Eni ü nale seher-hize ney nevası verir
Bükadan Arif i billaha mey safası gelir
Sühanverin eseri bir hayat ı sânidir
Giderse dâr ı fenâdan yine sedası gelir.




Saniye sonra Kapanacaktır

163. Kaset


Kaset 163  19/08/1962   (Düzenlenmemiş Metin)


Ne dedik;Ahlakda üç şey var,biri Kutbu Hak,ikincisi hüsnü ihtiyar,üçüncüsü zevki baka.Bu zevki baka nasıl olur? Mesele burda.Cisminde mevcut olan bütün zerratı mutasarrıf bulunan şu cisminde mevcut bir varlık var ya senin bütün zerratını tasarruf ediyor,kullanıyor.Sen o bütün zerratını kullanan ,cisminde mevcut olduğunu cahil de olsan,zahiri cahil .İnkar edemediğin orada en büyük alim olduğun bir husus vardır.Ve burda herkes bir dir. En yüksek ilme intisabı olanla hiçbir şey okumamış olan,ikisi müsavi.Benim cismimde benim vücudumu tasarruf eden,her zerratın mutasarrıfı olan bişey var değil mi? Ne diyorsun adına,ruh diyorsun,ve senin müdebbirin hakimin olduğunu da ilmin olsa da olmasa da gayet kuvvetli bir iman ile tasdik ediyorsun.Görmediğin halde ,tutamadığın halde,fotoğrafını çekemediğin halde,öyle değil mi? gördün mü, tuttun mu, fakat onu,böyle yakinen o kadar kuvvetli imanın var ki benim vücudumda tasarruf eden. İşte alem de  bir vücut ki onun da bir mutasarrıfı vardır.Onun ruhu da Allah dır.Zevki baka bu. Anlatabildik mi acaba? Zevki baka. Şimdi bu işler. İnsanın iki veçhesi vardı her konuşmada söylerdik bu konuşmada söylemedik.Bir vechesi alemi Hilkat e bağlı bir vechesi de alem i Kudret’e bağlı dedik.Alem i Hilkat’e bağlı olan vechesinde akıl. Ten aleminde akıl,can aleminde aşk.Nasıl anlatayım?Cane tenden agah değildir,ten de candan agah değildir.Bunun farkında olmazsan bu işlerin zevkine varamazsın.Daha iyi anlatayım.Şu ceket,şu gömlek,ben bunu giyinmişim fakat bu gömlek,benim tenime tam tamamına irtibat etmiş.Tamamen sarınmış,bundan agah mıdır? Haberi var mı bunun?Yok fakat buna ittisali var. Bununla beraber yaşıyor,bununla beraber geziyor,bununla beraber şimdi konuşuyor,bununla beraber bu tecellide bulunuyor,fakat bundan haberdar değil(tenden). Bu ten de benim ruhumla beraber,benim canımla beraber ama canımdan haberdar değil.İşte maddenin kesafetinde bulunanlar canından haberdar olmayıp da yalnız bu tenin kesafetinde bulunanlardır.Anlatamadık yine.Bu ten benim canımdan haberdar değil. Onun içün alem i Kudret’e taalluk eden kısımda aşk insana yol verir. Aşk.Tabi bu aşk,romanda okunan aşk değil. Bu aşk, biraz halim yok,burasını her vakit anlatıyorum,burası dursun da. Bu aşk der ki eyy ademoğlu der. Beni saydetmek istersen beni avlamak istersen , bana talib isen ,sen o benlik vadisinde gezersen beni zor avlarsın sen.Ben öyle yerlere gelmem.Sen bana sahib olmak istersen fakru fenayı ihtiyar et. Burdaki fakru fena, dilencilik manasına değil.Züğürtlük manasına değil.Sahte benliğinden vazgeç,        faniyi bakiyle değiş dedik ya,konuşmanın bidayetinin misalini veriyorum da onun için sizi oturttum kusura bakmayın tam giderken.Fakru fenayı ihtiyar et demek odur.Hâlka samhalık yapma .Yani ne demek istiyorum?Bundan vazgeç,aşk mumunun,aşk ışığının pervanesi ol.Sen, “onun ışığıyım“  diye dava açma.Gel ona pervane ol,orda yan da lazım gelen şey sana açılsın.Anlatabildik mi acaba? İşte bu kadar.

Abidan-ı Mustafa’yız. Biz Hüseynilerdeniz.
Nuruçeşmi Murtazayız biz Hüseynilerdeniz.

Efendim şimdi dinleyeceğimiz eser yüksek ahlak derneğinin kıymetli reisi ve mümtaz hatibi ,Şemseddin Bey’den alınan bir kasidedir. Bu kaside,İstanbul’da yaşamış büyük velilerden İbrahim Kuşadalı Hazretleri’nin dir. Kasidenin tümünden bir özet olarak alınmış sözleri de şudur;
Varını dildara veren vaslı hicran istemez /Haneyi kalbinde Hak’dan gayri mihman istemez./Vechi yar’e düş olan alemde seyran istemez/ Haneyi kalbinde Hak’dan gayri mihman istemez.
Bu eser nihavend makamında bestelenmiştir.

Varını dildara veren vaslı hicran istemez
Haneyi kalbinde Hak’dan Allah gayri mihman istemez.
Vechi yar’e düş olan alemde seyran istemez.
Haneyi kalbinde Hak’dan Allah gayri mihman istemez.

