar değil mi?Onun hepsinde “ben varım” iddiası vardır hepsi kendi
kendine “ben varım” diyerekden orda hakimiyetini icra etmek ister de vazifesi
vardır.Hepsi vazifeli.O hepsi “kendime çalışıyorum” der ve hepsi o vazifeyle
“ben varım” ânıyla yaşar.Ben de gülerim sen değilsin ki benim derim.Bu
mevcudatdaki vâridatın, tecelliyatın içersinde de beşerin anlatmak istediğimi
anladınız değil mi?Kendi kendine “ben varım” demesi ,insanın iklim i vücudunda
bir nokta kanın içinde bulunan milyonlarla vâridatdan bir tanesinin “ben varım”
diye yaşamasından daha basit daha âdidir.Hiç bişey yok.Onun için geçen
konuşmada demişdim ki: bu sahnenin kapısının üzerinde,dünya denilen bu
tecellihanede “darılma pazarı değil,darılma yok dayanma var” derler.Ne güzel
söylemişler.”Hilafından hazer eyle rıza
yı Bâri’yi gözle. Mukadderde hata olmaz hemen yan gel safa eyle.” Niye “ben
yaratırım” diye yaşıyorsun bişey yok ki.”Hamirkârı
cihanı kader yapar yoğurur.” Hüda’nında bir fermanı vardır o da muazzam.”Men lem yerda bi kazai, velem yasbir âla
belai, velem yeşkür ala neamai, fel
yettehizu rabben sivâi” Gayet serbestdir Hüda öyle geniş insana şey
verir.Olur ya diyor Allah belki Benim idaremi beğenmezsin benim.Hoşuna
gitmeyiverir sakın sıkılma gel razı olmadın mı hoşuna gitmedi mi Benim
hükümlerim Benim ahkâmım belki senin hoşuna gitmez.Benim idarem senin zevkine
gitmeyiverir.Ben sana cebretmem diyor.Yook. “Men lem yera bi kazai”Benim kazai sübhanimden sen razi
olmayabilirsin.Razi olmadın mı pekâla.Bir çok nimetler veririm bu nimetlerin
karşılığını isterim ben bunun şükrünü isterim.Mesela sana büyük bir masa
veririm.Onun şükrü adaletdir.Geniş bir servet veririm büyük bir kasa veririm
onlar hepsi benim sende dursun diye verdim.Onun şükrü infakdır düşmüşü
kaldırmakdır.O öyle bizim kuru kuruya “Yarabbi şükür elhamdülillah” öyle değil
tatbikatlı şükür.Sonra güzellik veririm aynaya bakarsın kendi kendini
beğenirsin.Onun şükrü iffetdir.Görmek için göz veririm görüleceği görsün derim
görüleceği görürsen onun şükrünü ifâ etmiş olursun.Hülasa uzatmayalım artık
anlaşılıyor siz kendi kendinize bulabilirsiniz.Yapma diyor yapmayabilirsin
pekâla diyor ben sana zorda etmem.Benim idare tarzım hoşuna gitmedi peki.Nimet
verdim âdetimdir bunun şükrünü isterim.”Ben yapmam” dedin.Pekâla. Mecbur
değilsin.İmtihan âlemidir bela veririm buna karşı sabır isterim.”Ben sabredemem
yapmam” Pekâla. Zorluğu yok…. Benim tecelligâhımın harıcına çık benden başka
Allah ara serbestsin.Benim sende nem varsa onları Bana ver seninde Bende ne
alacağın varsa onları al.Buyrun Benim hudud u sübhanimin harıcına serbest elini
kolunu salla git.Yalnız Benimkilerini ver, senin de varsa Bende bir şeyin al
hadi çık.Buyur serbestsin.Demek ki herkes bir yere çalışıyor?Evet herkes bir
yere çalışıyor.Herkes.Neden?””Ve nahnül varisün “ (Hicr,23) “
Biziz mirascı biziz diyor Allah kendisi ilan
ediyor.”Benim mirascı” diyor.Herkes mirasını Bana bırakacak.Kimseye verdirtmem
mirascı benim hakikatde mirascı benim.Bunu biz görürüz idrak da ederiz fakat
yine bir birimizi yeriz.Yeriz.Sabır dedim de bir şey aklıma geldi biraz harice
çıkıyorum amma ;buna Kudret , beşeriyet ibret alsın diye büyük Kitab da Eyyub’u
misal getirir.Hazreti Eyyub’u .Yedi sene bir derde mübtela oldu.Ondan evvel
uzun boylu ya ben çok size bunu anlatmışdım yalnız şurasını anlatmadım gibi
geliyor.(Şu yavru köpeği açın şu yavru köpeği) Şekva şikayet yani ya .Bu âlem i
ibtilada insan bazan bir çok şeylere belalara giriftar olur.Onu da pek herkes..
