Kaset 163
19/08/1962 (Düzenlenmemiş Metin)
Ne dedik;Ahlakda üç şey var,biri Kutbu
Hak,ikincisi hüsnü ihtiyar,üçüncüsü zevki baka.Bu zevki baka nasıl olur? Mesele
burda.Cisminde mevcut olan bütün zerratı mutasarrıf bulunan şu cisminde mevcut
bir varlık var ya senin bütün zerratını tasarruf ediyor,kullanıyor.Sen o bütün
zerratını kullanan ,cisminde mevcut olduğunu cahil de olsan,zahiri cahil .İnkar
edemediğin orada en büyük alim olduğun bir husus vardır.Ve burda herkes bir
dir. En yüksek ilme intisabı olanla hiçbir şey okumamış olan,ikisi müsavi.Benim
cismimde benim vücudumu tasarruf eden,her zerratın mutasarrıfı olan bişey var
değil mi? Ne diyorsun adına,ruh diyorsun,ve senin müdebbirin hakimin olduğunu
da ilmin olsa da olmasa da gayet kuvvetli bir iman ile tasdik
ediyorsun.Görmediğin halde ,tutamadığın halde,fotoğrafını çekemediğin
halde,öyle değil mi? gördün mü, tuttun mu, fakat onu,böyle yakinen o kadar
kuvvetli imanın var ki benim vücudumda tasarruf eden. İşte alem de bir vücut ki onun da bir mutasarrıfı
vardır.Onun ruhu da Allah dır.Zevki baka bu. Anlatabildik mi acaba? Zevki baka.
Şimdi bu işler. İnsanın iki veçhesi vardı her konuşmada söylerdik bu konuşmada
söylemedik.Bir vechesi alemi Hilkat e bağlı bir vechesi de alem i Kudret’e
bağlı dedik.Alem i Hilkat’e bağlı olan vechesinde akıl. Ten aleminde akıl,can
aleminde aşk.Nasıl anlatayım?Cane tenden agah değildir,ten de candan agah
değildir.Bunun farkında olmazsan bu işlerin zevkine varamazsın.Daha iyi
anlatayım.Şu ceket,şu gömlek,ben bunu giyinmişim fakat bu gömlek,benim tenime
tam tamamına irtibat etmiş.Tamamen sarınmış,bundan agah mıdır? Haberi var mı
bunun?Yok fakat buna ittisali var. Bununla beraber yaşıyor,bununla beraber
geziyor,bununla beraber şimdi konuşuyor,bununla beraber bu tecellide
bulunuyor,fakat bundan haberdar değil(tenden). Bu ten de benim ruhumla
beraber,benim canımla beraber ama canımdan haberdar değil.İşte maddenin
kesafetinde bulunanlar canından haberdar olmayıp da yalnız bu tenin kesafetinde
bulunanlardır.Anlatamadık yine.Bu ten benim canımdan haberdar değil. Onun içün
alem i Kudret’e taalluk eden kısımda aşk insana yol verir. Aşk.Tabi bu
aşk,romanda okunan aşk değil. Bu aşk, biraz halim yok,burasını her vakit
anlatıyorum,burası dursun da. Bu aşk der ki eyy ademoğlu der. Beni saydetmek
istersen beni avlamak istersen , bana talib isen ,sen o benlik vadisinde
gezersen beni zor avlarsın sen.Ben öyle yerlere gelmem.Sen bana sahib olmak
istersen fakru fenayı ihtiyar et. Burdaki fakru fena, dilencilik manasına
değil.Züğürtlük manasına değil.Sahte benliğinden vazgeç, faniyi bakiyle değiş dedik
ya,konuşmanın bidayetinin misalini veriyorum da onun için sizi oturttum kusura
bakmayın tam giderken.Fakru fenayı ihtiyar et demek odur.Hâlka samhalık yapma
.Yani ne demek istiyorum?Bundan vazgeç,aşk mumunun,aşk ışığının pervanesi
ol.Sen, “onun ışığıyım“ diye dava
açma.Gel ona pervane ol,orda yan da lazım gelen şey sana açılsın.Anlatabildik
mi acaba? İşte bu kadar.
Abidan-ı Mustafa’yız. Biz Hüseynilerdeniz.
Nuruçeşmi Murtazayız biz Hüseynilerdeniz.
Efendim şimdi dinleyeceğimiz eser yüksek
ahlak derneğinin kıymetli reisi ve mümtaz hatibi ,Şemseddin Bey’den alınan bir
kasidedir. Bu kaside,İstanbul’da yaşamış büyük velilerden İbrahim Kuşadalı
Hazretleri’nin dir. Kasidenin tümünden bir özet olarak alınmış sözleri de
şudur;
Varını dildara veren vaslı hicran istemez
/Haneyi kalbinde Hak’dan gayri mihman istemez./Vechi yar’e düş olan alemde
seyran istemez/ Haneyi kalbinde Hak’dan gayri mihman istemez.
Bu eser nihavend makamında bestelenmiştir.
Varını dildara veren vaslı hicran istemez
Haneyi kalbinde Hak’dan Allah gayri mihman
istemez.
Vechi yar’e düş olan alemde seyran istemez.
Haneyi kalbinde Hak’dan Allah gayri mihman
istemez.
Ahlak mevzuu üzerinde devam etmekte .Mevzu
başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine vazifeden doğan ahlak,diğerine aşktan doğan
ahlak tesmiye etmiştik.Vazifeden doğan ahlakın annesinin akıl olduğunu,aşktan
doğan ahlakın da membaının kalp olduğunu anlatmıştık.Gerek akıl,vazife,kalp
,aşk bunlar manayı insaniyeye ait birer vasıf olmaları hasebiyle ,mevzuun esas
rüknü insan mefhumu üzerinde devam etmekte.İnsan.İnsan nedir? E zor olan kısmı
da bu. Vaka görünüşü itibariyle ,bir kan ve kemik torbasından ibaret gibi
görünürse de vicdanı kibriyası o büyük manası beşeri takatle
anlatabilecek şekilde değildir neden zira
her konuşmamda tekrar ettiğim gibi insanın bir yüzü,bir vechesi alem i Kudret’ e bağlı ,bir vechesi de alem i
Hilkat’e merbutdur.Alem i Hilkat’e ait olan kısmında nisbeten insan bişeyler
anlatabilir,fakat alem i Kudret’e taalluk eden kısmında bişey
anlatamaz.Duyar,herkes onu hisseder,orada alim,cahil,fazıl,arif hep bir.Herkesin
içinde sessiz sözsüz bizsiz sizsiz konuşan bir varlık var.Bu yüklü gelen.Malum
ya insan bu aleme yüklü olaraktan gelir.Hepimiz öyle mi? Evet.e büyük bir
masaya sahip olan ,geniş bir kasanın maliki olan o da mı öyle? O daha fazla
yüklü .Acaba bu yükünü nasıl götürecek? Ne vakit insan, genç ve dinç kalabilir?
