119 (12.08.1962) 60 dk (162)
Mevzû
iki esasa ayrılmıştı, birine vazifeden doğan ahlak, diğerine de aşktan doğan
ahlak tesmiye etmiştik. Vazifeden doğan ahlakın annesi akıl, aşktan doğan
ahlakın da annesi kalp. Gerek kalp, akıl, vazife, aşk, bunların hepsi mânâ-i insaninin
birer vasıfları olması hasebiyle, konuşmamızın en büyük rüknünü insan mefhûmu
teşkil ediyor. İnsan...
Her
konuşmada bunları tekrar ediyoruz. Fakat söyleyeceğimiz diğer esaslar bu
temellere istinad ettiriliyor. Onun içün bir arkadaş bir evvelki konuşmada
bulunmamışsa o esası ben ona iyi anlatamamış olurum. Onun içün tekrar etmek
mecburiyetindeyim.
Dış görünüşü itibariyle insan; şöyle yetmiş, seksen, yüz, elli, altmış kiloluk kan ve kemik torbası ve neticede de iki metre uzunluğunda bir çukurun istiap edebileceği bir varlık. Fakat iç görünüşünde o mânâ-i azametinde, vicdan-ı kibriyasında, bütün mevcûdât, Hazreti İnsanda bir nokta kadar dahi değildir. Zor olan yeri de burası. Zor olan kısmı bu.