Allah herkese vermez ya.Bela Allah’dan..nasıl anlatayım size? Bir insan üzerine
gelebilmesi için o insanın onu gayet güzel karşılaması gayet güzel elbise
edinmesi.Bizlere göre musibetdir bela.”Nerden geldi bela”.Bir birine benzer
onlar.” El bela alel enbiya ,sümmel
evliya ,sümmel emsen vel emsel” Bela, evvela enbiyaya ,sonra evliyaya
,sonra ala meratibi yavaş yavaş.Onun için Fuzuli bu incelikleri anlamış da “Bin
belaya mübtela kıl beni” der.Onu kim iyi karşılarsa, kim güzel şey ederse ona
verirler.Bela, kolay bişey değil.Neyse biz gelelim mevzua.Sabırla şikayet
Hakk’dan gayrısına olursa sabır olmaz. Bunu bazı insanlar yanlış anlamışlardır
da onun için burasının üzerinde duruyorum.Sabret aman Hakk’a şikayet etme.Ne
demek o?Burayı çok iyi dinleyin çok mühim yerdir burası.O ekseriyetdedir.”aman
sabret ,daha fenasını verir.”Neden? O’nun kazasına razı olmuyosun demekdir.Yok
azizim öyle değil.O belayı verir ki senin şikayetini dinlemek için.Senin O’na
şikayetin O’nun hoşuna gider.O, kendi dururken başkasına şikayet ettin mi o
vakit tokatlanırsın o fenadır.Yoksa kendisine ne kadar şikayet edersen o kadar
hoşuna gider.Onun için verir zaten.Anlatamıyo muyum acaba? Belayı onun için
verir.O’nun kazasına razı olmamaklık nasıl olur?Bir misal vereyim size;onu O’na
şikayet etdiğin vakitde kazaya rıza olmamak değil diye misal;doktor gelir bir
derdin olur sana bir ilaç verir canın yanacak rezil gibi bir ilaç veyahut ordan
bişey kesecek bir ameliyat yapacak bağıracaksın.Acı bir ilaç verecek.Doktora
ilaçdan şikayet etmek,doktorun kendisini mi şikayet etmekdir?Anlatamıyo muyum
acaba?Yaa doktora şikayet edersin ilacı doktoru şikayet değil.Hatta o derdini
Hakk’a şikayet etmemek Allah’a eziyetdir.Biraz daha ileri gideyim de
söyleyeyim.Hani ben sabretdim de kendime de söylemedim.Yook.O kadar kızar o
kadar kızar ki şikayetin senin aczindir, aczin de abdiyetindir senden beklenenin Hakk’ın
beklediği o dur.
--/-
-3-
Onun için Hüda der ki bir yerinde “İnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu…” (Ahzâb,57) demek
ki sen kendini O’nun karşısında bir var bir dayanıklı olarak görüyorsun aczini
itiraf etmiyorsun abid aczini itiraf etmedi mi bana eza verir diyor.Bana ve
resulüme ezadır diyor.Eza.Ters anlaşılmış yerlerdir.Ordan buraya uğradık.Sonra
bizim çok çirkin gördüğümüz şeylerin altında çook hayırlar gizlenmiş biz
bilmeyiz.Bize göre çirkin olur hakikatde öyle olmaz.Mevzuu toplayalım.Evvela
geliş ve gidişteki gayeyi bulmak dedik.Elimizde bir medârımız yok dedik.Beşer
ne kadar tekamül etmeye çalışsa nerden geldiğini ve nereye götürüleceğini
bilmedikce onu bildiren şeye sahib olmadıkca felaha kavuşmasının imkanı yokdur
dedik.Yok. Müebbet istikbale gönlünü vermeyen ve yakinen duymayanda mesuliyet
fikri olur mu? Neden olsun? Kanunlar, insanı nihayet evine kadar gelir cebine
kadar arar fakat insanın meydana çıkardığı, kalbinde gizlediğinin yüzde
biridir.Kalbinde gizlediğini bilir mi kanun?Bilmez.Yüzde birini bile
bil..hapseder o içinde gizlediği kalbinde gizlediğini içersine burdan içeriye
eli girmez.Ha burdan içeriye ne giriyorsa onu bulmadıkca felah yokdur.Onu
bulacak.Onu bulduğu vakitde anlayacak ki insan için bir gaye i kemal vardır.O
gaye i kemale eriştiren bulduran şeyin adına da ahlak derler.Onu kabul etmeden konuşulan
ahlak nazari olur faydası olmaz onun.Kağıt üzerinde kalır o.Ben sana onun
birkaç ay evvel canlı misalini vermişdim.Asırlardan beri, asırlarca çamurdan
yapılmış odasının sütunlu mütunlu değil nakışlı makışlı değil.Kalın kalın
ağaçları damın üzerine koymuşlar üzerine de çamuru çekmişler.Odanın içersinde
ocağın içersinde dumanını tüttürüyor ve o kadar muhabbeti var ki aman evladım
diyor o ocak sönmesin.O aşk bu gün kalmadı “para nerde” diyor.O günkü vatan
muhabbeti ile bu günkü vatan muhabbetini ölç bakalım.Neden kaybetdik?
