Kaset 184
14/06/1964 70dk. (Düzenlenmemiş Metin)
Mevzu başlıca iki esasa ayrılmıştı.Birine
vazifeden doğan ahlak,diğerine de aşkdan doğan ahlak demiştik.Vazifeden doğan
ahlakın annesi akıl,aşkdan doğan ahlakın da mastarı,menbaı kalb olduğunu
söylemiştik.Vazife,aşk,akıl,kalb bunların hepsi mânayı insaninin birer
vasıfları olması hasebiyle mevzuun en büyük rüknünü insan mefhumu teşkil
ediyor.İnsan nedir?Bu aleme gelip gitmesindeki gaye nedir?Bir görünüşü
itibariyle bir cinni .. nihayet elli, altmış ,yetmiş, seksen, yüz filan kiloluk
et, kemik, kan torbasından ibaret .İki metro uzunluğunda bir çukura girebilecek
kadar, sığabilecek kadar bir varlık.Sadrının bir mânası var, vicdan ı kibriyası
var .Bu da akıllara veleh verecek kadar bir büyüklüğe malik.İki cihetiyle
birlikte mütalaa edildiğinde insan, bir yüzüyle bir vechesiyle bir cihetiyle bu
mazahire ,bu hilkate bağlı.Bir yüzüyle de alem i Kudret’e rabtedilmiş.Bu
sahneye bağlı olan cihetinde,kendisine rehberlik edebilmeklik içün akıl denilen
bir kuvve i nuraniye bahşedilmiş.Alem i Kudret’e taalluk eden kısmı da iman ve
aşk denilen o büyük mâna ihsan edilmiş.Binaenaleyh kendisini yalnız alem i
hilkatle alakalı sanıb alem i Kudret’le alakası olmadığını veyahut farkında
olmadığının zavallılığında olan kimse “amirim aklım,vicdanım hakimim” der
kendisinde bir benlik sevdası gelir.Öyle bir hastalık ki tedavisi gayet zor.Hem
kendisini mahveder hem camiayı insaniyi mahveder çünkü benlik,insanı zulme
sevkeder.Çoğu insan zanneder ki bir insanda benlik olursa ne olur?Çok fenalık
olur.Benlik.Dünyadaki fenalıkların en büyük amili benlikdir.O kendi nefsi
emmaresinin kabarmış hayalinde kendi kendine sahte bir vücud verir halbuki
bilmez ki tek malikel mülk olan, esir i cihan olur mu?Bir defa burdan yıkılır
adam.O kendisini,bu varlığın müdebbiri,nazımı,tedbiri,tedviri,tanzimi,tanzif
edeni zanneder.”Bu işler benim aklımla döner” der.”Benim işaretimle çevrilir”
der.”Benim tahakümümle durur.” der.Öyle bir malikel mülk sevdası kafasına
yerleşir ki ona firavun sevdası denir.İnsanın,herkesin cibiliyetinde firavunluk
vardır.Öyle mi? Evet herkesde vardır.Fakat o fırsatı bulamaz.Firavunu,firavun
yapan evvela muhiti olmuştur.Firavun,birden bire firavun olmamışdır.İlk önce
cömert bir adamdı.Şöyleydi böyleydi ..
kuvvetli.Fakat işte tapınmaya başladılar.İğilmeler bükülmeler çoğaldı.O
iğilmenin bükülmenin nihayetinde tapınma kapısı açıldı.O kendi kendine
hakikaten de bişey var demeye başladı.Bizede böyle bir iğilme,bükülme her ne
söylesek “bunu sizden başka yapan yokdur siz bunun yaradanısınız” demeye
başlansa ertesi günü biz firavunu geçeriz.Bu cibilli.İşte ahlak
müessesesi,insanda cibilli, meknuz olan firavunluğu uyandırtmazsın.Yoksa
herkesin fıtratında firavun olmak istidadı vardır.Acaba anlatabiliyo muyum
bilmiyorum.Mevcutdur.Kendinde bile insan bunu tecrübe eder.Şöyle züğürtken ki
vaziyetine,acizken ki vaziyetine ,zavallı halindeki vaziyetine,o vaziyet birden
bire değiştikden sonra geniş bir savahiyet geldikden sonraki hâl’atını kontrol
et bir değişiklik gördün değil mi ya? İşte o değişiklik biraz daha kabarırsa
neticesi firavunluk.Öyledir o.Sonra firavun bile birden bire firavun olmadı.Şah
ile geda, nazarında bir oldu mu zayıf ile kavi, nazarında bir oldu mu hatta
zayıfın karşısında kaviden daha çok titremeye başladın mı .Kavinin değil,çok
kavinin değil,gayet zayıfın karşısında titremeye başladın mı firavunluğun
bitmiş demekdir.Yoksa şah ile geda,zayık ile kavi arasında farklar bulunduğu
müddetçe o daha duruyor.Geçmiş.Suret aleminde kalmış bir bende kendini nasıl
bir hakim zannedebilir?Buna imkan var mıdır?Suret aleminde kalmış ondan sonra “yakarım”
diyor.”yaparım,yaratırım” diyor.Sen,esirsin yahu.Suret aleminde
kalmış.Uyursun.ağaran saçının ağarmasını dahi men edemezsin.Zor.Sair insan
gördüm ki o insan en sıkıntılı zamanında en sürurlu zamanında hep müsavi.İşte
ahlak,insanı nihayet yetiştire yetiştire yetiştire en son çıkaracağı makam o
dur.Oraya kadar çıkmadı mı henüz eksikdir insan.Noksan sayılır.Oraya kadar
çıkar.Çünkü cüz ü kül yek diğerinden eyler istimdad ı dad.Bu bir esasdır.Hepimiz
bir birimizle tekmil olunuruz.Bu pazarı Kudret böyle açmış.”Ben bizatihi tekmil
olunmuşum”Öyle bişey yok,öyle kaide kurmamış.En hakir gördüğün,en zelil
gördüğüne sen muhtaçsın.O en hakir gördüğün de sana muhtaç.Cüz ü kül yek
diğerinden eyler istimdad ı dad.Eski konuşmalarımda misal getirmişimdir;beş
tonluk bir mizanın, bir kantarın var.On ton tartıyor,yirmi ton tartıyor.O
kantar kendi kendine “ben elli ton tartan bir mizanım” diye övünmeye hakkı
yok.Yahut elli ton tartan bir kantarın sahibiyim diye ona sahib olanın bir
iftihar edeceği nokta yok.Neden? Bir an gelir doktor bir reçete yazar der ki;
ona şu kadar milim ,bundan sakın fazla olacak olursa hastayı öldürürsün der.O
kantar da onu tartmaz.Göremezsin etrafında.Yok mu? Yok.İlacı veremezsin.Sakın
ha kendi kendinize göz kararı ile o ölçüyle bu ölçüyle yaparsanız bundan bir
nokta gitti mi ölür hasta. Ne olacak?