Ahlak mevzuu üzerinde devam etmekte .Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine vazifeden doğan ahlak,diğerine aşktan doğan ahlak tesmiye etmiştik.Vazifeden doğan ahlakın annesinin akıl olduğunu,aşktan doğan ahlakın da membaının kalp olduğunu anlatmıştık.Gerek akıl,vazife,kalp ,aşk bunlar manayı insaniyeye ait birer vasıf olmaları hasebiyle ,mevzuun esas rüknü insan mefhumu üzerinde devam etmekte.İnsan.İnsan nedir? E zor olan kısmı da bu. Vaka görünüşü itibariyle ,bir kan ve kemik torbasından ibaret gibi görünürse de vicdanı kibriyası o büyük manası beşeri takatle
anlatabilecek şekilde değildir neden zira her konuşmamda tekrar ettiğim gibi insanın bir yüzü,bir vechesi  alem i Kudret’ e bağlı ,bir vechesi de alem i Hilkat’e merbutdur.Alem i Hilkat’e ait olan kısmında nisbeten insan bişeyler anlatabilir,fakat alem i Kudret’e taalluk eden kısmında bişey anlatamaz.Duyar,herkes onu hisseder,orada alim,cahil,fazıl,arif hep bir.Herkesin içinde sessiz sözsüz bizsiz sizsiz konuşan bir varlık var.Bu yüklü gelen.Malum ya insan bu aleme yüklü olaraktan gelir.Hepimiz öyle mi? Evet.e büyük bir masaya sahip olan ,geniş bir kasanın maliki olan o da mı öyle? O daha fazla yüklü .Acaba bu yükünü nasıl götürecek? Ne vakit insan, genç ve dinç kalabilir? Hem şahsiyetini, hem umumi insaniyeti,bir şahsi bakası vardır,bir de insanlık bakası vardır. Kendisi de oraya ait olmak üzere. Bu bakayı nasıl temin edebilir bir kimse? Ahlak’ın uğraştığı nokta bu.İnsanlar doğumları ile, dalgasız denizden dalgalı denize düşmüş demektir.Amiyane bir tarif ile anlatmak icab ederse,insan doğumu ile dalgasız bir denizden dalgalı bir denize düşmüş, şimdi bu denizde ben kendi kulaçlarımla yüzerim de kenara çıkarım derse pek zavallıdır.Çıkamaz .O kadar geniş sahası var ki kesilir.Fakat bu denizin ortasında muazzam bir gemi vardır. Buraya ücretsiz,külfetsiz,minnetsiz, iltimazsız,yalnız ihlas ve tevekkül denilen bir bileti vardır.Kim gösterebilirse derhal alırlar.Orada sınıf farkı yoktur.siz aşağı kamaraya gideceksiniz,öteki yukarıya çıkacaktı ,senin bilatın kaçıncı derecedir.Kaç kuruşluk yerde oturacaksın yok. Herkes müsavi,diz dize oturabilir.Öyle bir gemi.Nasıl insan, uzun bir yolculuk, büyük bir seyahata çıksa bir gemiyle. Teşkilatı muntazam,sarsıntısı yok ,her şeysi yerinde,yer içer, gider yatar,sabahleyin haberi olmadan sahile yaklaşır.Bir de denize düşer de boğulur da sahile çıkar.Şişer,sahile çıkar.Şimdi bu, harici bir misal.Hakiki insan,bu kesret denizinde ,bunun dalgaları vardır,birine “Cemal” derler, birine “Celal” derler.Allah’ın sıfatları, biri batırır, biri çıkarır o dalgaların içersinde. “Ben o gemiye binmem,benim amirim aklım hakimim de vicdanımdır ,kulaçlarım da gayet yerinde ben kendim çıkarım” çok çıkarsın. Üçüncü kulaçta kesilirsin.O deniz, bu denize de benzemez.Bu denizde müsabakaya çıkılır ama o denizde müsabakaya çıkılmaz.O denizin dalgası acaip.Şöyle bir misal daha vereyim size;ulum u bahriyeden mütebahhir bir kaptan ,deniz ilminde gayet ilmi geniş,bilgisi büyük bir kaptan, şöyle bir bakar semaya ,şöyle bir bakar şeye , o tecrübesi bilgisi itibariyle havanın vaziyetine agah .Kudret ona o ilhamı vermiş.Bir sahile yaklaşır, giderken bakar vaziyete “denizde dehşetli bir bora olacak” der,bir sahile yaklaşır.Siz bakarsınız ki ne bir rüzgar var, ne bir karaltı var,kağıt gibi deniz. ”Kaptanın bir dalaveresi var” dersin.”Burda kimbilir ne alaveresi var,ne dalaveresi var ki gemiyi buraya yaklaştırdı,yok şöyle olacakmış,yok böyle olacakmış,bundan daha güzel hava mı olur” der kızarız.Fakat o ulum u bahriyye de mütebahhir olan o kaptan. “sizin dediğiniz gibi değil” der. “Gürültü çıkarmayın,beni dinleyin” onun kokusu çıkar,bir de bakarız ki bir saat sonra renk değişmiş,simsiyah dalga kabarmış,”aman ne hoş” deriz. İşte bu kesret denizinde böyle kaptanlar vardır.Bunların ahlak gemileri vardır.Onlar, ulum u bahriyye i ahadiyette mütebahhir kaptanlardır. “Gelin” der “Kudret elden gitmeden, perde i gaflet açılmadan, zamanı fırsat bilin de hep böyle gitmez bu alem ,ömür denilen sermaye i hayat insana ariyet verilmiş bir nimettir.Bunun nihayet bir hesabı vardır.Kainat, her zerresi bir nizam ı intizam ile onu yapan güzel tanzim etmiş, güzel ta…  etmiş, güzel tenzih etmiş,ama insanda da çöreklenmiş bir ejderha vardır.Daima dürter. İhtirasat ı nefsaniyen kabarmış ,fırsat elinde,vur,kır,yak .Bundan başka bir şey yok” der. Kurtaramazsan,felaketle mahrumiyetle neticelenir.Kurtarabilirse ,kam alır,geliş ve gidişteki gayeyi duyar. Binaenaleyh demek oluyor ki insan,icabında en büyük marifethaneleri bir anda zulm ile berbat ı harab ettiği gibi,en büyük zulümleri de bir anda nura müstagrak kılabilecek şekilde hasletlere malik olan candır.Hepsi bu insan namı altında toplanmıştır.Sözü, hayat verir, hayat alır.Anlatabiliyo muyum?Onun içün kıymeti çok büyük.Sözü yok mu, hayat verir, hayat alır.Kendisinde bu kadar büyük bir tecelli var.Fakat hepsi iğreti.Bakar sın ki bir kumandan, yüzbin kişilik bir orduya bir “ arş” der, rap rap yürür o ordunun yüzbininin birden iradesi gider.O da kendi de farkında değildir o a ile r ye ş ye nerden o Kudret taalluk etti de o yüzbin kişi birden gidiyor. O kendi kendine der ki “ o işte bende”yok kardeşim bu da bir cereyan geldi senden tecelli etti gidiyor fakat günün birinde sen o hal o sıfat senden alınır çöpçüyü çağırsan yüzüne bakmaz.Çöpçü bakmaz.Kudret, ne dersler kaçırmıştır insana bilir misin? İşte o dakkada o kuvvet, o Kudret varken ,”Kudret bana sıfatını verdi, beni kullanıyorum, ben yok O var.” diyerekten kafanı şöyle kalbinin üzerine diktin mi ahlak müessesesi ebed ebed der madem ki sen Kudret’i tanıdın sen zulüm yapmazsın der.İstibdat,zulüm ne vakit olur bir insanda ? Ne vakit ki kendinden büyük bir Kudret tanımamaklık hasleti başlarsa olur. İnsan ne vakit ki kendisinden büyük bir Kudret vardır diye ,içinden,ağzından değil.İçinden “benden büyük vardır” diye bir Kudret kendisi istila ederse zulüm yapabilir mi? İstibdat yapabilir mi? Buna imkan var mıdır? Kin besleyebilir mi? Kin, cehennem sıfatıdır.Sahibi de yanar,kini de yanar,hepsi yanar.Olmaz. Neden? “Benden büyük bir Kudret var “                                                                   -3-