Hem şahsiyetini, hem umumi insaniyeti,bir şahsi bakası vardır,bir de insanlık
bakası vardır. Kendisi de oraya ait olmak üzere. Bu bakayı nasıl temin edebilir
bir kimse? Ahlak’ın uğraştığı nokta bu.İnsanlar doğumları ile, dalgasız
denizden dalgalı denize düşmüş demektir.Amiyane bir tarif ile anlatmak icab
ederse,insan doğumu ile dalgasız bir denizden dalgalı bir denize düşmüş, şimdi
bu denizde ben kendi kulaçlarımla yüzerim de kenara çıkarım derse pek
zavallıdır.Çıkamaz .O kadar geniş sahası var ki kesilir.Fakat bu denizin
ortasında muazzam bir gemi vardır. Buraya ücretsiz,külfetsiz,minnetsiz,
iltimazsız,yalnız ihlas ve tevekkül denilen bir bileti vardır.Kim
gösterebilirse derhal alırlar.Orada sınıf farkı yoktur.siz aşağı kamaraya
gideceksiniz,öteki yukarıya çıkacaktı ,senin bilatın kaçıncı derecedir.Kaç
kuruşluk yerde oturacaksın yok. Herkes müsavi,diz dize oturabilir.Öyle bir
gemi.Nasıl insan, uzun bir yolculuk, büyük bir seyahata çıksa bir gemiyle.
Teşkilatı muntazam,sarsıntısı yok ,her şeysi yerinde,yer içer, gider
yatar,sabahleyin haberi olmadan sahile yaklaşır.Bir de denize düşer de boğulur
da sahile çıkar.Şişer,sahile çıkar.Şimdi bu, harici bir misal.Hakiki insan,bu
kesret denizinde ,bunun dalgaları vardır,birine “Cemal” derler, birine “Celal”
derler.Allah’ın sıfatları, biri batırır, biri çıkarır o dalgaların içersinde.
“Ben o gemiye binmem,benim amirim aklım hakimim de vicdanımdır ,kulaçlarım da
gayet yerinde ben kendim çıkarım” çok çıkarsın. Üçüncü kulaçta kesilirsin.O
deniz, bu denize de benzemez.Bu denizde müsabakaya çıkılır ama o denizde
müsabakaya çıkılmaz.O denizin dalgası acaip.Şöyle bir misal daha vereyim
size;ulum u bahriyeden mütebahhir bir kaptan ,deniz ilminde gayet ilmi geniş,bilgisi
büyük bir kaptan, şöyle bir bakar semaya ,şöyle bir bakar şeye , o tecrübesi
bilgisi itibariyle havanın vaziyetine agah .Kudret ona o ilhamı vermiş.Bir
sahile yaklaşır, giderken bakar vaziyete “denizde dehşetli bir bora olacak”
der,bir sahile yaklaşır.Siz bakarsınız ki ne bir rüzgar var, ne bir karaltı
var,kağıt gibi deniz. ”Kaptanın bir dalaveresi var” dersin.”Burda kimbilir ne
alaveresi var,ne dalaveresi var ki gemiyi buraya yaklaştırdı,yok şöyle
olacakmış,yok böyle olacakmış,bundan daha güzel hava mı olur” der kızarız.Fakat
o ulum u bahriyye de mütebahhir olan o kaptan. “sizin dediğiniz gibi değil”
der. “Gürültü çıkarmayın,beni dinleyin” onun kokusu çıkar,bir de bakarız ki bir
saat sonra renk değişmiş,simsiyah dalga kabarmış,”aman ne hoş” deriz. İşte bu
kesret denizinde böyle kaptanlar vardır.Bunların ahlak gemileri vardır.Onlar,
ulum u bahriyye i ahadiyette mütebahhir kaptanlardır. “Gelin” der “Kudret elden
gitmeden, perde i gaflet açılmadan, zamanı fırsat bilin de hep böyle gitmez bu
alem ,ömür denilen sermaye i hayat insana ariyet verilmiş bir nimettir.Bunun
nihayet bir hesabı vardır.Kainat, her zerresi bir nizam ı intizam ile onu yapan
güzel tanzim etmiş, güzel ta… etmiş,
güzel tenzih etmiş,ama insanda da çöreklenmiş bir ejderha vardır.Daima dürter.
İhtirasat ı nefsaniyen kabarmış ,fırsat elinde,vur,kır,yak .Bundan başka bir
şey yok” der. Kurtaramazsan,felaketle mahrumiyetle neticelenir.Kurtarabilirse
,kam alır,geliş ve gidişteki gayeyi duyar. Binaenaleyh demek oluyor ki
insan,icabında en büyük marifethaneleri bir anda zulm ile berbat ı harab ettiği
gibi,en büyük zulümleri de bir anda nura müstagrak kılabilecek şekilde
hasletlere malik olan candır.Hepsi bu insan namı altında toplanmıştır.Sözü,
hayat verir, hayat alır.Anlatabiliyo muyum?Onun içün kıymeti çok büyük.Sözü yok
mu, hayat verir, hayat alır.Kendisinde bu kadar büyük bir tecelli var.Fakat
hepsi iğreti.Bakar sın ki bir kumandan, yüzbin kişilik bir orduya bir “ arş”
der, rap rap yürür o ordunun yüzbininin birden iradesi gider.O da kendi de farkında
değildir o a ile r ye ş ye nerden o Kudret taalluk etti de o yüzbin kişi birden
gidiyor. O kendi kendine der ki “ o işte bende”yok kardeşim bu da bir cereyan
geldi senden tecelli etti gidiyor fakat günün birinde sen o hal o sıfat senden
alınır çöpçüyü çağırsan yüzüne bakmaz.Çöpçü bakmaz.Kudret, ne dersler
kaçırmıştır insana bilir misin? İşte o dakkada o kuvvet, o Kudret varken
,”Kudret bana sıfatını verdi, beni kullanıyorum, ben yok O var.” diyerekten
kafanı şöyle kalbinin üzerine diktin mi ahlak müessesesi ebed ebed der madem ki
sen Kudret’i tanıdın sen zulüm yapmazsın der.İstibdat,zulüm ne vakit olur bir
insanda ? Ne vakit ki kendinden büyük bir Kudret tanımamaklık hasleti başlarsa
olur. İnsan ne vakit ki kendisinden büyük bir Kudret vardır diye ,içinden,ağzından
değil.İçinden “benden büyük vardır” diye bir Kudret kendisi istila ederse zulüm
yapabilir mi? İstibdat yapabilir mi? Buna imkan var mıdır? Kin besleyebilir mi?