İlle o camekan içersinde ufak bir rüzgarin şöyle bir teması ile dahi aşağı
yukarı kalkan o aciz teraziyi bulmak zaruretindesin.Cüz ü kül yek diğerinden
eyler istimdad ı dad.Mecbursun.Fakat bunlar meratib i eşyayı değil de hakaik i
eşyayı bilmekle anlaşılır.Onun içün ahlak,insana meratib i eşyayı değil hakaik
i eşyayı bildirir.Bir gün bunu açarım yalnız bunu bir şöyle ana mevzu olarak
hafızanda tut.Konuştuğum sözün an yeri bu.Ahlak,insana eşyanın mertebelerini
değil hakikatlerini anlatır.Hakaik i eşyayı anlamadan bu mevzuun inceliklerini
insan pek layıkıyle anlayıp iklim i vücudunde tatbikine çabuk çabuk
geçemez.Bunlar geçeyim filan der sahası geldiği vakitde yine durur. O gibi
insanlar,nazar ı hakikatde meşhud olan ancak Hak derler.Nazar ı mecazide şu var
bu var der fakat nazar ı hakikatde yalnız Hak var der.Ve ondan dolayı herhangi
bir eşyaya baktığı vakitde nazar ı şefkatle,nazar ı tekrim ile bakar bu hordur
bu şudur diyemez.Neden?
--/-
-2-
Nazar ı hakikatde var olan ancak Hak dır
der.Nazar ı mecazide.. Ne demek o Nazar ı hakikatde ancak Hak? Öyle değil mi
ya?Hakikat nazarıyla bakacak olursan Hak’dan başka bir şey var mı? Var
efendim.Nerde deden?Varsa bulsaydı.Hani dedenin babası?Yok.Yalnız nazar ı
mecazide var.Gelmiş geçmiş .Zatı âliniz de öyle.Daimi var olan nedir?Hak dır.O
halde?Biraz dahacık anlatılması zor.Zor bir yere girdik.O gibi nazara mazhar
olanlar nasıl olurlar bir misal verebilir misin?diye bir sual sorun.bir kaç
kere zannedersem konuşma ,konuştuğum vakit anlattım konuşmalarda fakat
münasebet aldı da şimdi daha iyi anlaşılacak kanaatındayım.Ahmet Bey isminde
bir zat.Köşk bekçisi ünvanıyle muanven Ahmet Bey isminde bir zat.Sahası
bol,geniş.Kerem sahibi.olabilir bunlar.Bir ahbabı hariçten bal getirib
satıyor.Ahbab. Dostlarına.Ticaret yapıyor.Beyefendi güzel bal getiriyoruz sizde
de arzu var mıdır?Pekala bize de verin.Beş kilo verin diyor.Ara yerden bir
hafta geçiyor.Kapıyı çalıyorlar.Ahmet Bey aldığı baldan varsa on kilo
istiyor.Hay hay diyorlar.Kendisi şükran ı maddisini ödeyecek.Aman efendim baş
üstüne.Beş gün geçiyor yine çat çat kapı aynı adam Ahmet Bey o baldan yine beş
kilo istiyor.Yine birkaç gün geçiyor yine alıyor.diyorlar ki bu kadar bal
sarfolunmaz amma işin şu ciheti vardır belki Ahmet Bey’e misafir gelir o balı
sofraya çıkarır balın letafeti misafirin hoşuna gider metheder Ahmet Bey’de
gayet cömert bir adam ya cemile olsun diyerekden giderken balı sarar “efendim
hoşunuza gitmiş baldır” diye ikram edebilir.Öylelikle bu bal sarfolunabilir
fakat yemeklen sarfolmaz.Bir kaç gün sonra Ahmet Bey kendisi ziyaretine geliyor
.Bir münasebet beyefendi diyorlar bal hoşunuza gitti bizim balın hemen hemen
bir çok kısmını siz sarfettiniz.Ne gibi diyor.Bir adam geldi beş kilo bir, on
kilo bir,beş kilo bir,şu kadar kilo bir.Yok diyor ben diyor ancak sizden
aldığım balın daha beşte biri bile yenmedi.Bişey olmadı.O esnada kapı çalınıyor
aynı zat “efendim Ahmet Bey’in selamı var” evet?Sizden yine şu kadar kilo bal
istiyor.Kapıyı şöyle aralık ediyorlar ses çıkarmadan.Koşarak diyolar beyefendi
fazlı kereminiz.Bu dolandırıcıymış demek ki geldi kapının önünde biz bunu içeri
alalım hem eski balların hesabını isteyelim hem de kendisini te’dib edelim.Yook
diyor.Bizim neşvemizde o yok.Şimdi diyor o zata o beş kilo balı verirsiniz
buçuğunu yaparsınız ben de hesabını size öderim.Bundan sonra bir daha gelirse
hiç belli etmeden “Ahmet Bey’e münasib balımız kalmamıştır” dersiniz.Acaba