dedin mi hepsi erir.Hased durabilir mi bir adamda? Yalan durabilir mi? Buğz durabilir mi imkan var mı? Bunların hiç birisi duramaz.Fakat neden oluyor bu? Ağzıyla söyler de haliyle söylemez.Onun içün derler ki, mana ilminde iman ettin,ağzınla ettin ama elin iman etti mi senin? Etti. Niye bu kötülüğü yapıyor bu elin.O halde elin daha henüz münkirdir. Bütün aza yı cevarihin imanı şarttır.Anlatamıyo muyum acaba? “Efendim ben en kuvvetli inanmış bir adamım” neye inandın sen? Bu ayağın inandı mı? İnandı . E niye gitti bu kötülüğe? Demek ki bu inanmamış.Bu gözün inandı mı? İnandı. E niçin baktı o kötülüğe? Demek ki hiç inanmamış.Anlatamıyo muyum? Ya hepsi birbirine bağlı. O inandığı dakkadan itibaren ,aşk tecelli eder.Aşk tecelli ettiği dakikadan itibaren bütün mihnetler zevk olur.Yoksa bu alem mihlet alemidir. Aşk tecelli etmedikçe o yükü sen taşırsın.Mihnetin zevkini alamazsın sen.Onun şeysi bile var değil mi ya?musikiye bile geçmiş.Mihneti zevk etmedir alemde hüner.Onu sen öyle dinliyorsun ama,onu söyleyen adam o,dolgun adam söylemiş onu. Gelir elbette zuhure neyse hükmü kader.Öyle uydurma bir şey değil.Gaye bire … çünkü aşk geldi mi ikilik kalkar.Aşk kabili tecezzi değildir.Kabili inkisar değildir, parçalanmaz.Bizde ahlak mefhumu,manaya inanmaklık onun içün biraz zordur. Bir kısmını kabul eder,bir kısmını kabul etmedi mi sahtekardır o umumi bir   .Cüzzünden feragat,küllünden feragat hükmündedir.Bir parçasından farig oldu mu hepsini attı demektir.Bir kısmını yaparım, bir kısmını yap.. olmaz.Çünkü aşk, kabili tecezzi değildir.Tabi burdaki aşkı anlıyorsunuz değil mi,romanda okunan aşk değil.O başka.Ona ait bişey okuyayım daha iyi anlaşılsın.Çeşminin neşvesi yok cam ı muhabbette bile/ Hüsnünün şulesi yok gonca i cennette bile.Gördün mü aşkı? Çeşminin neşvesi yok cam ı muhabbette bile/ Hüsnünün şulesi yok gonca i cennette bile.tarf u ruyünde açılan güldeki nuşin alevin/ Görmedim şemmesi gonca i vuslatta bile.Bin sabahı tarafı vusla verilmez aşkın./Öyle alemleri vardır şeb i firkatte bile. Hepsini tahlil etmek lazım.Uzun iş. Bize lazım olan yer şurası;yukarlarını anlatsam beş on konferans sürer.Mihnet i aşkının ezvakına payan olmaz.Bak, o aşkın mihnetinden aldığı zevkin payanı yok diyorum. Mihnet i aşkının ezvakına payan olmaz.Başlasam yazmaya,bitmez ebediyette bile.Şevkinin öyle semalar yaratan Kudret’i var /ki güneşler doğurur istese, zulmette bile.Cemden evvelki alev sagarının sarhoşuyum./Ben ayılmam ebeden kabr i sükunette bile.Uzun.Bu kadar yeter.Buraya nerden girdik,insan bu aleme yüklü gelmiştir.Hepimiz yüklü. Bu yükü,ben kendim taşıyacağım da götüreceğim dersen, altında ezilirsin.Yükü imana yükleteceksin.Ona yükleten,daima gençtir,daima dinçtir,vicdanı daima müsterihdir.İçinde oturan hakim tarafından mahkum olmamıştır.Binaenaleyh hayatın elemleri, kederleri kendisi üzerinde tesirini yapmaz,hadisatın geçmiş olan bütüün vaziyeti onun üzerinde zaaf meydana getirmez.Anlatabildik mi acaba?O halde Hilkatin bütün serairini bilir.Bunu bildiği içün,daima bunların halli üzerinde kendisini kullanır.Serairi hilkate,hayatın bunlara bağlı olduğunu bildiğinden dolayı,bunları tahlille vaktini geçiren adam,ne olur? İlm i irfana sahib olur.İlm i irfana sahib olunca ne olur?Zulüm kalkar,dedi kodu kalkar,hased kalkar,kin kalkar,buğz kalkar,adavet kalkar,riya kalkar,yalan kalkar,işte terakki böyle olur.Bunların hepsi birden olacak,terakki olacak.Kudret, açmamış öyle bir kapı.Yapmamış.Adeti değil. Terakki demek,beşeriyeti huzura kavuşturmak demektir.Ahlaka göre terakki.Geliş ve gidişindeki gayeyi alarak,sayılı nefesini oof diye tüketmek demektir.Geçen konuşmada size  demiştim ki; bir tevekkül anlattım.İnsanlara Kudret, tevekkül denilen ,ruhlarına hususi bir sıfat vermiştir.Kuvvet i ruhiyye denir onun adına.O her adamda yoktur.İttikal ile tevekkülü ayırmalı.Biri mezmum, biri efendide olan bi iş.Herkesde olmaz.Kuvvetli irade lazım.Her hangi bir iş yapacağı vakitte, yapılacak o vazifenin,o işin doğrudan doğruya yapılacağı zamanında kuvvetli bir şekilde Allah’a itimadı olmak.Allah’a itimadı oldumu,benim karşımda gelip de divan durmaz.Benim karşımda divan durmadı mı,senin karşında divan durmadı mı ,yalnız Allah’a itimadı oldu mu hürriyetini satmaz.İşte o adam bütün kainata karşı ittikal i hürriyet eylemiştir. Maadasında hürriyet yoktur.Anlatabildim mi acaba?Ahlak’ın dövündüğü nokta bu.Burasını söylememiştim geçen konuşmada.Hatırladınız mı? Burayı söylemedim.Onun içün her adamda bulunmuyor.Kuvvetli itimadı oluyor.Hak’ka kuvvetli itimadı oldu mu,Kudret’i kamiliyeye itimadı olduğu an başka bir yer tanımıyor.Tanımış olduğu yer de olacak olursa şöyle olur; sırrı vahdet tecellisi ile olur ki, “burada Hak var da ben ona boyun kestim” der.Hak’kı orada müşahade eder.Hak’dan ayan bir nesne yok.Bu iş biraz zorcadır.Nazarında Hak’kın vücudu varken has derse bir adam zavallıdır.Nazarında Halk’ın vücudu varken has derse yine zavallıdır.Ama o tekamül eder eder de bütün eşyada eşyanın sahibini görürse tabi o vakit onun vechesi değişir.O yine Hak’ka karşı boynunu kesmiş olur.Anlatabildik mi acaba?Nazarında Hak’kın vücudu var,halkın vücudu yok. Buralar gayet ince yerlerdir.Yoksa insan ,bu ahlakın,bu aşkın,bu mananın bağına bağlanmadı mı bu alem adamı çarpar.Püüü .Haberi olmadan insan çarpılır geçer gider.Gönlünü bir yere bağlar.
                                                                                              -4-
O bağladığı yer de çürük olur gider.Onun için de bişey okuyayım sana;yoruldunuz mu dinliyor musunuz?Ziver arayı  vücut olmadan ol nur u mubin,İntizac eylemeden ab ı hab a ateş u tin./Yoktu manzume i Şems’in harekatından eser/Ezkarı namütenahiye varan hükm ü kader/İlim afakını aydınlamadan nur u ezel/ Bu kazada ne eser vardı muhakkak ne etir.Anlıyosunuz bunları herhalde bu açık.Türkçe bu.Müstenir oldu tenimden nice bin şems i münir.Bize nihayetleri lazım.Buralar da lazım ya.Mümkün olmaz buluna bud ı mücerredde cihat/ Ya vehm ü ya faraziyat ı beşerdir bu sıfat/ hadisat mütevaliyen zaman mevhum/ ne zaman var ne mekan hepsi hayali mefhum/ hep geçmiş olan vakıa yi cûş  a cûş./safha yi alem i imkanda müebbet menkuş. Ne cinayet yaptınsa hepsi yazılmıştır kardeşim.Ne kadar güzel bir şey yaptınsa hepsinin fotoğrafı çekilmiştir.Yaptığın fiilinin güzelliğinin güzelliğini Kudret, memuru tarafından tezyin et der. Kötülüğünü de obiçimde yap der. Anlatabildim mi acaba? hep  gelip geçmiş olan vakıa yi cûş  a cûş./ safha yi alem i imkanda müebbet menkuş./Ne bidayet ne nihayet aranır eşyada /istihalat ı şuundur görünen dünyada./İnkilabatı cihandan müteessir her mevcut./Hiç bir vech ile kabil değil olsun nabud .Hiç yapılan bir şeyin yok olmasını bekleme .Kaybolur mu?Yook olmaaz.hiç olmaz.Sesin de mahbus,sedan da, edan da ,hususat ı vechiyen de ,hafif konuşman da,sert bağırman da,lisân ı hâlin de,lisân ı kâlin de,lisân ı hâl ,lisân ı kâl dedim de hâl lisânı, Kudret’in nazarında daha kıymetlidir.Bazı insanlar der ki “bişey söylemedim,şu kadarcık bişey söyledim,bundan uzun boylu iş çıkardı ne dersiniz siz” diye bana sorarlar.”Konuşurken ben yanında değildim” derim.Fotoğrafını çekmedim ki senin.Kimbilir konuşurken sen ya burnun şiştiyse,ya kaşlarının tümü ters döndüyse,bunlar hep konuşmadır.Evet bu kelime harfler bir araya gelince bir mana çıkmaz ama,ya hâlindeki konuşman değişmişse.Onların hepsini nakşediyor Kudret.Safhayı alem i imkanda müebbet menkuş ebedi nakşedilmiştir.Hiç silinmez. Zi-hayatın harekatı ebediyen dain .İnşaatı ziya mürtesemin de dain .Her cisim ayrılarak unsur olur ahirkar.Moleküllerle atoma dağılır her neki var.İnşaa ile olur sonra esire müncer .Hem tekasüf ederek madde gelir şekli diğer. Ot gibi ferd i beşer hep yaşayıp solmadadır.Bizim okuyacağımız yer asıl burası. Ot gibi ferd i beşer hep yaşayıp solmadadır.Heyecanlarla koşup mahv ı harab olmadadır.Ne vakit, şeyin dediği gibi,en yüksek ahlakçılardan,ismi gelmedi hafızama gelince size söylerim.”Yokluk çölünden varlık vücudu pazarına ,bir kefen tedarikine gelmiş olan beşer,ne vakit aklını başına alacaksın” diyor.Hani ya kazancın nerde kaç tane gönül kazandın sen? Kazanç o.En büyük kazanç o.Kendini yokla kaç yaşındasın elli.”Acaba ben bir kırık kalp satın alabildim mi alamadım mı”iflastasın ya.Niye?Hak onun içersindeydi alaydın onu alacaktın.Başka yerde yok Hak. Elli aç boynu bu halde gör.Gafiller göklerde ,arifler gönüllerde arar.Boyuna aç,elli sene yaptın yaptın da hayır yapamadın ki hayrını göresin.Öyle diyor. Ediyor böylece kanunu tabiat cereyan. Nakilim ben bunu fen söylüyor istersen inan .Kimsenin kalbini incitme sakın alemde.Anlatabildik mi acaba?Kimsenin kalbini incitme sakın alemde,iz bırak iyilikle kalbi ben i ademde.Mest i mansıb olarak masana,caha onun verdiği sarhoşlukla mest olarak devlete mağrur olma, mest i mansıb olarak devlete mağrur olma bir temaşa i film uğruna makbur olma.Film bu. Geçer gider.Buraya girmezden evvel dedik ki beşer, bu aleme geldiği vakit kendisi vazifeyle gelir.Bu vazifesi büyüktür.O yükü beşeri takati ile götüremez.Kudreti yetmez.Bunalır,onu imana verir.O imana verdiği vakitte vecib gelir kendisine.Gençlik,dinçlik,kuvvet,kudret,size bir maddi misal vereyim daha iyi anlarsınız.İçinizde meydan harbi yapanlar varsa onlar daha iyi bilirler.Ama yok o adam şimdi yok. İçinizde meydan harbi.Şimdi mesela derki cezbe nedir,vecib nedir ?Aklın ferağsında onlar.Akıl bi kenarda duruyor.Bi yere kadar o.O meydan harbi olduğu vakit,düşmanla karşılaşınca,süngü harbi başlar,bi sessizlik kaplar.Yalnız kasaturanın,süngüye takılı olan kasaturanın,bir hartı hurtudur o. “hart hurt, hart hurt” yetişmez o şey. Dişinlen kulağını koparmak istersin.