Mahrumiyet içinde söylüyor bunu.Belki yalnız kuru ekmek yiyor da söylüyor belki
yağsız tarhana çorbasıyla söylüyor “aman babanın ocağı” diyor.Sen bunun
felsefesini yapacak olursan bu mâna nerden doğduğunu aramaz mısın hiç?Bu ne kayıpdır
bu.O mahrumiyet içersinde onda o kadar ulviyet var ki yoklukda varlığı tadıyor
da söylüyor.Ne dolduruyordu onun gönlünü? Kaloriferli daireden değil belki
odasında yakmış olduğu odunun isi gözlerinin içersine giriyor fakat “bu ocak
sönmeyecek” diyor “evladım bu ocağı söndürme” Sonra belki bir kelimeyi
okumasını bilmiyor fakat son asırda moda olmuş olub da tatbiki bir türlü
yapılamayan ve yapılması da pek şüpheli olan insan hakları diye pek züppece
konuşulan o cümleyi “aman evladım sakın kul hakkıyla gitme emzirdiğim süt sana
helal olmasın”Asırlar evvel nenen söyledi bunu.Asırlar evvel.”Aman ne yaparsan
yap sakın kul hakkıyla gelmiş kadının oğludur” dedirtme. İnsan haklarının
felsefesi, mânası, gayesi ve tatbikatıyla yaşamış olan bir annenin bir dedenin çocuğusun
sen.O cümle taklid edilmiş bu günkü medeniyetin kabul etdiği sahaya geçmiş o
taklid sahne i şuhuda çıkmak istemiş üzerinde gezinir gezinir gezinir amma
hiçbir vakit zayıf,kaviden hakkını alamaz.Daha renk farkı hallolmamış.Evet
insan için bir gaye i kemal vardır.Onu meydana getiren o gaye i kemale onu
bulduran çıkartan şeyin adına ahlak derler.Ahlak da böyle kavli müceredden
ibaret değil bunu kökü var kökü.Kökü olmazsa kıymet hükmüne geçer.Ne demek
kıymet hükmüne geçer?Efendim dünkü cemiyetde öyleydi ama bu günkü cemiyetde
öyle değil.O gün öyle kıymet almışdı bu gün böyle kıymet almışdı.Yanar gider
beşeriyet.Ya, o kıymet hükmüne geçtiği için beşeriyet böyle inliyor.İhtirasat ı
nefsaniye ile kurulmuş olan medeniyetler yine ihtirasat ı nefsaniye ile çatır
çatır yıkılır.O medeniyetin ahlakının kökü bulunmazsa kökü kökü kıymet hükmüne
bağlı olursa yıkılır o. ….Kökü nedir?Allah’a imandır.Onun kökü nedir? Mânayı
kabuldür.Bir ebediyet kabul edeceksin ki seni, senin cinsinden olmayan bir
varlık “beni mahkum edecek” diye buran duyacak ki o ahlaka girebilsin…
Seni,senin cinsinden mahkum edecek diye yaşadığın müddetce tam ahlakın kökünü
bulamazsın.Çünkü seni, senin cinsinden mahkum edecek insan da senin gibidir o
da hata edebilir. Anlatabildim mi acaba? İnsanın kemali,fezaili kazanmasındadır
menfaatı kazanmasında değil.Menfaat sonra gelir faziletleri
kazanmasındadır.Noksanı da rezail i efalinden tecelli eder.Onun için denmiştir
faziletler fazilet, milletlerin hayatıdır.Bir millet ancak onunla payidar
olabilir onunla yaşayabilir.Deden gibi.Deden böyleydi.Zira her fazilet,
kendisiyle ülfet edenler arasında her fazilet, kendisiyle iktisab edenler
arasında bir ülfet bir muhabbet meydana gelir.Biz niçin bir birimizle
birleşemiyoruz niçin muhabbetimiz yok niçin ülfetimiz yok artık orasını
söyleyemeyeceğim.Sevmiyoruz bir birimizi.Her fazilet,kendisiyle iktisab edenler
arasında bir ülfet ,bir muhabbet meydana getirir birbirinin birliğini ortaya
çıkarır.On nüfuslu bir aile onunun da kafası ayrı işler.Ama istisnalar kaideye girmez.Vardır
ki Kudret’in iltimas muamelesine tabi olmuş,hepsinin kafası bir vücud olmuş
onlar “en nâdir kel mâdum” az olan şeyler yok gibidir.Hüküm,ekseredir.Yemezsin
yedirirsin,giymezsin giydirirsin “aman istikbali” der titrersin arkadaşı
geldiği vakitde seni beğenmez eğlenir.Onunla konuşurken “bırak canım” der
işte.”kafası o kadar işliyo” der.Ya sofrasında oturuyorsun ekmeğini,yemeğini
yiyorsun.Dedesinin yaptırdığı evi tenkid eder “bu pencereyi burdan niye açmış”
diyerekden.Sen kendin alsana bir ev.Hem evinde otur hem hakaret et. Alsana bir
ev buyrun hadi al bakalım bir ev.Hem dedenin evinde otur rahat rahat sonra
dünyanın yüzünde bir ev almış dünya hayran içini çeke çeke içi çıkar sen
“pencereyi burdan niye açmış” diyerekden hakaret ne hakkın var kardeşim
beğenmiyorsan al bi ev.Fazilet nedir diyerekden sorulacak olursa; bütün efalde,
bütün ahvalde, bütün halde işinde, sözünde, halinde adil olmakdır.Evvela
kendinden başlar.Çok zordur o da.Adalet, bir kanun bütün efradına şâmil olursa
her biri haddini bilir.Herkes haddini bildiği dakikadan itibaren her iş yerine
girer.Anlatamıyo muyum acaba?Ben haddimi bilirsem sana tecavüz etmem, sen de
haddini bilirsen bana tecavüz etmezsin.O halde ne olur? Muhabbet
olur.Teavün,çalışmak yardımlaşmak tabiatiyle de meydana çıkar.
--/-
-4-
Onun için cemiyet i insaniyete nisbetle fazail
,kainata nisbetle cazibe gibidir.Nasıl bu manzume i kainat o şekilde kendisini
Kudret tarafından tutturulmuşsa, insanların da camialarının muvazenesi fazaille
tutturulmuşdur.Yıkıldığı gün rahatsızlık başlar.Yirmibeş senede adalet ne
yapmış dedik.Romalıların sekizyüz senede yaptığını, yirmibeş senede meydana
getirdi onun üstünde onlar cebr ile kahr ile zulm ile berikiler de muhabbetle
,ülfet ile ünsiyet ile arasında da bu fark olmak şartı ile ya. Sen tarihini aç
ne zaman yükseldin bak,ne zaman durdun bak,ne zaman düştün bak gayet kolay.Sen
züğürt bir camianın çocuğu değilsin tarihin en eski efendisinin oğlusun.Hep
birleşmek mi olur ihtilaf olmaz mı diye sual sorar insan bazı içinden.Olur.Bir
milletin efradı ancak birleşmek için ihtilaf eder.O nasıl olur? Ruhlardan doğan
ihtilaf makbuldur, nefslerden doğan değil.Ruhlardan oldu mu bir hayrı meydana
çıkarmaklık için ihtilaf ediyor.Nefsden oldu mu iblisin arzusunu meydana
çıkarmaklık için ihtilaf ediyor ki neticesi vehamet olur.Hazreti Ömer, Halid
ibni Velid’i Suriye’de başkumandanlıkdan birden bire azletdi.Halid İbni Velid,
muazzam adam.Seyfullah unvanı verilmiş kendisine öyle bir rütbe verilmiş,
“Allah’ın kılıncı” bir zat.Beşeriyetin Fahri Ebedi’si olan Hazreti Muhammed
tarafından, Halid İbni Velid “Seyfullah” dır “Allah’ın kılıncı”dır.Öyle bir
rütbe verilmiş.Ebubekir zamanında söylüyor Ömer.Hazreti Ebubekir makamda iken
Halid İbni Velid’i artık azlet. “Allah’ın kılıncının tekrar kınına sokamam”
diyor O.O’nun görüşü öyle, ötekinin görüşü öyle.Biz görüşleri mütalaa etmiyoruz
ben neticeyi anlatmak istiyorum.Ebubekir diyor ki “O’nun hakkında böyle dendi o
kılıncı alıb da ben kınına sokmam. Sen azlet” diyor.Ben sokmam diyor.Ömer
geliyor gelir gelmez Ebu Ubeyde’ye bir emirname yazıyor git bunu kendisine ver
orda yazılı seni azletdim Ebu Ubeyde’yi senin yerine tayin etdim diyor.Ebu
Ubeyde özür filan diliyor söyletmek istiyorsa da böyle olacakdır
diyor.Gidiyor,kaçmaya sıkılıyor.Ne diyeyim Halid Bin Velid diyor.Neyse bir çok
şeyler oluyor filan en nihayet sıkılarak verilen şey belli olur değil mi
halinden filen e Halid Bin Velid de zeki bir adam muazzam…Derhal buyrun diyor
birkaç gün sonra gidiyor en muazzam tazimkar bir vaziyetde e benden niye istifade
etmiyorsunuz diyor başkumandan sizsiniz fakat benden istifade edin bana en ufak
vazifeyi verin.Hizmet, Hakk’a değil mi? Hizmet Hakk’a oldukdan sonra vazifenin
ufağı büyüğü olur mu?İşte tabi halet anlatmak istiyolar yani size biz şimdi
nasıl vazife verebiliriz işte siz her şeyin üstündesin bu umurda benden
üstünsün fakat ne yapalım ki Ömer Radiyallahuanh böyle tayin etdi böyle tensib
etdi ısrar etdi.Efendim onları bırakın diyor onların hepsini bırakın bizim
hepimizin hizmeti Hakk’a değil mi?Benim Hakk’a karşı yapacak elimden hiçbir iş
gelmez mi?Sen bu gün benim efendimsin…..İhtisab öyle icab ediyormuş Ömer bu
hususu bizim hepimizden iyi bilir.Şu kadar gönlümde bir kırıklık yokdur.Çünkü
ben kendime çalışmıyorum.Ben Hakk’a çalışıyorum.Ebu Ubeyde dedi ferah tut.Veriyolar
hizmet yine o muazzam çünkü.İsmi anıldığı vakitde düşman ordusu titrer Halid
İbni Velid var dedin mi titrer.O var bu ordunun başında dendi mi o ordu da
milyonla adam olsa onun yarısından fazlası “biz bittik” der.Böyle bi
adam.Ömer’e soruyorlar şimdi neden yaptı diyor acaba?Çok şan ı şeref aldı o şan
ı şeref de onun hakkı idi fakat beşeriyet sıfatı vardır o büyük şan icabında
insanın nefsi emmaresini kabartır belki zalim olurdu ben onu ondan kurtarmaklık
için böyle yaptım.Hem burası mâmur olsun hem orası mâmur olsun.O büyük şeref
onu iftihara götürür, o iftihar tekebbüre çıkarır,tekebbürün neticesinde
hattızatında halen nubuviyet bulunur ... gibi gezmeye başlar o onu
tepeler.Kurtarmam lazım gelir.Anlatamıyo muyum acaba?Tabi Ömer’in görüşü öyle.Ama
insafa bak Halid İbni Velid deki .Sen beni niye kullanmıyosun diyor.Ben her
cihetden mahrum muyum? Acz mi tahakkuk etti bende?Anlatıyolar hayır efendim.Ben
şu kadar Ömer’e gücenmem diyor.Elbetde isabet vardır.Sen benim şimdi baş
kumandanımsın o da benim efendim,sahibim,velim bana iş verin ben hizmet
edeyim.Vaktiylede hizmeti Hakk’a yapmışdım. Ama cahiliyetim var onu hizmetimle
inşallah ödemişimdir.Ben şehire girmedim birden bire o Hira Dağı’nda açılan
Lailaheillallah davası günü ben aşık olamadım sonraya kaldım fakat hizmetim var
dava açtım da devam ediyor Kudret beni mahrum etmeyecektir.Ağlatır adamı Halid
İbni Velid’in sözleri.Muazzam bi adam.evet insanda bir kuvve i şeheviye bir
kuvve i gadabiye vardır. O kuvve i gadabiye ekseriyetle bu dünya şöhretleriyle
pek kuvvetli bir şekilde azar.Kuvve i gadabiye ne demek bilir misiniz siz?Püü
kuvve i gadabiye.Berbat bişeydir hepimizde vardır.Kudret onu muhafaza ede
yoksa.O kuvvei gadabiye ile kuvve i şeheviyeyi kime teslim ederse bir cemiyet
devam edebilir?Evvela bir cemiyetin devam ı bakâsı için iki mühim şart
vardır;dini hasleten anlattım size bir mevzu açıldı da Halid İbni Velid
Ömer’den .Biri,her şahsın kendi hissesine isabet eden hak.Hepimizin şahsımıza
ait bir hakkımız var onu bize Allah vermiş.Her şahsın kendi hissesine isabet
eden hak.İki mühim şey vardır dedim ya iki şart diğeri,o hakkı aldığından
dolayı karşısında bulunduğu kimselere karşı medyun olduğu bir vazife
var.Borçlu, vazife ile.Demek oluyor ki her bir hakkın karşısında bir vazife,her
bir vazifenin karşısında bir hak.Bu düsturu kaybetmemeli.Her bir hakkın
karşısında bir vazife,her bir vazifenin karşısında bir hak görülüyor işte hak
ile vazife bütün efrad ı beşer için bir Hakk yolu oluyor sırat ı müstakim
teşkil ediyor.Hak ile vazifeden teşekkül eden o adalet caddesinden azıcık
inhiraf edildimi o cemiyet yıkılıyor.Bunu inhiraf ettirmemek için ne yapmak
lazım?Burdan da inhiraf edilir neden?Bizde kuvve i şeheviye, kuvve i gadabiye
var ya bu iki kuvvet bu yolda adamı doğru gitmez ki yürürüm.Yürüyemezsin kardeşim
imkan mı var ona?Onu bir yere teslim etmedikce mahsur bırakmadıkca çünkü o bizi
mahsur etmişdir.İnsan, kuvve i gadabiye ile kuvve i şeheviye arasında mahsur
kalmışdır.Sen kendini kurtarıb da onu mahsur edebilirsen hele cicili bicili
devrede kuvve i şeheviyenin önüne geçilir mi?Laf mı o? İhtirasat ı nefsaniyenin
kabarmış olduğu bir zamanında intikam ve tecavüz hislerinden kendisini
kurtarmış kaç adama rast gelebilirsin?
--/-
-5-
Fırsat bulduğu vakitde yakar seni.Neye nereye
teslim edelim bunu nasıl esir edelim? Bir esir etmek lazım.Bir kaç fikir
söylerler.Derler ki kuvve i mücbire cebir tatbik eden bir kuvvet olursa.Olmaz.O
vakitde zayıf,kavîden hakkını alamaz.Zayıf,kavîden layıkıyla hakkını alamıyor.E
cemiyetde bir şeref i nefs mefhumu yaratalım meydana getirelim şeref i
nefs.Eski konuşmalarda bahsetmişdim bundan şeref i nefs onun diğer bir
ismi,nâmus.Ama bu örfün tarif etdiği nâmus.Kıymet hükmü ile bilinen nâmus.Bir
de nâmus var mânanın tarif etdiği nâmus.O, Kudret’in isimlerinden bir isimdir.O
öyle bir manevi, Kudret’in nasıl anlatayım sana öyle bir şeydir ki o,onun
nakkaşı Allah dır.Bozuldumu tamircisi yokdur.Öbürkü,şeref i nefs diye tabir
edilir o.Cemiyetde.Şeref i nefs, herkesde bir meslek vardır değil mi
hayatda.Kimisi diplomat olur kimisi tüccar olur,kimi ziraatçı olur,kimi şu olur
bu olur.Bunların hepsinde değişir bu.Gayelerine göre değişir.Bismark,en mnühim
bi adam,muazzam bir adam fakat gayet yalancı bir adam.Kötü adam diyemezsin
mesleği itibariyle diplomatdır onun şerefi nefsini nasıl ayıracağız
biz?Anlatamıyo muyum acaba?Bir ticaret adamında değişir o halde bu da nazım
olamıyor.Nazım olamıyor demek ki şeref i nefs de nazım olamıyor.Hükümet i
muntazama muntazam bir hükümet ,her cihetiyle muntazam .Güzel,o da güzel.Ne
kadar kanun yapsa üzerinde ne kadar titrese insanın âmak ı kalbine girebilecek
,beşerin tâkatında yapmak kudreti yokdur.Yapamaz yapamayınca âmak biraz evveli
konuştuğum gibi kalbin derinliklerine kadar nüfuz edemeyen kuvvetler daima
hattızatında bir yere kadardır.Kalbin derinliklerine kadar gidemiyor
çünkü.Yirmi dakka evvel söylediğim gibi insanın kalbindekinden dışarıya
çıkardığı, yüzde biri bile değildir.Ne olacak doksandokuzu?Hah şimdi bunların
harıcında bunların harıcında bir nazım bir muhafıza ihtiyaç var.O muhafıza onu
teslim edeceksin o onu götürecek.Mâna mâna, iman, aşk.Bunu, buna
giydireceksin.Deden vaktiyle kainatda efendilik yaparken bağda üzüm yediği
vakitde o bağın üzümünün yediğimm ne kadar yedim beş akçalık adam on akça
koyayım belki fazla eder diyerekden hiçbir kanunun maddesi ile o parayı
bağlamadı âmak ı kalbine giren neyse onunla bağladı.Canlı misali
sana.Anlatabiliyo muyum?Biz bu gün öyle bir bağdan geçerken üzümü yesek
,salkımı koparsak yesek helal olsun ,dalı kırar yeriz,kütüğü sökeriz “beklemeye
vaktim yok” deriz.Kütüğü böyle yerinden hoop kuvvetin yeterse
toprağınlan.Adalet oldu mu şeyettimi sirayet ettimi çünkü ahlak,sâridir
tabiat,sârifdir.Tabiat,çalar.Ahlak da sirayet eder.En aciz insanda seciye i
insanisini ayak altına almamaklık hasleti gerekir çünkü biz insanız.İnsan
olmamız dolayısıyle bizde Kudret’in emaneti vardır.Öyle. İşte nasıl tarif
edeyim size eski konuşmalarımda dinledinse gözünün önüne getir insan
tarifini.İnsan.Kadınında,erkeğinde,çocuğunda mâfevkine karşı köpek yaşamaz
mâdununa karşı kurt olmaz.Zulme divân durmaz.Herhangi mevzuuda “ne yapalım
ekmek parası” demez.Çünkü “ekmek kavgası” demez.Ekmek kavgası öyle diyor
Beşeriyetin Fahri Ebedi’si en yüksek ahlakcı “köpeklerde olur” diyor.Demez.Eski
konuşmada getirdiğim misallerden bir misal vereyim de konuşmayı
keseyim.Yoruldunuz mu?Bildiğiniz şeydir ama şimdi daha şeyedersiniz.Bilinen
meşhur.Hazreti Ömer makam ı emarete gelmiş. Kendisini oraya
vakfetmiş,ayrılmaz.Gece dolu,gündüz dolu.Hazreti Abbas söylüyor Abdullah İbni
Abbas. Bir ziyaret yapıyorum döneceğim yine.Karanlık bir geceydi diyor
gidiyorum yaklaştıkca bir mehib zat geliyor kim acaba kim acaba birde yaklaştım
Ömer değil miymiş.Ya size geliyorum.Bana nasıl gelirsin? Eh gecede mi iş
görüyorsun?Ne yapıyorsun bu gece? Şu mahalleleri dolaşıyorum.Niye? Bir evde
geçimsizlikden,bir evde huzursuzlukdan bir ses var mı bir yüksek konuşma var
mı? E ne vakit dönersin? E ne vakit biterse o vakit.Sen merak ediyorsan
istersen gel.Ya demiştin ben de dolaşayım senlen beraber.Pekala diyor.Dolaştık
diyor.Şehir bitti diyor.Şöyle dışarıya çıktık.Şu ilerde bir ışık geliyor bana
mı öyle geliyor yoksa var mı? Var.Bakalım oraya da gidelim.Yakın gözüküyor
diyor yürüdük yürüdük yürüdük yürüdük diyor .Boş arazide şurda gözüken şey epey
sahası olur.Neyse gittik diyor.Baktık içerden birkaç tane ufak çocuk sesi.Ne
olur nene açız versene birkaç lokma bir şey.İslamın nezahatinde izin almak
vardır.O garb bizden taklid etmiştir böyle vurur böyle ama o inceliği bilmem
etmiş midir bizde Büyük Kitabda “istinas” kelimesi ile geçer istizan
kelimesiyle geçmez.Ne kadar nazik ne kadar ince.”İstinas” kelimesi ile geçer
“istizan” kelimesi ile geçmez.Bundaki incelik,gireceğiniz yere çalın,izin
alın,soruyor Fahri Âlem ,niçin diyor Nazmı Kerim’de “izin” le gelmedi de
“istinas” ile? Buyrun diyorlar.İzin almak mânasına ama nasıl izin almak?
Dostunuzdur diyor ahbabınızdır,can beraber biraderinizdir.Sevmediğinizden değil
istemediğinizden de değil.Fakat kendiniz ona lazım gelecek hörmeti yahut o
aşinalığı o dakkada layıkıyla yapamayacaksınız da içinizden “ah yarın gelseydi
veyahut bir saat sonra gelmiş olsaydı” gibi içinizde ruhunuzda bir varlık
olursa ona da dikkat etsin ağırlık vermesin.Hani “buyrun” dersin kapıyı açarsın
da.. anlatamıyo muyum acaba?İçinden de dersin ki “ah ne iyi etti geldi ama
keşke bir saat sonra gelseydi.” Bunu sezin diyor.Buraya kadar incedir.Senin
dedenin kabul etdiği mâna.Öyle senin deden aptal adam değil.Öyle lappadak bir
şey kabul etmemiş.Oraya kadar. Şimdi öyle dedi ya böyle böyle yapıyor. Ne
vuruyorsun kapıya zaten açıyorsun.Kapıyı açıyor. Bi acayip bişey. Resul u Zîşan
öyle gayet nazik.O kadar nazik ki artık Allah tahammül edememiş de kocaman bir
ayet göndermiş.Tahammül edememiş.Mesela bazı insanlar geliyor doyamıyor
oturuyor. Yahut biri biriyle o bu Fahri Âlem’in teneffüs etdiği bir muhitdir bu
teneffüsü koklayarak burda konuşalım diyor konuşmaya başlıyor.O kendisi de bir
şey söyleyemiyor.Artık Allah dayanamamış diyor ki baksanıza bana diyor “Benim
habibim utanır size gidin demekden, Ben utanmam” diyor.Böyle ayet vardır “Ben
utanmam fazla sıkıntı vermeyin” Resmen kocaman bir ayetdir “Benim habibim
utanır baksanıza bana Ben utanmam.”Öyle diyor kendisi “Ben hâya etmem” diyor o
bahisde öyle der kendisi.Bu ayetlen münasebetli işte.Yoruldunuz mu?