anlatabildim mi?Böyle olmak tabi zor bir mesele .Ben kendi hesabıma benim
yapacağım iş değil.Fakat meratib i eşyayı değil de hakaik i eşyayı gördü mü bir
insan ,ahlakın bu mertebesine çıkar.Acaba anlatabildim mi?Biz şimdi tam bu
mertebesinde filan geçtik de bütün eşyayı yerli yerine kullanmaklık sıfatına
malik olalım ,adil olalım bize o yeter.Fakat o biraz şöyle hani iç çamaşırı
olmayıb da pantalonlan ceketlen gezen bir adama amerikandan bi don,amerikandan
bi gömlek ondan sonra işte daha başka bi cinsi,ondan sonra yünü,ondan sonra
şusu busu sıra gelir.Fakat hiç olmadı bizim iç çamaşırımız amerikandan dahi
olsa şöyle.Anamızın,babamızın nafakasını
vermiyoruz.Evlad ıyalimize layıkıyle bakmıyoruz.Çocuğumuza
bakmıyoruz.Ben nice insanlar tanıyorum.Hariçte karnını mis gibi doyuruyor,atıyor
ikibuçuk lirayı ne yaparsan yap diyor.Ne diye evlendin be adam.Niçin alemi
yaktın?Yok başka hep beraber yok.Kendin dört tabak yemeği yersin.Terkos suyu
mükemmel.Vereme bile iyi gelir.Onu içmez yirmibeş kuruşa otuzbeş kuruşa suyu
içersin.Çocuğuna bir yumurta yedir.Ne bileyim ne olsun diyerekten yanındaki
arkadaşına şunu bunu ikram edersin.Et başka.Fakat sırası gelmiş şekiller var
değil mi ya e yekün öyle kabarırsa, o öyle ,bu öyle,şu öyle, öteki öyle bu
yekünle kabarmış olan camiadan, bu fezada Kudret ne bekler?Yeme mi?Ye.Yediğinin
aynını evine yedirt.Yedirtemeyeceksin.Yakma alemi.Kaç kişiye tesadüf
etmişimdir.Kavrulmuş Gireson fındığı yiyor.Bakıyorum çocuğuna bir şey
yok.sordum,niçin sen böyle yaparsın?Benim vitamine ihtiyacım var diyor.Göya o
hususi yiyecek de çocuğu evin içersinde yalnız çay içecek.Ona Kudret kuvvet
verecek.Şaşarım aklına.”La havle vela kuvvete illa billa “Allah resmen ilan
etmişdir,havli kuvvet, kudret hepsi bendedir.Ben verirsem olacakdır.Bu
eşyaya,kendi kuvvetinden git filan yerde kuvvet ol demedikçe sen seksenmilyon
iğne yapsan yine bir şey olmaz.Hiç.İmkan yoktur ona.İki tane hasta korsun aynı
hastadır ikisi de aynı şekildedir.Birine yaparsın hop der kalkar,birine
yaparsın sıcaklık yapsın dersin soğukluk yapar.Soğukluk yapsın diye verirsin
sıcaklık yapar.Müessiri hakiki Kudret dir.Onun da sahibi O dur onun da sahibi O
dur.Seni ara yerde kullanır .Kullanır.Bizatihi müessir değilsin.Müessir
değilsin.Müessir i hakiki Kudret.Görmez misin?Hem ne kadar büyük ibretler
vardır müessir i hakikinin ibret olduğuna.Parmaklan gösterilir kalbin yegane
mütehassısıdır denir işte onun üzerinde sahib i selahiyetdir denir.Gazeteyi
okurken istemeden yıkılır.Kendinin de haberi yok.Vardı efendim.Yok efendim
yok.Olaydı o dakkada gazeteyi okumazdı.İbretle dolu kainat.Bunun mâna cephesi
de böyledir.Şimdi ahlak cephesi böyle olduğu gibi mâna cephesi de öyle.Mesela
Allah diyor ki “Üd’uni” “Bana dua ediniz duanıza cevap vereyim” .Duanıza. Zaten
mâna ile ahlak beraber yürürler.Mâna, asıldır ahlak da onun tatbikatıdır.Bir
kökden çıkar.Evvela der dua edeceğin vaktini bil der.Aa öyle mi? Duanın da mı
vakti..Evet ya.”Benim celalli zamanımda sakın bana elini açma” der “tepelerim
seni de” der.Şartları var onun.Ben tecelli i celaliye i kahriyemle tecelli
ettiğim bir vakitde bana “aman” diye dedin mi Benim bütün bütün gadabım kalkar
yıkarım seni der.Vakti var.Öyle diyor kendisi.Vaktini bil diyor.E onun vaktini
ben ne bileyim .O vakti senin üzerinde ayarlamış.Acaba Kudret, tecelli i
celaliyesinde midir yoksa cemaliyesinde midir ben onu ne bileyim. İbresi senin
üzerinde.
--/-
-3-
Ne diyor Beşeriyetin Fahri Ebedi’si “ihden
immid dua inder rikka” Kendinin rikkat vakti geldiği vakitde ,öyle her dakikada
istemez Kudret.Böyle bir yandığın,yakıldığın rikkat zamanını buldun mu dua
zamanıdır diyor.Anlatabildim mi acaba?İbresi sende,kendinde.Onun vakti,senin
nedamet zamanındır diyor.Şartlar var.Tam bütün kötülüklerden nadim olduğun
zamanda çal kapıyı.Vakti o.Kötülüklere devam ediyorsun,o devam ettiğin vakitde
yalvarıyorsun.Kovar.Şartlar var.En büyük şartı ağır.Ağzını açmaklık içün
,yalvarmaklık içün,kalbini bükmeklik içün .Bunların hepsi vücud u bedeniyede
değil mi? Taalluk etmiş değil mi? Elini kaldırmaklık içün bir kuvvet gelir
sana.Bu kuvvet nerden gelir?Gıdadan gelir.O gıdanın maddesini neyle tedarik
edersin?Şunlan,bunlan değil mi? O şunlan bunlan tedarik ettiğin gıdanın maddesi
eğer helal değilse sakın bana elini açma diyor.Biz deriz ki efendim yaparız
yaparız da olmaz.Şartlar yok da ondan olmaz.Efendim ben hiiç on para hattızatında
benim kazancımda on para bir şey yokdur…..Fakat bir şeyin meşru gayrimeşru
olması içün böyle çalınması şart değildir ki.Orda hakim vicdandır.Sen kendin
bilirsin.Bu işin,sana bu işi vermişler veriyorlar beşbin lira.Sen kendi kendine
dersin ki “ben yahu bin liralık bir adamım ama tesadüfen beşbinliralık bi iş
düşmüş “ dörtbin liranın hırsızısın.Binaenaleyh yediğin haramdır.Anlatabildim
mi? O bilmez bu bilmez ama herkes kendisini bilir. “Benim kıymetim bin
liralıkdır.Benim kıymetim ikibin liralıkdır.Benim kıymetim üçyüz
liralıkdır.Benim kıymetim beşbin liralıkdır.”beşbinliralık bir adama onbeşbin
liralık bi iş değil mi kendi kendine diyor ki; ben bu günkü diyor bu varidât ı
müktesebât ı ilmiyemlen,irfaniyemlen,şunaiyemlen, şununlan bununlan ama tabi bu
matud .. üzerinde.Öbür kısımda da yine ayrıdır.Bi de ayrı bir serbest ticaret
kısmı vardır ahlakda.O da yine ayrı.E orda ölçü yok.O nasıl olacak? O da uzun
hepsini anlatsak uzun.Hâlim de yok.Biliyoruz.Hepsi biliyor.O
şartlar,münacaatın,dıracaatın vakitleri .O vakitler olmadan hiç sakın ha.
Uluorta yaşa daha iyi.Ticaret kısmındaki husus .İstermisiniz söyleyim bunu da?
Belki merak edersiniz… mahdut ticaret kısmında olursa nasıl olur? Serbest çalışıyor. .. talluk
etmezse. Hayatın esas unsurlarına taalluk ederse.O şeyin mütehassısları
tarafından bu ,bu kadar eder bundan fazla etmez denecek miktarı senin sarih
hakkındır.Bişey anlatamadım ben.Kendim farkındayım.On kuruşa aldın,elli kuruşa
sattın .Bunun,insanlık aleminde kıymetini bilenler,o sahanın erbabı .diyor ki
paha fiyatını sormadan bu elli ellibeş kuruşa der.Bunu niye elli kuruşa sattın
diye Kudret sormaz.On kuruşa aldın oniki kuruşa sattın.Ehli diyor ki bu onbuçuk
kuruş eder.Bir buçuk kuruşu sana haramdır.Men edilmiştir.Anlatabildim mi
acaba?Ölçüsü bu.Ne vakit hattızatında ne derler ona? İ’tikara girer ?yine
alınır o on kuruşa da satılır elli kuruşa pahalı denmez.Şöyle olursa i’tikara
girer.Bunu aldın ,diyorsun sen kendi kendine bu işin ehlisin ben bunu korum üç
ay sonra bu elli kuruş eder.Bu gün satarsam onbeş kuruş eder.Gizledin mi,bu gün
vermedin mi yine yandın.Fakat aşikare koydun meydana ,Kudret de serair i zamair i .. ya muttari herkesin içindekini
ondan evvel bilir.O gün sana koymuşun sahaa onbir kuruşa müşteri çıksa
vereceğin.Onikiye çıksa vereceğin.Onüçe çıksa vereceğin.Gelen yok giden yok
öyle beklerken birden bire elli kuruşa çıktı .Elli kuruşa satabilirsin.Çünkü
senin zamirinde, bu dursun da elli kuruşa satarım diye böyle beklemeklik
yok.Gün ne ederse vereceğim diye bekliyorsun.O dakka da alınan erbabı
tarafından hayır dendi mi yerindedir fiyat dendi mi bişey lazım gelmez
mükeyyifâta. talluk ederse.Ne demek mükeyyifâta taalluk eder? Tırnağına boya
yapacak.Bir kuruşa mal oldu ,bin liraya satıyor .Bir kuruşa mal oldu,bin liraya
satıyor.Kudret demez sen bunu bir kuruşa mal oldu niye bin liraya
satıyorsun.”Aferin çok iyi ettin tebrik ederim seni” der.Anlatabildim mi
acaba?Tek taşlı pırlant bir yüzük beşyüz liraya almış,beşyüzbin liraya
satmış.Acaba bu beşyüzbin liradan mesul olur mu?Kattiyyen olmaz.Neden?
mükeyyifâta taalluk eder.Artık sen öbür taraflarını kıyas et kendi kendine
ayarla.Buna ,eline bi de ayriyetten şey vermiş.Bir düstur daha vermiş.Bir hakim
daha koymuş.Ne demiş? Herhangi bir şey
hakkında o işin kudretli,ilmen,aklen ,irfanen o mananın sahasındaki vukufu
itibariyle ,salahiyeti itibariyle senin lehinde hüküm verseler de ,içinde
sessiz sözsüz bizsiz sizsiz konuşan bir hakimin vardır.O verilen hükmün o
fetvenın bir suretini de ordan al ikisi birleşirse öyle amel et.Bişey
anlatamadım galiba.Her şey biter.Buna bir delilin var mı der birisi.Bunu ben
vaktiyle bir anlattım da bazı,bir itiraz etti bir şey.Bir daha söyleyim
mi?Var.Bu söyleyeceğim kısım,inanmış ve inanmanın zevkine varmış olan sınıfa
ait.Ben de sizi öyle tanıyarakdan söylüyorum.Bir gün Beşeriyetin Fahri Ebedi’si
olan Zât ı Âla’nın huzurunda Cenab ı Ali oturuyorlardı. Arabi şeklinde Cibril
tecelli etti bir kırmızı deve ile geldi.Kırmızı deve.Bunu alın dedi. Hazreti
Ali’ye teklif etti.Dedi tedarikim yok bu gün almak vaziyetinde değilim.Sonra
verirsiniz dedi.E lüzumsuz borca girmeklik de benim için doğru değil.Israr
ediyor boyuna.Alın diyor.Israr edince,Fahri Alem işaret buyurdular.Al
dedi.Aldı.Ödeyecek sonra o arabiye ödeyecek.Bir vakit tayin edildi. Çıktı biraz
gittikden sonra biri çıktı karşısına bu deveyi satar mısınız dedi.Satar mısınız
demiyor “bu deveyi bana sat” dedi.Evet kırmızı deve mükeyyifâta taalluk eden
deve .anlatabildim mi? O ,iftihar edilecek bir mata .Bir deve var ki insanın
ihtiyacı, o günkü vasıtası şusu busu fakat o, o değil.Makam ı iftiharda.O gün
mesela konuşulduğu vakitde “yahu kırmızı develere mi sahibsin” deniyor.Makam ı
iftiharda kavuşulacak bir mata.Satmam demedi yüksek bir fiyat istedi.Neden
satmam demedi de yüksek bir fiyat istedi? Bir kaide daha çıkarıyorum sana.Bir
şeye birisi talib oldu mu ,onun alamayacağı bir fiyatı iste gözü parasında
kalsın senin malında kalmasın.Yer malını.Anlatabildim mi acaba?O da ayrı bir
incelik.Çünkü nazar denilen bişey vardır belki sen kıymet vermezsin ama ver
ver.
--/-
-4-
Devekuşu, yumurtasına baka baka yavrusunu
çıkarıyor.Bu nazar da bazen o merhametle ..meydandan kaldırır.Dikkat olunacak
noktadır o.O nasıl şey? Nasıl şeyi orasını ne bileyim ben nasıl şeyi.Dünyada
hangi şey halloldu ki onu sen bana ta ince noktasına hallettirmek
istiyorsun.Yalnız sana bir misal verdim.Devekuşu,yumurtasına baka baka
yavrusunu çıkarır.Ne var o nazarda da bakıyor yavru çıkıyor?Nazar,kalbin
kapısıdır.Bir dostunun,seni sevip sevmediği ,kalbinin aralığından gözlerinden
kalbin kapısı olduğu için aralığından anlarsın.Sana iyi bir şey isabet
ettiğinde söylerken gözüne bir bak ,donukluk başladı ise ona büyük kitab
hayyülü hain diyor.Ya.Belli olur o.Şimdi onun değerinden kat kat bi fiyat
istedi ki almaz geçer gider.Pekala dedi buyrun dedi.Öyle yirmi tane kırmızı
deve parası verdi herif.Hâşa affet beni Yarabbi ağzımdan sürç ü lisan vâki
oldu.Olur a ben de insanım.Hazreti Ali,(Lüzumlu telefonsa bir bak belki seni
ararlar, lüzumsuzsa hemen kapa).Bunu çabuk sattık dedi gidelim bu borcu hemen
ödeyelim.Daha huzurdan o deveyi satan gitmemişdir.Hemen ayrıldı sattı döndü
telaş ile dei Efendim nerde deveyi satan? Ne yapacaksın ? Şu borcu
ödeyelim.Mürebbii i ukul olan Zât ı Âli .”li ne güzel ticaret değil mi”dedi.
Evet. Borcu ödeyelim.Sen deveyi satanı kim zannediyorsun deveci mi,arabi mi?
Birden bire satan da Cibril, alan da Cibril.Böyle bir cilve yaptı sana.İşte o
mükeyyifâta taalluk eden bir mata olduğundan dolayı şu kadara aldım,şu kadara
satardım bunun bu kadarı fazladır diye nehyedilmedi.anlatabildim mi acaba? İşin
an yeri bu.Tebessüm ediyorlar “ne güzel ticaret değil mi?” Buraya nerden girdik
şuradan girdik işte iki, insanın vechesi var ;alem i hilkate taalluk eden
kısmında kuvve i nuraniye olan akıl verilmişdir,alem i kudrete taalluk eden
kısmında da iman ve aşk verilmişdir.Fakat bu imanı ve aşkı, insanlar bu alemde
ekserisi ekserisi tam lüzumu zamanında
farkında olmazlar lüzumunda iken.Farkında olamıyor.Hiç bir insan var mıdır ki
şu ten kafesi inhilale uğradıkdan sonra, darmadağın oldukdan sonra acaba akıbet
ne olacak diye düşünmesin eğer insan ise.Bırak hepimiz her gün kalkıyoruz,
çalışıyoruz şunu yapıyoruz,bunu tedarik ediyoruz,evladımızı seviyoruz, şu
işimize gidiyoruz,bu işimize gidiyoruz.Fakat şöyle de kendi kendimize
kaldığımız vakit afaka doğru derin bir nefes alırken, iç alemine doğru geçerken
acaba bu ten kafesi elbet bir gün darmadağın olacak ,inhilal edecek.Bu
darmadağın oldukdan sonra akıbet ne olacak? Bunu hiç düşünmeyen var
mıdır?Vardır ya.Çok büyük zalimlere Kudret bunu düşündürtmüyor.Düşünse
yapamaz.Düşündüğün dakikada tüylerin ürperir.Zaman o kadar kısadır ki bir radyo
taksidi ödemek kadar bile değildir.Bir an gelir ki bir yudum su içmeye müddet
dahi vermezler adama.Şurdan bir yudum su içeyim desen Kudret “yok” der.Feleğin,
insana bir yudum suyu içmesine izin vermeyeceği bir an var ondan evvel insan,
hesabına bakması ahlakın esasındandır.Hepimiz için bu dur.Evet hepimiz için ve
herkes için bu feleğin insana bir yudum su içmeye bir gün izin vermeyeceği bir
an var.O an gelmeden evvel “yahu kimim” diyerek bir hesap bakmak mevzuu
var.Mevzua baktın mı işin şekli değişir.Bir insan hastalandığı anda bütün
meşairi, havassı kuvvetli işlemeye başlar.Hastanın işler mi? Öyle işler ki
,sağlamken işlemez o kadar.Hastalandığı zaman
ve o hastalık da eğer maraz ı
mevte doğru giden bir hastalıksa meşairi,havassı başlar kuvvetli
işlemeye.Uyanır.Hastalığının neticesinin de kendi kendine ölüm olduğunu
düşünecek olursa “Allah gidiyorum” der.O eyvahı o hasreti ne önleyebilir?İmanla
aşk önler kardeşim.Başka hiç bişey önlemez.Ne servet önler,ne masa önler ,ne
kasa önler, ne ahbab önler ,ne dost önler,anan varsa ne anan önler hiçbir şey
önleyemez.Yalnız iman ve aşk ona onun eshabına bir nesim i itminan getirir
derhal Hak’kın merhametine böyle gayet tatlı bir şekilde “ben yokum Sen varsın”
der serfüru ettirir.İşte o serfüru etmeklikdir ki onu birden bire refik i âlaya
çıkarır.Bunun farkında olmayan çok zavallı,çöreklenir gider.İşte hayatın icab ı
zarurisi ey yar bu gün sen, benden yarın ben, benden ayrılmak.Tarih bundan
ibaretdir.İşte hayatın icab ı zarurisi ey yar bu gün sen,benden yarın
ben,benden ayrılmak.Öyle olduğu halde neden bir birimizi yiyoruz?Demek oluyor
ki mesud bir hayata bir ruh lazım.Değil mi ya? Hayatın en mesud zamanı ne
vakitdir?Herkes zannediyor ki hayatın en mesud zamanı gençliğinde,
evlendiğinde, hanı yaptırdığında, apartmanı kurduğunda.Yook.Onlar hep birer
birer insan üzerinde yükdür yük.Arttıkça mihnet artar kısmet artmaz.Milyarder
de olsan oturduğun vakitde esas itibariyle karnı doyuncaya kadar yer ,beş
kuruşunda olsa oturduğun vakitde karnı doyuncaya kadar yer.bir sual çıkar iyi
ama milyarder yerken önünde altı türlü yer .Onun yemeği şu şekilde pişer, bu
şekilde pişer .Beş kuruşu olan kuru ekmeklen tuz yer soğan yer .Acaba onun
yediği soğanın lezzetini ,o altı tabağın içersindeki lokmalarda öteki bulabilir
mi?Yağma mı var zannedersin sen? Vallahi bulamaz,billahi bulamaz,tallahi
bulamaz.Yook.Zevk,bir emri hususidir.Nasıl bulsun?Nasıl huzur u kalb kisbi
değil vehbi ise zevk de kisbi değil vehbidir.O böyle alır yarım hasırın
üzerinde ekmeği şöyle bir koparır ,soğana şöyle yumruğu bir vurur,kırık
testinin üzerindeki şeyi alır kulpsuz bardağa boşaltırken çocuğunun bir tanesi
dizinin üzerine yatar ona da bir parça ekmek verir.Beri tarafında o kendisine mahsus
hanımı böyle kendisine mahsus edasıyla dolaşır,şunu mu istiyosun der
getirir.Öyle şapır şupur bir birine bakarken yerken o ziynetli tabaklarda
takırtılı çukurtulu yemeğin zevki nerde olacak?Bırak şimdi sen
onu.Yok.Olmaz.Bilmem duruyor mu durmuyor mu Gureba’da Hacı Kemal Bey’in bir
yeri vardı Doktor Hacı Kemal.O isim yaşıyor mu yaşamıyor mu bilmem.Rontgen gibi
bir adamdı Allah rahmet eylesin.Benim ahbabımdı.Laleli Camisi’nin, şimdi yok
galiba farkında değilim kapısının kenarında bir hammal mola taşı vardı onun da
evinden o mola taşı gözükürdü.
--/-
-5-
Son zamanlarda rahatsızdı midesinden.
Yiyemezdi bir şey.Bir gün böyle karşılıklı oturuyoruz.Hammal üzüm küfesini
getirmiş.Eskiden küfelerde gelirdi.Böyle. Oraya koymuş,mendili sermiş,kendi de bağdaş
kurmuş mola taşının üzerine şeyetmiş.Ekmeği şöyle bir kırıyor .Tarif ettiğim
gibi soğanı da kırıyor, lokmaları bu kadar bu kadar alıyor.O lokmayı çiğneyiş
tarzındaki zevk .Hacı Kemal boynunu büktü dedi ki .İmkanı olsa da dedi O
sevdiğim Allah benim doktorluğumu da alsa,edindiğim servetimi de alsa her
şeyimi alsa beni şu hammal yapsa şu yeme zevkini bana verse benim için
kâfidir.Ama dedi olmaz ki dedi gel dedi ben böyle oturuyorum.Gel dedi Allah
aşkına bak dedi.Ne kadar zevkime gidiyor maşaallah maşaallah maşaallah
diyerekden adama öyle hayretle baktı.Hakikaten de öyledir.O öyle.Biz
zannediyoruz ki mesud hayat şurda burda.Öyle değil.Hayatın mesud olması işte şu
yaşındayken,bu yaşındayken ,şu varken,bu varken .Mesud hayatın ruhu nedir
ruhu?Mesud hayatın ruhu,iman ve aşkdır.Anlatabildim mi acaba?Kimde çok var,en
mesud hayata malikdir.Ölçüsünü ölçsün.Hiç yok,zavallı beşeriyet zindanında
yaşıyor.Çok acı,kendisine merhametle acı.İnanmamak,insanı yeise
götürür.Ümitsizlik.Ne fena şeydir o yeis.Geyet fena bişey.Yeise kapıldı mı
gayet fena.Hal bu ki ahlak,yeisi değil de marifet i nefsi emreder.İnsanın,kendi
vicdan ve âmaline hakim olması ancak marifet i nefs iledir.Marifet i nefs de
Hak ile kaimdir.Hak kabul edilmeden marifet i nefs olur mu?Marifet i nefs olmaz.Marifet
i nefs olmayınca insan ,vicdanına hakim olabilir mi? Olamaz.O halde ikide bir de insanlar neden vicdandan
bahsetmeye kalkar?Kopmaz o.Hep bunlar bir birine bağlı.Bunlar oldukdan sonra, o
vakit ahlak meydana gelir.Neden?Ahlak,hürmet i vazaifden ibaretdir. Bağlı bir
birine.Şu halde insanın o hürmet i vazaifi yapabilmesi için hür olması
şartdır.hür olabilmesi için,kendi ihtirasının esir ve mahkumu olmaması
şartdır.Yokla bakalım kendini nefs i emmarene esir misin ,ihtiras ı nefsin
esiri misin,yoksa bunlardan kendini kurtarabildin mi?Kurtaramadığın müddetçe
esirsin.Demek ki kendini nefs i emmarenin esaretinden kurtaramayan adama hür
denmiyor.İnsanı nefs i emmaresinden kurtaran ancak Allah dır.O halde hürriyet
Allah’dan gelir.Anlatamadım mı?Ondan gelir,başka yerden gelmez.İrade ve
hürriyet allah’dan gelir.Burasını söylemişdim farkında mısın da illetini
söylememiştim şimdi orasını birleştirdim.Zaten iki üç konuşma evvel önce esas
noktaları söylüyorum sonra üzerinde işliyorum.Kendi nefs i emmaresinin esaretinden
kendisini kurtaramayana esir derler.Nefsinin esiri.İhtirasat ı nefsaniyesinden
kendi ruhunu kurtaramamış.Esirdir.İnsanı,ihtirasat ı nefsaniyesinden,kendi
nefsinden kurtaran kimdir?İrade vermiştir,kim vermiştir iradeyi Allah.O halde
insana hürriyet allah’dan geliyor.Binaenaleyh Allah’sız adamda ne irade vardır
ne hürriyet vardır.İrade ve hürriyet bulunmayınca zalim olur adam.Anlatamadım
mı?Zulüm kadar da dünyada fena bir şey yokdur.Allah’ın gadabını en ziyade
ta’cil eden şey zulümdür.Evvela çoluğundan çocuğundan başla. Ordan başla.Sonra
cemiyete çık.Dikkat et.Gücünün yattığına yaparsın zulmü,gücünün yatmadığına
uşaksındır.Bunun üzerinde yirmi senedir titizlikle duruyorum.Sinirlenirim
dersin.Geçen konuşmada da söyledim,üç ay evveli yine söyledim.Onlar laf laf.Ne
sinirlenmek,nerde sinirlenmek?Hizmet i mecburiyet i askeriye olur vatani
hizmetindir elbette yapacaksın seve seve .Hak edersin ihtiza i oranın ahkamı neyse o ahkamın münasebetinde
terbiyen için te’dibin için gelir kumandan şakk bi tokat vurur tak böyle
durursun.Bi daha, yine böyle durursun.Niye sinirlenmiyosun ya?Acizi görünce
sinirleniyosun rengin kaçıyor.Kudret, bunun hesabını sormaz mı senden?Öyle şey
mi olur?Sorar.Hakikaten bu.. ben heryerde böyleyim.Öyle değilsindir ya.Ben
kabul etmem.Edepsizliğin adına sinir demişlerdir bu asırda.Bir çoğu
edepsizlikdir.Edepsizlik başka sinir başka.Hürmetsizdir, samimiyetsizdir
hattızatında. Söyleyemedim.Samimiyete de edepsizlik şekline sokuyorlar.Efendim
samimi.Samimiyet,hürmetle meksuten mütenasib giderse samimiyet olur.İkisi
beraber gider onun.Kocaman adama hoca ders okutuyor yirmi yaşında adam tak diye
çakıyı fırlatıyor.Nedir efendim hocaylan talebe samimi olmalı.Öyle mi
samimiyet?Oturuyor şeysini yapıyor resmini yapıyor.Ne yapıyorsun diyor.Senin
burnun büyükmüş diyor onun resmini yapıyorum diyor.Nedir bu? “Samimiyet”
diyor.E onun için ne ilmen ne irfanen ortaya bişey konmuyor.Öğretenlen öğrenen
bir birine karşı bir saygısı olacak ki biraz evveli söylediğim gibi Kudret,o
vergiyi verecek.Fatih bu Fatih. Yirmi yaşında devre kapamış adam.Yedi tane
lisanı bilen adam.İzlemedin mi ecnebi tarihlerinden haber verdiler .Hadi sen
kendi tarihinden desen belki hissine kapıldı da söyledi dersin.Fatih’in bilmem
beşyüzonbirinci senesini anlatırken hep ecnebi tarihinde vukuatı anlattı.İşte
birinci gün şu oldu ,ikinci gün şu oldu,üçüncü gün şu oldu,yirmisekizinci gün
bu oldu.Onu, ecnebiler tarafından yapılmış olan tarihden haberler der ki. İnsan
ağlayarak dinler.Böyle olduğu halde Fatih,hükümdar idi.Hükümdar iken ,devre
kapamışken Hocası Molla Gürani, at üzerinde gider sarayın içersine girer taa
içeriye kadar gider ordan sonra çağırın Mehmed’i der.Hemen Fatih koşar koca
cihangir adam gelir hemen birden bire elini öper.Öyle samimiyetmiş filan öyle
bişey yok.Atı tut bakayım der.Tutar .Aşağıya iner.Yavuz bu.Yavuz.Dünya
haritasına bakıyor.Bir adama az,iki adama ne bileyim işte yeter mi çok mu filan
ama .Bir adama az diyen bir adam.İki üç senede istila etmiş olduğu yerlerden
getirmiş olduğu parayı altıyüz senede yedik.Böyle bi adam.Hocasının çamuru
üstüne sıçrar.”Aman dursun bu elbisem” der.Senden öğrendim.Sen ki benim
kafama,kalbime Hak marifetini sokan bir zatsın.Gönlümü uyandırdın.Benim
sandukamın üzerinde en büyük nişan bu dur.O çamurlu elbiseyi ben
şeyedeceğim,vasiyet edeceğim.der.Biz de böyle hürmet edilir.
--/-
-6-
Böyle hürmet edilirse,öyle şeyler meydana
gelir.Yolda hocanın karşısına çıkınca baksana ona,numarayı biliyorsun ya isbat
ederim ki numarayı verdi ama burda bişey yok,burda bişey yok.Netice nedir?Vefat
edeceği gün koşuyor Molla Gürani, Fatih “Efendim bi emriniz var mı” diyor.Yani
bir vasiyetiniz var mı? Avam ı nâsın sırtından hakikat sopasını kaldırma.Onbir
sayfalık kitab.İnsanları hakikat dizgininin haricında serbest bırakıb hayvanlık
hürriyetiyle yaşatma.Kafasında hürriyet ver,ona göre lazım gelen şeyi tatbik et
diyor.Asayı hakikatı kaldırma demek,adaletsiz hürriyetle yaşatma demek.Bunlarda
da ne biçim kafa var bilmem ki? Acayib bişey.Bin sayfalık şeyi,bir cümlenin
içersine koyuyor.Yunus Emre’nin dediği gibi “Etle kana büründüm,Yunus diye
göründüm.” Koca Mevlana.Dünya,boynunu keser.Mevlana’da Yunus Emre’nin
karşısında bir tokat vurur kendisine.Orayı okumuş birden bire bir tokat
vurmuş.Ay koca adam demiş.Benim yapmış olduğum muazzam varlığı bunu görseydim
yazmazdım diyor.Bir tek cümlenin içersine sokmuş diyor.“Etle kana
büründüm,Yunus diye göründüm.” Bir gün izahını yaparım inşaallah sağ
kalırsam.“Etle kana büründüm,Yunus diye göründüm.” Biz bu gün konuşacağımız
yere giremeden vakit geçmiş epeyce.Bu günkü konuşma bu kadar yeter.
0 yorum:
Yorum Gönder