İşte o bir maddi cezbedir.Anlatabildim mi acaba?Bunun bir de manayı aşka taalluk olan cezbesi vardır ki kainat dar gelir,ufak gelir ona. Hiç keder görmez orda o.Anlatamıyo muyum acaba? Akıl yok orda şimdi.Akıl olsa hart hurt olur mu öyle yerde?Olmaz.akıl gitti.Akıla dediler ki “sen bu sahadan çekil bakalım,senin yerine cezbe gelsin.”Nasıl maddede böyle oluyorsa manada da böyle olur.Aşkta da böyle olur.Git derler ona senin yerine başkası gelsin.O vakit hilkatin bütün serairleri ,nazarı tefekküre alınır.Tefekkür,aklın üstündedir.Akıl ,tefekküre muhtaçtır.Anlatabildim mi acaba?Tefekküre muhtaç. Onun içün büyük kitap der ki; “efela yetefekkerun” söyler söyler de “efela yetefekkerun”  onun manası “olanı görün” demektir. Tefekkür,olanı görmek demektir.Anlatabildik mi acaba?Türkçe manası,”olanı görmek”.Yapılacak işin sonunu düşünmek.O ne ile oluyor,olanı görmekle oluyor.Bir misal vereyim size bakın,eskiden vermiştim ya.Hulafa i Abbasiye zamanında,bermekliler o günün hükümdarına çok yakin olmuşlar.                                                                               -5-

Her hangi bir nirengi nokta varsa muhakkak orda bermekli var,o işin başında.Caferi Bermeki de onların en ileri gelenlerinden.Çok hukuku var o günün emiri ile.Saltanat da.Bir gün demiş ki o günkü emir;”Şöyle bir gezinti yapalım canım sıkılıyor” demiş.Şehrin      çıkmışlar geziyorlar.Bir bahçede güzel elmalar var.Kokusu güzel,renkler güzel.Caferi Bermeki ye demiş ki “yahu şu elmalara imrendim” demiş.”Efendim koparalım da demişler değerinin birkaç mislini koruz,bağlarız sahibi de memnun olur.Değeri birse yüz koruz.” Atlamışlar bahçeye .Emir uzanmış yetişememiş.Caferi Bermeki uzanmış o da yetişememiş.Caferi Bermeki’ye demiş ki “ bin omzuma da kopar bunları” demiş. “Nasıl olur?”,”bırak şimdi bin omzuma kopar”Binmiş omzuna artık bir hususiyet var aralarında.Elmayı koparırken bağıban,bahçıvan uzaktan bakmış, öyle koşuyor ki ,öyle yıldırım gibi.Halife demiş ki “eyvah demiş ya bu herif bi de nadan bi adamsa bizi burda anlamaz hırsız diye sen demiş ister misin bir fenalık etsin” Renk atmış adamda.Koşarak gelmiş hemen o günün merasimi neyse ,ne şekilde selam veriliyorsa ,ne şekilde tazim, hürmet ,tevkir yapılıyorsa aynını yapmış karşısında durmuş.”Efendim toplayım” demiş.”hizmette kusurum var mı” demiş.Meğer o bahçe kendisine aitmiş.Bilmiyor.Kendisinin bahçesiymiş.”Burası kimin?” “sizin” demiş “zat ı devletinizin ben de bahçıvanınızım.” Memnun oldum demiş.yok demiş biz burda bir iki tane yiyeceğiz.nereye taşıyalım.teşekkür ederim.Fakat demiş “hoşuma gitti senin nezaketin,muamelen filan hizmetin de makbul.Ne arzu edersin benim kudretim taalluk ettiği bir hususta sana yapmaklığımız.””sağolun bişey istemem” “yok yok  demiş “ üçüncü sefer ısrar edince,”madem ki demiş and verdiniz ısrar ettiniz benim bermekli olmadığıma dair elime bir ferman verin demiş.” “Bu bahçıvan bermekli değildir” yazarsınız ismimi böyle bir ferman verin.Caferi Bermeki’ nin rengi atmış tabi sadrazam onun yanında.Gözünden kaçmamış emirin. Yok demiş “ben senin üstüne hürriyet verdim.Ne gözünlen öyle hain hain bakıyorsun?”peki demiş ver kalemi kağıdı ,yazmış “bermekli değildir” basmış mühürü “al demiş.Noolcak sanki”.Öpmüş koymuş cebine.Zaman gelmiş onlar ordan ayrılmışlar.Diyar diyar gezerken bir mezat yerinde gayet dirhem paha bir mücevher.Hafızam aldatmasın,yakut mu zümrüt mü öyle bi şey,iri bir şey.Hoşuna gitmiş almış.Aldıktan sonra demiş ki “bunun üzerine ben bir yazı yazdırayım da yüzük yapırayım” demiş.”yüzük yaptırayım””peki” demişler. Burda en iyi hakkek kim var ?Demişler “filan yerde bir hakkek vardır amma kimsenin dediğini yazmaz,kendisi ne isterse yazar.İsterseniz götürelim demişler.””Nasıl o” “kellesini alsanız olmaz demişler .” Gitmiş mütevazi bir adam öyle,önünde ufak bir rahlesi var,Bu demiş gayet dirhempaha bir taştır kıymetli bir şey. Evet demiş biliyorum.”Böyle çok taşlar benim elimden geçti” demiş.Farkında değil o. Öyle çok taşlar dediği ona taş atıyor o. Senin gibi çok taş geldi gitti benim elimden. Olgun bir adam o. E demiş “buna bişey yazdıracağız” korsunuz demiş “benim içime ne gelirse yarın yazarım””benim söylediğim..” “bizde usül öyle değil” demiş.Başka hakkek lere götürün.Caferi Bermeki’ye demiş ki “ne dersin yazdıralım mı ister misin bu bir acaip bişey yazsın da güzelim taş berbat olsun” “Siz bilirsiniz” “bırakalım “ demiş,bırakmışlar.Yazmış.Taşın üzerinde yazıyor;”yapacağın işin sonunu düşün”Bu kadar yazı. Ertesi günü gelmiş yazdın mı ? yazdım.Hoşuna da gitmiş,memnun etmiş çıkmış.Yüzük yaptırmış, ara yerden birkaç sene daha geçmiş.Her sene hacamat olurmuş,arkasından kürek ucundan.Operatör kan alıyor.Yine mevsimi gelmiş kan alacak .Onun bir ölçüsü vardır bu elin şu parmağı olanca kuvveti ile uzanılır arkaya bu parmağın ucu nereye temas ederse kanı ordan alırlar.Hacamatta usül o. Uzanınız demiş,tam böyle uzanıyor uzanıyor arkası soyunmuş,tam parmağını oraya korken operatör bakmış ki taşın üzerinde “yapacağın işin sonunu iyi düşün”elinde şey var o aleti cariha ufak bir tereddüt geçirmiş onu bırakmış çantadan başka bir tane çıkarmış.”Niçin onlan yapmadınız” demiş.”Efendim daha keskinini” demiş. “Evvelce niye düşünmediniz?” demiş.”Hem senin rengin değişti” demiş. “kızardın” demiş. “Hayır” demiş yook demiş “rekaket geçiriyorsun bir iş var.hakikatı söyle sana hiçbir şey yapmayacağım” demiş. “İmkan yok “ demiş.”sen bir şeyi atlatıyorsun”Demiş “efendim,alçak bir adammışım,adi bir insanmışım,nankör müşüm,nadanmışım,siz beni nan içinde müstağrak kıldınız amma işte benim cibilliyetim bozukmuş beni iğfal ettiler ,sizi imha etmekliğime beni ikna ettiler,bir çok madde teklif ettiler.Bermekliler ittifak ettiler sizin imhanız için,beni alet ettiler,ben bu vasıtayla bu ilk önce kullanacağım neşter zehirliydi,şu kadar müddet sonra siz hayatınıza nihayet verebilirdiniz. O yüzüğünü yapacağın işin sonunu iyi düşün diye orda okudum.”(boşluk) Efendim topluyorlar,e bahçıvanda bermekli hemen gitmişler “gel buraya” “yook” demiş. “bak fermana mührü görüyor musun bermekli değildir” diyor.Demişler “efendim hepsini topladık yalnız sizin fermanınız var bir bahçıvan var mührünüz var orda bermekli değildir diye .” haa hatırladım” demiş.”çağırın bakalım o adamı acaba bu kötülük bana taa o günden mi hazırlandı, o biliyo mu idi?”çağırmışlar, demişki “anlat bakalım sen neden bu bermekli değilsin istedin o günde böyle bir şeyler” “yok demiş ogün öyle bir şeyler yok “ peki demiş “sen nerden anladın?” demiş
                                                                                                                                                                                            -6-
“Kudret’in adetidir.Her ikbalin bir idbarı vardır.Her yükselmenin bir tepetaklak olması vardır.Bu yükselmek manevi bir yükselmek değil ki “ demiş.O manen,kalben,aşken, nihayet suri bir takım yükselmeden ibaret baktım ki demiş (boşluk) “siz mahiyetinizde bulunan adamları omzunuza bindiriyorsunuz ağaca çıkarıyorsunuz yok… bu ne kadar yükselmektir,bunun bir ters tarafı olacak ,ben de bermekliyim gürültüye giderim diyerekten bermekli değildir diye bir ferman aldım sizden” demiş.Anlatabildim mi acaba?Buraya nerden girdik? Tefekkür,aklın ferağsında,akıl ona muhtaç .Onun için büyük kitap öyle der “efela yetefekkerun” her kötülük düşüncesizlikten ileri gelir.Tabire dikkat et.Ahlakın tarifinde budur.”Her fenalık düşüncesizlikten ileri gelir” der. Düşünme insanı itidale sevkeder.Düşününce nihayet beş havas.İnsanda var ya beş his,dış hisleri bunlar harekete gelir. Harekete gelince düşünce,kalbin pasını alır.Ayine i safadar olan kalp Kudret’in cilası ile tecelli eder.Nihayet mehbit i ilham olur.Çeşm i hakayık,çeşm i hakikat,çeşm i insaniyet başlar ,insanlara huzur gelir.Bunların heyet i umumisi netice itibariyle ahlak putesinde olur.Levhi mahfuz kitabı olur,kelm i âla da hâdimi olur,o adam ak alınla imrar ı hayat eder ve huzura da ak alınla gider.Gelmekteki gaye de bu değil mi? Kaç yaşındasın otuz,koy ortaya bir şey,yok.On misli daha yaşasan yine de bir şey koyamazsın. Ne için bir gönül almıyoruz? Bu günden itibaren başla.Bu konuşma bir vesile olsun hayatta. Sen bir kırık kalp satın alacağım de .İki çeşmin şirişk i efşan ver.  kalbi viran al eğer tükenmez haşra gelmez daimi irad lazımsa .Her akarın kiracısı çirkin olur.Vergisini tedarik edemezsin,hacze gelirler,damı çöker,tamiri olur.Fakat öyle bir akâr al ki onun kiracısı Allah olsun,daima iradı alsın. İki çeşmin şirişk i efşan ver.  kalbi viran al ne güzel söylüyor. Ey iki gözüm diyor,bak maddeye dökmüyor da gel şirişk i efşan ver.Şöyle gözyaşını akıt bir kalb i viran al .Çünkü gözyaşının müşterisi Allah dır o öyle bir incidir ki ona hiçbir varlık sahibinin hazinesi alamaz onu kudret yetişmez ki öyle bir inci o.Ancak Hâlik’ın hazinesinden alınabilir o alırsa alabilir başkasının serveti yetişmez.Onu da onun içün oraya bağlamış .İki çeşmin şirişk i efşan ver.  kalbi viran al eğer tükenmez bitmez yani ya.haşra gelmez kayıtlanmaz daimi irad lazımsa.Nerdeee ,anamızın nafakasını vermiyoruz.Çocuğunun nafakasını vermiyor.Öyle değil mi? Seksen yaşında baba evladından nafaka dava ediyor.Halbuki biz tarihin en eski efendisinin çocuklarıyız.Bizim vakfiyelerimizi açarsanız ağlarsınız.Ecdadın vakfiyelerine bakacak olursan ,her mahallede seksen sırık ciğer,doksan sırık işkembe,bilmem şu, bu insanlara değil de hayvanlara vakfetmişler. Gazetelerde okuyorsunuz daha bu seneleri yazıyorlar,medeniyetini taklit ettiğimiz alemde deliyi cin çarpmış diye yakarlarken,biz şifahanelerde,şifahane derdik tımarhane de demezdik de,şifahanelerde darrüşşifa denirdi kibar isim. Şifa evi.Şifahanelerde musiki ile tedavi ettirirdik.Ve oraya musiki heyeti girsin diye senin deden vakfiyye, vakıf para bırakmıştır,filan şifahanede deliler şu musiki heyeti ile tedavi olsun diye. O senin medeniyetini taklit ettiğin sahaye bir asır bir buçuk asır evvel sarayında yüz numara bile yoktu.Öyle muazzam kürklü,öyle mükellef ilme mevzu verecek,sanata model verecek ,karadan gemi yürütmüş,tarihte devre açmış, ilimlere mevzu vermiş ,sanatlara model vermiş adamın çocuğusun.Değil mi ya? Avrupa tahsili güzel,güzel amma geliyor bir ecnebi bir kızla burda Fatma’yı beğenmiyor. Nasıl türkoğlusun? Ağır değil mi? Senin deden bire on dövüşmüştür.Bire on dövüşmüştür,senden çok servetliydi,çok zengindi,çok kuvvetliydi.Bütün o sıfat ı nefsaniyyesini tatmin edebilecek püüü neleri neleri vardı.Fakat hak var derdi.  Ben amiri şehvetim ,mağlubu şehvet değilim derdi.Bana Kudret’in açmış olduğu güzel kapı,çirkin kapıyı açmaya zaten ihtiyaç bırakmaz derdi.Hududu dairesinde zevkini de yapardı,safasını da yapardı,acıma hissini de tatbik ederdi,ilmini de meydana kordu,ne bileyim ben.kütüphaneler milyonla        dolurdu.İlimlere mevzu vermiştir.”Ben yaratırım” sevdasında gezersin amma,hangi ilme mevzu verdin kardeşim?Hangi fenne model verdin söyle bakayım.Ben de şu fenne model verdim,şu sanata model verdim.Ben de bu kitabı yazdım. Avrupa kürsüsünde şu kitabım okunuyor.Ama dedenin kitabı okunuyor bak.Amerika’da Mesnevi günü yapıyorlar.Papa Mevlana’nın günüdür diyor alem i hristiyaniyet  namına karşısında hürmetle eğiliyorum diyor. Tebrik ediyor hürmetle eğildiğini     arzı ubudiyet ediyorum diyor.Hz.Mevlana da ben bu feyzi Cenab-ı.Muhammed’den aldım diyor.Bunlar birbirine bağlı şeyler.Zenginsin sen.Servetinden haberin yok.Çok zengin.Gayet zengin.Medeniyetin kökü sendeydi.Yanındaki komşusunun aç olduğunu bilerek kendi karnını doyuranı insan diye kabul etmeyen bir manaya sahibim derdi ona göre düşünürdü.Kaskatı değil.Ama işte o mana  ahlakına    sahipti beşeriyet her ne zaman ki bir feyiz görmüştür,kainatta muhakkak  hassasiyeti ahlakiyyenin cezbei neşvesinde görmüştür.O çıktıktan sonra gözükmez bu iş.İmkanı yok.O çıktı mı canavarlar bizden utanır.Canavar utanır.Çünkü canavar,açken adamı parçalar.O neyden alıyordu nerden alıyordu o feyzi  nerde okumuştu onu?O ne zevk idi.Oğlunu cepheye gönderir alnından öper,”şehadet haberini alayım arkandan vurulursan bu emdirdiğim                                                                                                                                                                                           -7-
süt haram olsun” der.Bu nerden almıştı bu anne? Nerde büyüdü bu nasıl şeydir bu?Bu hangi kitap verdi buna bu zevki?Bu evlat bu.Kendisine de benzemez.İnsan kendisini feda eder fakat evlat.Başka bir şeye benzemez ki evlat.Bu böyle durulacak şey değil bu.Bunun üzerinde..böyle geçilecek şey değil,üzerinde durulacak bir mevzu.Kapıdan giderken alnından öpüyor “ben senin canı şahadet haberini işiteyim eğer arkandan vurulursan benim bu emdirdiğim süt sana haram olsun” der.Bu nasıl denir bu iş?Ne    gördü de bunu diyebildi? Bu ne paraylan denir,ne malikaneyle denir.Bilmem ki.Bu zevki nasıl alabildi?Bu sermaye sonra insan ayak altına alınabilir mi?İşte  ona iman sermayesi derler.Yükü bak nereye yüklüyor ve nasıl yaşıyor?Baka zevki olmasa bunu diyebilir mi bir adam?Demek ki cemiyette insanın bir huzura kavuşabilmesi için evvela vicdanından ebed sedasını duyması şarttır.Bu sedayı duymadıkça katiyyen ne muhabbet olur,ne muhabetullah olur,ne Cemal mefkuresi olur,hiçbir şey olmaz.Hiç bir şey olmaz.Bire on dövüşür,sekiz saat dövüşür.Medeniyetini taklit ettiğimiz alemin adamı,vazifemi yaptım der yetiştireydin der.Senin Mehmetçik saatlen dövüşmez ki saati yok ki.Çünkü aşkda saat yok.Aşkın saati olur mu,aşkın zamanı olur mu,aşk ın mekanı olur mu?Ekmeği yetiştiremezsin Allah der doyurur.Ayakkabısını gönderemezsin nasırından çarık yapar  dönmez geri.Bu zevk nasıl bu. Nasıl bir iş bu?Görülmemiştir.Ecnebi tarihleri yazar,düştüğü vakitte şehit düşerken burda ufak bir tebessüm olurmuş, burda bir pembelik olurmuş.Derhal gezerken harp meydanını bu türk derlermiş kaldırın bunu.İsmi cismi sorulmadan bu filancadır bunu kaldırın. Ayrılıyor  neden?Çünkü onun manasını  alan el başka.Kırk defa size anlattım şehit ne demektir.İşte o son anında,son anında herkesi melekül mevt   kabz ül aza olan  Kudret’in manzumesinden  kuvvasından bir kuvva olan o güzel “Azrail gibi ne dikildin” deriz.Ne kadar gücenir.Azrailden güzel bir şey var mı? Onun güzelliğini görmesen sen canını verebilir misin?Kendini unutursun onu gördüğün vakitte.Ve en kötü adam bile onu görürken verirken böyle güler o bütün ölenlerin içersinde, ölenin yanında hiç bulundun mu sen o elemlerle kıvranırken o gözükür gözükmez elemlerin hepsi gider.Hayran olarak ,mest olarak verir.O kadar güzeldir o.Adamına göre.O kayıtta var.Adamına göre.Şehitte öyle olmuyor.Şehitte o tecelli ettiği vakitte onda da tecelli ediyor, şehit diyor ki “hayır sana vermem.Ben aramda namahrem istemem Ben onun hesabına bu canı veriyorum kendi alsın göreyim bakayım kendini”.O vakit.İşte şehit denmesindeki  illiyet bu.Bizzat Allah kendisi mülaki olur.Anlatamadık mı?O ayrı o.Onun tadı başka.Ama o anne o tadı nasıl duydu da evladına bunu söylüyor.O tadı nasıl duydu?Duyar ya. Kıymeti hayata,kıymeti kainata agah olunca o tad duyulur.Onlara agah oluyor o.Biz zannediyoruz ki herhangi  bir şeyi böyle beş on satır bir şey okumaklan cicili bicili konuşmakla oldu. Püü.Olurmuymuş o.İş satırda değil sadırda.Sen kendi bilgini şöyle bir düşün sahiplerine ver bakalım kendi malını koy orta yere.Nereye  güvenirsin?  efendim ben şu kadar şey bilirim. Güzel  amma bildiklerinin hepsini ver ehline ver kendininkini koy orta yere.Filanı aldın filandan öğrendin,filanı aldın filandan öğrendin,filanı aldın filandan öğrendin zatıalinizinki?Alemin malıyla ne övünüyorsun?Bankanın veznedarına benzer.Banka önünde böyle veznedarın bir miktar böyle durur durur sayarken bir tuhaftır.insana bir hal geliyor kalemi de var kırmızı kalemle şöyle iter filan fakaat demedin bir tanesi  hafifleyip de yanlış saymışsa bir kırmızılık geçirir.bir hoplar.Alemin parası hesabına,kendinin değil.Kendini bilme ilmini öğrenmemişse bir adam boş cüzdan gezdirmeye benzer.Boş cüzdan insana faydası olmaz.İlim kendini öğrenmek demektir.Kendini öğrenmek demek,marifeti Hak demektir,Marifeti Hak’kın neticesinde ne meydana gelir biliyor musunuz? Her ilmin bir neticesi vardır.O ilmin neticesinde İnsan Hak’kı meydana gelir.Anlatabildik mi acaba?Bu günkü konuşmanın an yeri bu. Bir adam kendini bilmedikçe,kendini bilme ilmini bilmedikçe,istediğin kadar kanun oku,istediğin kadar satır oku,kendine ait olan kendini bilme ilmini bilmedin mi Hak’kı bilmezsin.O Marifeti Hak tahakkuk etmedikçeHilkati,kainatı bilmezsin,onu bilmedikçe serairi insanı bilmezsin,İnsanı bilmedikçe insan hakkını bilmezsin,netice itibariyle tecavüzler başlar,zulümler başlar,ihtirasası nefsaniye başlar hasedler başlar,buğzlar başlar,adavet başlar,başlar başlar artık nihayet işte insanlar huzursuz yaşar.E zaten ömrü dünya bir dakika,ömrü adem bir nefes.Orta yerde hiçbir şey yok.Bütün mevcudiyet Hak’ka bağlı olmazsa,varidatı akliyye şirke götürür adamı.Tabire dikkat et.İlk söylediğim cümledir.Bütün mevcudiyetimizle varidatı akliyye Hak’ka bağlanmamışsa ,o akıl adamı şirke götürür.Ne yapar o vakit?İyilikleri meydana çıkarsın diye Kudret tarafından verilmişken,kötülüklerin çıkmasına engel olan şeyleri kaldırayım da o çıksın diye tersine çalışır.Ama Hak’ka bağlanacak olursa hem varidatı     eder hem vahdet i ruhiyye meydana gelir,öyle bir intizam olur ki bu sayede yalnız bakayı nev’i değil bakayı şahsi de meydana gelir.Anlatabildik mi? Ne demek bakayı şahsi,bak mesela,bakayı şahsi demek,herhangi bir insanın iyi insanlar tarafından ismi anıldığı vakitte gönülde sıcaklığı durması demektir.Anlatamıyoruz galiba?Bu kainata firavun da gelmiş,Musa da gelmiş,Firavunun şahsiyeti de anılır,fakat bir soğuklukla anılır.
                                                                                              -8-
Fakat “Musa” dendiği vakitte bu gün milyarla insan,milyonla insan peşinden gidiyor.Bu kainata Ebu Cehil’de gelmiş şöhret bırakmış, Muhammed Aleyhisselam da gelmiş.Birisinde bir soğukluk devam ediyor,birisinde bir sıcaklık devam ediyor.Anlatamıyo muyum acaba? İşte ona bakayı şahsi derler.Bir de bakayı nev’i vardır ki insanlığa yapmış olduğu hizmetle ,insanlığın bakasına hizmet.Demiş olduğum şekilde varidatı akliyye Hak’ka bağlanaraktan bir birlik olacak olursa oradaki varidat artıyor,arttığı vakitte o insanın hizmeti, hem bakayı nev’isine oluyor ,hem bekayı şahsisine oluyor.Anlatamadık mı? Bu kadar konuşma yeter.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Şemseddin Yeşil - Tüm Hakları Saklıdır..
Designed by CruelKeSh | 2017