--/-
-6-
Böyle emir olduğu halde izin almadan o izinde bir
istinas olmadan “içeriye girmeyiniz” emri olduğu halde Ömer, o çocukların nıfs
ul leyl de “açız” sedalarına
dayanamayarak rap içeriye giriyor.Çadır o. Bakıyor ki ortada bir tencere bir
çömlek, kıdr kaynıyor.Ömer celallı adam canı sıkılmış “ne vakit bu vakit”
diyor. Bayılırım o kadına ama ne kadın.Allah şefi’ akıbet etsin.Ne kadın, ne
anne şöyle bir o kendisine mahsus mâna anı kalıb pozu değil .Anlatamıyo muyum
acaba? O mâna ,o imanla gelen bi an böyle .”Sen ne demek istiyorsun?” Gece
yarısını geçmiş daha yemeği pişirememişin çocuklar ba.. . Sen diyor onu yemek
mi zannediyorsun? Nedir diyor.Avutmak için diyor uykuları bastırsın diye taş
koydum su kaynatıyorum. Bir sallanmış, bir sallanmış.Kimseniz yok mu diyor.Olan
oldu diyor işte kimsemiz bunlar şehit yavruları ben de neneleriyim.Teyze diyor
insan halini gidib de Ömer’e söylemez mi,emire söylemez mi? Aaaah diyor Ömer’e
mi, Emir’e mi? Yarabbi şunların “açız” sedasından bir saika yap beynini
delsin.Delinsin onun beyni delinsin.Bacakları titremeye başlamış Ömer’in .Aman
inkisar etme ne bilir demiş.Nasıl ne bilir gazâ gazâ diye gitsin cihanı
getirsin şehrinin dibinde şehidin iniltisini dinlemesin duymasın böyle çürük
mazereti benim iman etdiğim Allah kabul etmez çık dışarıya demiş çık.Fuzuli
burayı işgal etme çık.Defolun hadi.Bitmiş.Sanki Hazreti Ömer’in daireyi
selamete girmezden evvel hemşiresi Fatıma Bint i Hattab’ın tokadından ağır bir tokat.Öyle bir
tokat.Süratlan koşa koşa kaçmışlar.Şu çuvalı yükle demiş çuvalı
yükle.Yükleneyim diyor yanındaki misafiri.Yook işitmedin mi ne söyledi? Evet
vaktiyle Ömer bu yükün altına girmeseydi ,bu milletin yükünü vaktiyle
almasaydı.En büyük hatası bunu sırtına yüklemesindedir.Vaktiyle
yüklenmeseydi.Bu gün diyor Dicle’nin kenarında diyor dikkat et bana bir kurt
diyor bir koyunu götürse muhakkak Allah’ın adaleti “buraya da sahibdin niye
alâkadar olmadın” diye benden soracak.Yükle yükle acıyorsan şu çömleği al
diyor.Yağ çömleği.Bir elim serbest kalsın.Öyle gadr ile yere bir damla kan
düşerse diyor beni boğar o.Nasıl çıkarım huzura? Vaktiyle girmeseydim bu yükün
altına.Götürüyorlar buralarını bilirsiniz şimdi burada çıkaracağım bir nokta
var asıl orası mühim.Onu da söyledim ama hatırlatacağım.Gelmişler bu sefer de
ocak söndü.Çılı çırpı filan neyse .Der ki beyaz sakallarının arasından duman
böyle geçerken.Kudret’le Ömer arasını görür oldum der.Yığmış tutuşturmuş almış
çocukları kucağına dizine hepsini birer birer birer birer hepsi yedikden sonra
biraz okşarken uyuyakalmışlar.Sabah oluyor çıkalım demiş bizi
sezicekler.Çıkarken teyze yarın Emarete gel yani makama gel ,hükümete gel
Ömer’e söyleriz belki bir hayır olur.Ne evet demiş,ne hayır demiş.Şimdi diyor
ki Hazreti Ömer’e diyor yalvardım ben bi kenara gelicem oturucam çünkü hizmet
başındayken misafir filan kabul etmez Ömer adamı kovar.Yook öyle ha hoşgeldiniz
filan öyle şey yok.Ben bi kenarda şöyle oturayım merak ediyorum bu kadın yarın
bizi görürse bakalım ne yapacak?Bize az hakaret etmedi o inkisarları belki Hüda
bizim şeyimize içimizi bilir rededer fakat ne halde çıktık sana etdi ama bende
beraber senlen mahvoldum göreyim şu kadını demiş.E gel bakalım demiş.Öğlen
vakti kadın geliyor.Rap kapıyı açıyor şöyle bakıyor bir tarafta o bir tarafta
Ömer.Kapıyı bi sert çekiyor geriye gidiyor.Ömer diyor ki acayip tecelli yine mi
hata var bizde yahu?Biz yine bir hata mı yaptık nedir bu hâl? Koşmuş peşinden
teyze beni affettin mi demiş.Her vakit böyle âdil olmanı göster insaniyet
âlemine eli de böyle.Her vakit böyle bozulma böyle ol her vakit.Biz olsak aman
efendim Allah ömür versin bir hatadır oldu bilmedik bilmem şöyle oldu.Gördün mü
seciyeyi gördün mü?Buraya nerden geliyor o günkü cemiyetin içersine yayılan
adaletden, muhafaza ı hakdan. Medeniyeti
fâdıla ,faziletli medeniyetler ancak muhafaza i hakdan ibaretdir.Cicili bicili
giyinib de böyle yalandan gülmekden iğilmekden ibaret değil.İstediğin kadar
cicili bicili giyin istediğin kadar böyle yalandan gül ,dişlerin iğri büğrüyse
çıkarttıt yenisini yaptırt dişim güzel gözüksün diyerekden yap yine
olmaz.Anlatabiliyo muyum? Medeniyet i fâdıla, muhafaza i hakdan ibaretdir.Hak,
hangi halk arazında taarruzdan masun kalırsa bunu dikkat edin o halk hakiki
medeniyetin zirvesine çıkmışdır.Hangi yerde hak, taarruzdan masun kalmışdır
orada hakiki medeniyet kurulmuşdur.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder