195. Kaset

Kaset 195  24/03/1963    90dk.  (Düzenlenmemiş Metin)





Birine vazifeden doğan ahlak,diğerine aşkdan doğan ahlak tesmiye edilmişdi.Vazifeden doğan ahkalın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın da menbaı mastarı kalb olduğunu her konuşmanın başlangıcında tekrar etmekteyiz.Dolayısıyla gerek akıl, vazife, aşk, kalb bunlar mânayı insaninin birer vasıfları olması hasebiyle mevzuun esas rüknünü insan mefhumu teşkil etmektedir.İnsan.Ve tarifi, anlatılması beşeri tâkatla güç olan kısım da burası.Nedir bu insan denilen varlık ne?Zahirde et, kan, kemik torbasından ibaret.Nihayet iki metre uzunluğunda bir çukurun alabileceği kadar bir vücud mevcud.Fakat sahifeyi çevirir de iç yüzüne bakacak olursak onun vicdan ı kibriyası, mânası kainatı muhit.Bir yüzü âlem i hilkate rabtedilmiş yani bu mazahire rabtedilmiş bir yüzü de âlem i kudrete rabtedilmiş.Âlem i hilkate rabtedilen tarafından biraz insan konuşabiliyor fakat âlem i kudrete taalluk eden kısma gelince orada layıkıyla tarif edebilmek için henüz kelime,harf, feda bulamıyor.Hâliyle idrak edebiliyor fakat hâliyle tarif edemiyor. Gelişinde gidişinde ihtiyarı olmayan, hakikatte “benim” diye bir medârı bulunmayan. Öyle değil mi? Kim iddia edebilr ki bu sahne i şuhuda, dünya denilen ikbalinde hüda gizlenmiş, idbârında da fecia saklanmış, zahiri çabuk aldatır bal gibi tatlı gözükür fakat içinde semmü katil bulunan bu sahneye teşrif eder misiniz? Dünya denilen sahneye gelir misiniz diye sual kimseye sorulmadı.Giderken de sorulmaz.Hiç bir kimseye “e beyefendi yahut hanımefendi teşrif eder misiniz, burada artık rahatsız oldunuz sizi daha başka bir yere” sormazlar.Şu geliş ve gidiş insan için en büyük mürşiddir.Sahte benliğinden kurtulmak için en büyük lasıfdir.Madamı ki elimizde gelmek ve gitmek kudreti yok o halde biz malik bil arazız.Memluk bizatihi mâlik bil araz.Yani bizim mâlik olduğumuz şeyler,kendimiz de içinde dahil olduğu halde araz.Bizatihi değilsin. Memlukuz. Kendimiz, kendimizin değil.İnsan, kendi kendisinin olmadığını yakinen bilirse bir birini yemeye kalkar mı?Neden yiyor acaba beşeriyet bir birini? Dert burada.Kendi hakikatini idrak edemediğinden dolayı.Geliş ve gidişdeki gayeyi duymadığından dolayı.Milyarlarca kitab yaz istediğin kadar terbiye tezgahını genişlettir, ne kadar kuvvetin varsa o kadar inzibat teşkilatı yap ,ne kadar kafan işliyorsa o kadar vazi i kanun yetiştir acaba beşerin huzurunu refahını temin edebilir misin?Kattiyen kattiyyen.Bu günün dünyasında terbiye tezgahları nazari halde asırlar evveline nisbeten çok fazla çalışıyor.Ciltlerle kitab yazılıyor nazariye nazariye üzerine, şu şu üzerine.Kanunlar her gün madde madde üzerine.İnzibat teşkilatı daha muazzam.Köpeği bile talimli koku ile mücrimi yakalıyor.Fakat ne önleniyor? En yüksek iktisatçılar toplanıyor, en muazzam diplomatlar bir araya geliyor,büyük büyük kafalar çarpışıyor çalışıyor beşerin “ah” sesi dinmiyor.Diner mi? Hayır.Dinmez.Ne vakit ki beşer gelişinde gidişindeki gayeyi duyurabilirsiniz duyar.Nerden geldiğini ve nereye gideceğini bilmesini bildiren ilme sahib olur “ben nerden geldim,nereye gidiyorum,gelmemde gaye nedir gitmemde gaye nedir” bunu yakinen atdığı dakikadan itibaren yol alır.Hakiki medeniyet o vakit kurulur.Bu günkü medeniyet geliş ve gidişteki.. mevzii konuşmuyorum bütün dünya sahasında.Kudret tarafından insanlık âlemi bir ibtilaya çarpılmış ,ilacı çok ucuz rüşvetsiz,ücretsiz.Hatta ucuz değil ücretsiz, külfetsiz, minnetsiz.Talibi yok. Bu hastalığın tedavisi yok mu? Bunun sertabibi yok mu? Bunun hastahanesi yok mu? Var.Hepsi var hepsi de bedava hepsi de güler yüzle karşılar bağrına basar fakat talibi yok.Ve gidişteki gaye nasıl duyulursa ,kin duyulursa    insanlık bunu bulmadıkca felaha kattiyen kavuşamaz.İmkanı yokdur.Kim çekti getirdi,nasıl getirildin buraya,nasıl sürüklendin,kim çeker götürür?Bu o kadar düşünülmeyecek bir mevzu değil ki.Ömrü dünya bir dakika ömrü âdem bir nefes.Nesine insan dayanabilir?Bazı insanlar ihtiza ederler “efendim o mütevekkilliğindendir,tevekkül hesabıdır.” Alay eder.Tembellik mânasına alıyorsa hakkı var fakat mânanın verdiği .. mânasına alıyorsa o alay edenlen alay edilir.İnsan düşünür taşınır da elinde tevekkülden başka bir çaresi kalır mı adamın? Tevekkül ne demekdir? Gaybları açamadığından dolayı Hakk’a “ah” demekdir.Sen kaç .. açabildin hayatında kaç meçhulü halletdin?Aklına karşı muazzam varlık mahcub ve mestur olduğundan dolayı aşkın zirvesine de çıkamadığından ,akıl da o perdenin gerisinde kaldığından dolayı erbab ı irfan perdeyi açamayınca “ah” der işte o ahın adına tevekkül denir.Anlatabiliyo muyum acaba?..gayblar kapanır.Gaybı insan açamayınca ne yapar? Mecbur değil mi aslına dayanmaya,boynunu bükmeye.Hatırından hutur eden vâridatını zabta muktedir olmayan insan gönlünü bir yere bağlamaz da nasıl yaşar?O gönlünü bağlamasının adına “tevekkül” denir.O kadar da acizsiniz.Aciziz yani ya.Beşer o kadar da bir vechesi o kadar acizdir.Şurda oturuyorsunuz bir nehir akıyor içinizden ve o öyle bir derya ki hepimizden.Bir an sonra ne yapacağını kim bilebilir?Bir fert var mı içinden geçenin bir an sonra ne olacağını idrak edebilen?Bunu bilemeyen adam nasıl Kudret’le azamet yarışına kalkar da onun gadabına kendisini siper eder nihayede inim inim inler.Şu şuunat ı kevmiye içersinde ,bu lacivert kubbenin içinde bulunan bir ferd kalkabilir de diyebilir mi ki “ben bu saatde şu iklim i vücudumde cereyan eden akıntının bir saat sonra şu şekle akacakdır.” Hiç birimiz.O halde yaratırım sevdası ile niçin insanları yemeye kalkarız?İğreti olan bir şeyle neden kibri nuhfet içersinde yüzeriz?Bulunduğumuz sahne fâni tabii biter tükenir.Elimizdeki vâriyet,âriyet.Her âriyet müstear alınır iğreti olan şey, bırakılmaz.Biz de dermiyiz ki kendi hesabımıza böyle her ferd kendi hesabına çalışır kendi hesabına düşünür?Yook.Öyle yağma yok.Bu gün inanan da inanmayan da herkes bir yere çalışır.Herkes.Hiç kimse kendisine çalışmaz.Kendime çalışıyorum der.Kendisine çalışmış olsa idi az çalışmasından mesul olmazdı.Çalışmamasından kendisinin olduğunu bilerekden kendi kendinin olduğu tahakkuk etse idi hiç çalışmasa da mesul olmazdı az çalışsa da mesul olmazdı.Fakat daima mesuliyet vardır neden?
                                                                              --/-
                                                                                              -2-

Kendine çalışmıyorsun da ondan.Anlatamıyo muyum acaba?Neden ileri geliyor bilmem ki anlatabildim mi acaba? Herkes,hepimiz inanmış, inanmamış şöyle böyle bir yere.Tezgah öyle kurulmuş Kudret tarafından. O’na çalışıyoruz.Bitti mi elindeki müfredat programı bu işleri yapacaksın diye verilmişdir.Bittikden sonra hadi bakalım der “istikamet karşıki çukura.” Aman ben bu malikhanenin sahibiyim bu kadar benim mahiyetim var der hiç “karşıki çukura.” Hayatdan azloldun emri geldi haberin yok mu?O bazan gözler deler gibi bakar semâya Kudret güler.Şöyle bir misal versek belki bir parça anlaşılır gibi olur ama öyle değil ya hani misal için veriyoruz; şu vücudde bir damla kan alsak o kanın içersinde vasıtasıyla baksak milyonlarca canlının çarpıştığını görüyorlar değil mi?Onun hepsinde “ben varım” iddiası vardır hepsi kendi kendine “ben varım” diyerekden orda hakimiyetini icra etmek ister de vazifesi vardır.Hepsi vazifeli.O hepsi “kendime çalışıyorum” der ve hepsi o vazifeyle “ben varım” ânıyla yaşar.Ben de gülerim sen değilsin ki benim derim.Bu mevcudatdaki vâridatın, tecelliyatın içersinde de beşerin anlatmak istediğimi anladınız değil mi?Kendi kendine “ben varım” demesi ,insanın iklim i vücudunda bir nokta kanın içinde bulunan milyonlarla vâridatdan bir tanesinin “ben varım” diye yaşamasından daha basit daha âdidir.Hiç bişey yok.Onun için geçen konuşmada demişdim ki: bu sahnenin kapısının üzerinde,dünya denilen bu tecellihanede “darılma pazarı değil,darılma yok dayanma var” derler.Ne güzel söylemişler.”Hilafından hazer eyle rıza yı Bâri’yi gözle. Mukadderde hata olmaz hemen yan gel safa eyle.” Niye “ben yaratırım” diye yaşıyorsun bişey yok ki.”Hamirkârı cihanı kader yapar yoğurur.” Hüda’nında bir fermanı vardır o da muazzam.”Men lem yerda bi kazai, velem yasbir âla belai,  velem yeşkür ala neamai, fel yettehizu rabben sivâi” Gayet serbestdir Hüda öyle geniş insana şey verir.Olur ya diyor Allah belki Benim idaremi beğenmezsin benim.Hoşuna gitmeyiverir sakın sıkılma gel razı olmadın mı hoşuna gitmedi mi Benim hükümlerim Benim ahkâmım belki senin hoşuna gitmez.Benim idarem senin zevkine gitmeyiverir.Ben sana cebretmem diyor.Yook. “Men lem yera bi kazai”Benim kazai sübhanimden sen razi olmayabilirsin.Razi olmadın mı pekâla.Bir çok nimetler veririm bu nimetlerin karşılığını isterim ben bunun şükrünü isterim.Mesela sana büyük bir masa veririm.Onun şükrü adaletdir.Geniş bir servet veririm büyük bir kasa veririm onlar hepsi benim sende dursun diye verdim.Onun şükrü infakdır düşmüşü kaldırmakdır.O öyle bizim kuru kuruya “Yarabbi şükür elhamdülillah” öyle değil tatbikatlı şükür.Sonra güzellik veririm aynaya bakarsın kendi kendini beğenirsin.Onun şükrü iffetdir.Görmek için göz veririm görüleceği görsün derim görüleceği görürsen onun şükrünü ifâ etmiş olursun.Hülasa uzatmayalım artık anlaşılıyor siz kendi kendinize bulabilirsiniz.Yapma diyor yapmayabilirsin pekâla diyor ben sana zorda etmem.Benim idare tarzım hoşuna gitmedi peki.Nimet verdim âdetimdir bunun şükrünü isterim.”Ben yapmam” dedin.Pekâla. Mecbur değilsin.İmtihan âlemidir bela veririm buna karşı sabır isterim.”Ben sabredemem yapmam” Pekâla. Zorluğu yok…. Benim tecelligâhımın harıcına çık benden başka Allah ara serbestsin.Benim sende nem varsa onları Bana ver seninde Bende ne alacağın varsa onları al.Buyrun Benim hudud u sübhanimin harıcına serbest elini kolunu salla git.Yalnız Benimkilerini ver, senin de varsa Bende bir şeyin al hadi çık.Buyur serbestsin.Demek ki herkes bir yere çalışıyor?Evet herkes bir yere çalışıyor.Herkes.Neden?””Ve nahnül varisün “ (Hicr,23)
Biziz mirascı biziz diyor Allah kendisi ilan ediyor.”Benim mirascı” diyor.Herkes mirasını Bana bırakacak.Kimseye verdirtmem mirascı benim hakikatde mirascı benim.Bunu biz görürüz idrak da ederiz fakat yine bir birimizi yeriz.Yeriz.Sabır dedim de bir şey aklıma geldi biraz harice çıkıyorum amma ;buna Kudret , beşeriyet ibret alsın diye büyük Kitab da Eyyub’u misal getirir.Hazreti Eyyub’u .Yedi sene bir derde mübtela oldu.Ondan evvel uzun boylu ya ben çok size bunu anlatmışdım yalnız şurasını anlatmadım gibi geliyor.(Şu yavru köpeği açın şu yavru köpeği) Şekva şikayet yani ya .Bu âlem i ibtilada insan bazan bir çok şeylere belalara giriftar olur.Onu da pek herkes.. Allah herkese vermez ya.Bela Allah’dan..nasıl anlatayım size? Bir insan üzerine gelebilmesi için o insanın onu gayet güzel karşılaması gayet güzel elbise edinmesi.Bizlere göre musibetdir bela.”Nerden geldi bela”.Bir birine benzer onlar.” El bela alel enbiya ,sümmel evliya ,sümmel emsen vel emsel” Bela, evvela enbiyaya ,sonra evliyaya ,sonra ala meratibi yavaş yavaş.Onun için Fuzuli bu incelikleri anlamış da “Bin belaya mübtela kıl beni” der.Onu kim iyi karşılarsa, kim güzel şey ederse ona verirler.Bela, kolay bişey değil.Neyse biz gelelim mevzua.Sabırla şikayet Hakk’dan gayrısına olursa sabır olmaz. Bunu bazı insanlar yanlış anlamışlardır da onun için burasının üzerinde duruyorum.Sabret aman Hakk’a şikayet etme.Ne demek o?Burayı çok iyi dinleyin çok mühim yerdir burası.O ekseriyetdedir.”aman sabret ,daha fenasını verir.”Neden? O’nun kazasına razı olmuyosun demekdir.Yok azizim öyle değil.O belayı verir ki senin şikayetini dinlemek için.Senin O’na şikayetin O’nun hoşuna gider.O, kendi dururken başkasına şikayet ettin mi o vakit tokatlanırsın o fenadır.Yoksa kendisine ne kadar şikayet edersen o kadar hoşuna gider.Onun için verir zaten.Anlatamıyo muyum acaba? Belayı onun için verir.O’nun kazasına razı olmamaklık nasıl olur?Bir misal vereyim size;onu O’na şikayet etdiğin vakitde kazaya rıza olmamak değil diye misal;doktor gelir bir derdin olur sana bir ilaç verir canın yanacak rezil gibi bir ilaç veyahut ordan bişey kesecek bir ameliyat yapacak bağıracaksın.Acı bir ilaç verecek.Doktora ilaçdan şikayet etmek,doktorun kendisini mi şikayet etmekdir?Anlatamıyo muyum acaba?Yaa doktora şikayet edersin ilacı doktoru şikayet değil.Hatta o derdini Hakk’a şikayet etmemek Allah’a eziyetdir.Biraz daha ileri gideyim de söyleyeyim.Hani ben sabretdim de kendime de söylemedim.Yook.O kadar kızar o kadar kızar ki şikayetin senin aczindir, aczin de  abdiyetindir senden beklenenin Hakk’ın beklediği o dur.
                                                                                              --/-

                                                                                              -3-

Onun için Hüda der ki bir yerinde İnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu…” (Ahzâb,57) demek ki sen kendini O’nun karşısında bir var bir dayanıklı olarak görüyorsun aczini itiraf etmiyorsun abid aczini itiraf etmedi mi bana eza verir diyor.Bana ve resulüme ezadır diyor.Eza.Ters anlaşılmış yerlerdir.Ordan buraya uğradık.Sonra bizim çok çirkin gördüğümüz şeylerin altında çook hayırlar gizlenmiş biz bilmeyiz.Bize göre çirkin olur hakikatde öyle olmaz.Mevzuu toplayalım.Evvela geliş ve gidişteki gayeyi bulmak dedik.Elimizde bir medârımız yok dedik.Beşer ne kadar tekamül etmeye çalışsa nerden geldiğini ve nereye götürüleceğini bilmedikce onu bildiren şeye sahib olmadıkca felaha kavuşmasının imkanı yokdur dedik.Yok. Müebbet istikbale gönlünü vermeyen ve yakinen duymayanda mesuliyet fikri olur mu? Neden olsun? Kanunlar, insanı nihayet evine kadar gelir cebine kadar arar fakat insanın meydana çıkardığı, kalbinde gizlediğinin yüzde biridir.Kalbinde gizlediğini bilir mi kanun?Bilmez.Yüzde birini bile bil..hapseder o içinde gizlediği kalbinde gizlediğini içersine burdan içeriye eli girmez.Ha burdan içeriye ne giriyorsa onu bulmadıkca felah yokdur.Onu bulacak.Onu bulduğu vakitde anlayacak ki insan için bir gaye i kemal vardır.O gaye i kemale eriştiren bulduran şeyin adına da ahlak derler.Onu kabul etmeden konuşulan ahlak nazari olur faydası olmaz onun.Kağıt üzerinde kalır o.Ben sana onun birkaç ay evvel canlı misalini vermişdim.Asırlardan beri, asırlarca çamurdan yapılmış odasının sütunlu mütunlu değil nakışlı makışlı değil.Kalın kalın ağaçları damın üzerine koymuşlar üzerine de çamuru çekmişler.Odanın içersinde ocağın içersinde dumanını tüttürüyor ve o kadar muhabbeti var ki aman evladım diyor o ocak sönmesin.O aşk bu gün kalmadı “para nerde” diyor.O günkü vatan muhabbeti ile bu günkü vatan muhabbetini ölç bakalım.Neden kaybetdik? Mahrumiyet içinde söylüyor bunu.Belki yalnız kuru ekmek yiyor da söylüyor belki yağsız tarhana çorbasıyla söylüyor “aman babanın ocağı” diyor.Sen bunun felsefesini yapacak olursan bu mâna nerden doğduğunu aramaz mısın hiç?Bu ne kayıpdır bu.O mahrumiyet içersinde onda o kadar ulviyet var ki yoklukda varlığı tadıyor da söylüyor.Ne dolduruyordu onun gönlünü? Kaloriferli daireden değil belki odasında yakmış olduğu odunun isi gözlerinin içersine giriyor fakat “bu ocak sönmeyecek” diyor “evladım bu ocağı söndürme” Sonra belki bir kelimeyi okumasını bilmiyor fakat son asırda moda olmuş olub da tatbiki bir türlü yapılamayan ve yapılması da pek şüpheli olan insan hakları diye pek züppece konuşulan o cümleyi “aman evladım sakın kul hakkıyla gitme emzirdiğim süt sana helal olmasın”Asırlar evvel nenen söyledi bunu.Asırlar evvel.”Aman ne yaparsan yap sakın kul hakkıyla gelmiş kadının oğludur” dedirtme. İnsan haklarının felsefesi, mânası, gayesi ve tatbikatıyla yaşamış olan bir annenin bir dedenin çocuğusun sen.O cümle taklid edilmiş bu günkü medeniyetin kabul etdiği sahaya geçmiş o taklid sahne i şuhuda çıkmak istemiş üzerinde gezinir gezinir gezinir amma hiçbir vakit zayıf,kaviden hakkını alamaz.Daha renk farkı hallolmamış.Evet insan için bir gaye i kemal vardır.Onu meydana getiren o gaye i kemale onu bulduran çıkartan şeyin adına ahlak derler.Ahlak da böyle kavli müceredden ibaret değil bunu kökü var kökü.Kökü olmazsa kıymet hükmüne geçer.Ne demek kıymet hükmüne geçer?Efendim dünkü cemiyetde öyleydi ama bu günkü cemiyetde öyle değil.O gün öyle kıymet almışdı bu gün böyle kıymet almışdı.Yanar gider beşeriyet.Ya, o kıymet hükmüne geçtiği için beşeriyet böyle inliyor.İhtirasat ı nefsaniye ile kurulmuş olan medeniyetler yine ihtirasat ı nefsaniye ile çatır çatır yıkılır.O medeniyetin ahlakının kökü bulunmazsa kökü kökü kıymet hükmüne bağlı olursa yıkılır o. ….Kökü nedir?Allah’a imandır.Onun kökü nedir? Mânayı kabuldür.Bir ebediyet kabul edeceksin ki seni, senin cinsinden olmayan bir varlık “beni mahkum edecek” diye buran duyacak ki o ahlaka girebilsin… Seni,senin cinsinden mahkum edecek diye yaşadığın müddetce tam ahlakın kökünü bulamazsın.Çünkü seni, senin cinsinden mahkum edecek insan da senin gibidir o da hata edebilir. Anlatabildim mi acaba? İnsanın kemali,fezaili kazanmasındadır menfaatı kazanmasında değil.Menfaat sonra gelir faziletleri kazanmasındadır.Noksanı da rezail i efalinden tecelli eder.Onun için denmiştir faziletler fazilet, milletlerin hayatıdır.Bir millet ancak onunla payidar olabilir onunla yaşayabilir.Deden gibi.Deden böyleydi.Zira her fazilet, kendisiyle ülfet edenler arasında her fazilet, kendisiyle iktisab edenler arasında bir ülfet bir muhabbet meydana gelir.Biz niçin bir birimizle birleşemiyoruz niçin muhabbetimiz yok niçin ülfetimiz yok artık orasını söyleyemeyeceğim.Sevmiyoruz bir birimizi.Her fazilet,kendisiyle iktisab edenler arasında bir ülfet ,bir muhabbet meydana getirir birbirinin birliğini ortaya çıkarır.On nüfuslu bir aile onunun da kafası ayrı işler.Ama istisnalar kaideye girmez.Vardır ki Kudret’in iltimas muamelesine tabi olmuş,hepsinin kafası bir vücud olmuş onlar “en nâdir kel mâdum” az olan şeyler yok gibidir.Hüküm,ekseredir.Yemezsin yedirirsin,giymezsin giydirirsin “aman istikbali” der titrersin arkadaşı geldiği vakitde seni beğenmez eğlenir.Onunla konuşurken “bırak canım” der işte.”kafası o kadar işliyo” der.Ya sofrasında oturuyorsun ekmeğini,yemeğini yiyorsun.Dedesinin yaptırdığı evi tenkid eder “bu pencereyi burdan niye açmış” diyerekden.Sen kendin alsana bir ev.Hem evinde otur hem hakaret et. Alsana bir ev buyrun hadi al bakalım bir ev.Hem dedenin evinde otur rahat rahat sonra dünyanın yüzünde bir ev almış dünya hayran içini çeke çeke içi çıkar sen “pencereyi burdan niye açmış” diyerekden hakaret ne hakkın var kardeşim beğenmiyorsan al bi ev.Fazilet nedir diyerekden sorulacak olursa; bütün efalde, bütün ahvalde, bütün halde işinde, sözünde, halinde adil olmakdır.Evvela kendinden başlar.Çok zordur o da.Adalet, bir kanun bütün efradına şâmil olursa her biri haddini bilir.Herkes haddini bildiği dakikadan itibaren her iş yerine girer.Anlatamıyo muyum acaba?Ben haddimi bilirsem sana tecavüz etmem, sen de haddini bilirsen bana tecavüz etmezsin.O halde ne olur? Muhabbet olur.Teavün,çalışmak yardımlaşmak tabiatiyle de meydana çıkar.
                                                                                              --/-

                                                                                              -4-

Onun için cemiyet i insaniyete nisbetle fazail ,kainata nisbetle cazibe gibidir.Nasıl bu manzume i kainat o şekilde kendisini Kudret tarafından tutturulmuşsa, insanların da camialarının muvazenesi fazaille tutturulmuşdur.Yıkıldığı gün rahatsızlık başlar.Yirmibeş senede adalet ne yapmış dedik.Romalıların sekizyüz senede yaptığını, yirmibeş senede meydana getirdi onun üstünde onlar cebr ile kahr ile zulm ile berikiler de muhabbetle ,ülfet ile ünsiyet ile arasında da bu fark olmak şartı ile ya. Sen tarihini aç ne zaman yükseldin bak,ne zaman durdun bak,ne zaman düştün bak gayet kolay.Sen züğürt bir camianın çocuğu değilsin tarihin en eski efendisinin oğlusun.Hep birleşmek mi olur ihtilaf olmaz mı diye sual sorar insan bazı içinden.Olur.Bir milletin efradı ancak birleşmek için ihtilaf eder.O nasıl olur? Ruhlardan doğan ihtilaf makbuldur, nefslerden doğan değil.Ruhlardan oldu mu bir hayrı meydana çıkarmaklık için ihtilaf ediyor.Nefsden oldu mu iblisin arzusunu meydana çıkarmaklık için ihtilaf ediyor ki neticesi vehamet olur.Hazreti Ömer, Halid ibni Velid’i Suriye’de başkumandanlıkdan birden bire azletdi.Halid İbni Velid, muazzam adam.Seyfullah unvanı verilmiş kendisine öyle bir rütbe verilmiş, “Allah’ın kılıncı” bir zat.Beşeriyetin Fahri Ebedi’si olan Hazreti Muhammed tarafından, Halid İbni Velid “Seyfullah” dır “Allah’ın kılıncı”dır.Öyle bir rütbe verilmiş.Ebubekir zamanında söylüyor Ömer.Hazreti Ebubekir makamda iken Halid İbni Velid’i artık azlet. “Allah’ın kılıncının tekrar kınına sokamam” diyor O.O’nun görüşü öyle, ötekinin görüşü öyle.Biz görüşleri mütalaa etmiyoruz ben neticeyi anlatmak istiyorum.Ebubekir diyor ki “O’nun hakkında böyle dendi o kılıncı alıb da ben kınına sokmam. Sen azlet” diyor.Ben sokmam diyor.Ömer geliyor gelir gelmez Ebu Ubeyde’ye bir emirname yazıyor git bunu kendisine ver orda yazılı seni azletdim Ebu Ubeyde’yi senin yerine tayin etdim diyor.Ebu Ubeyde özür filan diliyor söyletmek istiyorsa da böyle olacakdır diyor.Gidiyor,kaçmaya sıkılıyor.Ne diyeyim Halid Bin Velid diyor.Neyse bir çok şeyler oluyor filan en nihayet sıkılarak verilen şey belli olur değil mi halinden filen e Halid Bin Velid de zeki bir adam muazzam…Derhal buyrun diyor birkaç gün sonra gidiyor en muazzam tazimkar bir vaziyetde e benden niye istifade etmiyorsunuz diyor başkumandan sizsiniz fakat benden istifade edin bana en ufak vazifeyi verin.Hizmet, Hakk’a değil mi? Hizmet Hakk’a oldukdan sonra vazifenin ufağı büyüğü olur mu?İşte tabi halet anlatmak istiyolar yani size biz şimdi nasıl vazife verebiliriz işte siz her şeyin üstündesin bu umurda benden üstünsün fakat ne yapalım ki Ömer Radiyallahuanh böyle tayin etdi böyle tensib etdi ısrar etdi.Efendim onları bırakın diyor onların hepsini bırakın bizim hepimizin hizmeti Hakk’a değil mi?Benim Hakk’a karşı yapacak elimden hiçbir iş gelmez mi?Sen bu gün benim efendimsin…..İhtisab öyle icab ediyormuş Ömer bu hususu bizim hepimizden iyi bilir.Şu kadar gönlümde bir kırıklık yokdur.Çünkü ben kendime çalışmıyorum.Ben Hakk’a çalışıyorum.Ebu Ubeyde dedi ferah tut.Veriyolar hizmet yine o muazzam çünkü.İsmi anıldığı vakitde düşman ordusu titrer Halid İbni Velid var dedin mi titrer.O var bu ordunun başında dendi mi o ordu da milyonla adam olsa onun yarısından fazlası “biz bittik” der.Böyle bi adam.Ömer’e soruyorlar şimdi neden yaptı diyor acaba?Çok şan ı şeref aldı o şan ı şeref de onun hakkı idi fakat beşeriyet sıfatı vardır o büyük şan icabında insanın nefsi emmaresini kabartır belki zalim olurdu ben onu ondan kurtarmaklık için böyle yaptım.Hem burası mâmur olsun hem orası mâmur olsun.O büyük şeref onu iftihara götürür, o iftihar tekebbüre çıkarır,tekebbürün neticesinde hattızatında halen nubuviyet bulunur ... gibi gezmeye başlar o onu tepeler.Kurtarmam lazım gelir.Anlatamıyo muyum acaba?Tabi Ömer’in görüşü öyle.Ama insafa bak Halid İbni Velid deki .Sen beni niye kullanmıyosun diyor.Ben her cihetden mahrum muyum? Acz mi tahakkuk etti bende?Anlatıyolar hayır efendim.Ben şu kadar Ömer’e gücenmem diyor.Elbetde isabet vardır.Sen benim şimdi baş kumandanımsın o da benim efendim,sahibim,velim bana iş verin ben hizmet edeyim.Vaktiylede hizmeti Hakk’a yapmışdım. Ama cahiliyetim var onu hizmetimle inşallah ödemişimdir.Ben şehire girmedim birden bire o Hira Dağı’nda açılan Lailaheillallah davası günü ben aşık olamadım sonraya kaldım fakat hizmetim var dava açtım da devam ediyor Kudret beni mahrum etmeyecektir.Ağlatır adamı Halid İbni Velid’in sözleri.Muazzam bi adam.evet insanda bir kuvve i şeheviye bir kuvve i gadabiye vardır. O kuvve i gadabiye ekseriyetle bu dünya şöhretleriyle pek kuvvetli bir şekilde azar.Kuvve i gadabiye ne demek bilir misiniz siz?Püü kuvve i gadabiye.Berbat bişeydir hepimizde vardır.Kudret onu muhafaza ede yoksa.O kuvvei gadabiye ile kuvve i şeheviyeyi kime teslim ederse bir cemiyet devam edebilir?Evvela bir cemiyetin devam ı bakâsı için iki mühim şart vardır;dini hasleten anlattım size bir mevzu açıldı da Halid İbni Velid Ömer’den .Biri,her şahsın kendi hissesine isabet eden hak.Hepimizin şahsımıza ait bir hakkımız var onu bize Allah vermiş.Her şahsın kendi hissesine isabet eden hak.İki mühim şey vardır dedim ya iki şart diğeri,o hakkı aldığından dolayı karşısında bulunduğu kimselere karşı medyun olduğu bir vazife var.Borçlu, vazife ile.Demek oluyor ki her bir hakkın karşısında bir vazife,her bir vazifenin karşısında bir hak.Bu düsturu kaybetmemeli.Her bir hakkın karşısında bir vazife,her bir vazifenin karşısında bir hak görülüyor işte hak ile vazife bütün efrad ı beşer için bir Hakk yolu oluyor sırat ı müstakim teşkil ediyor.Hak ile vazifeden teşekkül eden o adalet caddesinden azıcık inhiraf edildimi o cemiyet yıkılıyor.Bunu inhiraf ettirmemek için ne yapmak lazım?Burdan da inhiraf edilir neden?Bizde kuvve i şeheviye, kuvve i gadabiye var ya bu iki kuvvet bu yolda adamı doğru gitmez ki yürürüm.Yürüyemezsin kardeşim imkan mı var ona?Onu bir yere teslim etmedikce mahsur bırakmadıkca çünkü o bizi mahsur etmişdir.İnsan, kuvve i gadabiye ile kuvve i şeheviye arasında mahsur kalmışdır.Sen kendini kurtarıb da onu mahsur edebilirsen hele cicili bicili devrede kuvve i şeheviyenin önüne geçilir mi?Laf mı o? İhtirasat ı nefsaniyenin kabarmış olduğu bir zamanında intikam ve tecavüz hislerinden kendisini kurtarmış kaç adama rast gelebilirsin?
                                                                                              --/-

                                                                                              -5-

Fırsat bulduğu vakitde yakar seni.Neye nereye teslim edelim bunu nasıl esir edelim? Bir esir etmek lazım.Bir kaç fikir söylerler.Derler ki kuvve i mücbire cebir tatbik eden bir kuvvet olursa.Olmaz.O vakitde zayıf,kavîden hakkını alamaz.Zayıf,kavîden layıkıyla hakkını alamıyor.E cemiyetde bir şeref i nefs mefhumu yaratalım meydana getirelim şeref i nefs.Eski konuşmalarda bahsetmişdim bundan şeref i nefs onun diğer bir ismi,nâmus.Ama bu örfün tarif etdiği nâmus.Kıymet hükmü ile bilinen nâmus.Bir de nâmus var mânanın tarif etdiği nâmus.O, Kudret’in isimlerinden bir isimdir.O öyle bir manevi, Kudret’in nasıl anlatayım sana öyle bir şeydir ki o,onun nakkaşı Allah dır.Bozuldumu tamircisi yokdur.Öbürkü,şeref i nefs diye tabir edilir o.Cemiyetde.Şeref i nefs, herkesde bir meslek vardır değil mi hayatda.Kimisi diplomat olur kimisi tüccar olur,kimi ziraatçı olur,kimi şu olur bu olur.Bunların hepsinde değişir bu.Gayelerine göre değişir.Bismark,en mnühim bi adam,muazzam bir adam fakat gayet yalancı bir adam.Kötü adam diyemezsin mesleği itibariyle diplomatdır onun şerefi nefsini nasıl ayıracağız biz?Anlatamıyo muyum acaba?Bir ticaret adamında değişir o halde bu da nazım olamıyor.Nazım olamıyor demek ki şeref i nefs de nazım olamıyor.Hükümet i muntazama muntazam bir hükümet ,her cihetiyle muntazam .Güzel,o da güzel.Ne kadar kanun yapsa üzerinde ne kadar titrese insanın âmak ı kalbine girebilecek ,beşerin tâkatında yapmak kudreti yokdur.Yapamaz yapamayınca âmak biraz evveli konuştuğum gibi kalbin derinliklerine kadar nüfuz edemeyen kuvvetler daima hattızatında bir yere kadardır.Kalbin derinliklerine kadar gidemiyor çünkü.Yirmi dakka evvel söylediğim gibi insanın kalbindekinden dışarıya çıkardığı, yüzde biri bile değildir.Ne olacak doksandokuzu?Hah şimdi bunların harıcında bunların harıcında bir nazım bir muhafıza ihtiyaç var.O muhafıza onu teslim edeceksin o onu götürecek.Mâna mâna, iman, aşk.Bunu, buna giydireceksin.Deden vaktiyle kainatda efendilik yaparken bağda üzüm yediği vakitde o bağın üzümünün yediğimm ne kadar yedim beş akçalık adam on akça koyayım belki fazla eder diyerekden hiçbir kanunun maddesi ile o parayı bağlamadı âmak ı kalbine giren neyse onunla bağladı.Canlı misali sana.Anlatabiliyo muyum?Biz bu gün öyle bir bağdan geçerken üzümü yesek ,salkımı koparsak yesek helal olsun ,dalı kırar yeriz,kütüğü sökeriz “beklemeye vaktim yok” deriz.Kütüğü böyle yerinden hoop kuvvetin yeterse toprağınlan.Adalet oldu mu şeyettimi sirayet ettimi çünkü ahlak,sâridir tabiat,sârifdir.Tabiat,çalar.Ahlak da sirayet eder.En aciz insanda seciye i insanisini ayak altına almamaklık hasleti gerekir çünkü biz insanız.İnsan olmamız dolayısıyle bizde Kudret’in emaneti vardır.Öyle. İşte nasıl tarif edeyim size eski konuşmalarımda dinledinse gözünün önüne getir insan tarifini.İnsan.Kadınında,erkeğinde,çocuğunda mâfevkine karşı köpek yaşamaz mâdununa karşı kurt olmaz.Zulme divân durmaz.Herhangi mevzuuda “ne yapalım ekmek parası” demez.Çünkü “ekmek kavgası” demez.Ekmek kavgası öyle diyor Beşeriyetin Fahri Ebedi’si en yüksek ahlakcı “köpeklerde olur” diyor.Demez.Eski konuşmada getirdiğim misallerden bir misal vereyim de konuşmayı keseyim.Yoruldunuz mu?Bildiğiniz şeydir ama şimdi daha şeyedersiniz.Bilinen meşhur.Hazreti Ömer makam ı emarete gelmiş. Kendisini oraya vakfetmiş,ayrılmaz.Gece dolu,gündüz dolu.Hazreti Abbas söylüyor Abdullah İbni Abbas. Bir ziyaret yapıyorum döneceğim yine.Karanlık bir geceydi diyor gidiyorum yaklaştıkca bir mehib zat geliyor kim acaba kim acaba birde yaklaştım Ömer değil miymiş.Ya size geliyorum.Bana nasıl gelirsin? Eh gecede mi iş görüyorsun?Ne yapıyorsun bu gece? Şu mahalleleri dolaşıyorum.Niye? Bir evde geçimsizlikden,bir evde huzursuzlukdan bir ses var mı bir yüksek konuşma var mı? E ne vakit dönersin? E ne vakit biterse o vakit.Sen merak ediyorsan istersen gel.Ya demiştin ben de dolaşayım senlen beraber.Pekala diyor.Dolaştık diyor.Şehir bitti diyor.Şöyle dışarıya çıktık.Şu ilerde bir ışık geliyor bana mı öyle geliyor yoksa var mı? Var.Bakalım oraya da gidelim.Yakın gözüküyor diyor yürüdük yürüdük yürüdük yürüdük diyor .Boş arazide şurda gözüken şey epey sahası olur.Neyse gittik diyor.Baktık içerden birkaç tane ufak çocuk sesi.Ne olur nene açız versene birkaç lokma bir şey.İslamın nezahatinde izin almak vardır.O garb bizden taklid etmiştir böyle vurur böyle ama o inceliği bilmem etmiş midir bizde Büyük Kitabda “istinas” kelimesi ile geçer istizan kelimesiyle geçmez.Ne kadar nazik ne kadar ince.”İstinas” kelimesi ile geçer “istizan” kelimesi ile geçmez.Bundaki incelik,gireceğiniz yere çalın,izin alın,soruyor Fahri Âlem ,niçin diyor Nazmı Kerim’de “izin” le gelmedi de “istinas” ile? Buyrun diyorlar.İzin almak mânasına ama nasıl izin almak? Dostunuzdur diyor ahbabınızdır,can beraber biraderinizdir.Sevmediğinizden değil istemediğinizden de değil.Fakat kendiniz ona lazım gelecek hörmeti yahut o aşinalığı o dakkada layıkıyla yapamayacaksınız da içinizden “ah yarın gelseydi veyahut bir saat sonra gelmiş olsaydı” gibi içinizde ruhunuzda bir varlık olursa ona da dikkat etsin ağırlık vermesin.Hani “buyrun” dersin kapıyı açarsın da.. anlatamıyo muyum acaba?İçinden de dersin ki “ah ne iyi etti geldi ama keşke bir saat sonra gelseydi.” Bunu sezin diyor.Buraya kadar incedir.Senin dedenin kabul etdiği mâna.Öyle senin deden aptal adam değil.Öyle lappadak bir şey kabul etmemiş.Oraya kadar. Şimdi öyle dedi ya böyle böyle yapıyor. Ne vuruyorsun kapıya zaten açıyorsun.Kapıyı açıyor. Bi acayip bişey. Resul u Zîşan öyle gayet nazik.O kadar nazik ki artık Allah tahammül edememiş de kocaman bir ayet göndermiş.Tahammül edememiş.Mesela bazı insanlar geliyor doyamıyor oturuyor. Yahut biri biriyle o bu Fahri Âlem’in teneffüs etdiği bir muhitdir bu teneffüsü koklayarak burda konuşalım diyor konuşmaya başlıyor.O kendisi de bir şey söyleyemiyor.Artık Allah dayanamamış diyor ki baksanıza bana diyor “Benim habibim utanır size gidin demekden, Ben utanmam” diyor.Böyle ayet vardır “Ben utanmam fazla sıkıntı vermeyin” Resmen kocaman bir ayetdir “Benim habibim utanır baksanıza bana Ben utanmam.”Öyle diyor kendisi “Ben hâya etmem” diyor o bahisde öyle der kendisi.Bu ayetlen münasebetli işte.Yoruldunuz mu?

                                                                                              --/-

                                                                                              -6-

Böyle emir olduğu halde izin almadan o izinde bir istinas olmadan “içeriye girmeyiniz” emri olduğu halde Ömer, o çocukların nıfs ul leyl de “açız”  sedalarına dayanamayarak rap içeriye giriyor.Çadır o. Bakıyor ki ortada bir tencere bir çömlek, kıdr kaynıyor.Ömer celallı adam canı sıkılmış “ne vakit bu vakit” diyor. Bayılırım o kadına ama ne kadın.Allah şefi’ akıbet etsin.Ne kadın, ne anne şöyle bir o kendisine mahsus mâna anı kalıb pozu değil .Anlatamıyo muyum acaba? O mâna ,o imanla gelen bi an böyle .”Sen ne demek istiyorsun?” Gece yarısını geçmiş daha yemeği pişirememişin çocuklar ba.. . Sen diyor onu yemek mi zannediyorsun? Nedir diyor.Avutmak için diyor uykuları bastırsın diye taş koydum su kaynatıyorum. Bir sallanmış, bir sallanmış.Kimseniz yok mu diyor.Olan oldu diyor işte kimsemiz bunlar şehit yavruları ben de neneleriyim.Teyze diyor insan halini gidib de Ömer’e söylemez mi,emire söylemez mi? Aaaah diyor Ömer’e mi, Emir’e mi? Yarabbi şunların “açız” sedasından bir saika yap beynini delsin.Delinsin onun beyni delinsin.Bacakları titremeye başlamış Ömer’in .Aman inkisar etme ne bilir demiş.Nasıl ne bilir gazâ gazâ diye gitsin cihanı getirsin şehrinin dibinde şehidin iniltisini dinlemesin duymasın böyle çürük mazereti benim iman etdiğim Allah kabul etmez çık dışarıya demiş çık.Fuzuli burayı işgal etme çık.Defolun hadi.Bitmiş.Sanki Hazreti Ömer’in daireyi selamete girmezden evvel hemşiresi Fatıma Bint i  Hattab’ın tokadından ağır bir tokat.Öyle bir tokat.Süratlan koşa koşa kaçmışlar.Şu çuvalı yükle demiş çuvalı yükle.Yükleneyim diyor yanındaki misafiri.Yook işitmedin mi ne söyledi? Evet vaktiyle Ömer bu yükün altına girmeseydi ,bu milletin yükünü vaktiyle almasaydı.En büyük hatası bunu sırtına yüklemesindedir.Vaktiyle yüklenmeseydi.Bu gün diyor Dicle’nin kenarında diyor dikkat et bana bir kurt diyor bir koyunu götürse muhakkak Allah’ın adaleti “buraya da sahibdin niye alâkadar olmadın” diye benden soracak.Yükle yükle acıyorsan şu çömleği al diyor.Yağ çömleği.Bir elim serbest kalsın.Öyle gadr ile yere bir damla kan düşerse diyor beni boğar o.Nasıl çıkarım huzura? Vaktiyle girmeseydim bu yükün altına.Götürüyorlar buralarını bilirsiniz şimdi burada çıkaracağım bir nokta var asıl orası mühim.Onu da söyledim ama hatırlatacağım.Gelmişler bu sefer de ocak söndü.Çılı çırpı filan neyse .Der ki beyaz sakallarının arasından duman böyle geçerken.Kudret’le Ömer arasını görür oldum der.Yığmış tutuşturmuş almış çocukları kucağına dizine hepsini birer birer birer birer hepsi yedikden sonra biraz okşarken uyuyakalmışlar.Sabah oluyor çıkalım demiş bizi sezicekler.Çıkarken teyze yarın Emarete gel yani makama gel ,hükümete gel Ömer’e söyleriz belki bir hayır olur.Ne evet demiş,ne hayır demiş.Şimdi diyor ki Hazreti Ömer’e diyor yalvardım ben bi kenara gelicem oturucam çünkü hizmet başındayken misafir filan kabul etmez Ömer adamı kovar.Yook öyle ha hoşgeldiniz filan öyle şey yok.Ben bi kenarda şöyle oturayım merak ediyorum bu kadın yarın bizi görürse bakalım ne yapacak?Bize az hakaret etmedi o inkisarları belki Hüda bizim şeyimize içimizi bilir rededer fakat ne halde çıktık sana etdi ama bende beraber senlen mahvoldum göreyim şu kadını demiş.E gel bakalım demiş.Öğlen vakti kadın geliyor.Rap kapıyı açıyor şöyle bakıyor bir tarafta o bir tarafta Ömer.Kapıyı bi sert çekiyor geriye gidiyor.Ömer diyor ki acayip tecelli yine mi hata var bizde yahu?Biz yine bir hata mı yaptık nedir bu hâl? Koşmuş peşinden teyze beni affettin mi demiş.Her vakit böyle âdil olmanı göster insaniyet âlemine eli de böyle.Her vakit böyle bozulma böyle ol her vakit.Biz olsak aman efendim Allah ömür versin bir hatadır oldu bilmedik bilmem şöyle oldu.Gördün mü seciyeyi gördün mü?Buraya nerden geliyor o günkü cemiyetin içersine yayılan adaletden, muhafaza ı hakdan.  Medeniyeti fâdıla ,faziletli medeniyetler ancak muhafaza i hakdan ibaretdir.Cicili bicili giyinib de böyle yalandan gülmekden iğilmekden ibaret değil.İstediğin kadar cicili bicili giyin istediğin kadar böyle yalandan gül ,dişlerin iğri büğrüyse çıkarttıt yenisini yaptırt dişim güzel gözüksün diyerekden yap yine olmaz.Anlatabiliyo muyum? Medeniyet i fâdıla, muhafaza i hakdan ibaretdir.Hak, hangi halk arazında taarruzdan masun kalırsa bunu dikkat edin o halk hakiki medeniyetin zirvesine çıkmışdır.Hangi yerde hak, taarruzdan masun kalmışdır orada hakiki medeniyet kurulmuşdur.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
















0 yorum:

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017


Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




9 Saniye sonra Kapanacaktır