Kin, cehennem sıfatıdır.Sahibi de yanar,kini de yanar,hepsi yanar.Olmaz. Neden?
“Benden büyük bir Kudret var “ -3-
dedin mi hepsi erir.Hased durabilir mi bir
adamda? Yalan durabilir mi? Buğz durabilir mi imkan var mı? Bunların hiç birisi
duramaz.Fakat neden oluyor bu? Ağzıyla söyler de haliyle söylemez.Onun içün
derler ki, mana ilminde iman ettin,ağzınla ettin ama elin iman etti mi senin?
Etti. Niye bu kötülüğü yapıyor bu elin.O halde elin daha henüz münkirdir. Bütün
aza yı cevarihin imanı şarttır.Anlatamıyo muyum acaba? “Efendim ben en kuvvetli
inanmış bir adamım” neye inandın sen? Bu ayağın inandı mı? İnandı . E niye
gitti bu kötülüğe? Demek ki bu inanmamış.Bu gözün inandı mı? İnandı. E niçin
baktı o kötülüğe? Demek ki hiç inanmamış.Anlatamıyo muyum? Ya hepsi birbirine
bağlı. O inandığı dakkadan itibaren ,aşk tecelli eder.Aşk tecelli ettiği
dakikadan itibaren bütün mihnetler zevk olur.Yoksa bu alem mihlet alemidir. Aşk
tecelli etmedikçe o yükü sen taşırsın.Mihnetin zevkini alamazsın sen.Onun şeysi
bile var değil mi ya?musikiye bile geçmiş.Mihneti zevk etmedir alemde hüner.Onu
sen öyle dinliyorsun ama,onu söyleyen adam o,dolgun adam söylemiş onu. Gelir
elbette zuhure neyse hükmü kader.Öyle uydurma bir şey değil.Gaye bire … çünkü
aşk geldi mi ikilik kalkar.Aşk kabili tecezzi değildir.Kabili inkisar değildir,
parçalanmaz.Bizde ahlak mefhumu,manaya inanmaklık onun içün biraz zordur. Bir
kısmını kabul eder,bir kısmını kabul etmedi mi sahtekardır o umumi bir .Cüzzünden feragat,küllünden feragat
hükmündedir.Bir parçasından farig oldu mu hepsini attı demektir.Bir kısmını
yaparım, bir kısmını yap.. olmaz.Çünkü aşk, kabili tecezzi değildir.Tabi
burdaki aşkı anlıyorsunuz değil mi,romanda okunan aşk değil.O başka.Ona ait
bişey okuyayım daha iyi anlaşılsın.Çeşminin
neşvesi yok cam ı muhabbette bile/ Hüsnünün şulesi yok gonca i cennette bile.Gördün
mü aşkı? Çeşminin neşvesi yok cam ı
muhabbette bile/ Hüsnünün şulesi yok gonca i cennette bile.tarf u ruyünde
açılan güldeki nuşin alevin/ Görmedim şemmesi gonca i vuslatta bile.Bin sabahı
tarafı vusla verilmez aşkın./Öyle alemleri vardır şeb i firkatte bile.
Hepsini tahlil etmek lazım.Uzun iş. Bize lazım olan yer şurası;yukarlarını
anlatsam beş on konferans sürer.Mihnet i
aşkının ezvakına payan olmaz.Bak, o aşkın mihnetinden aldığı zevkin payanı
yok diyorum. Mihnet i aşkının ezvakına
payan olmaz.Başlasam yazmaya,bitmez ebediyette bile.Şevkinin öyle semalar
yaratan Kudret’i var /ki güneşler doğurur istese, zulmette bile.Cemden evvelki
alev sagarının sarhoşuyum./Ben ayılmam ebeden kabr i sükunette bile.Uzun.Bu
kadar yeter.Buraya nerden girdik,insan bu aleme yüklü gelmiştir.Hepimiz yüklü.
Bu yükü,ben kendim taşıyacağım da götüreceğim dersen, altında ezilirsin.Yükü
imana yükleteceksin.Ona yükleten,daima gençtir,daima dinçtir,vicdanı daima
müsterihdir.İçinde oturan hakim tarafından mahkum olmamıştır.Binaenaleyh
hayatın elemleri, kederleri kendisi üzerinde tesirini yapmaz,hadisatın geçmiş
olan bütüün vaziyeti onun üzerinde zaaf meydana getirmez.Anlatabildik mi
acaba?O halde Hilkatin bütün serairini bilir.Bunu bildiği içün,daima bunların
halli üzerinde kendisini kullanır.Serairi hilkate,hayatın bunlara bağlı
olduğunu bildiğinden dolayı,bunları tahlille vaktini geçiren adam,ne olur? İlm
i irfana sahib olur.İlm i irfana sahib olunca ne olur?Zulüm kalkar,dedi kodu
kalkar,hased kalkar,kin kalkar,buğz kalkar,adavet kalkar,riya kalkar,yalan
kalkar,işte terakki böyle olur.Bunların hepsi birden olacak,terakki
olacak.Kudret, açmamış öyle bir kapı.Yapmamış.Adeti değil. Terakki
demek,beşeriyeti huzura kavuşturmak demektir.Ahlaka göre terakki.Geliş ve
gidişindeki gayeyi alarak,sayılı nefesini oof diye tüketmek demektir.Geçen
konuşmada size demiştim ki; bir tevekkül
anlattım.İnsanlara Kudret, tevekkül denilen ,ruhlarına hususi bir sıfat
vermiştir.Kuvvet i ruhiyye denir onun adına.O her adamda yoktur.İttikal ile
tevekkülü ayırmalı.Biri mezmum, biri efendide olan bi iş.Herkesde
olmaz.Kuvvetli irade lazım.Her hangi bir iş yapacağı vakitte, yapılacak o
vazifenin,o işin doğrudan doğruya yapılacağı zamanında kuvvetli bir şekilde
Allah’a itimadı olmak.Allah’a itimadı oldumu,benim karşımda gelip de divan
durmaz.Benim karşımda divan durmadı mı,senin karşında divan durmadı mı ,yalnız
Allah’a itimadı oldu mu hürriyetini satmaz.İşte o adam bütün kainata karşı
ittikal i hürriyet eylemiştir. Maadasında hürriyet yoktur.Anlatabildim mi
acaba?Ahlak’ın dövündüğü nokta bu.Burasını söylememiştim geçen
konuşmada.Hatırladınız mı? Burayı söylemedim.Onun içün her adamda
bulunmuyor.Kuvvetli itimadı oluyor.Hak’ka kuvvetli itimadı oldu mu,Kudret’i
kamiliyeye itimadı olduğu an başka bir yer tanımıyor.Tanımış olduğu yer de
olacak olursa şöyle olur; sırrı vahdet tecellisi ile olur ki, “burada Hak var
da ben ona boyun kestim” der.Hak’kı orada müşahade eder.Hak’dan ayan bir nesne
yok.Bu iş biraz zorcadır.Nazarında Hak’kın vücudu varken has derse bir adam
zavallıdır.Nazarında Halk’ın vücudu varken has derse yine zavallıdır.Ama o
tekamül eder eder de bütün eşyada eşyanın sahibini görürse tabi o vakit onun
vechesi değişir.O yine Hak’ka karşı boynunu kesmiş olur.Anlatabildik mi
acaba?Nazarında Hak’kın vücudu var,halkın vücudu yok. Buralar gayet ince
yerlerdir.Yoksa insan ,bu ahlakın,bu aşkın,bu mananın bağına bağlanmadı mı bu
alem adamı çarpar.Püüü .Haberi olmadan insan çarpılır geçer gider.Gönlünü bir
yere bağlar.
-4-
O bağladığı yer de çürük olur gider.Onun
için de bişey okuyayım sana;yoruldunuz mu dinliyor musunuz?Ziver arayı vücut olmadan ol nur
u mubin,İntizac eylemeden ab ı hab a ateş u tin./Yoktu manzume i Şems’in
harekatından eser/Ezkarı namütenahiye varan hükm ü kader/İlim afakını
aydınlamadan nur u ezel/ Bu kazada ne eser vardı muhakkak ne etir.Anlıyosunuz
bunları herhalde bu açık.Türkçe bu.Müstenir
oldu tenimden nice bin şems i münir.Bize nihayetleri lazım.Buralar da lazım
ya.Mümkün olmaz buluna bud ı mücerredde
cihat/ Ya vehm ü ya faraziyat ı beşerdir bu sıfat/ hadisat mütevaliyen zaman
mevhum/ ne zaman var ne mekan hepsi hayali mefhum/ hep geçmiş olan vakıa yi
cûş a cûş./safha yi alem i imkanda müebbet menkuş. Ne cinayet yaptınsa hepsi
yazılmıştır kardeşim.Ne kadar güzel bir şey yaptınsa hepsinin fotoğrafı
çekilmiştir.Yaptığın fiilinin güzelliğinin güzelliğini Kudret, memuru
tarafından tezyin et der. Kötülüğünü de obiçimde yap der. Anlatabildim mi
acaba? hep gelip geçmiş olan vakıa yi cûş a cûş./ safha yi alem i imkanda müebbet menkuş./Ne bidayet ne nihayet aranır
eşyada /istihalat ı şuundur görünen dünyada./İnkilabatı cihandan müteessir her
mevcut./Hiç bir vech ile kabil değil olsun nabud .Hiç yapılan bir şeyin yok
olmasını bekleme .Kaybolur mu?Yook olmaaz.hiç olmaz.Sesin de mahbus,sedan da,
edan da ,hususat ı vechiyen de ,hafif konuşman da,sert bağırman da,lisân ı
hâlin de,lisân ı kâlin de,lisân ı hâl ,lisân ı kâl dedim de hâl lisânı,
Kudret’in nazarında daha kıymetlidir.Bazı insanlar der ki “bişey söylemedim,şu
kadarcık bişey söyledim,bundan uzun boylu iş çıkardı ne dersiniz siz” diye bana
sorarlar.”Konuşurken ben yanında değildim” derim.Fotoğrafını çekmedim ki
senin.Kimbilir konuşurken sen ya burnun şiştiyse,ya kaşlarının tümü ters
döndüyse,bunlar hep konuşmadır.Evet bu kelime harfler bir araya gelince bir
mana çıkmaz ama,ya hâlindeki konuşman değişmişse.Onların hepsini nakşediyor
Kudret.Safhayı alem i imkanda müebbet
menkuş ebedi nakşedilmiştir.Hiç silinmez. Zi-hayatın harekatı ebediyen dain .İnşaatı ziya mürtesemin de dain .Her
cisim ayrılarak unsur olur ahirkar.Moleküllerle atoma dağılır her neki
var.İnşaa ile olur sonra esire müncer .Hem tekasüf ederek madde gelir şekli
diğer. Ot gibi ferd i beşer hep yaşayıp solmadadır.Bizim okuyacağımız yer
asıl burası. Ot gibi ferd i beşer hep
yaşayıp solmadadır.Heyecanlarla koşup mahv ı harab olmadadır.Ne vakit,
şeyin dediği gibi,en yüksek ahlakçılardan,ismi gelmedi hafızama gelince size
söylerim.”Yokluk çölünden varlık vücudu pazarına ,bir kefen tedarikine gelmiş
olan beşer,ne vakit aklını başına alacaksın” diyor.Hani ya kazancın nerde kaç
tane gönül kazandın sen? Kazanç o.En büyük kazanç o.Kendini yokla kaç
yaşındasın elli.”Acaba ben bir kırık kalp satın alabildim mi alamadım
mı”iflastasın ya.Niye?Hak onun içersindeydi alaydın onu alacaktın.Başka yerde
yok Hak. Elli aç boynu bu halde gör.Gafiller göklerde ,arifler gönüllerde
arar.Boyuna aç,elli sene yaptın yaptın da hayır yapamadın ki hayrını
göresin.Öyle diyor. Ediyor böylece
kanunu tabiat cereyan. Nakilim ben bunu fen söylüyor istersen inan .Kimsenin
kalbini incitme sakın alemde.Anlatabildik mi acaba?Kimsenin kalbini incitme sakın alemde,iz bırak iyilikle kalbi ben i
ademde.Mest i mansıb olarak masana,caha onun verdiği sarhoşlukla mest
olarak devlete mağrur olma, mest i mansıb olarak devlete mağrur olma bir temaşa
i film uğruna makbur olma.Film bu. Geçer gider.Buraya girmezden evvel dedik ki
beşer, bu aleme geldiği vakit kendisi vazifeyle gelir.Bu vazifesi büyüktür.O
yükü beşeri takati ile götüremez.Kudreti yetmez.Bunalır,onu imana verir.O imana
verdiği vakitte vecib gelir kendisine.Gençlik,dinçlik,kuvvet,kudret,size bir
maddi misal vereyim daha iyi anlarsınız.İçinizde meydan harbi yapanlar varsa
onlar daha iyi bilirler.Ama yok o adam şimdi yok. İçinizde meydan harbi.Şimdi
mesela derki cezbe nedir,vecib nedir ?Aklın ferağsında onlar.Akıl bi kenarda
duruyor.Bi yere kadar o.O meydan harbi olduğu vakit,düşmanla karşılaşınca,süngü
harbi başlar,bi sessizlik kaplar.Yalnız kasaturanın,süngüye takılı olan
kasaturanın,bir hartı hurtudur o. “hart hurt, hart hurt” yetişmez o şey.
Dişinlen kulağını koparmak istersin.İşte o bir maddi cezbedir.Anlatabildim mi
acaba?Bunun bir de manayı aşka taalluk olan cezbesi vardır ki kainat dar
gelir,ufak gelir ona. Hiç keder görmez orda o.Anlatamıyo muyum acaba? Akıl yok
orda şimdi.Akıl olsa hart hurt olur mu öyle yerde?Olmaz.akıl gitti.Akıla
dediler ki “sen bu sahadan çekil bakalım,senin yerine cezbe gelsin.”Nasıl
maddede böyle oluyorsa manada da böyle olur.Aşkta da böyle olur.Git derler ona
senin yerine başkası gelsin.O vakit hilkatin bütün serairleri ,nazarı tefekküre
alınır.Tefekkür,aklın üstündedir.Akıl ,tefekküre muhtaçtır.Anlatabildim mi
acaba?Tefekküre muhtaç. Onun içün büyük kitap der ki; “efela yetefekkerun”
söyler söyler de “efela yetefekkerun”
onun manası “olanı görün” demektir. Tefekkür,olanı görmek
demektir.Anlatabildik mi acaba?Türkçe manası,”olanı görmek”.Yapılacak işin
sonunu düşünmek.O ne ile oluyor,olanı görmekle oluyor.Bir misal vereyim size
bakın,eskiden vermiştim ya.Hulafa i Abbasiye zamanında,bermekliler o günün
hükümdarına çok yakin olmuşlar. -5-
Her hangi bir nirengi nokta varsa muhakkak
orda bermekli var,o işin başında.Caferi Bermeki de onların en ileri
gelenlerinden.Çok hukuku var o günün emiri ile.Saltanat da.Bir gün demiş ki o
günkü emir;”Şöyle bir gezinti yapalım canım sıkılıyor” demiş.Şehrin çıkmışlar geziyorlar.Bir bahçede güzel
elmalar var.Kokusu güzel,renkler güzel.Caferi Bermeki ye demiş ki “yahu şu
elmalara imrendim” demiş.”Efendim koparalım da demişler değerinin birkaç
mislini koruz,bağlarız sahibi de memnun olur.Değeri birse yüz koruz.”
Atlamışlar bahçeye .Emir uzanmış yetişememiş.Caferi Bermeki uzanmış o da
yetişememiş.Caferi Bermeki’ye demiş ki “ bin omzuma da kopar bunları” demiş.
“Nasıl olur?”,”bırak şimdi bin omzuma kopar”Binmiş omzuna artık bir hususiyet
var aralarında.Elmayı koparırken bağıban,bahçıvan uzaktan bakmış, öyle koşuyor
ki ,öyle yıldırım gibi.Halife demiş ki “eyvah demiş ya bu herif bi de nadan bi
adamsa bizi burda anlamaz hırsız diye sen demiş ister misin bir fenalık etsin”
Renk atmış adamda.Koşarak gelmiş hemen o günün merasimi neyse ,ne şekilde selam
veriliyorsa ,ne şekilde tazim, hürmet ,tevkir yapılıyorsa aynını yapmış
karşısında durmuş.”Efendim toplayım” demiş.”hizmette kusurum var mı”
demiş.Meğer o bahçe kendisine aitmiş.Bilmiyor.Kendisinin bahçesiymiş.”Burası
kimin?” “sizin” demiş “zat ı devletinizin ben de bahçıvanınızım.” Memnun oldum
demiş.yok demiş biz burda bir iki tane yiyeceğiz.nereye taşıyalım.teşekkür
ederim.Fakat demiş “hoşuma gitti senin nezaketin,muamelen filan hizmetin de
makbul.Ne arzu edersin benim kudretim taalluk ettiği bir hususta sana
yapmaklığımız.””sağolun bişey istemem” “yok yok
demiş “ üçüncü sefer ısrar edince,”madem ki demiş and verdiniz ısrar
ettiniz benim bermekli olmadığıma dair elime bir ferman verin demiş.” “Bu
bahçıvan bermekli değildir” yazarsınız ismimi böyle bir ferman verin.Caferi
Bermeki’ nin rengi atmış tabi sadrazam onun yanında.Gözünden kaçmamış emirin.
Yok demiş “ben senin üstüne hürriyet verdim.Ne gözünlen öyle hain hain
bakıyorsun?”peki demiş ver kalemi kağıdı ,yazmış “bermekli değildir” basmış
mühürü “al demiş.Noolcak sanki”.Öpmüş koymuş cebine.Zaman gelmiş onlar ordan
ayrılmışlar.Diyar diyar gezerken bir mezat yerinde gayet dirhem paha bir
mücevher.Hafızam aldatmasın,yakut mu zümrüt mü öyle bi şey,iri bir şey.Hoşuna
gitmiş almış.Aldıktan sonra demiş ki “bunun üzerine ben bir yazı yazdırayım da
yüzük yapırayım” demiş.”yüzük yaptırayım””peki” demişler. Burda en iyi hakkek
kim var ?Demişler “filan yerde bir hakkek vardır amma kimsenin dediğini
yazmaz,kendisi ne isterse yazar.İsterseniz götürelim demişler.””Nasıl o”
“kellesini alsanız olmaz demişler .” Gitmiş mütevazi bir adam öyle,önünde ufak
bir rahlesi var,Bu demiş gayet dirhempaha bir taştır kıymetli bir şey. Evet
demiş biliyorum.”Böyle çok taşlar benim elimden geçti” demiş.Farkında değil o.
Öyle çok taşlar dediği ona taş atıyor o. Senin gibi çok taş geldi gitti benim
elimden. Olgun bir adam o. E demiş “buna bişey yazdıracağız” korsunuz demiş
“benim içime ne gelirse yarın yazarım””benim söylediğim..” “bizde usül öyle
değil” demiş.Başka hakkek lere götürün.Caferi Bermeki’ye demiş ki “ne dersin
yazdıralım mı ister misin bu bir acaip bişey yazsın da güzelim taş berbat
olsun” “Siz bilirsiniz” “bırakalım “ demiş,bırakmışlar.Yazmış.Taşın üzerinde
yazıyor;”yapacağın işin sonunu düşün”Bu kadar yazı. Ertesi günü gelmiş yazdın
mı ? yazdım.Hoşuna da gitmiş,memnun etmiş çıkmış.Yüzük yaptırmış, ara yerden
birkaç sene daha geçmiş.Her sene hacamat olurmuş,arkasından kürek
ucundan.Operatör kan alıyor.Yine mevsimi gelmiş kan alacak .Onun bir ölçüsü
vardır bu elin şu parmağı olanca kuvveti ile uzanılır arkaya bu parmağın ucu
nereye temas ederse kanı ordan alırlar.Hacamatta usül o. Uzanınız demiş,tam
böyle uzanıyor uzanıyor arkası soyunmuş,tam parmağını oraya korken operatör
bakmış ki taşın üzerinde “yapacağın işin sonunu iyi düşün”elinde şey var o
aleti cariha ufak bir tereddüt geçirmiş onu bırakmış çantadan başka bir tane
çıkarmış.”Niçin onlan yapmadınız” demiş.”Efendim daha keskinini” demiş.
“Evvelce niye düşünmediniz?” demiş.”Hem senin rengin değişti” demiş. “kızardın”
demiş. “Hayır” demiş yook demiş “rekaket geçiriyorsun bir iş var.hakikatı söyle
sana hiçbir şey yapmayacağım” demiş. “İmkan yok “ demiş.”sen bir şeyi
atlatıyorsun”Demiş “efendim,alçak bir adammışım,adi bir insanmışım,nankör
müşüm,nadanmışım,siz beni nan içinde müstağrak kıldınız amma işte benim
cibilliyetim bozukmuş beni iğfal ettiler ,sizi imha etmekliğime beni ikna
ettiler,bir çok madde teklif ettiler.Bermekliler ittifak ettiler sizin imhanız
için,beni alet ettiler,ben bu vasıtayla bu ilk önce kullanacağım neşter
zehirliydi,şu kadar müddet sonra siz hayatınıza nihayet verebilirdiniz. O
yüzüğünü yapacağın işin sonunu iyi düşün diye orda okudum.”(boşluk) Efendim
topluyorlar,e bahçıvanda bermekli hemen gitmişler “gel buraya” “yook” demiş.
“bak fermana mührü görüyor musun bermekli değildir” diyor.Demişler “efendim
hepsini topladık yalnız sizin fermanınız var bir bahçıvan var mührünüz var orda
bermekli değildir diye .” haa hatırladım” demiş.”çağırın bakalım o adamı acaba
bu kötülük bana taa o günden mi hazırlandı, o biliyo mu idi?”çağırmışlar,
demişki “anlat bakalım sen neden bu bermekli değilsin istedin o günde böyle bir
şeyler” “yok demiş ogün öyle bir şeyler yok “ peki demiş “sen nerden anladın?”
demiş
-6-
“Kudret’in adetidir.Her ikbalin bir idbarı
vardır.Her yükselmenin bir tepetaklak olması vardır.Bu yükselmek manevi bir
yükselmek değil ki “ demiş.O manen,kalben,aşken, nihayet suri bir takım
yükselmeden ibaret baktım ki demiş (boşluk) “siz mahiyetinizde bulunan adamları
omzunuza bindiriyorsunuz ağaca çıkarıyorsunuz yok… bu ne kadar
yükselmektir,bunun bir ters tarafı olacak ,ben de bermekliyim gürültüye giderim
diyerekten bermekli değildir diye bir ferman aldım sizden” demiş.Anlatabildim
mi acaba?Buraya nerden girdik? Tefekkür,aklın ferağsında,akıl ona muhtaç .Onun
için büyük kitap öyle der “efela yetefekkerun” her kötülük
düşüncesizlikten ileri gelir.Tabire dikkat et.Ahlakın tarifinde budur.”Her
fenalık düşüncesizlikten ileri gelir” der. Düşünme insanı itidale
sevkeder.Düşününce nihayet beş havas.İnsanda var ya beş his,dış hisleri bunlar
harekete gelir. Harekete gelince düşünce,kalbin pasını alır.Ayine i safadar
olan kalp Kudret’in cilası ile tecelli eder.Nihayet mehbit i ilham olur.Çeşm i
hakayık,çeşm i hakikat,çeşm i insaniyet başlar ,insanlara huzur gelir.Bunların
heyet i umumisi netice itibariyle ahlak putesinde olur.Levhi mahfuz kitabı
olur,kelm i âla da hâdimi olur,o adam ak alınla imrar ı hayat eder ve huzura da
ak alınla gider.Gelmekteki gaye de bu değil mi? Kaç yaşındasın otuz,koy ortaya
bir şey,yok.On misli daha yaşasan yine de bir şey koyamazsın. Ne için bir gönül
almıyoruz? Bu günden itibaren başla.Bu konuşma bir vesile olsun hayatta. Sen
bir kırık kalp satın alacağım de .İki
çeşmin şirişk i efşan ver. kalbi viran
al eğer tükenmez haşra gelmez daimi irad lazımsa .Her akarın kiracısı
çirkin olur.Vergisini tedarik edemezsin,hacze gelirler,damı çöker,tamiri
olur.Fakat öyle bir akâr al ki onun kiracısı Allah olsun,daima iradı alsın. İki çeşmin şirişk i efşan ver. kalbi viran al ne güzel söylüyor. Ey iki
gözüm diyor,bak maddeye dökmüyor da gel şirişk i efşan ver.Şöyle gözyaşını akıt
bir kalb i viran al .Çünkü gözyaşının müşterisi Allah dır o öyle bir incidir ki
ona hiçbir varlık sahibinin hazinesi alamaz onu kudret yetişmez ki öyle bir
inci o.Ancak Hâlik’ın hazinesinden alınabilir o alırsa alabilir başkasının
serveti yetişmez.Onu da onun içün oraya bağlamış .İki çeşmin şirişk i efşan ver.
kalbi viran al eğer tükenmez bitmez yani ya.haşra gelmez kayıtlanmaz daimi
irad lazımsa.Nerdeee ,anamızın nafakasını vermiyoruz.Çocuğunun nafakasını
vermiyor.Öyle değil mi? Seksen yaşında baba evladından nafaka dava
ediyor.Halbuki biz tarihin en eski efendisinin çocuklarıyız.Bizim
vakfiyelerimizi açarsanız ağlarsınız.Ecdadın vakfiyelerine bakacak olursan ,her
mahallede seksen sırık ciğer,doksan sırık işkembe,bilmem şu, bu insanlara değil
de hayvanlara vakfetmişler. Gazetelerde okuyorsunuz daha bu seneleri
yazıyorlar,medeniyetini taklit ettiğimiz alemde deliyi cin çarpmış diye
yakarlarken,biz şifahanelerde,şifahane derdik tımarhane de demezdik
de,şifahanelerde darrüşşifa denirdi kibar isim. Şifa evi.Şifahanelerde musiki
ile tedavi ettirirdik.Ve oraya musiki heyeti girsin diye senin deden vakfiyye, vakıf
para bırakmıştır,filan şifahanede deliler şu musiki heyeti ile tedavi olsun
diye. O senin medeniyetini taklit ettiğin sahaye bir asır bir buçuk asır evvel
sarayında yüz numara bile yoktu.Öyle muazzam kürklü,öyle mükellef ilme mevzu
verecek,sanata model verecek ,karadan gemi yürütmüş,tarihte devre açmış,
ilimlere mevzu vermiş ,sanatlara model vermiş adamın çocuğusun.Değil mi ya?
Avrupa tahsili güzel,güzel amma geliyor bir ecnebi bir kızla burda Fatma’yı
beğenmiyor. Nasıl türkoğlusun? Ağır değil mi? Senin deden bire on
dövüşmüştür.Bire on dövüşmüştür,senden çok servetliydi,çok zengindi,çok
kuvvetliydi.Bütün o sıfat ı nefsaniyyesini tatmin edebilecek püüü neleri neleri
vardı.Fakat hak var derdi. Ben amiri şehvetim ,mağlubu şehvet
değilim derdi.Bana Kudret’in açmış olduğu güzel kapı,çirkin kapıyı açmaya zaten
ihtiyaç bırakmaz derdi.Hududu dairesinde zevkini de yapardı,safasını da
yapardı,acıma hissini de tatbik ederdi,ilmini de meydana kordu,ne bileyim
ben.kütüphaneler milyonla
dolurdu.İlimlere mevzu vermiştir.”Ben yaratırım” sevdasında gezersin
amma,hangi ilme mevzu verdin kardeşim?Hangi fenne model verdin söyle
bakayım.Ben de şu fenne model verdim,şu sanata model verdim.Ben de bu kitabı
yazdım. Avrupa kürsüsünde şu kitabım okunuyor.Ama dedenin kitabı okunuyor
bak.Amerika’da Mesnevi günü yapıyorlar.Papa Mevlana’nın günüdür diyor alem i
hristiyaniyet namına karşısında hürmetle
eğiliyorum diyor. Tebrik ediyor hürmetle eğildiğini arzı ubudiyet ediyorum diyor.Hz.Mevlana da
ben bu feyzi Cenab-ı.Muhammed’den aldım diyor.Bunlar birbirine bağlı
şeyler.Zenginsin sen.Servetinden haberin yok.Çok zengin.Gayet
zengin.Medeniyetin kökü sendeydi.Yanındaki komşusunun aç olduğunu bilerek kendi
karnını doyuranı insan diye kabul etmeyen bir manaya sahibim derdi ona göre
düşünürdü.Kaskatı değil.Ama işte o mana
ahlakına sahipti beşeriyet her
ne zaman ki bir feyiz görmüştür,kainatta muhakkak hassasiyeti ahlakiyyenin cezbei neşvesinde
görmüştür.O çıktıktan sonra gözükmez bu iş.İmkanı yok.O çıktı mı canavarlar
bizden utanır.Canavar utanır.Çünkü canavar,açken adamı parçalar.O neyden
alıyordu nerden alıyordu o feyzi nerde
okumuştu onu?O ne zevk idi.Oğlunu cepheye gönderir alnından öper,”şehadet
haberini alayım arkandan vurulursan bu emdirdiğim -7-
süt haram olsun” der.Bu nerden almıştı bu
anne? Nerde büyüdü bu nasıl şeydir bu?Bu hangi kitap verdi buna bu zevki?Bu
evlat bu.Kendisine de benzemez.İnsan kendisini feda eder fakat evlat.Başka bir
şeye benzemez ki evlat.Bu böyle durulacak şey değil bu.Bunun üzerinde..böyle
geçilecek şey değil,üzerinde durulacak bir mevzu.Kapıdan giderken alnından
öpüyor “ben senin canı şahadet haberini işiteyim eğer arkandan vurulursan benim
bu emdirdiğim süt sana haram olsun” der.Bu nasıl denir bu iş?Ne gördü de bunu diyebildi? Bu ne paraylan
denir,ne malikaneyle denir.Bilmem ki.Bu zevki nasıl alabildi?Bu sermaye sonra
insan ayak altına alınabilir mi?İşte ona
iman sermayesi derler.Yükü bak nereye yüklüyor ve nasıl yaşıyor?Baka zevki
olmasa bunu diyebilir mi bir adam?Demek ki cemiyette insanın bir huzura
kavuşabilmesi için evvela vicdanından ebed sedasını duyması şarttır.Bu sedayı
duymadıkça katiyyen ne muhabbet olur,ne muhabetullah olur,ne Cemal mefkuresi
olur,hiçbir şey olmaz.Hiç bir şey olmaz.Bire on dövüşür,sekiz saat dövüşür.Medeniyetini
taklit ettiğimiz alemin adamı,vazifemi yaptım der yetiştireydin der.Senin
Mehmetçik saatlen dövüşmez ki saati yok ki.Çünkü aşkda saat yok.Aşkın saati
olur mu,aşkın zamanı olur mu,aşk ın mekanı olur mu?Ekmeği yetiştiremezsin Allah
der doyurur.Ayakkabısını gönderemezsin nasırından çarık yapar dönmez geri.Bu zevk nasıl bu. Nasıl bir iş
bu?Görülmemiştir.Ecnebi tarihleri yazar,düştüğü vakitte şehit düşerken burda
ufak bir tebessüm olurmuş, burda bir pembelik olurmuş.Derhal gezerken harp
meydanını bu türk derlermiş kaldırın bunu.İsmi cismi sorulmadan bu filancadır
bunu kaldırın. Ayrılıyor neden?Çünkü
onun manasını alan el başka.Kırk defa
size anlattım şehit ne demektir.İşte o son anında,son anında herkesi melekül
mevt kabz ül aza olan Kudret’in manzumesinden kuvvasından bir kuvva olan o güzel “Azrail
gibi ne dikildin” deriz.Ne kadar gücenir.Azrailden güzel bir şey var mı? Onun
güzelliğini görmesen sen canını verebilir misin?Kendini unutursun onu gördüğün
vakitte.Ve en kötü adam bile onu görürken verirken böyle güler o bütün
ölenlerin içersinde, ölenin yanında hiç bulundun mu sen o elemlerle kıvranırken
o gözükür gözükmez elemlerin hepsi gider.Hayran olarak ,mest olarak verir.O
kadar güzeldir o.Adamına göre.O kayıtta var.Adamına göre.Şehitte öyle olmuyor.Şehitte
o tecelli ettiği vakitte onda da tecelli ediyor, şehit diyor ki “hayır sana
vermem.Ben aramda namahrem istemem Ben onun hesabına bu canı veriyorum kendi
alsın göreyim bakayım kendini”.O vakit.İşte şehit denmesindeki illiyet bu.Bizzat Allah kendisi mülaki
olur.Anlatamadık mı?O ayrı o.Onun tadı başka.Ama o anne o tadı nasıl duydu da
evladına bunu söylüyor.O tadı nasıl duydu?Duyar ya. Kıymeti hayata,kıymeti
kainata agah olunca o tad duyulur.Onlara agah oluyor o.Biz zannediyoruz ki
herhangi bir şeyi böyle beş on satır bir
şey okumaklan cicili bicili konuşmakla oldu. Püü.Olurmuymuş o.İş satırda değil
sadırda.Sen kendi bilgini şöyle bir düşün sahiplerine ver bakalım kendi malını
koy orta yere.Nereye güvenirsin? efendim ben şu kadar şey bilirim. Güzel amma bildiklerinin hepsini ver ehline ver
kendininkini koy orta yere.Filanı aldın filandan öğrendin,filanı aldın filandan
öğrendin,filanı aldın filandan öğrendin zatıalinizinki?Alemin malıyla ne
övünüyorsun?Bankanın veznedarına benzer.Banka önünde böyle veznedarın bir
miktar böyle durur durur sayarken bir tuhaftır.insana bir hal geliyor kalemi de
var kırmızı kalemle şöyle iter filan fakaat demedin bir tanesi hafifleyip de yanlış saymışsa bir kırmızılık
geçirir.bir hoplar.Alemin parası hesabına,kendinin değil.Kendini bilme ilmini
öğrenmemişse bir adam boş cüzdan gezdirmeye benzer.Boş cüzdan insana faydası
olmaz.İlim kendini öğrenmek demektir.Kendini öğrenmek demek,marifeti Hak
demektir,Marifeti Hak’kın neticesinde ne meydana gelir biliyor musunuz? Her ilmin
bir neticesi vardır.O ilmin neticesinde İnsan Hak’kı meydana gelir.Anlatabildik
mi acaba?Bu günkü konuşmanın an yeri bu. Bir adam kendini bilmedikçe,kendini
bilme ilmini bilmedikçe,istediğin kadar kanun oku,istediğin kadar satır
oku,kendine ait olan kendini bilme ilmini bilmedin mi Hak’kı bilmezsin.O
Marifeti Hak tahakkuk etmedikçeHilkati,kainatı bilmezsin,onu bilmedikçe serairi
insanı bilmezsin,İnsanı bilmedikçe insan hakkını bilmezsin,netice itibariyle
tecavüzler başlar,zulümler başlar,ihtirasası nefsaniye başlar hasedler
başlar,buğzlar başlar,adavet başlar,başlar başlar artık nihayet işte insanlar
huzursuz yaşar.E zaten ömrü dünya bir dakika,ömrü adem bir nefes.Orta yerde
hiçbir şey yok.Bütün mevcudiyet Hak’ka bağlı olmazsa,varidatı akliyye şirke götürür
adamı.Tabire dikkat et.İlk söylediğim cümledir.Bütün mevcudiyetimizle varidatı
akliyye Hak’ka bağlanmamışsa ,o akıl adamı şirke götürür.Ne yapar o
vakit?İyilikleri meydana çıkarsın diye Kudret tarafından
verilmişken,kötülüklerin çıkmasına engel olan şeyleri kaldırayım da o çıksın
diye tersine çalışır.Ama Hak’ka bağlanacak olursa hem varidatı …
eder hem vahdet i ruhiyye meydana gelir,öyle bir intizam olur ki bu
sayede yalnız bakayı nev’i değil bakayı şahsi de meydana gelir.Anlatabildik mi?
Ne demek bakayı şahsi,bak mesela,bakayı şahsi demek,herhangi bir insanın iyi
insanlar tarafından ismi anıldığı vakitte gönülde sıcaklığı durması
demektir.Anlatamıyoruz galiba?Bu kainata firavun da gelmiş,Musa da
gelmiş,Firavunun şahsiyeti de anılır,fakat bir soğuklukla anılır.
-8-
Fakat “Musa” dendiği vakitte bu gün milyarla
insan,milyonla insan peşinden gidiyor.Bu kainata Ebu Cehil’de gelmiş şöhret
bırakmış, Muhammed Aleyhisselam da gelmiş.Birisinde bir soğukluk devam
ediyor,birisinde bir sıcaklık devam ediyor.Anlatamıyo muyum acaba? İşte ona
bakayı şahsi derler.Bir de bakayı nev’i vardır ki insanlığa yapmış olduğu
hizmetle ,insanlığın bakasına hizmet.Demiş olduğum şekilde varidatı akliyye
Hak’ka bağlanaraktan bir birlik olacak olursa oradaki varidat artıyor,arttığı
vakitte o insanın hizmeti, hem bakayı nev’isine oluyor ,hem bekayı şahsisine
oluyor.Anlatamadık mı? Bu kadar konuşma yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder